• DOLAR 32.393
  • EURO 35.087
  • ALTIN 2326.28
  • ...
 Özgürlüğe Gebe Bir Şiddet Çağı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

“Bağrında yeni bir toplum yatan bütün eski toplumların ebesi şiddettir.’’ F. Engels

Bu söz aklıma geldiğinde insanlık tarihi bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Bu konuda yazmam gerektiğini düşünüyorum fakat lafa nerden başlayacağımı bir türlü kestiremiyorum. Nabukadnezarın beni İsrail e yaşattığı Babil sürgününden mi? Firavun hanedanının Hz. Musa ve yanındakilere yaptıklarında mı? Yoksa Romalıların İsevilere çektirdiği işkencelerden mi?

Nabukadnezar Kudüs’ü işgal edip Süleyman mabedini yıktırmış ve Yahudileri Babil’e sürmüştü fakat bu olayın üstünden yüz sene geçmeden persler Babili ele geçirip Yahudileri Kudüs’e geri göndermişler. Kudüs e dönen Yahudiler mabedi tekrar inşa etmişler.

Hani Hz.İsa Havarilerine “Bugün fısıltıyla aranızda konuşmaya çekindiğiniz şeyleri bir gün çatılardan haykıracaksınız’’ demişti. Belki havariler bu sözü işittiklerinde gerçekleşeceği konusunda en ufak şüphe duymamışlardır ama bu müjdenin bir sürü acı ve eziyetin de habercisi olduğunu da fark etmemiş olabilirler. Roma’nın eline düşen muvahhidler yüzyıllarca zulüm ve işkencelerden geçirilmiş ve Roma onları kendi tanrılarına tapmaları konusunda zorlamıştır. Fakat bir süre sonra koca roma kendini İsevilere teslim etmiş ve onların dinini kabul etmek zorunda kalmıştır.

Zaman akıp gitmiş altıncı yüzyılda Arabistan topraklarında yukarıda söylediğimiz şeylere benzer olaylar olmuştur; Hz Peygamber kırk yaşına gelip kendisine Peygamberlik görevi verilmiş o da toplumunu müjdelemeye başlamış, onları İslam’a davet etmiştir. Mekke toplumu Hz Peygamberin davetini kabul etmemekle beraber kendisine ve ona inananlara türlü işkenceler yapmış, kendisini ve arkadaşlarını yurtlarından çıkarmaya çalışmış, canlarına ve mallarına kastetmiş, onlara ambargolar uygulamıştır.

Bu olayların üstünden çok geçmeden Hz.Peygamber ve ashabı kovuldukları, eziyet edildikleri, mallarının yağmalandığı beldeye başları dik ve efendi olarak geri gelmiş, bunun akabinde de bütün Arabistan coğrafyasını ellerine geçirmişler ve Allah’ın dini bütün diğer dinlere karşı muzaffer olmuştur.

Yakın tarihimizde de yukarıda bahsi geçen olaylara benzer şeyler yaşanmış ve halen yaşanmaktadır. Daha önce zulümle beldelerinden çıkarılan İsrail Oğulları 1917- 1948 sürecinde büyük güçlerin desteğini alarak Kudüs ve civarına geri dönüp yerleştirilmiş ve daha önce kendilerine yapılan zulmün daha fazlası onların eli ile başkalarına yapılır olmuştur.

Yüz yıldır Kudüs`te Müslümanların zulüm ve işkenceler gördüğü, mallarına, canlarına ve mabetlerine kastedilen bir toprak parçası haline getirilmiştir. Bahsi geçen yıllar içerisinde ve dahi günümüze dek Amerikan, İngiliz ve Yahudi ortaklığı, İslam Beldelerini şekillendirmeye çalışmış, aralarına yapay sınırlar çizmiş, toplumda azınlık olan gayri İslami kesimleri bu beldelerin başına yönetici yapmış ve bu duruma itiraz edenleri şiddetle cezalandırmışlardır.

Bütün bu gelişmelerden sonra ve bu gelişmelerle iç içe olarak Müslüman coğrafyada umut veren gelişmeler olagelmektedir. Ümmet yüz yıldır kendi haline terk edilen vahyin eski başkenti ve ahalisi hakkında daha kenetli tavırlar içerisine girmiş, kendisine senelerdir dikte edilen yönetim ve yöneticileri alaşağı etme çabası içerisindedir. Arap baharı diye tabir edilen isyan, büyük güçlerin İslam Beldelerindeki tasallutuna karşı cephe açmış ve kısmi başarılar elde etmiştir. Görünen o ki İslam Beldeleri önümüzdeki dönemde asıl sahiplerine kavuşacaklar. Kudüs konusunda da oluşan yeni gelişmeler( Mavi Marmara) Ümmetin gerçek gündemine kavuşması sürecine katkıda bulunmuştur.

21. yüz yıl tarihte tatile çıkarılmış toplumların tarihe ve kendi özlerine dönüşüne şahitlik edecektir.

Müjdeler olsun.

Adnan Oğuz / Doğruhaber

Bu haberler de ilginizi çekebilir