DOĞRUHABER - MESUT GÖZLÜ

Tamamına yakını gazeteci olan ve bugüne kadar İslamî hassasiyetleriyle bilinen kişilerin “terör örgütüne” üye olmak gibi hakikatten uzak ifadelerle haber yapılması en az yaşanan hukuk skandalı kadar üzücüdür.

Sözde İslami hassasiyete sahip medya gruplarının yaşanan hukuksuzluğu dile getirmek yerine suçlayıcı bir tavırla olaya yaklaşmaları düşündürücüdür.

Üstad Bediüzzaman’ın “süt bozulursa kurtarılır, yağ bozulursa zehir etkisi yapar” tasvirini zikretmekte fayda var. Ehli zındıkayı süte benzeten Üstad, onlar ne kadar bozulursa bozulsun özüne yakın bir hale gelirler, yani kurtarılabilirler. Müslümanı da yağa benzeten Üstad, müslümanın bozuğunun zehir etkisi yapacağını söylemektedir.

Bugün sözde İslami medya olarak addedilen medya gruplarının her fırsatta İslami hassasiyete sahip insanlara saldırması, onların yaşadığı hukuksuzlukları kasıtlı olarak dile getirmemeleri adeta onların yaşanan bu hukuksuzluklar neticesinde sevindiğini göstermektedir.

Bugün gazetemizin yazarlarının yaşamış olduğu bu hukuksuzluk, söz gelimi zaman gazetesinden birinin başına gelseydi acaba Cihan haber ajansı aynı şekilde haber yapar mıydı? Veya zaman gazetesi yazarına “terör” yaftasını vurur muydu?

Gelelim Gazeteci Haklarından Dem Vuranlara

Bugüne kadar gözaltına alınmış, tutuklanmış, mahkûmiyet yemiş gazeteciler için meydanlara dökülenler, adliye önünde basın açıklaması yapanlar, TBMM’de soru önergesi verenler acaba gazetemiz yazarları içinde iki satırlık bir açıklama yapacaklar mı? Yok, yapmayacaklarsa hangi gazetecilikten bahsediyorlar? Veya onların “gazetecilik” ten anladıkları şey sadece hükümetin emellerine hizmet etmek midir?

Yaşanan bu hukuksuzluktan dolayı sözde İslami medya grupları herhalde zil takıp oynarlar.

Siz bakmayın bizim bunları dile getirdiğimize… Kimseden bir şey beklediğimiz yok. Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.