• DOLAR 32.542
  • EURO 34.936
  • ALTIN 2423.334
  • ...
“YENİ AFGAN HÜKÜMETİNİ TANIYAN  İLK ÜLKE TÜRKİYE OLMALI”
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mehmet Sait Özcan

Doğruhaber / KABİL

Gulbeddin Hikmetyar, 1977 yılında kurulan Hizb-i İslami hareketinin kurucusu ve önderi. Hikmetyar, lideri olduğu Hizb-i İslami hareketi ile Rus ve Amerikan işgaline karşı uzun yıllar cihad etti. Geçmişte Burhanettin Rabbani hükümetinde başbakanlık yapan Hikmetyar şu an 72 yaşında. Tefsir, Hadis ve Afganistan tarihi gibi yaklaşık 110 kitabı bulunan Hikmetyar’a ait Berya adlı bir televizyon kanalı ve ayrıca Afganistan İslam Üniversitesi bulunuyor. Sözü fazla uzatmadan röportataja geçiyoruz...

Öncelikle nasılsınız?

Gözümle ilgili önemli olmayan bazı ameliyatlar geçirdim. Elhamdülillah hayırla geçti. Altı ay önce ameliyat olmam lazımdı. Ama ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı tedavi için yurt dışına çıkıp Kabil’i terk etmek istemedim. İmkan oluştu. Tedavi oldum. Elhamdülillah ameliyat başarıyla geçti. Şu an gözlük kullanmak zorunda değilim.

“MİLYONLARCA ŞEHİDİ BEDEL ÖDEYEREK ÖZGÜRLÜĞÜMÜZE KAVUŞTUK”

Allah şifalar versin inşallah. Afganistan cihadının çok önemli bir ismisiniz. Yıllardır mücadele veriyorsunuz. Ve sonrasında işte bugün görüyorsunuz işgalciler ülkeyi terk ettiler. Amerikan işgali bitti. İslam Emirliği kuruldu. Siz bu işgal dönemini ve şu andaki İslam Emirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elhamdülillah halkımız ilkin Sovyetler ve sonra ABD’nin öncülüğünde NATO olmak üzere iki işgal kuvvetine kararlılıkla karşı durdu. Milyonlarca şehit bedel ödeyerek özgürlüklerini, toprak bütünlüklerini dini ve milli değerlerini savundular. Sovyetlere, komünistlere karşı 14 yıl savaştık. 5 milyondan fazla muhacirimiz oldu. 1 milyon 200 bin ev harap oldu. Ülkemiz viraneye döndü. Ama Afganlar yine de teslim olmadılar. Yabancıların sultasını kabul etmediler. Allah bana bu cihatta hem düşünce bazında ve hem amel ve hem askeri bazda çalışma izzetini lütfetti. Bunun için Rabbime şükrediyorum. Daha sonra Rusların bize dayattığı savaş NATO’ya miras kaldı. NATO, bütün yıkıcı kuvvet ve imkanlarıyla 40 ülkeden müteşekkil tek cepheyle geldi. Ülkemize saldırdı. El Kaide lideri Usame bin Laden’den intikam alma bahanesiyle geldiler. Halbuki o hedef sadece bir kişiydi. Nihayetinde onu, Afganistan’da değil başka bir ülkede (Pakistan’da) iki helikopterle katlettiler. Afganistan’a bu kadar askeri yığınak yapacaklarına iki helikopterle de bu işi yapabilirlerdi. Çeşitli ülkelerden ABD, Avrupa, Asya ülkelerinden müteşekkil 160 bin asker gönderme zorunluluğu neydi? Bilahare Allah lütfetti. Mümin, mücahit ve özgürlük aşığı halk, bu tecavüz ve saldırılar karşısında durdu. 20 yıl mücadele ettiler. Bu savaşta da 1 milyondan fazla Afgan katledildi. 6 Milyon muhacir oldu. Üç milyon Afgan, ülke içinde yerlerinden oldu. Bu şekilde viraneye dönmüş bir ülke bize bıraktılar. Sonunda ülkemizi terk etmek zorunda kaldılar. Zillet içinde Afganistan’ı terk etmek zorunda kaldılar. Allah, bu cihatta da fikri, siyasi ve askeri konularda rol üstlenme şerefini bana lütuf etti.   Elhamdülillah bugün işgal son buldu. Bizler en büyük hedef ve gayemize ulaştık. İşgal son buldu. Bütün işgal kuvvetleri hiçbir kazanım elde etmeksizin, hiçbir stratejik hedefine ulaşmaksızın Afganistan’ı terk etmek zorunda kaldılar. NATO ve ABD’nin Afganistan’a dayattığı ve bekası için milyarlarca dolar harcadığı kukla hükumeti de alaşağı oldu. Kiralık savaşçılar gibi hem Sovyetler zamanında ve hem NATO komutanlarının hizmetinde halkımıza karşı savaşan, yabancıların uşağı ve onların hizmetinde bulunan kirli çehrelerin sultası da sona erdi. Bugün Afganlar kendi dini ve milli değerlerine göre hükumetlerini ve devletlerini kurma fırsatını yakaladı. Bu özgürlük ve cihad savaşında galip gelmemiz de Allah’ın bir lütfuydu.

“EĞER TALİBAN; SALİH, MÜMİN, İSLAM’A BAĞLI, EHLİYET SAHİBİ KİMSELERİ GÖREVLENDİRİRSE ZATEN BUNDAN BAŞKA BİR ŞEY İSTEMİYORUZ”

Özellikle İslam Emirliğinin kurulmasından sonra bir açıklamanız oldu. Bu Türkiye’de de yayınlandı. İslam Emirliği’nden bir görev istemediniz. Ve gerekirse bize bir görev düşerse biz yaparız, dediniz. Bu büyük bir erdem gerçekten, güzel bir davranış. İslam ülkelerinde Müslümanlar arasında bir birlik olmadığını, Müslümanların bölük pörçük olduklarını görüyoruz. Dolayısıyla Müslümanların birlikte hareket etmeleri noktasında sizin bu tutumunuz gerçekten güzel bir adım. Bununla ilgili olarak neler paylaşmak istersiniz?

Bizler bu son zaferi destekledik. Hiçbir şeye mahal bırakmadan. Gerçekleşen olay bizim istediğimiz şeyin ta kendisiydi. Bizler hedefimize ulaştık. Bizler bu zaferi destekledik. Bizler için kurulacak olan hükümetin nasıl olması gerektiği ve ondaki güç dağılımı önemli değil. Kayıtsız şartsız destek vereceğimizi söyledik. Hükümette bulunacağız diye bir şart da koşmadık. Eğer Taliban; salih, mümin, İslam’a bağlı, ehliyet sahibi kimseleri görevlendirirse zaten bundan başka bir şey istemiyoruz. Eğer bu devlet tehlikelerle karşılaşırsa ve pusuda bekleyen düşman başka bir savaşı Afganistan’a dayatırsa karşılarında kuvvetle duracağız. Savunacağız. Sözle savunmayacağız. Pratikte savunacağız. Hiç kimsenin istedikleri sonucu alabilecekleri başka bir savaşı Afganistan’a dayatamayacaklarına inanıyoruz. NATO, burada en modern silahlarla donatılmış 160 bin askerle bulunuyordu. Afganistan’ın kara ve hava kontrolü ellerindeydi. Bunun yanı sıra ordu kurdu, güvenlik güçlerini oluşturdu, milyarlarca dolar para harcadı, 20 yıl savaştı, ama hiçbir stratejik hedefine ulaşamadı. Bugün ülkemizi terk etti. Bunlar eğer başka bir savaşı daha dayatırlarsa rezil olmaktan başka bir sonuç elde edemeyeceklerdir. Halkımız geriye dönmek istemiyor. İşgale boyun eğmeyecektir. Kukla hükümetlerin olmasını istemiyor. Bundan dolayı savaşın düşmanlarımıza hiçbir iyi sonuç vermeyeceğine inanıyoruz.

“AMERİKA’YA ŞUNU DİYORUZ; NEDEN AFGANLAR GİBİ 40 YILDIR SAVAŞAN MAZLUM BİR HALKLA GÜCÜNÜZÜ GÖSTERİYORSUNUZ? EĞER SİZLER KİBİRLİYSENİZ VE GÜCÜNÜZÜ DENEMEK İSTİYORSANIZ GİDİN RUSYA’YA, ÇİN’E GÜCÜNÜZÜ GÖSTERİN!”

Amerika’ya şunu diyoruz; eğer sizler kibirliyseniz ve gücünüzü denemek istiyorsanız gidin Rusya’ya gücünüzü gösterin. Gidin kendi denginiz olan biriyle boy ölçüşün. Askeri ve ekonomik yönden gidin Çin’le boy ölçüşün. Kuzey Kore sizi tehdit ediyor. Neden Afganlar gibi 40 yıldır savaşan mazlum bir halkla gücünüzü gösteriyorsunuz? Yalancı haysiyetiniz darbe yemişse ve haysiyetinizi kurtarma peşindeyseniz yolun bu olmadığına inanıyoruz. Yani gelip tehdit etseniz Afganistan hava sahanlığını ihlal etseniz de içteki şer odaklardan istifade etseniz, hükümetin istediğiniz gibi olması ve kendi adamlarınızı seçtirmek için hükümeti tehdit edip onlara şart koşsanız da bu hedeflerinize hiçbir zaman ulaşamayacaksınız. Taliban’a önerilerde bulunup bu baskılara boyun eğmemesi gerektiğini söylüyoruz ve baskı altında kalarak iş yapmasınlar, tehditlere boğun eğmesinler. ABD hiçbir şey yapamaz. NATO’nun elinden hiçbir şey gelmez. ABD hedefine ulaşmak için bugün yapmak isteyip de geçmişte yapmadığı hiçbir şey yoktur.

“İSLAM ÜLKELERİYLE KAPALI SINIRLARIMIZ OLMAMALI, ORTAK PARAMIZ, ORTAK PARLAMENTOMUZ OLMALI”

Kötü günleri geçiren ümmetin büyük ülkeleri küçük parçalara bölünmüş ve geneli sömürge durumundadır. Hem siyasi hem ekonomik ve hem de askeri bakımdan da bu böyledir. Büyük ülkelerin pazarları durumuna gelmişler. Bu ülkeler geçmişte oldukları gibi izzetli günlerini arasınlar. Vahdetin peşinde olsunlar. Eğer vahdetin peşinde olmazsak bu kötü durum devam edecektir. Bugün dünyadaki bütün savaşlar İslam ülkelerinde gerçekleşiyor. Dünyada muhacir durumuna düşenlerin yüzde 90’dan fazlası Müslümanlardır. Savaşta öldürülen biri varsa o Müslümandır. Savaşta evi yıkılan biri varsa o da Müslümandır. İslam ülkelerinin bu durumu kabullenmeleri bir utançtır. Düşmanın bunları (İslam ülkelerini) zayıf görmeleri bir utançtır. Düşmanların onlara (İslam ülkelerine) esirleri, köleleri gibi muamele etmeleri bir utançtır. Kendiniz için bile olsa mevcut hali değiştirmek için vahdeti istemeniz lazım. Yapabiliriz. Avrupa ülkeleri bir araya gelip bir birlik kurabiliyorsa ki artık sınırları, vizeleri kaldırdılar. Ortak bir parlamentoları var.  Ortak dış politikaları var. Ortak para birimleri var ve bunu daha da ilerletmek istiyorlar. İslam ülkeleri neden böyle bir şey yapmasın? En azından Avrupa’nın yaptığını neden yapmasınlar? Sınırlarını bütün Müslümanlara açsınlar. Vizeye pasaporta gerek kalmasın. Ortak bir para birimimiz olsun. Ortak bir parlamentomuz olsun. Bu durum gerçekleşecektir. İslam ülkelerindeki hükümetler seçimle iş başına gelsin. Halkın iradesini temsil eden özgür parlamentolarımız olsun. Devletleri yöneten hanedanlar olmasın. Yabancıların dikte ettiği sömürge ülkelerinin gayri meşru hükümetleri olan dikta ve zalim hükümetlerimiz olmasın. Seçilmiş hükümetlerimiz olsun. Bunlar bizi İslam ümmetinin vahdetine götürecektir. Duamız ve temennimiz odur ki geçmişteki izzet ve büyüklüğüne kavuşmuş ümmetin vahdetinin sağlandığı günleri görelim.

Önemli bir cihad önderi ve önemli bir devlet adamısınız. İslam Emirliği kurulduktan sonra size bir teklif oldu mu? Kapsamlı bir hükümette yer alma noktasında. Eğer olmadıysa sizin katkılarınız ne olabilir?

Hükumette yer almak gibi bir niyetim yoktur. Ama hayırlı her işte herkese yardımcı olmaya çalışırız. Kur’an’ın emrettiği gibi “iyilikte ve takvada yardımlaşın”. Taliban, İslam Emirliği’nin yapacağı her hayırlı işte bizleri yanlarında bulacaktır. Önerilerimizi onlara sunarız. Hangi konuda olursa olsun, askeri konuda da yardıma ihtiyaçları olursa yardıma hazırız. Bu konuda Hizbi-İslami olarak donanımlı ve tecrübeliyiz. Hepsini hizmetlerine sunuyoruz. Taliban’a da bunu söyledik. Hizb-i İslamî’ye ihtiyacınız olursa Hizb-i İslamî hizmetinizdedir. Eğer bir durum olur da yanınızda olmamız gerekiyorsa hatta onunla kalmayıp silahlarımızı alıp sizleri savunmamız gerekirse bunu da yapmaya hazırız. Hem halkımıza ve hem Hizb-i İslamî üyelerine sabretmelerini ve Taliban’a fırsat vermeleri gerektiğini söylüyoruz. Ülke bu dar boğazdan çıksın. Az da olsa bir emniyet ve güven sağlansın. Hükümetin siyasi süreci başlasın. Bu merhalelerde onlarla kurulacak olan hükümette hangi bileşenlerin olması gerektiği, iç ve dış siyasette hangi politikaları takip etmeleri gerektiği konusunda onlarla istişarelerde bulunuyoruz. Şu an için onlarla bu konuda resmi müzakereler yapacak bir merhaleye varmadık.

“İSLAMİ YÖNETİM MODELİNİN İŞLERLİĞİ KONUSUNDA BİR SIKINTI YOK; İLK SEÇİMLER İSLAM DÜNYASINDA GERÇEKLEŞTİ”

Dünyanın gözü Afganistan üzerinde. İslam Emirliği kuruldu ve şeriatla yönetilecek. Bir İslam ülkesi olacak? Nasıl bir İslami yönetim modeli olmalı ki Kur’an ve Sünnet çerçevesinde hareket edilebilsin. Ve dünya da desin ki bu, örnek bir İslam devletidir diye?

İslam açık ve belirgindir. İslam modelinin nasıl olacağı da apaçıktır. Bu konuda hiçbir muğlaklık yoktur. Yeteri kadar bilgi mevcuttur. Hem Kur’an’da hem Sünnette, Sahabenin ve Raşit Halifelerin yaşantılarında…  İslam hükümetinin nasıl olması gerektiği, nasıl bir politika takip etmesi gerektiği, hükümet dağılımının nasıl olması konusunda kendi görüşlerimiz var. Dünyada var olan örneklerden istifade etmek gibi bir zorunluluk yok. Ve Afganistan’da hüküm sürmüş olan Şah rejimlerini de örnek alma zorunluluğu yok. Eğer gerçekten yüzde yüz İslami bir hükümete sahip olmak istersek İslam ne diyor diye hiçbir sorunla karşılaşmayız. Müslümanlar bir dönem hüküm sürdü. Dünyanın en büyük ülkelerini kurdu. En büyük ümmeti kurdu. Uzun bir süre boyunca dünyanın büyük bir bölümüne hükmetti. Düzen kurdu. Devlet kurdu. Emirlerin nasıl seçileceği de apaçıktır. Raşit halifeler o şekilde seçildiler. Bu konuda hiçbir muğlaklık yoktur. İlk seçimler İslam dünyasında gerçekleşti. İlk seçim! Bütün Raşit Halifeler mescitte seçildiler. Halk için seçildiler. Halkın biatından sonra halife oldular. Biat hükümetlere, liderlere meşruiyet bahşeder. Bizler İslam anayasası gereğince bir taslak hazırladık. Bunu Taliban’a da sunduk. Eğer İslami bir anayasaya sahip olmak istiyorsak en iyi taslak bu elimizde olandır, dedik. Seçime gelirsek halkı temsil eden bir şuramızın olması lazım. İslami düzen ne Şah düzeni gibidir ne de tek bir kişiye dayanan diktatörlük düzenidir. Ne hanedanlıktır ne istibdada dayanır ve ne de kabile devletidir. Usulü olan bir düzendir. Esasları belli olan bir düzendir. Temelleri vardır. Her şeyi açık ortadadır. Bu süre zarfında İslam için bedel ödeyenler ve cihad edenler el ele versinler ve yeni bir model oluşturup dünyaya sunsunlar. Taliban’dan ve oradaki etkili ve yetkili şahıslardan da beklentilerimiz bunlardır. İslam’a bağlı olanları, Sovyetlere karşı savaşanları, NATO’ya karşı duranları ve bu cihatta fikri, askeri, siyasi bakımdan rol alanları… Bunların hepsini bir araya getirelim ve hep beraber ülkenin gelecekteki rejiminin nasıl olması gerektiğini belirleyelim…

“YENİ AFGAN HÜKÜMETİNİ İLK TANIYAN ÜLKENİN TÜRKİYE OLMASINI İSTİYORUZ”

Özellikle batının bir baskısı var. Batılı liderlerin açıklamaları ve medyada yaptırdıkları haberlerle Afganistan üzerinde İslam Emirliği oluşturulduktan sonra bir baskı oluşturuyorlar. Ve İslam ülkelerinin Afganistan’ı tanımaması noktasında da özel bir çabaları var. Dolayısıyla İslam ülkelerine yönelik bir çağrınız olacaksa ve Afganistan’la işbirliğini geliştirmek noktasında, neler söylemek istersiniz?

İslami ülkelerinden beklentim özellikle Türkiye’den şudur; hükümeti resmi olarak tanısınlar. Batı'nın Afganistan ve hükümetine karşı uyguladığı baskılara karşı dursunlar. Afganları yalnız başına bırakmasınlar. Öne çıkıp Batı için hükümeti resmen tanımayı ertelemesinler. Şart koşmasınlar. Taliban’a fırsat versinler. Var olan gerçekliği kabul etsinler. Yeni devlete yardımcı olup onlarla çalışsınlar.

Türkiye’nin bu konuda öncü rol oynamasını tercih ediyoruz. Yeni Afgan hükümetini ilk tanıyan ülkenin Türkiye olmasını istiyoruz. Yeni Afganistan’ın imarında da Türkiye öncü rol oynasın ve diğer ülkelerden daha fazla yardımcı olsun. Afganlıların diğer ülkelerden daha fazla güvenebilecekleri ülke Türkiye’dir. Dünya ülkelerinin yeni Afgan hükümetini tanımamalarının uzun sürmeyeceğine inanıyoruz. Bu çıkmazı İslam ülkeleriyle kırmamız lazım. Bir ülkenin öne çıkıp bu süreci başlatması lazım. Türkiye bu cesarete sahiptir. Batılı ülkelerin baskılarına aldırış etmeksizin yeni Afgan hükümetini resmi olarak tanıyabilir.

“KAPSAYICI BİR HÜKÜMET” SÖYLEMİNİ DAYATANLAR KENDİ MENFAATLERİNİ DÜŞÜNÜYORLAR”

Son olarak vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Son sözümü daha önce söylemiştim. Tüm tarafların içinde olduğu hükümet konusuna gelirsek Herkesin içinde olduğu bir hükümet konusunu dillendirenlerin çoğu bunu Afgan halkı için, kendi kavimleri ve kabileleri için dillendirmiyorlar. Onlar aslında kendi temsilcilerinin bulunduğu bir hükümet istiyorlar. Geçen 20 yıllık hükümetler gibi bir hükümet istiyorlar ki kendilerine bağlı çehrelerle hükümette pay sahibi olmak istiyorlar. Bunu da “Kapsayıcı bir hükümet” adı altında istiyorlar. Eğer onlardan size göre “Kapsayıcı bir hükümet” nedir diye soracak olursak Almanya’da çok kapsayıcı bir hükümet mi var? ABD’de çok kapsayıcı bir hükümet mi var? Cumhuriyetçiler bu kapsayıcı hükümette yer alıyor mu yoksa hükümet yalnızca Demokratların mıdır? Rusya’da, Çin’de bütün Avrupa ülkelerinde hükümet bir partinin elinde değil midir? Geçmişte sahip olduğunuz hükümetler kapsayıcılık bakımından bundan daha mı iyiydi?  Bu 20 yıl boyunca hükümetin yarısı neredeyse bir ilçe büyüklüğünden olan bir eyaletten oluşuyordu. Önemli bakanlıklar! O zamanlar hiç kimse hükümetin kapsayıcı olması gerektiğini söylemedi. Toplumsal adaletin gözetilmesi gerektiğini kimse söylemedi. Hükümet dağılımının bütün Afganlılar tarafınca kabul edilmesi gerektiğinden kimse bahsetmedi. Bugün neden böyle bir şart koşuyorsunuz? Sizi niye ilgilendiriyor? Bunu Afganlılara bırakın. Afganlılar itiraz ettiyse size hak vereceğiz. Afganlıların iç işlerine neden sizler karışacaksınız? Neden şart koşacaksınız?

“ONLAR AFGANİSTAN’DA EMNİYET VE HUZURUN SAĞLANMASINI İSTEMİYORLAR”

Neden başka ülkelere de bu şartları koşmuyorsunuz? Bir aile tarafından yönetilen ülkelerde mesela. Şahlıkla yönetilen ülkelerde, dikta hükumetlerinde, generallerin hükûmetlerinde, sizler onları destekliyorsunuz. Ama burada şart koşuyorsunuz. Ne istedikleri açıktır. Onlar Afganistan’da emniyet ve huzurun sağlanmasını istemiyorlar. Onlar merkezi, güçlü bir hükümetin olmasını istemiyorlar. “Kapsayıcı bir hükümet” adı altında başka bir savaşın dayatılmasını istiyorlar. Bunu Afganlılara bırakın. İstedikleri hükümeti kursunlar. Ve Afganistan’ın iç işlerine karışmayın. İç işlerimize karışmanız geçmişte kötü sonuç verdiği gibi bundan sonra da kötü sonuç verecektir.

“AFGAN KADINLARINA 20 YILDA; BABASINI, KARDEŞİNİ, EVLADINI, KOCASINI ÖLDÜRMEKTEN EVİNİ BAŞINA YIKMAKTAN BAŞKA NE VERDİNİZ?“

Kadın haklarına gelince şunu söylemek istiyoruz; İslam’ın kadına verdiği hakkı hiçbir düzen, hiçbir din vermemiştir. İslam’da kadına verilen haklar erkeklere verilen haklardan daha fazladır. Sorumlulukları erkeklerden daha az, ama ayrıcalıkları daha fazladır. Kadının eğitim hakkı vardır ve hatta ona farzdır. Çalışmaya hakkı vardır ve hiç kimse ona engel de olamaz. İki konu dışında erkeğin yapmış olduğu bütün işleri yapabilir. Birincisi ülkenin idaresidir ve diğeri kısas ile hükmedilmesi gereken olaylarda hüküm vermesidir. Kadın hâkim de olabilir. Kadın bakan da olabilir. Kadın milletvekili de olabilir. Kadın silahını alıp savaş meydanına da gidebilir. Kadın camiye gelebilir. Ve hiç kimse ona engel de olamaz. Erkeğin yapabildiği bütün işleri kadınlar da yapabilir. Sadece bahsettiğimiz iki konu hariç. O da kadının fıtratı ve özelliğiyle ilgilidir. Bir annede olması gereken şefkat ve merhameti kısas meselelerinde adil bir hâkim olmasına izin vermiyor. Aynı şekilde devletin sevk ve idaresi için gerekli zaruri özellikler kadınlara kıyasla erkeklerde daha fazladır. Bu ayrımcılıktan dolayı değildir. Belki kadının fıtri özelliklerinden kaynaklanıyor. İslam’da kadın her işi yapmada özgürdür ve hiç kimse ona engel olamaz. Ticarette, siyasette, ekonomide, fikri ve dini meselelerde her işi yapabilir. Batı'nın, kadına olan merhametinden bu konuyu ortaya atmadığına inanıyoruz. Belki başka kirli bir hedefleri daha vardır. Onlara sorun bakalım; geçen 20 yılda Afgan kadınlarına ne verdiniz? Babasını, kardeşini, evladını, kocasını öldürmekten evini başına yıkmaktan, yabancı diyarlara avare ettirmekten başka kadına ne verdiniz? Sizler Afganlara sadece ve sadece çıplaklığı getirdiniz! Ahlaki bozukluğu hediye ettiniz! Halbuki İslam kadına şahsiyet vermek istiyor. Büyük bir şahsiyet. Kucağında büyük kahramanların yetiştirileceği bir şahsiyet oluşturmak istiyor. Bundan emin olun, kurulacak olan yeni hükümette kadın hak ettiği yeni yerini alacaktır.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir