• DOLAR 32.554
  • EURO 35.044
  • ALTIN 2425.598
  • ...
Evet Yoldaş!.. Doğrudur Yoldaş!.. Haklısın Yoldaş!..
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Hüseyin Sağlam / Doğruhaber / Haber-Analiz
“Bé Serok Jiyan Nabe” ritueliyle yetişen gençlik takımını motorize edenler, elbette zamanı da zemini de kendilerince iyi seçmişlerdi. Bahçeli’nin malum sert açıklamalarından medet umarak farklı üniversitelerde provokatörlüğü “serhıldan”a çevirme hayalleri kurarak başarısız denemelerden sonuç alamayınca farklı ve belki de kendilerince sonuç alıcı başka bir alana yöneldiler.

Aceleciydiler, şaşkındılar. Kafaları karışık, duyguları karmaşıktı. Öcalan, bas bas bağırıyordu, silahlar bırakılacak diye. Topluma söyleyecek sözü olmayanların yegâne sermayeleri olan silah da ellerinden çıkınca Ergenekon Ağabey’in damardan girip korku duygularını kabarttığı “Yerinizi Hizbullah alacak” propagandası adeta bir paranoyaya dönüşüveriyordu.
Zamanlama iyiydi, zemin de kendilerince gayet müsaitti. Hizbullah tahrik edilecek, üniversitelerle başlayacak kargaşa kent ve kasabalara yayılacak, çatışmalar halka halka yayılacaktı. Tepki duyulan Öcalan’ın silah bırakılacak fermanı, böylece “haklı” gerekçelerle boşa çıkarılarak sermaye piyasasına silahla müdahale sürecini devam ettireceklerdi. Kısacası İmralı bu kez tersinden “tecride” alınacak, Ergenekon Ağabey’in tahrikiyle İmralı, bu kez “Apocu Gençlik” eliyle kuşatmaya alınacaktı.

Organizasyon hazırdı. Ergenekon operasyonlarından sonra yağ çıkartacak sinek arayan ulusalcı ağabeyler, derin sol, ulusal sol, kırmızı sol, kara sol vs enva-ı çeşit sol bozguncu grup aniden yoldaşlık şarkılarını mırıldanmaya başlamıştı bile. Bu durumda Silivri’deki mahkeme salonları etrafındaki barikatları aşamamanın verdiği yorgunluktan bıkan güdümlü yoldaşlar kavgaların, uzanabilecekleri yakın bir zemine kaydırılmasını arzulamış olmalıydılar ki “Apocu Gençlik” yoldaş hatırına bunu da yapmayı görev bilmişti. İstanbul Üniversitesi, yoldaşlık dayanışmasının olabileceği en iyi yerlerden olmalıydı.

Hani süreç bölünmeyi getirecekti. PKK şahsında Kürtlerin sırtına bindirilen “devrim kalkışmasına” Apo güya ihanet etmişti. “Devrimcileri” Silivri’ye tıkayan AK Parti, İmralı’da terörist başı ile sarmaş dolaş olmuştu. PKK’yi önemli bir hesaplaşma aracı gören derin-ulusalcı sol, süreçle beraber hayal kırıklığına uğramıştı. Karanlık Oda’dan feryatlar yükselmekteydi. Halkevleri’nde matem havası başlamıştı. “Aydınlık” mahfiller resmen karanlığa gömülmüştü. PKK ve Apo, onlara göre AK Parti ile sürdürdükleri süreçle beraber yoldaşlığa kibrit suyu dökmüş, teröristbaşı oluvermişti. Çözüme, sürece karşı resmen bir kızıl kalkışma baş göstermişti.

Ama… Ne olduysa… Neler döndüyse... Hangi Ağabeyler devreye girdiyse… “Apocu Gençlik” bir anda korku damarına yenik düştü. Damarlarına nasıl bir korku enjekte ettiklerini bilmiyoruz ama o Ağabeylerde hâlâ çok etkili zehir şırıngalarının olduğunu, uyuyan “yoldaş hücrelerin” gerektiğinde nasıl da uyandırılabileceğini açıkça müşahede ettik.

Yoldaş! Nasıl silah bırakırsın? Silah senin teminatın! Senin varlık gerekçen! Silahı bırakırsan kimse seni takmaz! Görmüyor musunuz halimizi? Silahı bıraktık, kimimiz Silivri’ye kimimiz bilmem hangi cehenneme savrulduk! Bu şekilde hükümranlığımızı pekiştireceğimizi düşündük, ancak salak halk kitleleri, devrimi anlayamamış çekirge sürüleri bizleri de söylemlerimizi de takmaz oldu. Sandıktan “devrim” beklerken AKP denen gerici iktidar çıkıverdi. Görmüyor musunuz halimizi… Ortalık gericilik kaynıyor!

İşte böyle yoldaş! Halimizden de mi ders almıyorsunuz? Silahlara veda ederseniz kim sizi takacak? Hangi gerici Kürt, sizlere hükümranlık hakkı verecek? Tamam, boşalttığınız dağlara Hizbullah yerleşecek sözlerimiz abartı ama siyasal alanda oluşacak boşluğu dolduracağından hiç mi endişeniz yok?

Bakın yoldaşlar! Siz sadece olayların fitilini ateşleyin, gerisini biz getiririz. Başta İstanbul olmak üzere her tarafa yayarız. Hizbullah saldırdı deriz. Devrim medyası emrinizde! Hatta merkez medyadaki gizli yoldaşlarımız da emrinizde! Liboşları etkilemek de bizim sanatımız! Saldırın, saldırdılar diyecekler! Vurun, vurdular diyecekler!

Bakın sizleri düşünerek ilk günden bunun hazırlığını yaptık. Öcalan’ın İslam kardeşliği sözünü “Hizbullah’a alan kaptırmayacağız” diye tercüme ederek yayınlayan devrimci medya militanımız rastgele mi bunu yaptı.

Can Dündar abiniz, burjuvaya veya yoz ilişkilere kendini kaptırdığına bakmayın. Hani sözde bir BDP’liye dayandırarak “Dağlardan çekilecek PKK yerine Hizbullah yerleşecek” diye yazdı ya! İşte görün gücümüzü ve devrimci planlarımızı!
Haa! Bu arada sakın bizlerden bahsetmeyin! Biz sizi her kulvarda kollarız, o ayrı mesele. Ama siz hem devrime hizmet edin, hem de Hizbullah süreci bozuyor deyin, yeterdir. Onun altını biz iyice doldurmasını biliriz. Aslında yoldaşlarımıza yardım için Diyarbakır’a gelecektik. Ancak biliyorsunuz, bu aralar Silivri’de karar aşamasına gelindi. Silivri cephesi devrim için çok önemli! AKP yargısı da çok pervasız! Boş bırakamazdık! Biz Silivri’den siz Diyarbakır’dan ortak ses, ortak mesaj vermeliyiz! Devrimci dayanışması da bu değil mi zaten?

Ne pahasına olursa olsun, devrim adına bizler bu teslimiyet sürecini bozmalıyız. MHP’lileri denedik. Boş çıktı. Şu anda hedefimiz Hizbullah! O da olmadıysa devrimci şapkasında militan tavşanlar tükenmez!

Biliyorsunuz, bir de çekilme söz konusu, üstelik silahsız diyorlar! Resmen devrimle, yoldaşlarla alay ediyorlar! Ama merak etmeyin! AKP düzenine bu fırsatı asla vermeyeceğiz!

Bizim hem asker içinde hem de dağda devrime gönül vermiş yoldaşlarımız AKP düzenine bu fırsatı vermez! Olmadı mı, on gerilla yoldaşımızı, yüz askeri de feda etmesini biliriz! Devrim için fedakârlık bizim şiarımız! Ayrıca Ömer Güney’lerimiz daha bitmedi! Bir Ömer yakalanır, bin Ömer diriliriz! İşte yoldaşlık da, devrim de böyle bir şey!

Yalnız yoldaşlarım, bir kırgınlığımı da belirtmeden edemeyeceğim! Bize o kadar operasyonlar yapıldı, nice devrim fedaileri tutuklanıp Silivri’ye gönderildi, ilk başta tepki verir gibi oldunuz ama içinizde devrimi özümsememiş, yoldaşlığın tadına varamamış bazılarının oyununa geldiniz! Operasyonlar neden Fırat’ın doğusuna uzanmıyor dediler, sizler de aynı koroya eşlik ettiniz. Kırmızı kalpaklılarımız, “Aydınlık” çehrelerimiz en zor zamanlarınızda hep yanınızda durdular, aylarca Bekaa’da kamp kurdular ama önderliğiniz bir çırpıda onları sattı. Hadi anladık, önderlik düşmanın esareti altında, ya sizler? Fırat’ın doğusunda neden ısrar ettiniz? Oysa bakın, şu zor gününüzde, silahtan arındırarak teslim alma dayatması karşısında imdadınıza yetişen yine biz olduk! Neden? Çünkü aslolan devrimdir! Aslolan yoldaşlıktır!

Operasyonlar Fırat’ın doğusuna sarksaydı, ilişkilerimiz deşifre olsaydı bugün bizler de sizler de AKP yargısının pençesinde kıvranır olacaktık. Silivri-Diyarbakır hattını dayanışma hattına çeviremez olacaktık! “Barış” için bugün burada bir arada olamayacaktık! Devrimci dayanışmasının bu coşkulu tablosuna şahit olamayacaktık! Halkların kardeşliğini tekrar haykıramayacaktık! Emeğin gücü, ezilen halkların sesi olamayacaktık! Artık bırakın şu hikayeleri! Yok fail-i meçhullermiş, yok derin devletmiş yok bilmem neymiş… Alın şu pankartı! Çıkın üniversite kampüsüne ve “barışı” haykırmaya başlayın! Bizimkiler zaten arkanızda!

Haklısın Yoldaş Ağabey!

Al pankartı, yürüyoruz heval!

-Biiiji bıratiya gellan!

-Biiiji aşiti!
-Apocu gençlik burada Hizbullah nerede!

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir