• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
Susa Şehadetinin Üzerinden 19 Yıl Geçti - Anısına
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

19 yıl önce Susa’nın mümin yiğit ve şehadet aşıkları kardeşlerimizi kayb etmedik, kazandık. Kanları bereket kattı islam coğrafyasına. Müslümanların gafletten uyanmalarına vesile olmakla birlikte kendileride çok arzuladıkları şehadet şerbetini içerek Rabbimizin katında rızıklanmaktadırlar.

Susa denince mazlumiyet gelir akıllara ilk önce, Susa denince saflık, duruluk, yiğitlik, korkusuzluk, fedakarlık... gelir aklımıza. Susa denince kardeşliği birlik ve beraberliği, İslam ümmetinin uyanışını hatırlıyoruz. Şehadet’ten sonraki diriliş ve direnişler şehitlerin ardından yanan yüreklere bir nebzede olsa su serpmekte ve yaralı gönüllere derman olmaktadır.

Öteyandan Susa denince hainlik , zalimlik, acımasızlık, vicdansızlık, Allah ve din düşmanlığı olduğunu da unutmuyoruz. Bilindiği gibi Yüce Allah tarih boyunca insanlar hidayet’ten yüz çevirip putlara , güneşe,ateşe veya benzeri şeylere tapmaya başladıklarında onlara Rabb’lerini hatırlatmak, tevhid’e çağırmak ve doğru yola davet etmek için bir peygamber göndermiştir. Bizim yaşadığımız dönemde ise merhametlilerin en merhametlisi olan Yüce Allah (cc) gaflette olan müslüman halkımıza Kuran ve sünnet’e uymaya çağıran bir cemaat nasip etti . Bu cemaat’in cağrısı Susa’nın güzel insanlarına da ulaştı. Bu çağrıya Lebbeyk diyen Hüseyin Çetinkaya Susa köyünde ilk hidayet yoluna tabi olan kardeşimizdi. Şehid Hüseyin Susalı köylü kardeşlerine hidayet yolunu anlatıp, onları Kur’an ve sünnete uymaya çağırdı. Onun bu çağrısı temiz yürekli müslüman susa halkı tarafından kabul edildi. Hüseyin Çetinkaya müslüman kardeşleri ile beraber çorak toprağın suya hasreti gibi Kur’an ve sünnet ilminden kana, kana içmeyi gaye edindiler. Bu gayelerini elbette ki Hz. Peyganber s.a.v efendimizin sünnet’i gereği camide toplanarak gerçekleştiriyorlardı. Onlar namazlarını camide kılıyor, Kur’an okuyup öğreniyor, siyer ve fıkıh derslerini öğreniyor, hayatlarına uyguluyor ve adeta şifa dağıtıyorlardı. Ebu cehil, ebu leheb ve diğer müşriklerin Hz. Muhammed ( s.a.v )’in tevhid mücadelesinden nasıl rahatsız oldular ise Pkk örgütü de müslüman’ların islami yaşam tarzından, tevhid mücadelesinden ve müslüman’ların çoğalmasından rahatsız oldular. Bu örgüt müslüman halkı hak davasından vaz geçmeleri için onları tehdit etmeye başladılar. Müslüman gençler onların bu tehditlerine aldırmıyor ve bildikleri hak yolda yürümeye devam ediyorlardı.

Zalimlerin en son yapabilecekleri şey onları şehadet ile şereflendirmek olacaktı. Susa’nın yürekler yakan mazlumiyetini bir çok kez duymuşuzdur hepimiz bu acıklı ve aynı zamanda hak ile batılın birbirinden ayrışma noktasında önemli rolü olan öyküyü bir kezde susa köyü halkından olan bir bacımızdan dinlidim. Bacımızın anlatıklarından bir kısmını okuyucu kardeşlerimle paylaşmak istedim.

SUSALI BACIMIZIN DİLİNDEN SUSA ÖYKÜSÜ

“Ben Susa da dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim . Bana sorarsanız susa köylerin en güzeliydi. Köyümüzün camisi, okulu, ortasından akan deresi birde çeşmesi vardı . Birbirlerine karşı saygılı ve muhabbet dolu insanları vardı. Taki zalimlerin zulmü köyümüze girene kadar. Bazı islam düşmanları kürdistan ve kürtleri özgürlüğe kavuşturma bahanesiyle marksist ve ateist düşünceye hizmet etmeye ve müslüman köy halkının huzurunu kaçırmaya başlamışlardı ki Yuce Allah müslüman köy halkına merhamet etti ve hidayetini güzel köyümüzün güzel insanlarına ulaştırdı. Ben o zamanlar 7-8 yaşlarındaydım. Çocuk yaşta olmama rağmen o dönemde işlenen böylesi vahşice bir katliamı unutamıyorum . Hüseyin ve arkadaşları hergün olduğu gibi bu akşamda yatsı ezanının okunmasıyla bu ilahi davete icabet edip camiye gittiler.

Onlar ibadetlerine düşkün oldukları gibi hayatlarının her alanında Allah’ın Resulünü örnek alıyorlardı. Bundan dolayı da düşmana karşı tedbiri elden bırakmıyor kendilerine yapılabilecek bir saldırıya karşı nefs- i müdafada bulunabilmek için yanlarında silah bulunduruyorlardı. Bu onların en doğal haklarıydı.

Öte yandan dinsiz, imansız, vicdansız ve hayın mülhid örgüt boş durmuyor, müslümanlara yaptıkları tehditlerin bir faydasının olmadığını görünce , onları topluca katliam etme kararını aldılar. Toplu katliam ile müslümanları bitireceklerini düşünüyorlardı.

Mülhid örgüt’ün özelde Hüseyin’e genelde ise tüm müslüman kardeşlerine karşı kinleri çok büyüktü .onlar Allah’a ve ahiret gününe inanmadıkları gibi, oldürülen müslümanın şehid olup ölümsüzleşeceğine asla inanmıyorlar.

Kana doymayan vampir örgüt planlarını yapmış, müslüman’ların kanını akıtmak için 26 haziran 1992 Perşembe akşamı yatsı namazından sonra camiye doğru harekete geçtiler . Tabiki onlar da Hüseyin ve arkadaşlarıyla açıkça çatışaçak yürek yoktu . Onlar şeytanca düşünüp asker kılığına bürünerek, katliam yapmak için adım, adım camiye yaklaşırlarken, Müslümanlar ise Rabb’lerine daha çok yaklaşabilmek ve o nun rızasını kazanabilmek için ibadet ile meşgul idiler . Her türlü olumsuzluğa karşı etrafı gözetleyenlerden biri camiye gelerek “köye asker geldi tedbirli olun” dedi. Bu şaşılacak bir durumdu. Asker köye gizlice gelmezdi.

Onlar yinede tedbiri elden bırakmadılar ve silahlarını sakladılar.

“Şehadet adım, adım yaklaşmaktaydı, şehadet aşıkları mümin erlere.”

Kılık değiştirmiş tilkiler aniden camiye ayakabıyla daldılar ve müslümanları tehdit ederek sıraya dizilmelerini söylediler.

Müslüman’lar baskın yapanların asker olmadıklarını anladıkları zaman iş işten geçmişti . Kendilerini savunabilecek silahları artık yanlarında bulunmuyordu. En vahşi hayvanlardan daha vahşi olan bu caniler, camideki müslümanların ellerini arkadan bağlayarak cami havlusuna çıkardılar. Elleri bağlı olduğu için hiç bir şey yapamıyorlardı. Onları duvar dibine dizdiler. Allah’ın evinde savunmasız insanları kalleşçe küçük büyük demeden kinlerini boşaltırcasına mazlumların üzerine kurşunlarını boşalttılar. Zalim hain örgüt tarafından acımasızca taranmış olan müslümanların hepsi yanyana duvar dibinde şehid olmuşken , şehid Hüseyin ayrı bir elektirik direğinin yanında bulunmuştu. Onlar şehid Hüseyin’in gençleri kandırdığını ve onları yoldan çıkardığını iddia ediyorlardı. Bundan dolayı ona nefretleri o kadar fazlaydı ki onu öylesine öldürmek onları rahatlatmıyacaktı bu yüzden onu işkence etmek üzere yanlarında götürmek için ayırmış olabilir bunu başaramadıkları için de oracıkta şehid etmişlerdi . O güzel canlardan 15 canın üzerine mermilerini yağdırıp olay yerinden kaçtılar. Zalimlerin vahşet dolu bu eylemi kendilerini Allah’ın davasına adamış olan müminleri Rabb’lerine kavuştumuştu. Kurşun sesleri feryad edercesine göğe doğru yükselirken bütün köy halkını çağırıyordu sanki.

Koşun Allah’ın evine koşun , mazlum evlatlarınızı, kardeşlerinizi caminin avlusunda nasılda kana bulanmış yere serilmiş olduklarına, caminin nasıl ağladığına gelin de şahit olun” diyorlardı adeta. Kısa bir süre sonra kurşunların davetine icabet etmiş ve olay mahalline gitmişlerdi. Cami avlusunda kanlara bulanmış ve yere serilmiş bedenler içinde baba ile oğuldan, dört kardeşe,evlisinden, nişanlı gençlerine, ve 14 – 15 yaşlarındaki taze fidanlara kadar herkes vardı .

Olaydan sonra şehid’ler için kabirler kazıldı ve aynen şehid oldukları gibi sıra sıra dizilmiş halde defnedildiler . Artık susa köyü sıradan bir köy değildi. Zulme uğramış , şehidler vermişti. O artık mazlum susaydı ve hep öyle anılacak . Allah ve islam düşmanı mülhid örgüt ve yandaşları müminleri öldürmekle onları ve davalarını bitirdiklerini zan ediyorlardı. Oysa şehid Hüseyin ve müslüman kardeşlerin kanları bir çok müslümanın gafletten silkinip uyanmalarına vesile oldu. Susa katliamını duyan herkes susaya akın ediyordu. Müminlerin şehadet’leri hayatlarından daha çok hizmet ediyordu islama . Çağrıları daha bir bereketliydi davaya . Şimdi sadece susa halkına değil Bütün müslümanlaraydı davetleri. Kör olan güzler açılsın zalim kim mazlum kim tanınsın artık demekteydiler. Köyümüzde ki örgüt elemanları işledikleri katliamdan sonra jandarma tarafından tesbit edildiler. Ancak hatırladığım kadarıyla ceza almadılar. Mübarek şehitlerin kanlarının yerde kalmayacağını biliyorlardı . Bu yüzden olsa gerek köyü terk ettiler. Çok sürmedi yaklaşık 2-3 yıl sonra devletin de desteğini alarak, devletin silahıyla korucu olarak köye geri döndüler. Onlar kirli ayaklarıyla tekrar köyü kirlettiklerinde, susanın mazlumiyetini duymayan kalmamıştı. Şehitlerimiz ve güzel susamız ülkenin her yerinden ziyaretci akınına uğruyordu. Bayramlarda köyde adım atacak yer kalmıyordu. Ayrıca her perşembe silvan, Diyarbakır, Batman ve yakın çevrelerden çok sayıda ziyaretçi geliyordu. Bu durum mazlum müslümanları sevindirirken zalimleri ise kudurtuyordu. Onlar bu davayı bitirmek için katliam yapıp müslüman gençlerin kanlarını akıttılar. Şehit kanının bereketli olduğunu karanlıkları aydınlattığını hiç mi hiç hesaba katmamışlardı . Karanlıkta yaşayan yarasalar aydınlığa tehammül edemezler. Zifiri karanlıkta yaşayan beyinsizler Şehitlerimizin yansıttıkları nura doğru saldırganlaşıp kendilerince çözüm olduğunu düşündükleri aşağılık bir işe kalkıştılar. Mübarek kabirler kazılacak , Azizlerimizi yattıkları yerde bile rahat bırakmıyacaklardı. "Zalimin zülmü varsa, mazlumunda Allah’ı vardır." O nlar bu kirli emellerini girçekleştirmeye yeltendikleri zaman içlerinden iki korucu da mezarlığın aşağısında nöbet tutuyorlardı. Herşeyden haberdar olan Yüce Allah azgın düşmanların bu korkunç eylemlerine mani oldu. Bir gece vakti köy halkı silah sesleriyle bir kez daha sarıldı. Silah sesleri o kadar şiddetliydi ki yine bir katliam yaşanıyor endişesine kapıldı her kes. Köy halkı telaşla dışarıya fırlandıklarında köy arazisinde yangın çıktığını gördüler.Herkes elbirliği ile yangını söndürürken yangının çıkış sebebini merak ediyordu . Biraz sonra gerçek anlaşıldı .Korucu nöbetciler korkudan tir tir titriyor ve şöyle diyorlardı.”Karşı tepeden beyaz kıyafetli insanlar geliyorlardı. Onlara öncülük eden Hüseyin`di. Hüseyin en önde olduğu halde hepsi bize doğru geliyorlardı. Biz onların üzerine üç şarjör mermi boşalttık ancak onlar ölmüyorlardı.

Anlaşılan bir kez şehit ettikleri azizlerimizi tekrar öldürmeye teşebbüs etmişlirdi. Bu yayılım ateşinden dolayı kurumuş olan otlar tutuşmuş ve yangın çıkmıştı. Yüce Allah’ın ihsan etmiş olduğu bu yardım, zalimlerin içine korku salarken, mazlumların imanlarını artırmış ve bir kez daha Allah’ın yardımını ve islam davasının Hak olduğunu yakinen görmüş oldular.” Şehadet yıl dönümlerinde susanın değerli şehitlerini Rahmetle anıyoruz.

Hürseda / Sümeyye

Bu haberler de ilginizi çekebilir