Mahkumların Sürgünü Diyarbakır`da Protesto Edildi
Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi`ndeki Hizbullah hükümlüsü mahkûmların batı illerindeki cezaevlerine sevk edilmeleri Ak Diyarbakır İl Başkanlığı önünde protesto edildi. Hür Der`in düzenlediği protesto eyleminde, sevklerinin acil olarak durdurulması veya ailelerinin ikametgâhlarına uygun yerlere yapılması insanlık namına talep edildi.
DİYARBAKIR-Cezaevinde kalan mahkûmlardan çok aileleri cezalandırmaya yönelik olarak değerlendirilen sevk zulmü tüm çağrı ve girişimlere rağmen gerçekleşti. Bunun üzerine genel merkezi Diyarbakır`da bulunan İnsani Hak ve Hürriyetler Derneği (Hür Der), gayri insani ve gayri hukuki gördüğü sevk zulmünü düzenlediği kitlesel basın açıklamasıyla protesto etti.
Ak Parti Diyarbakır İl Başkanlığı önünde yapılan protesto eylemi saat: 18.00`de başladı. Protesto eylemine mağdur edilen mahkûmların aileleri ve duyarlı vatandaşlar katıldı.
Protesto eyleminde "Sakın Allah`ı Zalimlerin Yaptıklarından Habersiz Sanma! Ancak, Allah Onları Korkudan Gözlerin Dışa Fırlayacağı Bir Güne Erteliyor. İbrahim 42." Şeklinde afiş açıldı, "Giresun Nere Yolunu Bilen Var Mı? Ey Zalim! Sürgün Hicrettir Bize, Müslüman`a boykot, Alçağa Bahane Çok, Yusuf`uz biz
Bize Her Yer Medrese" şeklinde pankartlar açıldı. Ayrıca, "Zalimler İçin Yaşasın Cehennem" şeklinde sık sık sloganlar atıldı.
Basın açıklamasını Hür Der Genel Başkan Yardımcısı Av Abdulgani Orhan okudu. Yerinde olmayan gerekçelere dayalı hükümlü sevklerinin acil olarak durdurulmasını veya bu mümkün değilse ailelerinin ikametgâhlarına uygun yerlere yapılmasını insanlık namına talep eden Orhan, aksi takdirde hükümlü ile birlikte hasretle büyüyecek yavrular, vefakâr eşler ve ana-babalar mağdur edileceğini vurguladı.
Bunun Adı: Sürgündür
Orhan, tek suçları inançlarını yaşamak olan ve bu uğurda işkencenin, muhaceratın ve zulümlerin her türlüsünü tadan Hizbullah mensubu yüzün üzerinde hükümlünün yer darlığı gibi komik bir gerekçeyle Diyarbakır D Tipi Cezaevinden sevk adı altında sürgün edildiklerini hatırlattı. Sevk edilen bu şahısların haftalık ziyaretlerine gelen aileleri çoğunlukla Diyarbakır ve çevre ilçelerinde oturduklarını ifade eden Orhan, "Sevklerin bölgede bulunan ve yeterli yer kapasitesi olan Siirt, Batman, Mardin, Bingöl, Muş, Adıyaman gibi illere değil de çok uzak yerlere çıkartılmasının sevk değil "sürgün" olduğunun en büyük göstergesi olduğunu söyledi.
Hasretle Büyüyecek Yavrular, Vefakâr Eşler, Ana-Babalar Mağdur Edilecektir
Orhan sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu uygulama ile yıllar yılı delilsiz, mesnetsiz, iftiraları doğrulayıcı tek bir belge bulunmaksızın hukuk dışı gerekçelerle zindanlara tıkılan alnı secdeli dindar insanlara bu zulüm az görülmüş olacak ki; şimdi de ailelerinden yüzlerce kilometre uzaklara sürgün edilmek isteniyorlar. Böylece bu zulüm, bu ayrılık hem hükümlülere hem de körpe yavrularına, cefakâr eşlerine ve beli bükük ana-babalarına uygulanmış olacaktır. Zindanın soğuk duvarları arasında haftada bir de olsa aileleriyle hasret gideren insanların ellerinden bu hakları alınmakla da yetinilmeyecek, hasretle büyüyen yavrular, vefakâr eşler ve ana-babalar da mağdur edilecektir."
Geçmişteki Zulümlerin Katmerlisidir
Hükümet ve özelde Adalet Bakanlığı`nın tek suçları inancını yaşamak olan bu insanlara ve belki kat kat daha fazla bir şekilde ailelerine zulüm ettiğini belirten Orhan, hükümlü akrabalarının birçoğunun çok uzak yerlere; yakınlarını görmek için kalacak yer ve yol paralarının bile olmadığı düşünüldüğünde verilen bu kararın tek parti döneminin mazlum halka dayattığı faşizan uygulamalardan hiçbir farkı olmadığının görüleceğine dikkat çekti. Orhan, "Bu zulüm bir dönem Said-i Nursi`yi diyar diyar sürgün ettiren, mezarda bile rahat ettirmeyen faşist, din düşmanı zihniyetin tekerrüründen ibarettir; hatta o zulmün daha da katmerlisi uygulanmaktadır. Zira şimdi hedef tahtasına konulan, mağdur edilen sadece şahıs değil onunla beraber bütünüyle ailesi, eşi ve akrabalarıdır. Yaşlı ana-babaları, zavallı eşleri, yıllardır babalarına hasretle büyüyen çocukları sevdiklerinden uzaklaştırmak bunun en büyük kanıtıdır" dedi.
Samimiyetsizliğin Delilidir
Orhan, hak, adalet ve özgürlüklerden dem vuran, sözde insan hakları havarisi hükümet ve Adalet Bakanlığı yetkililerinin gerek istiklal mahkemelerini aratmayacak mahkeme kararlarını, gerekse de tek merkezden koordine ediliyormuş hissi uyandıran basının linç kampanyasını görmezden geldiğini söyledi. Orhan, "Bir yandan helalleşme kampanyaları yürütürken, genel af konuları dillendirirken diğer bir yandan da belirli kesimlere yönelik haksızlık, insan hakları ve özgürlükler konusundaki samimiyetsizliğin açık bir delilidir. Böylesine faşizan uygulamalarla özellikle dindar insanlara hukuk dışı muamele edilirken, her türlü insani hakkı rafa kaldırırken, yeni hazırlanacak sözde insan merkezli anayasanın ne kadar insan merkezli olacağı konusu da şüphe uyandırıcıdır." diye konuştu.
Onlarda Sizin Gibi İnsanlardır; Yollarını Bekleyenler Var
Orhan, hukuk dışı uygulamalara maruz bırakılan, mesnetsiz bir şekilde yıllar yılı zindanlara tıkılmış olan mazlum ve Mustazaf insanlara bir de sürgün zulmünün tattırılmasının bir hukuk faciası olacağını bildirmek istediklerini söyledi. Karar merciinde bulunan insanlara seslenen Orhan, "Yollarını gözleyen anne-babalarını, gördüklerinde huzur buldukları eş ve çocuklarını düşünmelerini istiyoruz. Haklarında haksız kararlar verdikleri kişilerin de onlar gibi birer insan olduklarını, onların da yollarını bekleyen annelerinin, eş ve çocuklarının bulunduğunu hatırlatmak istiyoruz." dedi.
Ankara`daki Girişimlerde Olumlu Cevap Alamadık
İnsani Hak ve Hürriyetler Derneği olarak, 3 kişilik avukat grubu ile Ankara`da girişimlerde bulunduklarını açıklayan Orhan, Bakan Mehdi Eker ile yapılan girişimlerde olumlu bir cevap alamadıklarını söyledi.
Bu Zalimane Sevki Allah`a Havale Ediyoruz
Orhan sözlerini şöyle sürdürdü: "Hastalık dolayısıyla Diyarbakır D Tipi Cezaevine sevki çıkan, okul okuduğu için Diyarbakır D tipi Cezaevinde bulunan öğrenci mahkûmların bile sevkini çıkardılar. Yer olmadığı için sevk çıkarıyoruz deyip 450 kişilik kapasitesi olan şuanda 1000 mahkûmun barındırıldığı Sivas Cezaevine 10 kişinin gönderilmesini açıkça `biz sizin kaleminizi kırdık, alnı secdede dindar olmanız ve dini, Allah` ı ve Peygamberi savunmanızın bedeli olarak sizi ikinci defa ve sizinle beraber ailelerinizi de cezalandırdık` dercesine yapılan bu zalimane sevki Allah`a havale ediyoruz. Bilerek zulmedenlerin başına da aynı zulmün gelmesini bir beddua olarak yapmayı insani bir hak olarak görüyoruz."
"Mazlumların Bedduasından Sakının"
Sonuç olarak; yerinde olmayan gerekçelere dayalı hükümlü sevklerinin acil olarak durdurulmasını, bu mümkün değilse ailelerinin ikametgâhlarına yakın yerlere yapılmasını insanlık namına talep eden Orhan, sözünü âlemlerin güneşi Hz. Muhammed`in (s.a.v) sözü ile bitirdi; "Mazlumların bedduasından sakının. Zira Mazlumun bedduasıyla Allah-u Teâlâ arasında perde yoktur
"
Yapılan basın açıklamasının ardından toplanan kalabalık sesiz bir şekilde dağıldılar.
M. Salih Keskin-İLKHA