• DOLAR 32.57
  • EURO 34.893
  • ALTIN 2426.362
  • ...
Sene-i Devriyesinde ‘Mavi Marmara’
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Bu kalleşçe saldırıda 9 kardeşimiz hayatını kaybetmiş, 60’a yakını da yaralanmıştı. Ayrıca da saldırıdan sonra içlerinde yaralılarında bulunduğu bazı yardım gönüllüleri barbar İsrail askerleri tarafından gözaltına alınmış ve insanlık dışı muamelelere maruz kalmışlardı.

Saldırıdan sonra sağcısından, solcusuna, liberalinden sosyalistine, muhafazakârından sosyal demokratına kadar birçok kişi ve kesim, terör şebekesine çok sert tepki göstermiş ve kanlı müdahalelerinden ötürü israili’i kınamışlardı.

Kınamalar tabi ki sadece Türkiye ile sınırlı kalmamıştı. Uluslararası birçok kurum, kuruluş ve devlet de, israil’in bu kanlı saldırısının kabul edilemez bir saldırı olduğunu belirterek eleştirmiş ve kınamışlardı. Hatta kimi, sadece kınamakla kalmamış; terör şebekesinin mutlaka hesap vermesi gerektiğini ısrarla ifade etmişlerdi.

Mavi Marmara saldırısı sonrası kim ne demişti?

Saldırının olduğu tarihte ülke dışında bulunan Başbakan Erdoğan, yurt dışı dönüşü havaalanında şunları söylemişti: “Bu saldırı, gerekçesi ne olursa olsun uluslararası hukuka aykırı bir ‘devlet terörü’dür.” Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, israil’in saldırısını “korsanlık faaliyeti” olarak yorumlamış; Başbakan’a vekâlet eden Bülent Arınç ise, israil’le yapılacak milli maçın iptal edildiğini belirtmişti.

İsrail’in saldırısı sonrası; Filistin, İran, İsveç, Venezüella, Brezilya, Fransa, Arjantin, Avustralya, Çin, Belçika, Danimarka, Endonezya, Katar, Küba, Lübnan, Yunanistan, Yeni Zelanda, Mısır, Pakistan, Suriye, Şili, Suudi Arabistan ve İslam Konferansı Birliği, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İHH gibi uluslar arası kuruluşlar da saldırının bir terör eylemi olduğunu belirterek kınamışlardı.

Dünya âlem kınarken, Fethullah Gülen eleştirmişti

Saldırının olduğu tarihte, en az saldırı kadar başka bir acı da yaşanmıştı. İsrail terör şebekesi tüm dünyanın gözleri önünde katliam yaparken ve bu katliam sonrası “insanlık” yekvücut olmuşken, Amerika’da yaşamını idame ettiren Fethullah Gülen ise bu saldırıyı kınamamıştı. Kınamaması yani sessiz kalması belki anlaşılabilirdi, ancak sessiz kalmayı tercih etmemişti o tarihlerde Fethullah Gülen…

Gazze Yardım Filosu organizatörü İHH’yi ve gemiyle yolculuk yapan aktivistleri “israil’den izin almadan hareket etmek ve otoriteye başkaldırmak”la suçlamış ve Müslümanları bir kez daha derinden yaralamıştı. İsrail’in adeta haklı olduğunu belirten açıklaması sonrası, tüm kesimler büyük bir şaşkınlık yaşamıştı. Fethullah Gülen’in vicdanlı yürekleri kanatan bu talihsiz açıklaması sonrası, kimi Müslümanlar da haklı olarak “Neden İsrail’i eleştir(e)miyorsun da mazlum Gazze halkına yardım götürme uğraşında olan masum insanları suçluyorsun?” eleştirisinde bulunmuştu.

Terör şebekesi israil’in kanlı saldırısından sonra, Fethullah Gülen’in İHH ve Mavi Marmara yolcuları hakkında sarf ettiği sözlere binaen insani ve İslami sorumluluğumuz gereği şunları kaleme almış ve Hocaefendiye şöyle seslenmiştik:

“Nasıl olurda bütün dünya bu saldırıyı lanetleyip kınarken, İslami camia olarak bilinen birileri bu saldırıları kına(ya)mamanın yanında, Gazze’ye insani yardım götürmek için giden gemileri israil’den izin almadıkları için eleştirebiliyor. Sadece israil kabinesinden saldırıya izin verenler hariç, diğer Yahudiler bile saldırıyı kınarken, size ne oluyor hocam! Siz nasıl Gazze’ye giden yardımlar için mutlaka israil’den izin alınmalıydı diyebildiniz. İsrail izin vermeseydi götürülmemeleri gerekirdi diyebiliyorsunuz.

Aslında haklısınız; biz Müslümanlara ne oluyor da, Gazze gibi bir yere yardım götürmeye kalkıyoruz. Bırakalım israil, Gazze’lileri dünyanın gözleri önünde öldürsün, ablukaya devam etsin, hastanelerdeki ilaçları kendi memleketlerine götürsün, Hamas’a yardım edenleri terörist ilan etsin ve onları tutuklayıp yıllarca cezaevlerinde ölmeye mahkûm bıraksın. Sahi hocam! Siz hiç Şeyh Ahmet Yasin’in vasiyetini okudunuz mu veya küçük bir Müslüman kızdan dinlediniz mi? Neler söylemiş, kimleri Allah’a şikâyet etmiş ve kimlerden yardım istemiş. Tavsiyem; bir an bu vasiyetnameyi okumanız ve bu yazılanlar üzerinden tefekkür etmeniz. Biz üzülüyoruz hocam! Hatta bazen ağlıyoruz sessiz sessiz. Daha geçen yılın son ayında, 22 günde Gazze’ye acımasızca saldırıp, 800’ü kadın ve çocuklardan oluşan toplamda 1500 kişiyi katlettiler. İşte o zamandan beridir hiçbir yardıma izin vermiyor zalim devlet israil ve işbirlikçisi Mısır... Ama israil’in bu son vahşetiyle olsa gerek, asrın firavunu dediğimiz Mısır Başkanı Hüsnü Mübarek bile insafa geldi. Gazze’ye giden kapıları geçici süreliğine bile olsa açtı.

İHH’yi yeni duydum demişsiniz. Muhtemelen onları da radikal İslamcı diye anıyorsunuz. Milli görüş ve Mustazaf-Der’i de sevmeyip saymadığınız gibi... Onların yaptığı yardım ve eğitim faaliyetlerinden haberleriniz var mı? Onların amaçlarının Allah’ın rızası olduğundan haberiniz var mı? Artık yetmez mi? Bunca zamandır, gazete ve televizyonlarınızda haber ve dizilerinizde Müslüman Kürtleri ve dindarları töhmet altında bırakmanız yetmez mi? İnsanları doğru bilgilendirmenin zamanı gelmedi mi? İnsanları yanlış ve haksız bir şekilde suçlu göstermeniz yetmedi mi?

Ama artık saflarımızı belirginleştirmenin, dost ve düşmanlarımızın yüzlerini görmenin, ‘zalim ve zulmedenin karşısında eğilen, susan ve onu destekleyen dilsiz şeytandır’ kaidesini görmenin tam zamanıdır şimdi... İşte biz Müslümanlar ve tüm vicdan sahipleri; zulmeden zorba terör devleti israil’in yaptıkları karşısında dilsiz şeytan olmayacağız ve haksızlıkları sineye çekmeyeceğiz. Zulümlerini yüzlerine haykıracağız. Yazılarımızla onları eleştireceğiz. Mitinglere katılıp onları lanetlemek için avazımızın çıktığı kadar bağıracağız ve bağırmaya da devam edeceğiz. Lütfen sizde kendinize gelin! Yaptığınız açıklamalara dikkat edin. Yaptığınız açıklamalarla Müslüman ve vicdan sahibi insanları üzmeyin. Yapacağınız açıklamalar ile İslam düşmanları üzülsün ve kahrolsun…”

Mavi Marmara Davası ve İsrail’in Özrü

Terör şebekesi israil’in 9 cana kıyması ve sonrasında pişkince beyanatlarda bulunması, Gazze yardım filosu organizatörü İHH’yi ve ehli vicdan kesimleri harekete geçirmişti. Özellikle israil askerlerinin saldırı sırasında ve sonrasında, kasten adam öldürmek, insanlık dışı muamele etmek, insan sağlığını ihlal etmek, gerekçesiz gözaltı ve tutuklama, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, malların gasp edilmesi gibi ağır suçların işlendiği ve uluslar arası hukukun açıkça ihlal edildiği tespit edilmişti.

Kanlı saldırı ile alakalı olarak ulusal zeminde hukuki süreç girişimleri başlatılmıştı. Türkiye’de de, 28.05.2012 tarihi itibariyle İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştı. Başlatılan hukuki süreç, Türkiye’nin özür ve tazminat konusunda ısrar etmesi ve uluslar arası baskı sonucu, İsrail, tazminat ödemeyi kabul etmiş ve özrünü Başbakan Erdoğan’a iletmişti.

Mavi Marmara katliamının sene-i devriyesine ulaştığımız bu günlerde, terör devleti İsrail hakkında açılan dava devam etmektedir. Davanın 490 müştekisi, israil’le bütün ilişkilerin tamamen kesilmemesine kadar bu davadan asla vazgeçmeyeceklerini, ne pahasına olursa olsun bu davanın takipçisi olacaklarını ve işgal, katliam, cinayet, insanlık dışı uygulamalar ve bugüne kadar işlenen cürümlerin hesabını muhakkak soracaklarını beyan etmektedirler.

İmanlı ve vicdanlı tüm insanların destek verdiği Mavi Marmara davasında hayırlı kararların çıkması ve bu davanın, terör şebekesi İsrail ve ABD’nin İslam ümmeti içerisinde çıkarmaya çalıştıkları fitnelerin bir an evvel sona ermesine ve tüm dünya Müslümanlarının bir ve beraberce hareket etmelerine vesile olması temennilerimle…

DOĞRUHABER/ Muhammet Şerif
twitter.com/serifmuhammet

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir