• DOLAR 32.593
  • EURO 34.879
  • ALTIN 2496.075
  • ...
Sonsuzluğun Gizemi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mehmet Emin Özmen / Araştırma
 
Örneğin uzay boşluğunun bir başlangıç ve bitiş noktası var mıdır? Teknolojisi yüksek bir uzay gemim olsa dünyadan hareketle aya, oradan diğer gezegenlere, güneşe, yakından uzağa yıldızlara, galaksilere, kümelere gidebilsem. Samanyolu galaksisinde 200 milyar yıldız var. Bu sadece bizim de içinde olduğumuz galaksi. Daha kaç tane galaksi var fezada? Bunları aşıp ötelere gidebilsek? Ömrümüz vefa etse acaba nerde duracağız. Ayrıca durduğumuz yerin ötesinde ne var? Daha da ötesi arkasına geçtiğimiz yerin arkasında ne var?

Ya da kâinatın oluşumunu düşünelim. Maddenin birbirinin oluşumuna zemin hazırladığı, her birinin diğerinin oluşumuna vesile olduğu şeklinde genel bir kanaat var. Yani bir noktadan başlayıp genişleyen bir kâinat... O “Bir nokta” dediğimiz yerde ise “Big Bang” yani büyük patlama denilen olay gerçekleşmiş. En azından bilimin öne sürdüğü görüş bu yönde. Allah’ın Kur’an’da “Arz ile sema bir iken” dediği nokta bu olsa gerek. Patlama olmuş ve arz ile sema birbirinden ayrılmış. Peki, kâinat bu patlamadan önce neydi?

Kısacası madde birbirinden oluştu dediğimiz an, ilk madde diye bir şeye inanıyoruz demektir. Peki, ilk madde nasıl oluştu? Yani oluşumun halkalarını ters çevirirsek bir madde diğerinden oluştu ise gerisin geriye gittiğimizde ilk madde nasıl oluştu? Tavuk mu yumurtadan çıktı, yoksa yumurta mı tavuktan?

Bunu bir ressam çok güzel resimlemiş. Adam doğanın resmini çizmek için güzel manzaralı bir köşeye çekilmiş. Tuvalının başına geçmiş ve karşısındaki harika tabiatı çizmeye başlamış. Resmi bitirdikten sonra geriye doğru çekilip yaptığı tabloya bakmış. “Bu resimde bir eksiklik var” demiş, kendi kendine “Resmi yapan ben de olmalıydım” diye eklemiş. İkinci tabloya tabiatın resmini ve o resmi çizen kendisini de ekleyerek çizmiş. Sonra yine bir eksiklik hissetmiş. Bu resmi çizen de olmalı diye üçüncü tabloyu yapmış. Ressam kendini iki kez çizmiş. O da ne? Bu da eksik! Bir daha ben olmalıyım diye dördüncü tabloda kendini üç kez çizmiş. 4, 5, 6 ve pes etmiş. Sonsuz sayıda resim çizse yine de resmi çizen kendisi eksik kalıyor.
Küçükken en çok sayı saymak için sayı saymaca oynardık. 10, 100, 1000, 10000 vb. Bir türlü sonu gelmezdi. Sonra okulda sonsuz diye yatık sekizden ibaret (∞) bir simge öğrendik. Meğerse bizim oyunumuzun sonu yokmuş. Okuyabileceğin en son rakamın bir büyüğü varmış.

İnternette “Sıfırın Sonsuzluk Arayışı” diye Ö.Faruk Güldüren’in kaleme aldığı bir yazı okumuştum. Yazı özetle şöyle idi:
Sıfır aslında hiçliği temsil eden ama arkasına geldiği sayının değerini 10 kat artıran bir rakamdır. Her seferinde 1’i 10, 10’u 100, 100’ü 1000 diye her rakamı 10 kat artırır. Peki, ama bu nereye kadar böyle devam eder. Bu soru sıfırın kafasına takılmış ve sonsuzluğu aramaya karar vermiş. İlk önce 2 rakamından yardım almayı düşünmüş. Gitmiş ikinin kapısını çalmış. Kapıyı açan 2’ye “Ben bir hiçim ama sonsuzluğu merak ediyorum, sonsuzluğa nasıl ulaşabilirim?” diye sormuş. 2’nin cevabı şöyle olmuş: “Hoş geldin sıfır. Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki hiçbir zaman sayıların sağına geçerek sonsuza kavuşamazsın. Bunu hiç durmadan yapsan bile, her seferinde sağına geçerek oluşturduğun sayıdan daha büyük bir sayı olacaktır. Meselâ bütün çift sayıları düşün, onların sayısı sonsuzdur. Öte yandan, çift sayıların sayısı ile tek sayıların sayısı aynıdır, yani bir o kadar da tek sayı vardır. Öyleyse bizim dünyamız olan tam sayılar dünyasının nüfusu, çift veya tek sayıların nüfusunun iki katı olmalıdır. Fakat onun da sonsuz olduğunu biliyoruz, sence de garip değil mi? Sonsuz çift sayı var dünyamızda. Sonsuz tek sayı ile aynı havayı teneffüs ediyoruz ama bütün bunların toplam sayısı yine sonsuz.” Sıfırın tam olarak tatmin olmadığını fark etmiş olacak ki onu kesirli sayılara göndermiş.

Sıfır tekrar yollara düşmüş. Karşılaştığı kesirli sayı 2/3’müş. Aynı soruyu ona da sormuş. Aldığı cevap ise şöyle olmuş: “Her ne kadar göbek adım sonsuzluğun remzi olsa da nihayetinde sonlu bir sayıyım ben. Sonsuzluk hakkında tek bildiğim, ona asla ulaşılamayacağı ve onun tam olarak anlaşılamayacağıdır. Ümidini kırmak istemem fakat inancım odur ki sonsuza kavuşmak imkânsız. Seni anlıyorum, ben de ona kavuşmayı isterdim ama bu mümkün görünmüyor. Yine de eğer sormak istersen, gerçek sayılar dünyasında ‘karekök iki’, ‘karekök üç’ gibi kesirli olmayan sayılar da varmış. Bir de onlarla tanış.”
Sıfır kulübesinde yaşayan kareköklü sayının yanına gitmiş ve bir umutla sorusunu ona da sormuş. Soruyu dinleyen karekök ayağa kalkmış ve eline bir çöp almış. Toprağa bir çizgi çizmiş. Bir ucuna sıfır bir ucuna da bir yazmış. Sonra da kendinden emin bir edayla konuşmaya başlamış: “Buradaki sensin, bu da bir, ikinizin arasında sonsuz sayıda gerçek sayı var. Senden onları görmeni beklemiyorum ama şunu iyi bil ki sadece bu aralıktaki kesirli gerçek sayıların nüfusu bile sizin dünyanız olan tam sayılar dünyasının nüfusundan fazladır. Bana hangi sonsuzu soruyorsun? Kesirli sayıların nüfusu olan sonsuzu mu, yoksa kesirli olmayan gerçek sayıların nüfusu olan sonsuzu mu? Gerçek şu ki sonsuz bizim gibi bir sayı değildir ve onun bilgisini kimse bilemez.”

Sıfır bunları duyunca kendini, başından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissetmiş. Yolculuk boyunca öğrendiği tek şey, sonsuza asla ulaşılamayacağı ve onun tam olarak idrak edilemeyeceği gerçeği olmuş.

Sıfırın sonsuzluğu arama macerasını bu şekilde dile getirmiş Ö. Faruk Güldüren.

Sayıların sonu olmamasına rağmen bir başlangıçları vardır. Sayıları elde etmek için bir önceki sayıya ihtiyacımız vardır. Yani 5 sayısının oluşması için 4’e, 4’ün 3’e, 3’ün 2’ye, 2’nin ise 1’e ihtiyacı vardır. Ama 1’in hiçbir sayıya ihtiyacı yoktur. 1 kendiliğinden vardır. Aynı maddenin başlangıcının dayandığı yer gibi… Yani feza sonsuza doğru gitse de bir başlangıcı vardır. Kâinatın bir yaşı varsa, bunu 1 diye saymaya başlar ve günümüze kadar geliriz. Yaşı 1 diye başlıyorsa demek ki yokluktan varlık âlemine çıkışı vardır. Yani o varlık sıfır iken yok, 1 iken var olmuştur.

Kısacası 1 rakamının oluşabilmesi için hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. O kendi kendine vardır. Kendi kendine var olan 1, tüm sayıların varlık kaynağıdır. Tüm sayılar 1 eklenerek oluşurlar. 1’e 1 eklediğiniz de 2’yi elde edersiniz ve bu uzayıp sonsuza gider. 1’in hiç kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Ezelden beri 1 vardır. Eğer sıfıra ihtiyaç duyar derseniz, yukarıda dediğimiz gibi sıfır yokluktur. -1 ise yokluk içinde bir yokluktur. Yani yok olan sıfır, 1’e kaynaklık teşkil edemez. 1 kendi kendine vardır.

Netice itibariyle bütün sonsuzluk bir 1’den çıkar. O 1, bütün sonsuzluğa hükmeder. Kim nasıl düşünür bilmem ama ben o 1’e inanıyorum.
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir