• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
`Anne Demek Kutup Yıldızı Demektir`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İşte o röportaj...

Bu ay sizler için yazar Gülay Atasoy ile aile ve sadakat konulu bir röportaj yaptık. Aile fertlerine yön gösteren ve ailenin huzur ve saadetini sağlayan kaynağın anne olduğuna dikkat çeken Gülay Hanım, genç kızların bu yönde çok iyi eğitilmesi gerektiğini vurguluyor. Medyanın ahlaka uygun yayınlar yapması durumunda aile kurumunu tehdit eden unsurların büyük ölçüde azalacağını dile getiren Atasoy, “Bir ailede gerçek huzur ve saadet; ancak eşlerin birbirine karşı karşılıklı hürmet, muhabbet ve sadakatiyle mümkündür.” diyor. Faydalı olması temennisiyle, sizleri röportajımızla baş başa bırakıyoruz…

Medyanın ahlaka uygun yayınlar yapması durumunda aile kurumunu tehdit eden unsurların büyük ölçüde azalacağını dile getiren Atasoy, “Bir ailede gerçek huzur ve saadet; ancak eşlerin birbirine karşı karşılıklı hürmet, muhabbet ve sadakatiyle mümkündür.” diyor. Faydalı olması temennisiyle, sizleri röportajımızla baş başa bırakıyoruz…

Gülay Hanım, çalışmalarınıza baktığımızda genç kızlar üzerinde özellikle durduğunuzu görüyoruz. Genç kızların eğitimi neden bu kadar önemli?

Batılı bir Profesör, “Ben garplı bir aile hukuku profesörü olarak diyeceğim ki Türk milletinin aile nizamını elinden alınız, geriye pek bir şeyleri kalmaz” diyor.

Peki, aile nizamının temeli kim? Kadın ve dolayısıyla genç kız... Öyleyse hayatımızın esası ve toplumumuzun temel hücresi olan ailemizi ve kadını korumamız gerek. Çünkü genç kız geleceğin annesi... Nesillere şekil veren el, hayatımıza yön veren kılavuz, pusula ve rotadır.

Ne yazık ki, son zamanlarda hayatımıza yön veren bu nesiller evden sokağa döküldü. Güzellik yarışmalarından tutun da ‘popstar’ yarışmalarına kadar her yere sokuldu. Özellikle iş hayatında alabildiğine boy gösterdi.

Bunlarla birlikte genç kızlarımız adeta eş olmaktan ve anne olmaktan ürker hale geldi. Ve toplumun temel hücresi olan aile zarar görmeye başladı. İşte tüm bu sebeplerden dolayı genç kızlarımızın müspet yönde eğitilmesi çok önemlidir.

Üzerinde durduğunuz bir başka konu da annelik misyonu... Bu bağlamda model anne olmayı nasıl yorumluyorsunuz?

Ben bu konuda “Örnek Anne Nasıl olur?” adlı başlı başına bir kitap kaleme aldım. Anne demek, kutup yıldızı demektir. Nasıl ki çölde yolunuzu gösteren kutup yıldızıdır. Aile fertlerine yönünü gösteren, ailenin huzur ve saadetini sağlayan -her ne kadar babanın rolü olsa da- esas kaynak annedir.

Geçmişe bakınız bütün büyük insanların ve zatların anneleri mükemmel insandır. Bu konuda Bediüzzaman diyor ki:

“Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun vâlidesidir. Bu münasebetle ben kendi şahsımda kat’î ve daima hissettiğim bu manayı beyan ediyorum:

Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zâtlardan ders aldığım halde, kasem (yemin) ediyorum ki en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum vâlidemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki o dersler fıtratımda, âdeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini, aynen görüyorum. Demek bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum vâlidemin ders ve telkinatını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.”

Bu sözün üzerine, annelik misyonuyla ilgili başka söz söylenir mi?

Haklısınız. Peki, günümüz aile kurumunu tehdit eden unsurlar nelerdir sizce? Bu konuda ne gibi önlemler alınabilir?

Günümüz aile kurumunu tehdit eden en önemli unsur olarak sesli ve görüntülü medyayı görüyorum. Özellikle her evde olan TV’nin yapmış olduğu yayınlar ve bilhassa diziler aile yapımızı bozan en büyük düşmandır. Çünkü bu diziler gerçeği anlatmaktan uzak, hayal ürünüdürler.

500 metre karelik lüks villalar, son model arabalar, aşçılar, uşaklar, yakışıklı erkekler, güzel kadınlardan oluşan bir dünyada gerçek dışı aşklara yer veriliyor. Özellikle hayal dünyasında yaşayan gençler bundan çok etkileniyor. Dünyalarında öyle bir hayat hayal ediyorlar. Bulamadıklarında da hayal kırıklığı yaşıyorlar. Kadınlar da öyle bir hayat hayal ederken erkekler de dizilerdeki kadınlar gibi güzel bir kadın hayal ediyorlar. Karısı şayet o kadın gibi güzel değilse öyle bir kadın arayışı içine girebiliyorlar.

Daha doğrusu ailemizi kendi öz benliğinden alıp hayal ülkesine taşıyan bu masal ürünü diziler, bununla kalmayıp ahlaki yapımızı da bozuyor. Çünkü gayr-ı meşru ilişkiler ve aldatmalar meşru gösteriliyor. Bir erkeğe iki kız kardeşin âşık olması, bir kadına hem babanın hem oğlun âşık olması gibi toplumda binde bir rastlanan olaylar günlük hayatın tabi haliymiş gibi gösterilerek kadınlara ve erkeklere aldatmanın kapıları açılıyor. “Batılı tasvir, saf zihinleri idlâl” yani bozmak olduğundan zihinler bulandırılıyor. Son yıllarda ortaya çıkan internet yoluyla çetleşmelerse işin tuzu biberi olduğundan boşanmalarda ve aldatmalarda bir hayli artış gözlenmektedir.

Ne gibi önlemler alınır? Özellikle müstehcen neşriyata dur denilerek ahlak yapımıza uygun yayınlar yapılabilir. İslam ailesini yansıtan güzel örnekler verilebilir.

Şuna inanıyorum ki medya ne zaman ahlaka ve milli aile yapımıza uygun yayınlar yaparsa o zaman aile kurumu büyük ölçüde kurtulur.

Sadakat kavramını aile çatısı altında değerlendirdiğimizde nasıl bir sonuca varırız? Bununla beraber sadakatin kadına yansıyan yönü nedir?

Bir ailede gerçek huzur ve saadet; ancak eşlerin birbirine karşılıklı hürmet, muhabbet ve sadakatiyle mümkündür. Eşlerden birisi bu sadakati bozduğu zaman aile sarsılmakta, netice de mutluluk yara almaktadır.

Kadın, eşinin kendisini aldatmasını hazmetmeyerek ayrılığa kadar gitmektedir. Erkekse eşinin kendisini aldatması karşısında cinayet işleyebiliyor. İşte bu sebepledir ki Cenab-ı Hakk, kadın-erkek ayırt etmeden her ikisi için de “zinaya yaklaşmayın” buyurmaktadır.

Toplumumuzda erkeğin sadakatsizliği hoş görülebiliyor. Kadının ki ise affedilmiyor. Ne var ki Cenab-ı Hakk indinde ikisinin de suçu aynıdır.

Sadakatin kadına yansıyan yönünü yine Bediüzzaman çok güzel dile getiriyor ve diyor ki:

“Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki kadın, kocasında fenalık ve sadakatsizlik görse, o da kocasının inadına kadının vazife-i ailevîsi olan sadakat ve emniyeti bozsa, aynen askerîdeki itaatın bozulması gibi o aile hayatının fabrikası zîr ü zeber olur. Belki o kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalıdır ki ebedî arkadaşını kurtarsın.”

Malumunuz şu an gündemde Sağlık Bakanlığı’nın “Anne Sütü Bankası”na ilişkin bir çalışması var. Ve ister istemez insanlarımız bu noktada tedirgin. Bu noktada Sağlık Bakanlığı’nın bu çalışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekten böyle bir çalışmaya ihtiyaç var mıdır?

Ben bu konuda ilahiyatçıların görüşüne katılıyor ve bu girişimi sakıncalı buluyorum.

Bize vakit ayırdığınız için Nisanur Dergisi adına çok teşekkür ediyorum.

Gülay Atasoy Kimdir:

Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. Lise yıllarında Yeni Asya Gazetesi’nin tertiplediği M. Nezihi Polat hikâye yarışmasında aldığı ödülle yazı hayatına atıldı. Nasıl Örtündüler, Her Kadın Örtünmek İster, Duy Beni Sevgili Eşim, Anla Beni İlk Günkü Gibi, Eşimi Seviyorum, Örnek Anne Nasıl Olur? Gerçeği Arayan Genç Kız, Liseli Kızlar, Özgür Kızlar, Leyla Yalnız Kaldı, Ölümün Güzel Yüzü, Bir Sağanak Hayat adlı eserleri bulunan yazar, evli ve üç çocuk annesidir.

Röportaj: Elif Yüksek / Nisanur Dergisi - Mart 2013

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir