• DOLAR 32.614
  • EURO 34.94
  • ALTIN 2502.052
  • ...
Bir Hidayet Öyküsü
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Selamun Aleykum!

Allah(CC); bu güzel yazıları ve bilgileri bir araya toplayarak yayınladığınız için, hizmetleriniz ve gayretleriniz için sizlerden ebeden razı olsun.

Sizlere, burada tanıdığım ve İslam ile şereflendiğine şahit olduğum bir güzel insanı anlatmak istiyorum.

Bundan iki buçuk yıl önceydi. Bir akşam, bir arkadaşın evinde tanıştık. Otuz yaşlarında, sarışın, mavi gözlü, sakin ve sessiz görünüşlüydü. Tipik bir Avustralyalıydı. Hiç bir dine inanmadığını söylüyordu. Daha doğrusu bu şekilde yetiştirilmişti. On altı yaşında iken evden ayrılmış; okumuş, çalışmış, değişik ülkelerde kariyerine devam etmiş ve buralara kadar gelmişti. “Ailem bana hiç karışmadı, karışmazlar da... Biliyorum ki onları arayabilir, yardım isterim ve istediğimde gider görüşürüm. Ama bunun dışında yalnızım” diyordu. Dünyada yaratılışa ve Yaradan’a karşı bir merakı da olmamıştı. Ama “Bir yerlerde melekler olmalı. Bana sanki bir enerji varmış gibi geliyor” derdi.

O güne kadar hiç Türk arkadaşı olmamış. Bizleri Çanakkale savaşındaki Anzak hikâyelerinden biliyormuş. Türk kültürünü merak ediyordu, insanlarını da. Çünkü bir süre önce bir Türk genç ile tanışmış evlenmeye karar vermişlerdi. Ancak hiç bir dine inanmaması buna engel olmuştu. İşte o da bunun için, yani dinin ne demek olduğunu merak ettiği için buradaydı bu gece.

“Ben, bir kimse istedi diye bir şeye inanamam. İnanmadığıma da ‘inandım’ diyemem. Bunu gerçekten hissetmeliyim” diyordu. O kadar çok sorusu vardı ki! Bir kısmı o geceye kadar bizim hiç aklımıza gelmeyenlerdi.

Ev sahibi arkadaş, ben ve kızlarım... O saatlerce süren sohbette neler konuşmadık ki! Kimi zaman duygulandık, kimi zaman gözlerimiz yaşardı. Kimi zaman sessizleştik, kimi zaman sorularını yanıtlamak için uzun uzun düşündük, kelimeleri seçmekte zorlandık. Uzun ama bereketli bir geceydi.

Aradan bir hafta geçmemişti ki bir Cuma günü, Cuma saati sonrası telefonum çaldı. Hattın öbür ucundaydı. “Ben Müslüman olmaya karar verdim” dedi! Dediğini de yaptı, hem de o gün.

On gün sonra Türkiye’ye gitti, evlenmek için. Geldiğinde gözleri ışıl ışıldı. “Aile ne demekmiş, yeniden öğrendim ben” diyordu. Eşinin ailesi onu öyle sevgiyle bağrına basmıştı ki buna şaşırmıştı. Gördüğü ilgi ve sevgi onu bunaltacak sanmıştık ama öyle olmadı. Sanki yıllardır hissetmediği bu duyguların hepsini bir anda yaşıyor hayatını onlarla paylaşmaya doyamıyordu. İnanılmaz derecede sevgi dolu ve düşünceliydi. Daha birkaç aylık evli iken kayınvalidesi hastalandığında o an için bakacak kimsesi olmadığından Türkiye’ye gidip yanında kaldığında biz bile inanamadık.

Öğrenmeye o kadar istekli idi ki hızına yetişemiyorduk. Bebek bekliyordu, işten ayrılmıştı. “Hayatım boyunca çalıştım, dönüp baktığımda bana manevi olarak hiç bir şey vermediğini anladım. Artık kendim, bebeğim ve ailem için bir şeyler yapacağım. Hayatıma anlam katacağım” deyip internette araştırıyor, bulduğu yazıları bana yolluyor “Neden? Niçin? Nasıl?” diye bir sürü soru sıralıyordu.

Yine bir gün çalan telefonumun ucundaki ses şöyle diyordu: “Ben Müslüman oldum ama halen bir şeyler eksik. İbadet etmek istiyorum, eşim ‘zamanla öğrenirsin’ diyor. Ben şimdi öğrenmek istiyorum. Bana namazı anlat!” Kendisine elimden geldiğince yardımcı oldum ve çokça faydalandığını görüp hayret ettim.

Bir kaç ay sonra Ramazan ayında iftara geldiklerinde, teravih için beraberce bir camiye gittik. Hayatında ilk kez cemaatle namaz kılacaktı. O, bir saat boyunca yanı başımda ağlayarak ve titreyerek namaz kılışı… Tarifi imkânsızdı adeta.

Hele Zilhicce ayının ilk günü beni arayıp da “Zilhiccenin ilk on günü çok kıymetliymiş biliyor musun?” diye sorduğunda hissettiklerim… Büyük bir heyecanla gece teheccüde kalktığını, inanılmaz bir maneviyat ve huşu hissettiğini, bir iki haftaya doğacak evladının da o kadar huzurlu olduğunu hissettiğini anlatıyor ve soruyordu: “Sen de kalkıyorsun, hissediyorsun değil mi? Oruç da tutuyorsun?” O gece Rabbimin huzurunda, hayatımın pek çok yılında kaçırdığım bu güzellik ve üstün maneviyat için uzun uzun ağladım.

Bebeğini dünyaya getirmeden kısa bir süre önce kendi isteği ile tesettürünü de tamamladı. Ve bebeğine, Züleyha Elif’e kavuştuğunda tam olarak bir anne olmaya hazırdı.
...
Zeynep Lauren, iki hafta önce ikinci bebeğini, Hamza’yı kucağına aldı. O; iki evladı, eşi ve şimdilerde yanlarında olan kayınvalidesi ile mutlu ve huzurlu! Her gün İslam’ı öğrenmeye ve anında yaşamına geçirmeye devam ediyor. Mesela Efendimiz (SAV)’in Veda Hutbesini okuduğu zaman ilk yaptığı şey, kocasına ‘biz arabamızı nasıl aldık?’ diye sormak olmuş. Bankaya kredi faizi ödendiğini öğrendiğinde bir daha o arabaya binmedi. Araba hemen satıldı, banka borcu kapatıldı ve yerine bütçelerine uygun ikinci el, küçük bir araç aldılar. Ve biz hayretle olanı biteni seyrettik.

İlk başta evliliklerine karşı çıkan anne ve babası ile de görüşüyor. Onlara iyi bir Müslüman evlat nasıl olur, göstermeye kararlı! Bizlere de her gün örnek olmaya devam ediyor. Onu tanımaktan da kardeşimiz olmasından da çok mutluyuz.

Rabbim son nefese kadar bu şekilde iman ve ihlâsla devam etmesini ve hayat imtihanını başarıyla tamamlamasını nasib eylesin. Âmin!

Özden Gülen - Birleşik Arap Emirlikleri / Dubai (Nisanur Dergisi)

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir