• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
Diktatörlerin Hamisi!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Hüseyin Kaya / Yorum-Analiz
 
Suudi Krallığı, dünyada Mısır cuntasına en fazla destek veren ülke oldu.

Desteğini hem sözlü, hem fiili, hem de mali anlamda gösterdi.

Aslında darbenin hazırlanmasında da Suudi krallığının payı büyüktü.

Biraz geriye dönelim.

Tüm diktatörler ve dikta artıkları zora düştüklerinde soluğu Suudi’de alıyorlardı.

Zeynelabidin Bin Ali de Ali Abdullah Salih de zora düştüklerinde Suudi’ye koşmuşlardı.

Mısır’da Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda kaybettiği kesinleşen Mübarek’in adamı olan Ahmed Şefik, resmi sonuçlar açıklanmadan Suudi’ye kaçmıştı.

Ve daha seçimlerin hemen ertesinde Mursi’ye yönelik yapılabilecekler görüşülmüş ve bir plan dahilinde darbeye kadar gidilmesi kararına varılmıştı.

Peki, İhvan bunu bilmiyor muydu?

Aslında biliyordu ve karşı hamlelerde bulunmaya da çalıştı.

Yönetim anlamında bir yıl çok kısa bir süredir; ama İhvan bu bir yıla bile çok şey sığdırmayı başardı.

Darbeye karşı direniş üslubunu anlayabilmek içinse İhvan’ın tarihini iyi bilmek gerekir.

Yani bazılarının zannetiklerininin aksine İhvan ne yaptığını biliyor. Tıpkı Suudi gibi.

Evet, Suudi de ne yaptığını iyi biliyor.

İhvan’ın “davet” esaslı mutedil hareketinin başarılı olmaması için elinden geleni yapıyor.

Vahhabi kültürüne dayanıyor; ama Mısır’da İhvan’a karşı Selefilerden yararlandığı kadar Sufilerden de yararlanabiliyor.

Amerika ve İsrail’in çıkarlarının korunması için her şey mübah Suudi krallığı için.

Son olarak da Darbeci Sisi’ye karşı vaaz ve hutbe verilmesini yasaklamış krallık rejimi.

Bundan böyle darbecilerin insanlık dışı katliamlarına karşı sesini yükseltenler şiddetle cezalandırılacak.

Bir süre önce Amerikan tesislerine saldırı yapmanın haram olduğuna dair fetva vermişlerdi kralın “Bel’am”ları.

Buradaki “Haram”, kendi uydurdukları dine göre idi ve manevi bir yönü vardı; ama cezaların maddi yönü daha ağırdı.

Bilmeyenler için Suud’un muhalif düşünceye karşı nasıl davrandığını kısaca anlatayım:

Diyelim ki bir alim, Amerikalıların zulmünden ya da kral ailesinin İslam dışı tavırlarından söz etti ve onları kınadı.
Suudi polis ve istihbaratı alimi alır, işkence ve hakaretlerle aşağılar.

Bu yetmez, kendisinin, çocuklarının ve akrabalarının mal varlıklarına el konur.

Suç işleyen(!) yüzünden bütün sülalesi cezalandırılır ve bu da alimde vicdan azabına, akrabaları tarafından kınanmaya sebep olur.

Alim, pişman olduğunu söylemek zorunda kalır. Ya bir gazeteye ya da bir televizyona demeç vererek pişman olduğunu, tevbe ettiğini söyler ve krala övgülerde bulunur.

Kendisinin ve akrabalarının mal varlığı iade edilir; ama genellikle alim kişi kaybettiği onurundan dolayı eve kapanır ve utancından bir daha kimseyle görüşmez.

Çok sayıda bu şekilde örnek vardır.

Suud denince biraz duracaksınız o yüzden.

Amerikan çıkarlarını koruyan işbirlikçi ülkeler çoktur; ama Suudi gibi bu taşın altına elini değil tüm vücudunu koyan pek yoktur.

Amerika’yı ve hareketlerini anlamak için önce Suudi’yi anlamak gerekir.

Fitnenin yavru merkezi Suudi’dir.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir