• DOLAR 32.562
  • EURO 35.034
  • ALTIN 2430.275
  • ...
"20 yıldır beklenen sadece adalet ve faillerin bulunmasıdır"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

VAN - Tarih, 18 Temmuz 1993… Saat, 21.00 sıraları… Yer Bahçesaray ilçesi Sündüs yaylası (Waré Miran)… Kim oldukları belli olmayan 7 kişi tam 24 insanı katletti. Bu insanlar içerisinde 1 yaşındaki Zehra Ağaç da vardı. 55 yaşındaki Huri Nine de. İnsanlıktan nasibini alamayan caniler gözünü kırpmadan katletti bu insanları... Aradan 20 yıl geçti. Ancak adalet hiçbir şey yapmadı.

 

Konu ile ilgili Sündüs yaylasında gerçekleştirdiğimiz röportajda konuştuğumuz olayın tanıklarından Ahmet Sevgili, Hicret Güzel ve katliamda yakınlarını kaybeden insanların ortak çağrısı ise adaletin 20 yıl sonra da olsa yerini bulması ve bu olayın faillerinin ortaya çıkarılmasıdır.

 

"20 yıl sonra hanımının çorabını buldu"

20 yıl önce vuku bulan ve katliamda yaralı kurtulan Ahmet Sevgili (72), yaylaya gelir gelmez gözyaşlarına hâkim olamadı. Hatta Hanımı Beybun Sevgili'ye ait olduğunu söylediği bir çorap parçasını buldu. Katliamı baştan sona anlatan Sevgili, adaletten yana umutlarının hala olduğunu söyledi.

 

Hicret Güzel de katliamı gözyaşları arasında anlattı. Yaylada 28 kişi olduklarını 24'ünün katledildiğini 4 kişinin sağ kurtulduğunu söyleyen Güzel, 20 yıldır hiç unutamadığı bir anı ilk kez bizimle paylaşıyor.

 

"Bağırsakları dışarı fışkıran bir çocuk emekleyerek çadırın kapısına kadar geldi…"

 

"Bir kız çocuğu Adıl'ın kızımıydı tam olarak seçemedim, emekleyerek geldi. Ve çadırın tam kapısına düşüp vefat etti. Bağırsakları dışarı fışkırmış… Ahmet Sevgili'ye 'Allah rızası için şu çocuğu kaldır da geçeyim' dedim. Ahmet hiç dokunmadı üzerinden geçmeye içim el vermiyordu. Bende elimde iki çocuğumla o halimle… Ondan sonra Ahmet Sevgili, bana 'Hicret kalk! Atı getirmezsen burada cenazeler kokacak, kimse de bizi fark etmeyecek' dedi, iki çocuğumu orada bırakıp gittim, atı getirdim. Bizler burada kaldık. İki çocuğum ve 24 cenaze ile burada bir başımıza kaldık. Kundakta olan ve bu güne kadar isminden bile bahsedilmeyen Sahar diye 7 aylık bir kız çocuğu da var. Bebek olduğu için ismi geçmiyor. Onu da yanıma alarak yavaş yavaş köye doğru gâh yürüdüm, gâh durdum. Çevrede bulunan göçerler bile yaylamıza hiç yaklaşmadılar bile. Karşıma dere çıkınca üzerinden atlayamadığım için orada kaldım, derken Bahçesaray'dan bir tanesi geldi"

 

"20 yıldır ilk kez yaylaya geldi"

20 yıldır ilk kez yaylaya gelen ve o günleri tekrar yaşadığını ifade eden Hicret Güzel, "Cenazeleri atların sırtında yokuşlarda bin bir sıkıntı ile merkeze getiriyorlardı. Bende cenazelerle köye gittim ve 20 yıldır da ilk kez buraya geliyorum. Ya rabbi sen bu zulmü gördün. Sen bunları zayi etme, sen haklının hakkını verensin" diye dua etti.

 

"Bir kızım, 3 yeğenim ve ağabeyimin hanımı katledildi"

Zekeriya Sabırlı katliamda 5 yakınını kaybettiğini belirterek, "Biri benim kızım, 3 yeğenim ve ağabeyimin hanımı olmak üzere 5 kişi bizden katledildi. İlçede oturmuş çay içiyorduk, haber geldi 'yaylada herkesi vurmuşlar' diye. O sırada Ahmet Sevgili yaralı olarak ilçeye geldi. 'Ne oldu' diye sorduk. "Hiç kimseyi sağ bırakmadılar" dedi. Kimimiz yaya, kimimiz atlarla buraya akın ettik. Yol yoktu patika idi buralar. Gördüğümüz manzara korkunçtu. Hatta hamile bir kadın taranmıştı. Çocuğu karnından dışarı çıkmış görülüyordu. Kimisinin bağırsakları çıkmıştı. Yani manzara gerçekten korkunçtu" dedi.

 

"Askerler katillerin peşinden gitmemize izin vermedi"

Daha sonra yaklaşık 20-30 kişi ile silahlanıp peşlerine düşmek istediklerini ancak askerlerin izin vermediği öne süren Sabırlı, "Bize sizi de vururlar" dediler Askerler bırakmadı biz dereyi geçelim. 'Bizi de vursunlar' dedik. Askeriye "dereyi geçeni vururuz" diyerek peşlerinden gitmemize engel oldular. Biz bunların faillerini istiyoruz. Bu güne kadar karanlık odakların etkisiyle bir şey yapmadılar, ama şimdi yapabilirler" şeklinde konuştu.

 

"Allah bu zulmü kabul etmesin"

Çocuğunun cenazesi kucağında iken çekilen bir kare fotoğrafta tanıdığımız Ferhan Ağaç, diğerleri gibi tek isteklerinin faillerin bulunması olduğunu vurgulayarak, "katliamda eşimi ve iki kızımı kaybettim. Biri 7 aylık Zehra, Sevim ise 7 yaşındaydı. Birde hanımımı kaybettim. Belediyede çalışıyordum, Ahmet Sevgili bize haber verdi. Geldiğimizde iki kızım eşimin kucağında can vermişlerdi. Allah bunların bu zulmünü kabul etmesin. Tek isteğimiz ise faillerin bulunmasıdır. Devlet bu güne kadar bizlere sahip çıkmadı" şeklinde konuştu.

 

"Failler bulunsun ki başkaları bu acıyı yaşamasın"

Sebahattin Samsa ise o zaman Van'da olduğunu belirterek, biz gelinceye kadar bu aşağı çimende 24 kişinin cesedi toplanmıştı. Annem de bunların arasında idi. Çocukların cesetlerini ise torba ve battaniyelere sardık. Üç saatlik bir patika yoldan götürdük. Bu cenazeleri saran kişilerin akli dengeleri yerinde değildi. Devlet bu güne kadar hiçbir adım atmadı. Bize hiç kimse sahip çıkmadı. Bizlerde bu simsiyah tabloya bir anlam veremedik. Bu olayın aydınlanması adına çaba sarf eden herkese teşekkür ediyoruz. Mutlaka faillerimizin bulunmasını istiyoruz. Ki başkası bu acıları yaşamasın" şeklinde konuştu.

 

Van Olay Gazetesi yazarlarından Abdulhelim Almalı da bu insanların seslerine kulak verilmemesi halinde zaman aşımından sonra hiçbir şey yapılamayacağını belirterek, "Bu insanlar perişan edildiler. Mağdur edildiler. Bu olayları kim yaptı neden bu yapıldı? Bu yoksul insanlar üzerinden ne yapılmak istendi. Dolayısıyla bu insanların isteği hukuki sürecin başlaması ve adaletin 20 yıl sonrada olsa tecelli etmesidir."

 

Öte yanda Van Olay Gazetesi sahibi Fikret Özkan ise 1993'ün karanlık bir dönem olduğunu, onlarca katliamın bölgede işlendiğini ve bu olayların ortaya çıkarılması adına ortaya bir çalışma konulmadığını vurguladı.

 

"6 yaşındaki çocuğun bile aklına gelen ilk şey kelime-i şehadettir"
Sündüslülerin sadece zulümden taraf olmadıkları için katledildiğini vurgulayan Özkan, "Bunlar ne devletten ne de örgütten yana değillerdi. Sadece haktan yanaydı. 6 yaşındaki çocuğun bile aklına gelen ilk şey kelime-i şehadettir. Müslüman bir halk. İki ateş arasında kalan bu mazlumlara kimse sahip çıkmadı. Eğer dava şu ana kadar açılmamışsa bu zulüm başkalarına yapılmak üzere meşrulaştırılacak, yani zaman aşımına uğrayacak" dedi.

 

"Bu insanlar anılmayı değil faillerin ortaya çıkarılmasını istiyor"

Bunca zulme uğramış bu insanlara bir anıt yapılmasının yeterli görülmemesi gerektiğinin altını çizen Özkan, "Bu insanlar anılmak istemiyor. Bu insanlar bu işin failinin ortaya çıkarılması ve bunun cezalandırılmasını istiyor. Bu yapılanlar bunların talepleri değildir. Mağdurlardan biri "hem böyle göstermelik şehitlikler yapacaksınız hem de ölülerimiz şehitler kapsamına dahi alınmıyor" diyor. Buraya bir anıt yapmakla bu işler çözülmüyor. Dolayısıyla bu dile getirdiğimiz gerçekler dikkate alınmalı ve bunlara kör ve sağır kalınmamalıdır" diye konuştu. (Murat Dalgın - İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir