• DOLAR 34.966
  • EURO 36.628
  • ALTIN 3019.244
  • ...
ESERLERDEN ESİNTİLER: FITRAT PEDAGOJİSİ 1 – HATİCE KÜBRA TONGAR
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Evet acımız büyük, kaybımız çok. Ama milletçe bu afetlerden de, Koronavirüs’ün de üstesinden geliriz evelallah. Fakat bizi bekleyen daha büyük bir tehlike var. Maalesef eskisinden daha gümbür gümbür gelen ve tedbir imkânının gün geçtikçe azaldığı bir afet: Nesil afeti… Bu, tabiatın dengesiyle oynamaktan daha dehşetli bir durumdur. Bu tehlikeyi önlemek ve çocuklar âlemini tanımak, çocuk terbiyesini sağlamak adına pedagoji ilmi meydana gelmiştir.

Ana rahmine düşüşünden ergenlik bitimine değin çocuk, bizlere Rabbimiz tarafından emanet edilen büyük bir hediyedir. Her ânı mucizevî bir gelişimi ihtiva ederken, acaba nasıl bir bakış açısıyla bakıyoruz çocuğumuza? Çocuk sanılanın aksine yoğrulması gereken bir hamur, yazılması gereken bir boş kağıt (tabula rasa) değil; Rabbimizin okunmaya ve metlu ayetinin rehberliğinde terbiye edilemeye değer mucizevi bir ayetidir. Bu yazımızda pedagoji alanında çalışmaları ve “Bağırmayan Anneler” mottosu ile akıllara kazınan Hatice Kübra Tongar’ın ayetlerin hikmetinden esinlenerek yazdığı Fıtrat Pedagojisi kitabından istifade edeceğiz.

Yazar kitaba çok veciz bir ifadeyle başlıyor: “Çocuğun seviyesine çıkmak”. Çocuğun safiyetine yapılan bu en güzel vurguyu,  Rahmet Peygamberinin yağmur damlalarına bakış açısı gibi düşünebiliriz. Zira o ahsen-i takvimin en yalın formudur. Bu güzelliğin terbiyesi için de bir tavsiyesi var yazarın: Kur’an’ı kılıflarından indirip hayatın merkezine alarak okumak. Zira yarattığını en çok, Rabbi (C.C.) bilir, Rabbi terbiye eder. Tüm kalplerin Allah’ın elinde olduğunun farkına vararak bu rahle-i tedrisata Bismillah namıyla girelim. Zira besmele, Kur’an’ın olduğu gibi varlığımızın da yegâne anahtarıdır. Tohumu eken insan olsa da, onu yeşerten Rabbi değil midir?

Terbiyenin 3 adımından bahseder yazar: okumak, yaşamak ve tebliğ etmek. 0-2 yaş fıtrat okuma, 2-7 yaş örnek olma, 7-14 yaş ise öğüt verme aşamalarından geçen çocuğun karakter yapısı inşa edilir. Fıtrata saygının en mühim öğreti olduğunu hatırlatan yazar, olmayanı oldurtma hırsının çocuğa da, ebeveyne de yıpratıcı etkisini nazara verir. Eğitimin “taklit, talim ve tahkik” dönemlerine ayrıldığını belirten yazar, 0-6 yaş aralığındaki çocuklara örnek olma gerektiğini Saff Suresi, 2. ayetiyle nazara veriyor.

“Kişi ne iş için yaratılmışsa, o iş ona kolaylaştırılır” hadisi sırrınca annelik, kadının ta küçük yaşlardan fıtrat kodlarına yerleştirilmiş bir hakikattir.

Hunharca okuduğu pedagoji kitabına ve katıldığı seminerlerin verdiği bilgiye rağmen bilge olamayan annelerin, bir hikmeti ıskaladığını belirtiyor yazar. Ne kadar uğraşsa da Rabbinin  takdir ettiğinden fazlasına gücünün yetemeyeceğini bilecek denli ‘haddini’, iç dünyasının keşfedecek denli ‘kendini’, insan yetiştiğinin farkında olarak ‘hedefini’ bilmelidir. Bunu gerçekleştirmek için de “Sesinizi Allah ve Peygamber’in önüne geçirmeyin” ayetinin sırrınca metlu ve yaşayan Kur’an, Resulullah’ın (SAV) örnekliğini almak mecburiyetindeyiz. Zira hiçbir ekol, bu metottan daha çok fıtrata uygun değildir. Diğerkâm bir nesli etmek için de anlaşılmaktan çok, hissedilmeye ihtiyacımız olduğunun farkına varmalıyız. Buna da akleden bir kalple yaklaşmak mümkündür. Bu minvalde yazarın tavsiyesi önemli: ne haset etmeli, ne de haset ettirmeliyiz. Zira kişi, başkasının düğümlerine üflediği her vakit, kendini şeytana biçilmiş bir rolün faili kıldığının farkına varmalıdır.

Modern çağın koşturmacasında ebeveynlik de nasibini alır. Lokmalar ağza tıkılıp, eşyalar hızlı toplanıp, ödevler çabucak yapılmalı buna göre. Zira haz ve hız çağındayız. İnsanın aceleci yapısına İsra Suresi 11. Ayette değinen Rabbimiz, Kur’an-ı Kerimi tertil ile okumak gerektiğini söyler. Zaten müminde en çok sevdiği iki hasletten birinin hilm, diğerinin ise teenni olduğunu söyler Resul’ünün dilinden. İletişimde ahengin önemini belirten yazar, Lokman Suresi, 19. Ayetinin rehberliğinde sükunet ve zıddı olan yüksek ses arasındaki farkları anlatır.  Hazları idare etme ve öteleme konusunda ebeveynlerin çocuğuna yardımcı olması gerektiğini belirten yazar, şefkatli ve kararlı, yaşa uygun ve çocuğu zorlamayacak sınırların konması gerektiğini söyler.

Nefis terbiyesinin küçük yaşlarda başlanması gerektiğini belirten yazar, sanılanın aksine çocuğa tıka basa çok yemek yedirmenin makbul olmadığını anlatır. Durmadan yemenin inkar edenlerin tutumu olduğunu ve midenin en kötü kap olduğunu belirten yazar, acıkmadıkça yemek yemeyen ve doymadan kalkan Peygamberimizden örnek verir. Yazar, nefis terbiyesi adına arada sırada öğün atlatmanın ve orucun önemine de vurgu yapar.

Çocukla bağ kurmanın ilk adımı emzirmedir. Lakin çocuk sadece süt değil, aynı zamanda güven de yudumlar ve annenin yaralarını da sarar. Bu hissi yaşamanın çocuğa hâkim olmaktan ziyade, çocuğun ruhuna teslim olmaktan geçtiğini de söyler. Öfke kontrolünün takva meselesi olduğunu Al-i İmran Suresi 134. Ayeti çerçevesinde ele alan yazar, anne babaları öfkelendiren en önemli sebebin çocuklar değil, kendi çaresizlikleri olduğunu belirtir. Çocuğu kendinden ayrı bir birey olarak görememe sebebiyle oluşan beklentilerin karşılanamaması durumunda öfke nöbeti geçirdiğimizi de ekler. Ebeveynin Hz Ali’nin (r.a.) örnekliğinde şu soruyu da sormasını ister yazar: “Öfkem Allah adına mı, nefsim adına mı?” Kişinin kendiyle yüzleşeceği bir ortam, öfkeyi kontrol etmede etkilidir. Öfkeden kurtuluş çaresi olarak da şu adımları tavsiye eder: dur, aynaya bak, gerçeğe dön ve çareleri gözden geçir.

Abdullah AYYILDIZ

(Devam edecek)

Bu haberler de ilginizi çekebilir