• DOLAR 32.331
  • EURO 35.091
  • ALTIN 2298.727
  • ...
Nakşibendî Şeyhinden Çarpıcı Açıklamalar
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
BİTLİS - Devlet ile PKK arasında yaşanan şiddet sorununun çözümü noktasında gelinen sureci İlke Haber Ajansı`na değerlendiren Bitlis`in tanınmış kanaat önderi Şeyh Abdülkerim Çevik, "Sürecin odak noktasına İslam`ı koymaları gerekir" dedi.
 
"Bütün bölge halkı barışta birlik olmalıdır"
 
Yapılmakta olan barış sürecine inandığını belirten Çevik, "Çünkü Cumhuriyet tarihinden bu yana böyle bir girişim yapılmamıştı. Bu sürecin sonuna kadar devam edeceğine inanıyorum. Tabi bu süreç böyle devam ederken mutlaka halkın da duyarlı olması gerekiyor. Yıkıcı eleştirileri yapmak yerine, barışın tesisi için yapıcı işlerin yapılması gerekmektedir. Bütün bölge halkı barışta birlik olmalıdır. Barış`ın gelmesi ve akan kanın durması için özelde bölge halkının, genelde bu coğrafyada yaşayan her kesimin, birlik ve beraberlik içerisinde tek vücut olarak destek vermesi gerekir. Bu süreç içerisinde yapılacak eleştiriler yarardan çok zarar getirecektir. İslam barış, huzur ve kardeşlik dinidir. Müslümanlarda kardeşler arasındaki barış ve huzurun hâkimiyeti için hep birlikte yapıcı olmalıdır. Kardeşler arasına kin, nefret ve öfke tohumlarını koymaya çalışanlar Allah`ın lanetine mazhar olacaklardır" dedi.
 
"İsrail`in özür dilemesi ümmeti yanılgıya düşürmesin"
İsrail`in kendi çıkarlarını korumak için Türkiye`den özür dilediğini ifade eden Çevik, özür surecini şöyle değerlendirdi: "Şunu belirtmek gerekir ki, tarih boyunca İslam`la ve onun şiarlarıyla savaş halinde olan bir Yahudi zihniyetinin, Müslümanlardan özür dilemesinin altında yatan başka nedenler mevcuttur. Burada Siyonist İsrail rejimi zor durumda kalıp, özür dileme ihtiyacını hissettiği için özür dilemiştir. Yapılan özür İsrail`in dost olduğu anlamına gelmemelidir. Aynı şekilde yapılan özür, İsrail`in mazlum Filistin halkının üzerindeki zulmünü bitireceği anlamına da gelmemelidir. Bizler temenni ederiz ki, onlar da yapmış oldukları zulmün farkına varırlar. Ve yaptıkları zulmün bir gün kendilerine geri tepeceğini iyice düşünmeleri gerekiyor. Tarih gösteriyor ki bu güne kadar hiç kimse yaptığı zulümden muvaffak olmamıştır. Bunu böyle bilmelidirler."

"Cumhuriyet tarihinde yapılan zulüm ve katliamların da hesabı sorulsun"

80 yılık süre zarfında yapılan zulümlerin ortaya çıkarılması gerektiğini dile getiren Çevik, "Bizler bu sürecin ılımlı geçmesinden yanayız. Fakat seksen yılık dönem içerisinde yapılan zulümler tekrar gündeme getirilerek hesabı sorulmalıdır. Tarih`te yapılan zulümler kaybolmayacaktır. Bunlar gün yüzüne çıkacaktır. Bu barış sürecinin ardında doksan yılık bir zaman zarfında yapılan Şeyh Said kıyamı, Geliyé Zilan katliamı ve benzeri katliamların, faili meçhullerin, zulüm ve zorbalıkların hesabı sorulsun. Devlet yaptıkları ile yüzleşsin. Zulüm yaptığı halka hesabını versin. Çünkü halkıyla barışık olmayan hiçbir sistemin başarıya varması imkânsızdır" şeklinde konuştu.
 
"Hükümet, her kesimi muhatap alarak görüşüne başvurmalıdır"
Barış sürecinde herkesimin görüşünün alınması gerektiğini vurgulayan Çevik, "Bu barış sürecini nasıl ki herkes destekliyorsa ve bu sürece her kesim katkı sağlıyorsa, barış sürecini başlatanların bu coğrafyada yaşayan her kesimi muhatap alarak görüşünü alması gerekir. Bu süreçte medreselere danışılarak, onların da görüşlerinin alınacağına inanıyorum. Bu sürecin odağında İslam`ın olması şarttır. Çünkü bu süreç İslam kardeşliği sayesinde başlamıştır. Bundan dolayı bütün Müslümanların bu sürece müdahil olması gereklidir. İslam kardeşliği olmamış olsaydı, başka yollarla bu sürecin oluşması imkânsızdı. Yani Allah`ın emrettiği ve Allah`ın istediği şekilde bu sorun hal edilebilir" dedi.
 
"Kur`an`dan uzaklaştığımız için bu musibetler başımıza gelmektedir"
Müslümanların Kur`an`dan uzak kaldığı için musibetlerin başlarına geldiğini vurgulayan Çevik, "Biz Müslümanlar ne zaman Kur`an`dan uzak bir hayat yaşamaya çalışmışsak, ne zaman Kur`an ve Sünnet`ten uzaklaşmaya çalışmışsak, ne zaman aramıza nifak koyarak bölünüp parçalanmışsak, işte o zaman Allah bizlere musibetler vererek uyarmıştır. Bizim tek kurtuluşumuz tekrar Kur`an etrafında toplanarak, Kur`an ile birleşerek ve Kur`an ile bütünleşerek rabbimizin bizlerden istediğini yerine getirmekle olur. Küfre karşı birlik, beraberlik ve vahdaniyetimizin pekişmesi gerekir.
 
Hulefa-i Raşidin`den günümüze kadar görmüşüz ki, ne zaman İslam topluluğu İslam`ı bir kenara attığında, Kur`an `ı bir kenara attığında pasif düşmüştür, yenik düşmüştür. Ama Kur`an`la kalite bulduğunda Kur`an`la birleştiğinde muvaffak olmuştur, ilerlemiştir. Bizim tek bir çaremiz var. Bizi kurtaracak tek bir şey var. O da Kur`an`a sımsıkı sarılmamızdır. Müslüman olmamız hasebiyle en çok dini ilimlere ihtiyacımız vardır. Bunların oluşması için eskiden olduğu gibi, bugün de medreselerimize sahip çıkarak, medreselerimize önem vererek, toplumumuza yön verecek müderrislerin yetişmesi gerekir. Bizlerin medreselerimize önem verdikçe daha da ilerleyeceğini umuyorum. Dolayısıyla Müslüman olarak gelişmemiz İslam`ladır. İslam`ın bünyesinde kendimizi geliştirmekledir" şeklinde konuştu. (Şükrü Tontaş - İLKHA)

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir