• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2498.11
  • ...
 Direnişi Bekleyen Tehlike
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Siyonist rejimin yayılmacılığına, Müslüman coğrafyayı daha fazla işgale, daha büyük katliamlara ve daha fazla zulme engel olan tek seçenektir direniştir. Direniş olmasaydı Siyonistlerin sınır tanımayan gasp, hile ve talanlarının önünü alma imkânı olmayacaktı. Dolayısıyla Filistin İslami direnişi Siyonist yayılmacılığın ve fitnenin önündeki en güçlü set olarak İslam coğrafyasının bir kısmını işgallerden koruyan, insanlık düşmanlarını gurur ve kibrini yerle bir eden, renkli rüyalarını kâbusa çeviren ve aynı zamanda Müslümanların her ne şartta olursa olsun Siyonist ve emperyalist istikbara boyun eğmeyeceğini ortaya koyan onurlu bir mücadeledir.

Siyonist işgalciler, emperyalist güçleri de kullanıp İslami direnişi ortadan kaldırmak, böylece önlerindeki en büyük engeli yok etmek için çabaladılarsa da bugüne kadar başarılı olamadılar. Daha önceleri faşist Arap diktatörlerini kullanıp FKÖ’yü direnişten vazgeçirip ehlileştirmiş, böylece işgal ve yayılmacılığın önündeki önemli bir engeli kaldırmışlardı. Beklemedikleri bir esnada İslami direnişin önlerine çıkması bütün hesaplarını altüst etti. Bu alanda büyük bedeller ödeyen HAMAS ve Hizbullah emperyalist güçlerin desteklediği Siyonist rejimin demir yumruğunu etkisiz hale getirmeyi başardılar. Daha önce üç Arap ülkesi Siyonist rejime karşı altı gün dayanabilmişti. Buna karşın direniş örgütleri HAMAS ve Hizbullah, Siyonist rejimi yenip burnunu yere sürmeyi başardılar.

Siyonist rejim, kabusu haline gelen direnişi kırmak için elinden geleni yapmaktadır. Suriye olayını kaşıyarak Şii-Sünni çekişmesini zirveye tırmandırmakta, Müslümanları birbirlerine düşürüp güçlü direniş duvarını yıkmayı amaçlamaktadır. Suriye’deki gelişmeleri fitne ve fesadı için büyük ümit olarak görmektedir. Ancak, Filistin topraklarında, özellikle Gazze’de HAMAS’ın iktidarda bulunması direniş halkasının güçlü ayağının her türlü baskı ve ambargoya rağmen varlığını sürdürmesi Siyonist rejimi yeni arayışlara sürüklemektedir. Direnişin bu ayağını askeri güçle yok etmenin mümkün olmadığını dayattığı iki savaşla tecrübe etmişti. Direnişi dönüştürerek bitirmek gerektiğinin hesaplarını yapmaktadır. Bunun için önceki denemeler boşa çıkmış Suudi Arabistan ve Katar’ın petrol dolarları HAMAS’ı ikna edememişti. Birkaç ay önce Gazze’ye giden Katar emirinin silahlı direnişe son verme karşılığında HAMAS’a büyük miktarda ekonomik yardım vaadinde bulunduğu ancak HAMAS’ın böyle bir yaklaşımı kabul etmediği gazete sayfalarına yansımıştı.

Erdoğan’ın Arap dünyasındaki yüksek performansı ve HAMAS’la iyi ilişkileri, Filistin’deki direnişi dönüştürmenin ve Siyonist rejim için tehlikeli olmaktan çıkarmanın tek yolunun Erdoğan’la iyi ilişkilerden geçtiğini ortaya koymaktadır. Bu da Türkiye ile Siyonist rejimin ilişkilerinin iyi olmasını gerekli kılmaktadır. Ekonomik ilişkiler iyi dönemini yaşarken Siyonist rejimin Mavi Marmara katliamından dolayı Türkiye ile devam eden gergin ilişkileri İslami direnişi bitirmeyle ilgili rüyanın gerçekleşmesine imkan tanımıyordu. Burnu havada kibir, pervasızlık ve küstahlıkta sınır tanımayan, bozgunculuk ve fesatla nam yapmış Siyonist rejim, zor durumda olmazsa ve işin arkasında büyük menfaatleri bulunmazsa zilleti kabul edip Türkiye’den özür dilemezdi. Ancak, üçüncü intifadanın ayak seslerinin duyulduğu, Filistinli Müslümanların direniş çırasını yükselttiği bugünlerde Siyonistler için kâbusa dönüşmüş bu korkunç rüyanın son bulması gerektiğini, bunu da Ak Parti, özellikle de Erdoğan’dan başka kimsenin yapamayacağına iyice inanmış durumdalar.

Erdoğan’ın Filistin için yeni bir dönemin başladığı ve Siyonist rejimin 1967 sınırına çekilmesiyle ilgili açıklamaları, kulağına bir şeylerin okunduğunu, Filistin direnişini sonlandırma gibi bazı niyetlerin büruz ettiğini göstermesi bakımından önemlidir. Erdoğan’ın böyle bir oyuna gelmeyeceğini, İslam ümmetinin onur ve izzeti olan İslami direnişi dönüştürme çabalarını dayatma gibi çirkin bir işe bulaşmayacağını umuyorum. Ancak son iki yılda meydana gelen bazı gelişmeler bir nebze de olsa bu inancı karmaşık hale getirmekte, ümitlerin rengini soldurmaktadır. Emperyalist güçlerin bastırmasıyla Malatya’ya NATO radar sisteminin kurulması ve ülkenin Güney kesimlerinde Patriot füze rampalarının yerleştirilmesi bu korkuda haklı olduğumuzu ortaya koymaktadır. İnşallah basiret sahibi olur da İslam ümmetine, özellikle de Filistin halkına en büyük kötülük olan direnişi ortadan kaldırma gibi çirkin bir işe girişmez.

Ancak burada en büyük görev Filistinli Müslümanlara düşmektedir. Altmış yıldan fazladır her gün ölümle imtihan olan, işgal edilmiş topraklarından kovulup başka yerlerde yaşam mücadelesi verirken, birkaç yıldır devam eden ablukayla ve iki savaşla büyük sıkıntılar yaşayan Gazze’nin durumu ortadayken ve insani hiçbir özellik taşımayan Siyonistlere karşı direnişten başka bir yol bulunmazken, Filistinli Müslümanların direnişten vazgeçme gibi bir seçeneği kabul etmeyeceklerine inanıyorum. Yaşadıkları bunca zorluklar ve sıkıntılar, ödedikleri ağır bedeller ve inanarak devam ettirdikleri ve hayatlarının bir parçası haline getirdikleri direnişten başka hiçbir yolun izzet ve onura yol açmayacağını yaşayarak öğrendiklerinden özellikle Türkiye ile ilişkilerine dikkat etmeleri, Siyonist rejimin işgal ettiği topraklardan çekilmesine kadar direnişe devam etmesi gerektiği, bunun dışındaki her şıkın yıkım olduğu bilinciyle hareket edip her türlü baskıya karşı durmaları Filistin halkı için en uygun ve gerekli yoldur. Filistin’in direnişten başka yolu yoktur. Direniş onurlu ve izzet içinde hayat yaşamanın en geçerli sebebidir. Her şart ve durumda direniş mutlaka yaşatılmalıdır.

Nevvab Yıldız / Hürseda Haber

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir