• DOLAR 32.597
  • EURO 34.824
  • ALTIN 2497.122
  • ...
Irak`taki işkence Merkezlerini Pentagon Yönetti?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Guardian gazetesi, özel haberinde, ABD’nin Irak işgali sonrası yıllardır söylenti düzeyinde iddiaları, olaylara tanıklık eden kaynaklara dayandırıyor.

Haber, 20 yıl hapis cezası ile yargılanan Amerikan askeri Bradley Manning`in Wikileaks`e sızdırdığı belgelerin ardından, Guardian ve BBC Arapça Servisi’nin yaptığı bir araştırmayı temel alıyor.

Habere göre Pentagon, Latin Amerika`da paramiliter gruplara danışmanlık yapan ABD özel kuvvetlerinde görevli Albay James Steele`i, gizli gözaltı ve işkence merkezleri oluşturan komando birliklerini denetlemek ve isyancılardan bilgi toplamak için Irak’a gönderdi.

Bu gözaltı birimleri ABD’nin Irak işgali sırasında ağır işkence vakalarıyla anılıyordu.

Dönemin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld tarafından görevlendirilen 58 yaşındaki Steele, Sünni direnişçilere karşı mücadele etmek için paramiliter grupları organize etmekten sorumluydu.

Pentagon’un Şiilerin güvenlik güçlerine dâhil olmasının önünü açmasıyla, Steele ``Özel Polis Komandosu`` olarak bilinen timin kurulmasına öncülük etmişti.

İşkence merkezlerinin de bu birimler tarafından idare edildiği öne sürülmüş, Şii Bedir Tugayları’nın da işkence olaylarına dahil olduğu iddia edilmişti.

Gazete, Irak’ta ABD’nin milyonlarca dolar harcayarak kurduğu gözaltı merkezlerine gönderilen bir diğer ismin de emekli Albay James H. Coffman olduğunu yazıyor.

David Petraeus’a doğrudan sorumlu olan Coffman da 2004 yılının Haziran ayında yeni güvenlik güçlerini eğitmek için Irak’a gönderilmiş, 2006’da ABD’ye döndüğünde de raporlarını doğrudan Rumsfeld’e sunmuştu.

İddiaları kapsayan dönemde Petraeus, Irak`taki Amerikan güçlerinin komutanı olarak görev yapıyordu.

`Elektrik, tırnak çekmek, cinsel organa darbe...`

Gazeteye göre, bu haberle birlikte ilk defa ABD`nin Irak savaşı sırasında meydana gelen işkence vakalarındaki rolü açığa çıkarılmış oldu.

Haber, General David Petraeus`un ve Amerikalı askeri danışmanların da Irak’taki insan hakları ihlallerle ilgileri olduğunu ilk defa ortaya koyuyor.

Gazetenin araştırmasına göre Coffman, Amerikan askeri birimleri hakkında haberlere yer veren Stars and Stripes adlı gazeteye verdiği söyleşide kendisini ``Petraeus’un Irak’taki gözü kulağı`` olarak tanımlıyor.

Komandoların bölgeye konuşlandırıldığı dönemde, bir yıl boyunca Steele ve Coffman’la çalışan General Muntadher el Samari, Steele ve Coffman için ``El ele çalıştılar. Gözaltı merkezlerinde 40 ya da 50 defa onları birlikte gördüm. Orada olup biten her şeyi biliyorlardı… işkenceleri… en korkunç işkenceleri`` diyor.

ABD’nin Irak’taki sorgu birimleri hakkında ilk defa konuşan Samari, ``her bir gözaltı merkezinin kendine ait soruşturma komitesi olduğunu, her komitede bir istihbarat görevlisi ve 8 sorgucu bulunduğunu`` iddia ediyor.

Samari, ``Komite, gözaltındakilere itiraf etmeleri için, elektrik vermek veya baş aşağı sallandırmak, tırnaklarını çekmek ve hassas bölgelerine vurmak gibi türlü işkenceler uyguluyorlardı`` diyor.

Haberde, Steele veya Coffman’ın tutuklulara doğrudan işkence uyguladıklarına dair bir kanıt olmadığı, yalnızca ara sıra işkence yapılan merkezlerde bulundukları ve gözaltına alınan binlerce kişiyle ilgili işlemlere dâhil oldukları belirtiliyor.

Samari de Özel Polis Komandolarının denetiminde olduğunu iddia ettiği işkence merkezlerinde gördüklerini anlatıyor:

``Kütüphane kolonlarından birine bağlanan 14 yaşında bir oğlan çocuğunu hatırlıyorum. Bacakları başının üstünden bağlanmıştı. Vücudu, kablo darbeleri nedeniyle masmavi olmuştu.``
`Her yerde kan gördüm`

O dönemde New York Times için çalışan fotoğrafçı Gilles Peress, Samarra’daki o kütüphanede bulunan komando merkezini ziyaret etmiş.

Peress, ``Steele’le söyleşi yapmak için kütüphanedeki odalardan birindeydik. Etrafıma baktığımda her yerde kan gördüm`` diyor.

Peress’le beraber çalışan New York Times muhabiri Peter Maass da tanık olduklarını şu sözlerle anlatıyor: ``Suudi bir cihad savaşçısı ile röportaj yaparken Jim Steele de odadaydı. Korkunç çığlıklar geliyordu. Biri `Allah, Allah, Allah` diye bağırıyordu. Ama bu dini bir haykırıştan çok acı ve dehşet çığlıkları gibiydi.``

Guardian gazetesi, Irak’ta yaşananları, 1980lerde ABD danışmanlarının finanse ettiği, Orta Amerika’da faaliyet gösteren paramiliter grupların insan hakları ihlalleriyle paralellik olduğuna dikkat çekiyor.

Steele’in, El Salvador’da kontrgerilla harekatına karşı mücadele eden güvenlik güçlerini eğiten Amerikan birliklerini başında olduğu hatırlatılıyor.

Petraeus’un da 1986’da Steele görevdeyken, El Salvador’u ziyaret ettiği belirtiliyor.

Daha önce, işkence olaylarına karıştığı iddialarını reddeden ve açıkça “insan hakları ihlallerine karşı çıktığını” dile getiren Steele, El Salvador ve Irak’taki rolüne ilişkin Guardian ve BBC Arapça Servisinin sorduğu soruları yanıtsız bırakmış.

Coffman da yorum yapmayı reddetmiş.

Petraeus adına gazeteye konuşan bir yetkili, “Irak’taki görevi boyunca Petraeus, Irak güvenlik güçlerinin gözaltındakilere işkence yaptığına dair iddialardan haberdardı. Her bir olayla ilgili bilgileri doğrudan ABD ordusunun komuta zincirine, ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğine… ve ilgili Irak liderlerine iletiyordu” diyor.
İşkence görüntüleri TV`de

Guardian’ın haberine göre, Özel Polis Komando birliklerinin işkence olaylarına karıştığı haberi, Irak’ta bazı kurbanların ``Adaletin Ellerinde Terörizm`` adlı televizyon programına çıkıp anlatmasıyla ülke çapında duyulmaya başlandı.

Gazete, Özel Polis Birlikleri’nin gözaltı merkezlerinde, ABD ordusunun bütçesiyle alınan kameralarla programda gösterilmek üzere gözaltındakilerin görüntülerinin çekildiğini yazıyor.

Görüntüler, Irak halkının tepkisini çekince Petraeus da harekete geçmiş.

Gazeteye konuşan Samari, özel komandoların başındaki isim General Adnan Thabit’ın evindeyken, Petraeus’un ofisinden bir telefon geldiğini ve işkence görenlerin televizyon programında yayınlanan görüntülerine son verilmesini istediğini anlatıyor.

Petraeus’un özel tercümanından gelen mesajdan 20 dakika sonra da, Irak İçişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili arayıp Petraeus’un işkence görüntülerini televizyonda görmek istemediğini söylemiş.

New York’ta yaşayan Othman, Petraeus adına böyle bir telefon konuşması yaptığını doğruluyor.

Özel komandoların başındaki isim Thabit ise Amerikalıların bu görüntülerden haberdar olduğunu sanıyormuş:

“Ben ayrılana kadar Amerikalılar yaptığım her şeyden haberdardı. Sorgu sırasında yaşananları ve gözaltındakileri biliyorlardı. Hatta gözaltındakilerle ilgili bazı istihbarat bize onlardan geldi. Yalan söylüyorlar.”

Haberde Steele için şu ifadeler kullanılıyor:

"Steele gizemini koruyor. Irak`tan 2005 Eylül ayında ayrıldı ve enerji alanına girdi... Şimdiye dek medyanın ilgisinden uzaktı. Eğer Wikileaks`e milyonlarca ABD belgesi sızdıran ve şu an 20 yıl hapis cezası ile yargılanan ABD askeri Bradley Manning olmasaydı öyle kalmaya da devam edecekti."

Petraeu ve Steele, 2005 yılının Eylül ayında Irak’ı terk etmeden hemen önce Cebir Solag İçişleri Bakanlığına getirildi.

Bedir Tugaylarına yakınlığıyla bilinen Solag döneminde, işkence ve zulüm iddiaları da artmıştı.

Bu birimlerin, ölüm mangalarıyla da ilgili olduğuna inanılıyordu.

Guardian, işgal sonrası ABD ile çalışan üst düzey Iraklı yetkililerin, Petraeus’u Solag’ın İçişleri Bakanlığı’na getirilmesinin olumsuz sonuçları olabileceği yönünde uyardığını ama çağrılarının dikkate alınmadığını yazıyor.

Gazete, ``Paramiliter güçlere maddi kaynak sağlamak ve silahlandırmak, Sünni toplumlarında terör estiren ölümcül mezhepsel bir milis grubu ortaya çıkardı ve on binlerce kişinin ölümüne neden olan bir iç savaşın filizlenmesine yardım etti`` yorumunu yapıyor.

BBC Türkçe

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir