• DOLAR 32.517
  • EURO 34.807
  • ALTIN 2427.76
  • ...
 28 Şubat her yönüyle yargılanmalı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Doğruhaber
Hür Dava Partisi(HÜDA PAR) Genel Başkan Yardımcısı Sait Şahin, yaptığı haftalık gündem değerlendirmesiyle Türkiye ve dünyadaki son gelişmeleri ele aldı. Şahin, yeni anayasa çalışmalarından 28 Şubat Davası ve mağduriyetlere, Suriye’ye müdahaleden Mısır’daki son gelişmelere kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

BÖLGE ÜLKELERİ SURİYE İÇİN BİR ARAYA GELMELİ
Suriye’ye olası bir müdahalenin, Suriye halkına huzur ve barış getirmeyeceğini belirten Şahin, bölge devletlerinin hiçbir çıkar gözetmeden bir araya gelerek soruna çözüm üretmeleri gerektiğini vurguladı.

YENİ ANAYASADA MAKYAJLAMA OPERASYONA HAYIR
Gündemdeki yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak sivil ve yeni bir anayasa yapılması için mecliste grubu bulunan dört partinin temsilcilerinden oluşan komisyonun çalışmalarının devam ettiğini hatırlatan Şahin, “Geçtiğimiz haftaki görüşmeler neticesinde, 1982 darbe anayasasının ilk üç maddesinin, yeni anayasada da aynen korunması konusunda üç parti görüş birliğine varmıştır. Böylece darbeci zihniyetin anayasaya rengini verdiği ilk üç maddesi aynen korunmak istenmektedir.
 
Seçim vaatlerinin başında gelen yeni anayasa söyleminin, bugün ortaya konulan iradeye bakıldığında bir makyajlama operasyonu olduğu anlaşılmaktadır. Devleti kutsayan, tek tipçi, şoven zihniyetin yeni anayasaya aynen taşınmak istenmesi kabul edilemez bir yaklaşımdır” dedi.

DEĞİŞTİRİLEMEZ NİTELİKTE HİÇBİR MADDE OLMAMALI
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Sait Şahin açıklamasına şöyle devam etti: “Üç partinin üzerinde uzlaştığı ‘Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür’ düzenlemesi, devleti merkeze almakta ve milletin devlete aidiyetini ortaya koymaktadır. Oysa millet devlete değil, devlet millete aittir ve onun hizmetindedir.
 
Millete karşı devleti kutsayan ve önceleyen tanımlara yeni anayasada kesinlikle yer verilmemelidir.”

VATANDAŞLIK TANIMI ETNİK VURGULAR ÜZERİNDEN YAPILMAMALI
“Yeni anayasa herhangi bir ideoloji dayatmamalı, hiçbir vatandaşın ötekileştirilmesine veya iç düşman olarak tanımlanmasına yol açmayacak şekilde hak ve adalet ölçüsü gözetilerek yapılmalıdır. Vatandaşlık tanımı etnik vurgular üzerinden yapılmamalıdır.
 
Anayasanın temel hak ve hürriyetleri düzenleyen bölümüne ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin, bu haklardan eşit bir şekilde yararlanmasının temini, devletin görevi, yükümlülüğü, varlık ve meşruiyet nedenidir.’ şeklinde bir madde veya fıkraya yer verilmelidir.

Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu şeklindeki yanlış varsayımdan vazgeçilmeli.
‘Devletin dili, Türkçedir’ şeklindeki ön kabulün ülke gerçekliği ile uyuşmadığı görülmeli. Ülkenin asli ve kurucu unsuru olan Kürt halkının dili olan Kürtçe, ikinci resmi dil olarak kabul edilmelidir. Kürtçe aynı zamanda eğitim dili de olmalıdır.”

28 ŞUBAT HER YÖNÜYLE YARGILANMALI VE TÜM MAĞDURİYETLER GİDERİLMELİ
28 Şubat Davası ve yaşanan mağduriyetlerle ilgili olarak da değerlendirilmelerde bulunan Şahin, “28 Şubat 1997 post-modern askeri darbesinin sorumlusu olan bir kısım asker ve sivil bürokratın yargılanmasına başlandı.
 
Millete dayatılan resmi ideolojiyi tahkim etmek için uzun yıllar boyunca dindar olan memur, öğrenci, kurum ve kuruluşlar hedef haline getirilmiş ve büyük zulme maruz bırakılmıştı. 28 Şubat dönemi de böylesi yoğun kampanyaların zirveye çıkarıldığı dönemlerden biri olmuştur ve etkisi halen de devam etmektedir.
 
Darbeye zemin hazırlayan bir kısım insanın yargı önüne çıkarılması ve kendilerinden hesap sorulması olumlu bir gelişmedir. Ancak unutulmamalıdır ki 28 Şubat darbesinin hesabı, sadece bir kısım asker ve sivil bürokratın yargılanmasıyla kapatılmayacak kadar büyüktür. Siyaset, emniyet, yargı ve medya gibi diğer bağlantılarının da açığa çıkarılması ve sorumlulardan hesap sorulması gerekmektedir.
 
Bu bağlamda haksız yere işinden edilen, memuriyetten uzaklaştırılan, hukuksuz bir biçimde hapis cezalarına çarptırılan, eğitim hakkı elinden alınan insanların da mağduriyetinin giderilmesi yönünde ciddi bir çaba sarf edilmelidir.

28 Şubat 1997 tarihinden bugüne kadar devlet aleyhine işlenen siyasi suçlara ilişkin olarak mütedeyyin kişilere verilen tüm hapis cezaları geçersiz sayılmalı veya yeniden yargılamanın önü açılmalıdır.
 
Süreç nedeniyle meslek, iş ve eğitim hayatı elinden alınan mağdurlara tazminat ödenmelidir. Mağdur edildikleri süreler memuriyetten sayılmalıdır” diye konuştu.

EMPERYALİST MÜDAHALE BARIŞ VE HUZUR GETİRMEYECEK
Dış gündeme ilişkin de dikkate değer açıklamalarda bulunan Şahin, Suriye’ye yönelik herhangi bir müdahalenin, süregelen savaşı bitirmeyeceğini ve Suriye halkına huzur ve barış getirmeyeceğini belirtti.
 
Şahin, “Suriye’de uzun bir süredir devam eden çatışmalarda sivil halka yönelik gerçekleştirilen ve binden fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açan kimyasal saldırı, Suriye’ye yönelik dış müdahaleyi gündeme getirmiştir.
 
Savaşın başlamasından bu yana sivil kayıpları değil, kimyasal silahların kullanılmasını müdahale gerekçesi olarak ilan eden ABD, diğer batılı müttefikleri ile birlikte Suriye’ye saldırma planları yapmaktadır. Suriye’ye yönelik emperyalist güçlerin müdahalesinin, süregelen savaşı bitirmeyeceği ve Suriye halkına huzur ve barış getirmeyeceği inancındayız.” dedi.

BÖLGE ÜLKELERİ ARTIK DEVREYE GİRMELİDİR
ABD ve müttefiklerini Suriye konusunda kapsamlı bir müdahaleye ve işgale teşvik eden hükümetin, olası işgal sonrasında Suriye’nin Afganistan, Irak ve Somali’den pek bir farkının kalmayacağını iyi hesap etmesi gerektiğini belirten Şahin, “Emperyalist devletlerin hiçbir zaman Müslümanların barış ve huzura kavuşması gibi bir dertleri olmamıştır.
 
Emperyalistler için demokrasi ve insan hakları; işgale ve enerji kaynaklarına erişmeye birer kılıf, siyonizmin güvenliği için birer bahaneden ibaret söylemlerdir.
 
Suriye, İslam coğrafyasının ortak bir sorunudur. Çözümü de başta Türkiye ve İran olmak üzere çatışan taraflar üzerinde etkili olan bölge devletlerinin devreye girmesi ile mümkündür.
 
Zalim Esed diktatörlüğünün halk üzerindeki baskısının kaldırılması, bölge devletleri için insani ve ahlaki bir sorumluluktur. Bölge devletlerinin hiçbir milli menfaat veya ülke çıkarı gözetmeden sadece ve sadece Suriye halkının menfaati temelinde inisiyatif alıp bir araya gelmeleri ve soruna çözüm üretmeleri gerekir” şeklinde konuştu.

PYD İLE EL NUSRA ARASINDA ARABULUCU OLABİLİRİZ
Suriye Kürdistanı’nda PYD ve El Nusra arasında süren çatışmaların sonlandırılması için de çaba sarf edilmesi gerektiğini belirten Şahin, “Eylül ayında düzenlenecek olan Ulusal Kürd Kongresi öncesinde, tüm Kürd aktör ve güçlerinin devreye girmesi ve kalıcı bir ateşkesin sağlanması önemlidir.
 
Parti olarak, Suriye Kürdistanı’ndaki halkımızın huzur, barış ve selameti için çatışmaların sonlandırılması gerektiğine inanıyoruz. Bunun için de çatışan taraflar arasında arabuluculuk dâhil, her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha belirtiyoruz.

Yaşanan çatışmalar, yerel güçlerin baskısı, güvenlik endişesi ve artan gıda sıkıntısı sebebiyle on binlerce Kürd, Irak Kürdistanı’na iltica etmek zorunda kalmıştır. Zor şartlarda, çöllerde kurulan kamplarda kalmak pahasına yaşadıkları yerleri terk eden mültecilerin acil olarak yardıma ihtiyaçları bulunmaktadır.
 
Türkiye Kürdistanı başta olmak üzere ülkedeki duyarlı tüm yardım kuruluşlarını, Irak Kürdistanı’na sığınan mülteciler için yardım seferberliği başlatmaya davet ediyor, halkımızın da bu konuda azami duyarlılık göstereceğine inanıyoruz. Parti olarak bu STK’lara her türlü desteği vereceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz” diye konuştu.

MAZLUM MISIR HALKININ DİRENİŞİNİ SELAMLIYORUZ
Açıklamasında Mısır halkının darbecilere karşı direnişine de yer veren Şahin, tüm baskılara rağmen darbeye karşı direnen Mısır halkının büyük bir direniş ve dayanışma örneği sergilediğini vurguladı.
 
Şahin sözlerini şöyle sürdürdü: “Mısır’da zorbalıkla başa geçen ve halkı katleden darbeci zihniyetin, halkın tercihi olan İhvan-ı Müslimin yöneticilerini ‘halkı şiddete teşvik ve ölüme sebebiyet verme’ suçlamasıyla ceza mahkemesine sevk etmesi, tam bir diktatörlük örneğidir.
 
Bütün baskı, katliam, tutuklama ve yasaklamalara rağmen Muhammed Mursi başta olmak üzere tutuklanan tüm İhvan yöneticilerine sahip çıkan ve darbeye yönelik tepkisini sürdüren Mısır halkı, büyük bir direniş ve dayanışma örneği sergilemektedir.
 
Meşru ve haklı davalarına sahip çıkan, bu uğurda zindanı ve şehadeti göze alan, tüm tahrik ve zorlamalara rağmen şiddet eylemlerini tercih etmeyişi ile darbenin azmettiricisi olan emperyalistlerin ve siyonisterin gerçek yüzünü açığa çıkaran, işbirlikçilerin bu yolla zulüm ve zorbalıklarına meşruiyet devşirmesine fırsat vermeyen mazlum Mısır halkını selamlıyoruz.”

MÜSLÜMANLARA YÖNELİK SALDIRILAR DEVAM EDİYOR
Dünya genelinden inanca yönelik saldırıların devam ettiğini ifade eden Şahin, konuyla ilgili olarak şu değerlendirmede bulundu: “Çin rejimi tarafından Doğu Türkistan’da Kur’an-ı Kerim dersi için bir araya gelen Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen katliamda 28 kişi hayatını kaybetti.
 
İslam dünyasında hiçbir tepkiye neden olmayan bu mezalimlik, farklı biçimlerde ABD ve Avrupa’da kendini göstermektedir.”

Bu haberler de ilginizi çekebilir