• DOLAR 32.384
  • EURO 35.072
  • ALTIN 2326.267
  • ...
Barzani ve Rojava Gerçeği
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Makalede, PYD’nin yardımlarla ilgili yalan yanlış bilgilendirmeleri ve daha önemlisi Kürt halkına dayatmaları gözler önüne seriliyor. Yazarın yazısının sonlarında PYD’yi kast ederek yazdığı, "Her şeye gücü yeten" sıfatına sahip Allah bile tüm insanları kendi dinine zorla tabii kılmaya çalışmazken, birileri kalkıp bir ulusu ve iç içe yaşadığı halkları kendi ideolojisine biat etmek zorunda bırakamaz, toplum mühendisliği yapamaz ” cümleleri dikkat çekti.

İşte o yazı...

Avrupalı hayırseverler, Rojava`ya gönderilmesi için Kürdistan Kızılay`ına ambulans verir. Bu ambulansların taşınma ulaştırılma görevini, Barzani Hayır Vakfı  üstlenir. Barzani Vakfı`nın götürdüğü Ambulanslar, Rojava sınırında takılır. Sebep şuydu: Resmi olarak Rojava Hastahanelerinden Ambulansları istediklerine, kendilerine lazım olduklarına dair belgelerin gelmesi lazımdı. Belgelerin gecikmesi PYD kaynaklıydı. Buna rağmen şöyle haberler yapıldı: "Barzani Ambulansların geçmesine izin vermiyor".

Mağdur olan Barzani Hayır Vakfı, suçlu gösterilen Barzani. Mütevazılıktan hiç bir zaman kalkıp bundan bahsetmeye tenezzül etmediler.

Barzani ve üyesi olduğu KDP, Rojava`ya haddi hesabı olmayan yardımlar gönderdiler. Gönderdikleri yardımları PYD`ye de teslim ettiler. PYD "Barzani`nin reklamı olur" kaygısıyla bunları halka dağıtmadı bile. Keşke bununla kalsa. 8 Ocak 2013`te Kürdistan`dan, Sayın Barzani`nin isteği ile gönderilen yardım araçları Qamişlo`da bazı Kürt grupları tarafından taranıp, yakılarak imha edildi. Yükleri ise Qamişlo halkının ısınma ihtiyacını giderecek yakıttı. Şoförlerden Duhok`lu Adil Haci ile Murat Koçer`in hayati tehlikesi vardı.  Şimdi yaşıyorlar mı bilmiyorum. Evet sırf "Barzani`nin gönderdiği yardımlardı" diye oradaki Kürt grupları saldırdı. Rojava küçüktür herkes kimin saldırdığını gördü.

Bunlar olurken bir yandan insafsızca "Barzani Rojava`ya yardım göndermiyor" diye propagandalar yaptılar.

Halbuki Barzani`nin kendisi sadece bir seferde 10 milyon dolar nakit para, erzak, ilaç, giyim v.b. desteğinde bulundu.  Biliyorum ki partisinin tek seferde (günlük ihtiyaçlar dışında) ödediği nakit para 30 milyon dolar. Peşmerge generali Ezîz Weysî ise şöyle demişti: "Peşmerge olarak kendi yiyecek payımızı Rojava halkına veriyoruz. Günlerdir oruç tutar gibi aç ve perişanız". Fakat bu canfeda Kürdisani Peşmerge hep öcü gibi gösterildi.

Maalesef malum Kürt medyası hiç bir ahlaki değere sığmayacak şekilde karalama kampanyaları yürütüyor. Bu eskiden de öyleydi. Geçen senelerden bir örnek vermek gerekirse:

Etkili bir Kürt Haber Ajansında şöyle yazıldı: "Irak dışişleri Bakanı, KDP`li Hoşyar Zebari PKK`nin terörist bir parti olduğunu söyledi". Bu asılsız haber yayıldıkça yayıldı. Sonraki gün Hoşyar Zebari de basın açıklamasında şunu dedi: "Ben asla PKK teröristtir demedim, demem. Yapılan haber kaynaksız, temelsizdir. PKK, kendi halkının özgürlüğü için mücadele eden haklı bir partidir(..)".

Peki o kurumsal Haber Ajansının ne yapması lazımdı? Sonraki gün Hoşyar Zebari`nin bu mütevazı cevabını yayımlayıp, gerekirse özür dilemeliydi. Ama hiç değinmedi bile.  Habercilik etiği bu olmasa gerek. Kuzeyli Kürtlerin aklında yalan temelinde kötü bir imajı kaldı KDP`nin. Ve inan ki çoğu insanımızın kafasında yaratılan KDP imajı baştan aşağı böylesi yalan dolan bilgilere dayalı. 1990`lı yıllarından günümüze bazılarımıza ezberletilen her şey bu örnekteki gibi yalan!

KDP Medyası bir tarafı, partiyi eleştirirken karşı tarafın yöneticileri, fikir adamlarını konuk eder, onların görüş ve cevaplarını  sansürlemeden yayımlar. Mesela geçen gün KDP`nin Rûdaw TV`si Cemil Bayık`ın roportjını kesip biçmeden yayımladı. Tekrarını da verdi. Ama maalesef karşı taraf medyası nerede bir Barzani düşmanı varsa toplar, koro halinde hakaret ederler.  KDP`lileri konuk etmez, fikirlerinden, gerekçelerinden bahsetmezler. Kendi aramızda faşist olduğunu söylediğimiz  Türk Ulusal Medyasını düşünün! Kürtlerle ilgili haber, program yaparken karşı tarafın görüşlerine de yer verirler, canlı yayınlarına konuk ederler.

Karşı tarafın görüşlerine yer vermediler de ne olduğuna bir örnekle bakalım.

Barzani , YPG ile yaptığı toplantılarda Rojava sınırının tam açılması durumunda şu çekincelerini iletti: Biz kapıyı tam açarsak Rojava boşalır. Zaten Esed rejimin Arap Kemeri politikası var. Yani Kürdistan`ı boşaltıp yerine dışarıdan Arapları getirmek. Bu uzun yıllardır uygulanıyordu. Onun için biz Rojava sınırını tam açarsak, Suriye Muhalefeti ile Esed, Kürdistan`lıların yurtlarını bırakıp kaçmasını sağlayacaklar. Biz ise şöyle yapalım: Rojava`da ortak Ulusal bir ordu kuralım. Her parti ve kesimden Kürdistanlı ve dostları o ordunun içinde olacak. Silah dahil her türlü desteği vereceğiz. Sadece hastalar Kürdistan Federasyonuna gelsin. Birleşirsek bizim halkı Rojava`da koruyup, temel ihtiyaçlarını karşılayıp, rahata kavuşturacak gücümüz var.

Hatta PYD Hewler`de bunları imzaladı, kabul etti. Ama bir kaç gün sonra ne olduysa Salih Müslüm "YPG dışında hiç bir güce Rojava`da izin vermeyiz." dedi.  YPG zaten PKK`nin Rojava koludur. Tek partinin, ideolojinin askeri gücüdür. Orada ancak Sosyalist, Apocu biri komutan olabilir. PYD istiyor ki her kes onun ideolojisine tabi olsun, kendi ideolojilerinden olan yöneticilerin emrine girsin, ortak ulusal orduya gerek yok...

Ne hazindir ki Rojava sıkıştığı için Doğu Kürdistanlı partiler YPG`ye destek amaçlı Peşmerge yolladı, fakat Apocu olmadıkları için PYD Rojava`ya girmelerine izin vermedi, vermiyor. Sayın Barzani Suriye kimlikli eğitimli Peşmergelerini yollamak istedi onu da red ettiler. Rojava`da bulunanları harekete geçirmek istedi, PYD "onlarla çatışırız" dedi. Hatta Televizyonlarında İdris Barzani, Mustafa Barzani isimli grupları yanlış bilgiler temelinde "terörist" ilan etmeye devam ediyor.  Barzani`nin gönderdiği eğtimli peşmergeleri tutuklayıp tüm detaylarını dünyaya yayıyorlar. Bu şekilde federe Kürdistan`ı riske atıyorlar.

Şimdi ne oldu:

Bir kaç basit Genimdiz (Buğday hırsızı); çete grubu Rojava halkını katlediyor. Hayatı dar ediyor. YPG ise yetersiz kalıyor. Dolayısıyla Rojava halkı kendi yurdunu istilacılara bırakıp Kürdistan Federasyonuna kaçıyor. Madem yetersiz kalıyorsun; Rojava halkı kaçmak zorunda kalıyor, izin ver diğer Kürt Partilerin orduları destek versin, bütün dünya milletleri gibi omuz omuza savaşın. Ona da izin yok. İzin yok derken diğer Kürt partileri sırf birakuji (Kürtlerin iç savaşı) olmasın diye geri adım atıyorlar, ödün veriyorlar. Ama yine kötü olanlar onlar oluyor. Üstüne üstlük bu durumu sivil bir oturma eylemiyle protesto ettiklerinde YPG grubun üzerine ateş açtı, çocuğu yaşlısı dahil onlarca insan öldü ve yaralandı.

Ne hazin ki atalarımız Arilerden kalma 2 bin yıllık Kürdistan bayrağını Rojava`da dalgalandırmak dahil yasak. Ortasında 21 ışınlı (Newroz) güneş bulunan bu bayrağı Kürt hareketleri 20. yüzyılın başında kullanmış, Mahabad Cumhuriyeti`nin başkanı; Kürtlerin ilk cumhurbaşkanı Qazi Muhammed o bayrağı Mustafa Barzani`ye dalgalandırması için emanet etmişti. Kürtlerin tarihsel derinliğinin en güzel ifadesi olan bayrağımıza "Aşiret bayrağı" diyerek hakaret ediyorlar. Bu bayrağın Rojava`da yasaklanma sebebini PYD eşbaşkanı Salih Müslüm şöyle açıklamıştı bir roportajında: "Kürtlerin yabancısı olduğu renkler...". Kürtlerin en tarihi ve kültürel derinliğine sahip simgesini; Kürdistan bayrağını inkar etmek ne fayda!? Hindistan bayrağı ile Kürdistan bayrağını yan yana koyun ve binlerce yıl geriye gidin. Tarihin başına, Kürtler ile Hintliler daha aynı kavim iken... Her Kürt partisi kalkıp binlerce yıllık mirası inkar ederek kendine göre bayrak dizayn etse 40 aşkın bayrağımız olur.

Bu böyle olmaz.  Ortak Ulusal Ordu`ya izin verilmeli, bir ideoloji uğuruna Ulusal-Kültürel derinliğimizin kökü kazınmamalı. Artık dünyanın hiç bir yerinde insanlar tek bir ideolojiye biat etmiyorlar, Rojava`da da etmezler.

Rojava halkı ve Özgür Kürdistan fırsatı bir ideolojiye kurban ediliyor, buna hep beraber dur diyelim. Pak yurtsever duygularımızı, iyi niyetimizi geri dönüşü olmayan bu tahribata ortak etmeyelim.

"Her şeye gücü yeten" sıfatına sahip  Allah bile tüm insanları kendi dinine zorla tabii kılmaya çalışmazken, birileri kalkıp bir ulusu ve  iç içe yaşadığı halkları kendi ideolojisine biat etmek zorunda bırakamaz, toplum mühendisliği yapamaz: "Eğer Senin Rabbin dileseydi, dünyada ne kadar insan varsa hepsi imana gelirdi. Ama bunu irade etmedi. Şimdi sen mi, imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın?" (Kuran-ı Kerim, Yunus, 10/99)

Bedel Boseli/yuksekovahaber

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir