• DOLAR 32.57
  • EURO 34.96
  • ALTIN 2427.2
  • ...
Afrika`da Tasavvuf ve Cihad Odaklı Bir Hareket: Senusilik
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

10 Mart 1933, Senusi ailesinin üçüncü Şeyhi Seyyid Ahmed eş Şerif es Senusi`nin Mekke`de Senusi zaviyesinde vefat ettiği tarihtir. Bu büyük mücadele ve gönül adamı, yurdundan uzakta, 80 yıl evvel kutsal topraklarda ruhunu teslim etmiştir.

Senusi hareketi 1980`li yılların ortalarından itibaren ilgimi çeken bir hareket olmuştur. Müslüman Afrika`da
emperyalizme karşı uzunca bir süre direnen bu hareketin liderleri, Osmanlı ve daha sonraları kurulan
Cumhuriyet devri yöneticileri ile iyi ilişkiler kurmuşlar, her fırsatta Müslümanların birliği ve beraberliği yanında
pozisyon almışlar, dinin yayılması için ciddi gayret sarfetmişlerdir.

Senusilik-Sufi Bir İhya Hareketi adıyla 1985 yılında Beyan Yayınları tarafından küçük ama nitelikli bir kitap yayınlanmıştı. Kitabın ilk sayfalarına yazdığım notlara baktığımda bu kitabı 1986 yılı Aralık ayında satın alıp okumuş olduğumu hatırladım.

Kitabın yazarı Hayrettin Yücesoy aynı dönemlerde İstanbul Üniversitesi’nde Tarih bölümünü bitirmişti. Yücesoy şimdi ABD`de St. Louis`deki Washington Üniversitesi’nde öğretim üyesi. Yahudi, İslami ve Yakın Doğu Dilleri ve KültürleriBölümünde çalışmalarını sürdürüyor.

Yücesoy, hazırladığı kitabı o yıllarda Bayrampaşa`da Muradiye Camii’nin imamı olan rahmetli Ahmet Sarıoğlu Hoca`nın aziz hatırasına ithaf etmiş. Rahmetli Ahmet Hoca, o dönemlerde sadece Bayrampaşa `da değil, tüm İstanbul`da İslami meselelerle ilgili olan gençliği bir şekilde etkilemiş mümtaz bir Hocaefendi, bir ağabey, bir rol modeldi. Bugün
Türkiye`nin birçok önemli kurumunun başında bulunan o zamanın genç insanları bir şekilde rahmetli Ahmet Hoca ile temas etmişler; ya ders okumuşlar, ya sohbet etmişler, ya da onun tertiplediği genele açık sohbet meclislerinde bulunmuşlardır.

Senusilik-Sufi Bir İhya Hareketi adlı kitabın önsözünde Yücesoy şöyle diyor: “19.yy ıslahat hareketlerine damgasını vurmuş üç ana akım vardır: Selefilik, Sufilik, Modernizm. Bunlar çağımız İslam düşüncesini etkileyen belki de yegane akımlardır.”

Senusiliğin ıslah edilmiş sufiliğin özgün örneklerinden biri olması ve Türkiye`de ise bu konuya ilişkin
bağımsız bir çalışmanın olmaması Yücesoy`un böyle bir çalışmaya girişmesine sebep olmuş. Ayrıca, o gün için Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi`nin Osmanlıca kitabı dışında bu alanda başkaca bir çalışmanın olmadığını tesbit ettiğini söylüyordu.

Yücesoy’un bu kitabı dört bölümden oluşuyor: Birinci bölümde Senusiliğin kısaca ne anlama geldiği, doğduğu
ortam ve ortaya çıkışı, ikinci bölümde Senusiliğin felsefesi, hareketin liderleri ve siyasi tarihi, üçüncü bölümde
Afrika`da İslami düşüncenin ve yaşayışın yayılmasında Senusiliğin rolü, dördüncü bölümde de Osmanlı-Senusi ilişkileri konu ediliyor.

1800’lerde Cagbub merkezli geniş bir tebliğ hareketi ortaya çıktı

Tarikatın adı, kurucusu olan Muhammeb bin Ali esSenusi`den geliyor. Bu ad da ona 450 yıl önce Telemsenli
bir atasından kalmış. Muhammed B. Ali Es-Senusi, 1787 yılında Cezayir`de Mustaganem civarında Hatatiba`nın bir
köyü olan Turş`da doğmuş.

Lakabından da anlaşıldığı üzere Hz. Hasan`ın soyundan geldiği zannedilmekte. Doğduğu yerde bir miktar ilim ile uğraştıktan ve hıfzını tamamladıktan sonra Fas`a gidip ilmini geliştiriyor. Daha sonra buradan ayrılıyor Cezayir`in güneyine, daha sonra sırasıyla Trablusgarp, Bingazi ve Mısır`a gidip oralarda vaaz ve nasihatlerde bulunuyor.

Her gittiği yerde ciddi bir tesir uyandırıp kitleleri etrafına toplayan Büyük Senusi, bu yerlerdeki yöneticilerin dikkatini
çekiyor ve onları bir şekilde huzursuz ediyordu. Çünkü gördüğü eksiklikleri eleştiriyordu.

Büyük Senusi`nin Fas`da Mevlay-ı el-Arabi`ye intisab ederek Şazeliye icazeti almış olduğu söylenmekle birlikte
esas olarak Mısır`dan sonra gittiği Hicaz`da Ahmed bin İdris`ten etkilenmiş ve ona intisap etmiştir.

Ahmet bin İdris`in en önemli özelliği tasavvufu Sünni bir yörüngeye oturtması, sünnete kesin bağlılığı ve zahidâne yaşamasıdır. Muhammed B. es-Senusi, şeyhi ile birlikte daha sonra Yemen`e gitmişler ve Ahmet bin İdris ölünceye kadar orada kalmışlardır. Şeyhi ölünce yeniden Mekke`ye dönen Senusi, 1837 tarihinden sonra hareketini kendi adıyla
anılan bir cemiyet olarak yürütmüştür.

Şeyh Senusi önce Bingazi civarında Cebel-i Ahdar diye bir bölgeye gidip yerleşti. Oradaki çalışmaları Osmanlı memurlarının dikkatini çekince buradan daha içerilere, Cagbub denen bölgeye çekildi. Cagbub merkezli çalışma kısa sürede Afrika içlerine yayılan bir zaviyeler zincirine sahip olmuştu. Geniş bir tebliğ hareketi ortaya çıktı. Hem ilmî çalışmalar yapılıyor, hem de bölgede İslam yaşanılan bir sistem olarak yayılıyordu.

Şeyh Senusi bu bölgeyi geniş bir mektep haline getirmişti. 8000 ciltlik bir kütüphane oluşmasınısağladı.
İslam`da Islahat ve İslam Dininin Yayılması adlı bir cemiyetin de kurulmasına öncülük etti.

II. Abdülhamid`in kendisini takip ettirdiğini de düşünerek…

Büyük Senusi, Senusi tarikatının kurulup yayılmasında, temel umdelerinin oluşturulmasında büyük emeği olan
kişidir. Türkiye`den bakıldığında daha sonraları Osmanlı payitahtına gelmiş bulunan Ahmed Eş-Şerif daha
fazla bilinmekle birlikte hareketin Afrika`daki yayılışı ve tarihi süreci içerisinde öncelikle belirleyici olan
Muhammed Bin Ali Es-Senusi`dir. Afrika`daki Sufi hareketler içinde büyük önemi olan bu zat 1859 yılında
vefat etti. Senusi tarikatına giriş hakkındaki ameli bilgiler dışında dört risale yazmıştır.

Öldükten sonra geriye kalan iki oğlundan Muhammed el Mehdi babasının yerine geçmiştir. 17-18
yaşlarında hareketin başına geçen El Mehdi çok iyi bir eğitim almıştı. Babasının kurduğu, geliştirdiği ve
kendisinin başına geçtiği hareket iki büyük mesele ile uğraşmak durumundaydı. Birincisi Afrika`yı işgal
etmeye çalışan sömürgeci Batı ülkeleri, diğeri de yanı başında gelişmekte olan Sudan`daki Mehdi hareketi ile
ilişkilerin düzenlenmesi.

Kendisinin de adı Mehdi idi. Hicri yüzyılın başlarında bulunulduğundan dünya Müslümanları arasındaki mehdi
bekleyişine uygun bir dönemde hareketin başına geçmesi beklentilere uyan bir profil çizmekteydi. Fakat El
Mehdi, Yücesoy`un ortaya koyduğu portreye göre, bir mücadele adamı olmaktan ziyade tasavvufun ahlakî
doktrinine daha fazla bağlı bir kişiydi.

Osmanlılarla olan ilişkilerde de çekingen bir tavır ortaya koyuyordu.

Bunun için II. Abdülhamid`in kendisini takip ettirdiğini de düşünerek merkezini Cagbub`dan daha içerilere, Kufra bölgesine almıştı.

Bu sıralarda Fransızların da Afrika içlerindeki yayılmaları devam ediyordu. Kısa bir süre içinde beklenen
karşılaşma gerçekleşti, Fransızlar Senusilerle savaşa giriştiler ve Senusiler burada maalesef yenildiler ve
büyük gayretlerle Sahra’nın dışına taşan hareket tekrar Kufra bölgesine hapsolmuş oldu.

Bu aralar Sudan Mehdisinin işbirliği teklifine de El Mehdi çok sıcak yaklaşmadı. Oysa Sudan Mehdi`sinin
bağlıları ve Senusi Topluluklarının birlikteliği Afrika`yı istila etme durumunda olan Batılısömürgeci güçlerin
karşısında ciddi bir engelleyici güç olarak durabilirdi.

El Mehdi maalesef babasının İslam Birliği konusundaki aktivitesine tam uyan bir çizgi gösteremiyor ve çekingen davranıyordu. Fakat bir yandan da hareketini daha çok sosyal ve ahlakî çerçevede yayma politikasınısürdürüyordu.

O tarihlerde bu hareketin merkezleri olarak kabul edilen 136 tekke kurulmuştu ve bunlar Sirenayka’da 45, Mısır’da 21, Tripoltanya vilayetinde 18, Hicaz’da 17, Fizan’da 1, Sudan’da 14 ve Kufra’da 6 adet olmak üzere bir dağılım göstermişti.

Ahmed eş-Şerif tasavvufla cihadı birleştirmenin en parlak örneklerinden biriydi

Seyyid El Mehdi 1902 yılında vefat ettiğinde geriye Muhammed İdris adındaki oğlu kalmıştı ve yaşı liderliğe uygun değildi. Bu sebeple Senusi Şeyhliğine amca çocuğu Ahmed eş-Şerif getirildi.

Ahmed eş-Şerif iyi bir eğitim almıştı ve mücadeleci bir kişiliğe sahipti. Büyük alim Nedvi`nin yorumuna göre Ahmed eş-Şerif tasavvufla cihadı birleştirmenin en parlak örneklerinden birisiydi.

Ahmed eş-Şerif de şiddetlenen emperyalist saldırılarla karşı karşıya kaldı.
1909`da Fransızlarla yapılan savaşta Senusiler yenildiler ve merkezî Afrika üzerindeki egemenliklerini kaybettiler. Bundan sonraki felaketin büyüğü 1911`de İtalyanların Libya topraklarını işgal etmesi oldu.

Senusiler İtalyanlarla yıllarca süren mücadelelerde bulundular. 1918 yılında Ahmed Eş-Şerif, Halife’nin çağrısına uyarak denizaltıyla İstanbul’a geldi. Gelirken hareketi meşru varis Muhammed İdris`e bıraktı.

Ahmed Eş-Şerif İstanbul`a geldiği tarihlerde Osmanlı`nın en son dönemleri ve Ankara`da yeni bir hareketin
doğduğu yıllardı. Birçok arabuluculuk çalışması içinde bulundu, Milli Mücadele’ye destek oldu, hatta hilafetin
kaldırılıp meclisin manevi şahsiyetine bırakılması kararında bile Ankara hükümetinin tarafında yer aldı.

Fakat 1923 yılında beklediklerini bulamamış bir şekilde İstanbul`dan ayrılarak Şam`a gitti. Şeyh Senusi`nin
yaygın şöhreti gittiği yerlerde ciddi bir hareketlenmeye sebep olduğundan Şam`daki varlığı Fransızları rahatsız
etti. Buradan Filistin`e gitti. Orada da İngilizler rahatsız oldular.

Son olarak Mekke`ye giderek bir Senusi zaviyesine yerleşti. Bu dönemde de bir çok Arap kabilesinin aralarında vuku bulan anlaşmazlıkların çözümünde çeşitli hizmetler gördü.

Şeyh Senusi 10 Mart 1933 tarihinde vefat edene kadar, Halife`nin çağrısına uyarak İstanbul`a gidişinin büyük
bir hata olduğunu belirtip, sonrasında da ülkesine dönememenin üzüntüsüyle yaşadı.

Kitapta belirtildiğine göre, vatanını bırakıp gitmenin sadece Ömer Muhtar’ın değil tüm Senusilerin ölümünün başlangıcı olarak görüyordu. Tabii kendisinin İstanbul`a gidiş sebebinin İstanbul`dan Senusi hareketine daha ciddi bir fayda sağlayacağı inancında olduğunu da belirtmeden geçmek mümkün değildir.

Ahmed Eş-Şerif`den sonra Senusilerin başına geçen Şeyh İdris, Kaddafi darbesine kadar hareketin başında kalmıştır. 1922 yılında Libya emiri olarak tanınan Şeyh İdris ile birlikte Senusilik bir tarikat olmanın ötesinde bir devlet
organizasyonu olarak anılacaktır. Fakat bu devredeki Senusiliğin, Büyük Senusi`nin hayalindeki yapı ile ne derecede uyuştuğu üzerinde detaylı olarak durmak gerekir.

Hayrettin Yücesoy`un kitabının ilerleyen bölümlerinde hareketin yapısı, organizasyonu, Afrika`daki sömürgecilik faaliyetleri karşısında oynadığı rol ve Osmanlılarla ilişkiler üzerinde de genişçe durulmaktadır.

Senusiliğe Ahmed bin İdris`in faaliyetçi bir tarikat ruhu ciddi şekilde etki etmiştir
Senusi zaviyeleri ile ilgili kısa bilgiler vermek gerekirse; bu hareket için hayatın merkezi zaviyelerdi.
Buralarda, zikirin yanında, ticaret, eğitim ve diğer sosyal faaliyetler yapılmaktaydı.

Okullarda tabii olarak Kur`an, hadis, fıkıh, tefsir gibi dinî ilimler yanında, Arapça, edebiyat, tarih ve mantık okutulurdu, ayrıca
okuma yazma öğretilirdi. Şehbenderzade Ahmed Hilmi`den nakledildiğine göre müritler arasında okuma
yazma bilmeyenler %10`u geçmezdi.

Cagbub tam bir ilim merkezi idi. El Mehdi zamanında buradaki medresede 300 civarında öğrenci okurdu.
Bunların hayat standartları da yüksekti.

Yücesoy`a göre Senusi tarikatını Şazeliye`den İdrisiye`nin bir kolu saymak pek doğru değildir. Senusiliğe
Ahmed bin İdris`in faaliyetçi bir tarikat ruhu ciddişekilde etki etmiştir. Es-Senusi, eserinde en fazla Gazali ve
Ahmed b. Hanbel`i kendine örnek almakta olduğunu söylemektedir. Gazali’nin özelliği fıkhî formasyona
uygun bir tasavvuf öngörmesidir.

Senusiliği kısaca, yalnız Kur`an ve Sünnet’e dayanarak ahlakî bir hareketle dünya Müslümanlarının dejenere
olmaktan kurtarılması için çalışan bir cemiyet olarak vasıflandırmak mümkündür.

Hayrettin Yücesoy`un Senusilik-Sufi bir İhya Hareketi adlı kitabından hareketle Senusi hareketi üzerinde
durduğumuz bu haberimizin sonunda, Afrika`da İslam’ın yayılması ve Batılı sömürgeciliğin önlenmesi
konusunda ciddi hizmeti geçmiş olan bu insanları rahmetle anıyoruz.

Erhan Erken / sondevir

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir