Depremzedelerin hukuki hakları nelerdir?
Depremlerde mağdur olan, maddi ve manevi kayba uğrayan, evleri yıkılan vatandaşların hem devlet hem de müteahhitler üzerinde hukuki hakları bulunduğunu belirten konunun uzmanı avukatlar, depremzedelerin hukuki hakları hakkında bilgilendirmede bulundu.
10 ilde büyük yıkıma neden olan asrın depreminin yaraları sarılmaya çalışılırken 'depremzedelerin hukuki hakları nelerdir?' sorusu da konuşulmaya başlandı.
Konuyla ilgili İLKHA'ya açıklamalarda bulunan Avukat Cihad Altun, depremde zarar gören, evleri yıkılan vatandaşların bazı hukuki hakları bulunduğunu hatırlattı.
Evleri yıkılan vatandaşların devletten hak talebinde bulunabilmesi için mülk sahibi olması gerektiğini vurgulayan Altun, bu hakların kanunlar çerçevesinde belirlendiğini, vatandaşın hak arayışını E-devlet üzerinden yapabileceğini vurguladı.
Hatası veya ihmali bulunan müteahhitlerin de bu süreç içerisinde mahkemeye verilebileceğini, onlardan da hak talebinde bulunabileceğini hatırlatan Altun, mülk sahibi olmayan vatandaşların da maddi ve manevi kayıplarının karşılanması için hukuki haklara sahip olduklarını ifade etti.
Türkiye'nin yüzyılın felaketini yaşadığını belirten Altun, "Türkiye yaşanan depremle yüz yılın felaketini yaşıyor. Merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan iki büyük deprem yaşadık. 250 bin metre kareyi kapsayan ve yaklaşık 13 milyondan fazla insanın etki alanına aldığı bir depremdi bu. Dolayısıyla çok büyük bir depremle karşı karşıyayız. Depremin tesir ettiği alanlarda büyük yıkımlar ve hasar gören evler bulunmaktadır. Vatandaşlarımızın özellikle yıkılan veya kullanılamaz hale gelen evleriyle ilgili kafalarında bazı hukuki sorular bulunmaktadır. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki kanunlarla belirlenen çerçevede depremzede olarak geçen insanlar hak sahibi olarak tanımlanmaktadırlar." dedi.
"Yıkılan evlerin yeniden inşası devlet garantisi altında bulunmaktadır"
Depremde yıkılan evlerin tekrar yapılmasının devlet garantisinde olduğunu söyleyen Altun, "Hak sahibi olan şahıslar evleri yıkıldıktan sonra veya kullanılamaz hale geldikten sonra devletten bazı destekler alabilmektedir. Yıkılan evlerin yeniden inşası devlet garantisi altında bulunmaktadır. Eğer kişi hak sahibiyse ve kendi mülkü olan evi yıkıldıysa devlet ya o evi yıkıp yerine yeni bir daire tahsis edip kişiye teslim edecek ya da yıkılan evin karşılığında o evin bedeli olarak kişiye tamamıyla hibeli konut kredisi vererek kişi kendi evini kendi inşa edebilecek." ifadelerini kullandı.
"Tek sorumlu devlet değildir. Müteahhitlerde bu işin sorumlusu olarak bulunmaktadır"
Avukat Cihad Altun
Depremde yaşanan kayıpta müteahhitlerin de sorumluluğunun bulunabileceğini vurgulayan Altun, "Peki, hak sahibi ibaresi kimdir? Hak sahipleri öncelikle yıkılan evin mülk sahibi olması gerekiyor. Dolayısıyla kiracıysanız veya yıkılan evde misafir olarak bulunuyorsanız; devletin vermiş olduğu konut ve bedelsiz kredi, kişiye verilmiyor. Bununla beraber depremin sonuçları itibariyle tek sorumlu devlet değildir. Müteahhitler de bu işin sorumlusu olarak bulunmaktadır. Depremde vefat edenlerin yakınları veya yaralanan şahısların kendileri müteahhitlere karşı cezai bir sorumluluklarının olduğunu düşünüyorlarsa bunlara karşı suç duyurunda bulunabilirler. Suç duyurusuyla beraber açılan soruşturma neticesinde var olan kusura göre müteahhitler veya mühendislere karşı bir ceza davası yürütülür." şeklinde konuştu.
"Depremzede E-Devlet üzerinden hak talebinde bulunabilir"
Altun, son olarak şu bilgilendirmede bulundu: "Depremde vefat eden vatandaşlarımızın yakınları veya yaralananların kendileri sorumlu kişilere maddi ve manevi talepte de bulunabiliyorlar. Yapılan başvuru üzerine deliller toplandıktan sonra varsa bir kusurlu, maddi ve manevi ceza alabiliyor. Tabi ki hak sahipliği kavramında devletin kendilerine tahsis edeceği veya konut hibeli konut kredisi alacak olan şahıslar bu başvuruyu E-devlet üzerinden yapabiliyorlar. E-devlet üzerinden hak sahipliği diye sisteme girdiklerinde, orada başvurularını yaparlar ve devlet bu başvuru üzerinden bir araştırma yapar. Şayet başvuru kabul edilmezse, kişiler idari yargı sürecinde devlete karşı tam yargı davası açabiliyorlar. Tam yargı davasıyla mahkemede kişinin hak sahibi olduğu tespit edilebilecektir. Yargı sonucunda kişi hak sahibi sonucuna da ulaşmaktadır." (İLKHA)