• DOLAR 32.579
  • EURO 34.949
  • ALTIN 2430.549
  • ...
Karacadağ'ın "Ağlayan Gelinleri" Ters Laleler
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Şanlıurfa ile Diyarbakır arasındaki bin 919 rakımlı bölgede yetişen ‘ağlayan gelinler’ ters lale baharın gelişi ile dağları şenlendirdi. Lale Üreticiler Birliği Başkanı Sedat Kıran, destek için bölge belediyelerine çağrıda bulundu. Kıran, “15 yıl sonra ilk kez Diyarbakır ve Şanlıurfa belediyeleri üreticilerden lale aldı. Bu çok sevindirici, umarız bu desteği sürdürürler” dedi.

Diyarbakır ve Şanlıurfa Belediyelerine teşekkür

Diyarbakır ile Şanlıurfa arasındaki Karacadağ bölgesinde yetişen ters laleler, baharın gelişi ile çiçek açtı, dağlarda renk cümbüşü oluştu. Üreticilerin bin bir emekle yetiştirdiği ters laleler Avrupa ülkeleri ihraç edilirken, Türkiye’de ise bu değeri gören çok az kurum var. 15 yıldan bu yana üreticilikle uğraşan Siverek Doğal Çiçek Üreticileri Birliği Başkanı Sedat Kıran, “Bölgemizde 3 çeşit lale bulunmakta. İyi ürün elde etmek için üreticilerimiz bin bir zahmet ve emekle çalışma yapıyor. Bu bitki, buradan alınıp yurt dışında süs bitkisi ve ilaç ile kozmetik sanayisinde kullanılıyor. Hiçbir destek almadan kendi öz gücümüzle bu bölgenin bir değeri olan ‘ağlayan gelinleri’ yaşatmaya çalışıyoruz. Tüm imkânsızlıklara rağmen Karacadağ’a özgü soğanlı bitkileri üretmeye çalışıyoruz. Bu yıl ilk kez Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi lale üreticilerimizden bir miktar lale aldı. Bu tabii ki sevindirici. Her iki belediyemize buradan teşekkür ediyoruz. Umarım bu desteklerini sürdürürler” diye konuştu.

Geç fark edildi

Ağlayan lalelerin bölgeye has endemik bir bitki olduğuna vurgu yapan Kıran, “Karacadağ’da yetişen bir endemik bir bitki türüdür. Dünyada sadece Karacadağ, Hakkâri ve Dersim’de yetişiyor. Karacadağ'da 3 türü, bu bizim bildiğimiz ağlayan, kırmızı diğeri de beyaz. Bunların hepsi ters lale grubuna giriyor. Aslında çok ilginçtir Karacadağ’da doğal olarak yetişen bir bitkidir. Önceleri hayvanlar yemediği için doğal olarak çok fazla görülüyordu. Taşlık, meralık alanlarda yetişiyordu. Çiftlerin ekilebilir tarım alanlarında bu soğan olunca ürün elde edemiyordu. Vatandaşlar nezdinde istenmeyen ottu ve keskin bir kokusu da geliyordu. Hem hayvanlar yemiyordu hem de çiftçinin tarımsal faaliyet alanlarda bu bitki çiftçilerin işini zorlaştırıyordu. Lale Soğanı olunca oradan mercimek, buğday, arpa gibi tarımsal ürünlerden verim alınamıyordu. Çiftçiler için istenmeyen ot muamelesi gören Lale Soğanını 90'lı yıllarda Adıyaman'dan gelen birkaç kişi tesadüfen keşfediyor. Karacadağ'a at bulmak için gelen kişiler 4-5 yıl bu soğanları alıp götürdüler. Adıyaman’dan gelenler çocukların da yardımıyla bunları toplayıp götürüyordu. Daha sonraları köyden yetişkin bir kaç kişi alıp bu soğanları depolayarak kamyonlarla Adıyaman’a ve oradan da Hollanda'ya kadar yolladılar. O zamanın parasıyla 1 TL'ye kadar satışı yapılmış ve çok iyi paralar da kazanmışlar. Tabii biz sonra fark ettik bunu. Bunun ekimini yapmak için ruhsat almak gerekiyordu. Çünkü endemik bitki olduğu için bunun bir yönetmeliği var ve bakanlığın endemik bitki mevzuatına göre ekim yapılması gerekiyor. Biz de kendi tapulu arazilerimizde bunun ekimini yapmak için 2000'li yıllarda Üretici Birliği oluşturduk. O dönem Hollanda'dan alternatif bir üründe diye 4-5 yıl alımlar oldu ama sonra Hollanda’da alımları durdurdu. Muhtemelen artık kendileri üretim yapabilecekleri bir noktaya gelmişlerdir. Türkiye'deki Peyzaj şirketleri bir ara İstanbul Belediyesi de istedi. İstanbul o döneme aldığı ürünü Ocak ayında ekse de bir randıman alamadılar çünkü sonbahar’da ekim yapılması gerekiyor.”diye konuştu.

Laleler Amerika’da kanser hastalıklarında kullanılıyor

Bölgenin zenginliğini korumak ona sahip çıkmak anlamında epey araştırma yaptıklarını kaydeden Kıran, “Yurt dışındaki Bilim Kurulu toplantılarına, konferanslarına katıldım. Bu bitkinin soğanında kimyasal bir madde var. Kozmetik alanında ve tıpta birçok ilaçta kullanılıyor. Amerika’da bir araştırmanın verilerine göre, kanser türevindeki hastalıkların tedavisinde alternatif olabilecek bir içerik varmış içerisinde. Ama tabii yeterli talep olmadığı için hâlihazırda 30 dekarlık bir alanda, sırf yok olmasın diye üretimin yapıyorum.

Dünyada olmayan bir ürün çoğrafyamızda var

Bu yıl da Urfa Belediyesi bizden bu bitkiyi aldı. Biz Büyükşehir Belediyesi’ne de dedik ki, bu soğanları soğuk hava depolarında muhafaza edin ve Eylül-Ekim aylarında ekimin yapın. Onlar da tamam dediler. Onların alım taleplerini aldık ve onlar da Ağustos’un ortalarında bir hafriyat kamyonu gönderdiler. Ağustos sıcağında hafriyat kamyonunda ısı 60-70 derece olur ve bu soğanlar böyle taşınmaz dedik. Ama onlar bildiklerini yaptılar ama sonuç tabii ki iyi olmadı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi de aldı ama onlar uyarılarımızı dikkate aldılar ve uygun koşullarda saklayıp Ekim Kasım gibi ekimini de yaptılar. Belediyeler bize destek sunduklarında, talepte bulunduklarında buradaki üreticiler de bu faaliyeti sürdürebilirler. Yerli üreticiler desteklendiğinde yurt dışına pazarlanmasının yolları da bulunabilir. Bu durum istihdama da katkı sağlar. Dünyada olmayan bir ürün coğrafyanızda var ve bu bölge için ciddi bir alternatif ürün olabilir. Karacadağ’da ve Hakkâri’nin birkaç yerinde ve Dersim’de var. Biz sınırlı imkânlarla bu faaliyeti sürdürüyoruz. Tarım Bakanlığı’nın da endemik bitkilerin üretimi konusunda belediyelerin yerli üreticiyi desteklemesi yönünde tavsiyeleri var” ifadelerini kullandı.

Bürokrasi engeli

Bölgedeki endemik bitkilerin koruma altına alınması hususunda gerekli hassasiyetin gösterilmemesinden yakınan Kıran, şunları ifade etti: “Karacadağ kırsal Kalkınma Ajansı’na 4 üniversite ile bir proje verdik ama maalesef bürokratik engeller çok. Tarım Bakanlığı’nın Türkiye’deki endemik bitkilerin korunmasına ilişkin yönetmeliği var. Söz konusu bitkilerin doğal ortamından sökülmesi yasak. Evrakı olmadan ticareti yasak ama tabii bu kısmi bir korumadır. Çünkü kaçak sökümler devam ediyor. Yurtdışına kaçak yollardan yine bir şekilde çıkarılıyor.”

Bu haberler de ilginizi çekebilir