16 yıl önce yapılan darbenin aslında belli bir zümreye karşı yapılmadığını söyleyen Bilal Kırkpınar, "28 Şubat 1997 tarihinde alınan milli güvenlik kararları, Türkiye siyaset ve demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Gerek bu tarihten önce gerekse de bu tarihten sonra yoğunlaşarak siyasetçisinden gazetecisine, yazarına, çizerine, eğitimcisine, hukukçusuna kadar tüm toplum fişlenmiş ve bu fişlenen kişilere yönelik adeta bir cadı avı başlatılmıştır. Başta Çevik Bir`in başında olduğu Batı Çalışma Grubu tarafından başlatılan bu cadı avının mağdurları, bugün hala o günden kalma zihinlerindeki travmaları atamamaktalar. Toplumu kendi istedikleri gibi dizayn etmeye çalışanlar, bu ülkede demokrasiden yana tavır koyan, demokrasiden yana olan yazar, çizer, aydın, entelektüel tüm demokrat kalemleri de andıçlayarak sözüm ona PKK`ya destek veriyorlar diye kara bir propagandaya maruz bırakıyor ve kendine görev edinenlere de hedef gösteriyorlardı. Kendine görev edinenler de o dönemde bildiğiniz gibi Akın Birdal`ın öldürmeye çalışarak toplumun daha da gerilmesine sebep oluyorlardı. Çocuğunu İmam Hatip okullarına gönderen ailelere cüzamlı gibi davrananlar, üniversiteli başörtülü genç kızları ikna odalarında sindirmeye çalışıyorlardı. Eşi başörtülü diye ordudan, yargıdan, Milli Eğitim`den ihraç edilenler ise o dönemde hayatlarını nasıl devam ettireceklerini ne yazık ki bilemiyorlardı. Yargının silaha bağımlı olduğu, hükümetlerin top namlusunun ucunda olduğu, siyasetin tüfekle dizayn edilmeye çalışıldığı bu dönemde halk `laiklik elden gidiyor` çığlıklarıyla bir taraftan oyalanırken diğer taraftan da bankalar hortumlanıyor, devletin kasası soyuluyor ,ihalelere fesat karıştırılıyor, faizcilik, tefecilik bildiğini gibi almış başını gidiyordu." dedi.

DARBECİLERİN ADLARI HER YERDEN SİLİNSİN

Darbecilerin adlarının cadde, sokak ve mahallelerden kaldırılmasını isteyen Gençlik Kolları Başkanı Bilal Kırkpınar, şöyle devam etti: "28 Şubat`ın mimarları, milleti değil, kendi çıkarlarını düşündükleri, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu`nun 28 Şubat post-modern darbesinin mali boyutuyla ilgili yaptığı incelemede rahatça görülecektir. Şimdiden o dönemdeki bazı darbecilerin maddi varlıklarının, bir başka darbeci Kenan Evren`nin maddi varlığını da kat kat geçtiği medyaya yansımıştır. Milletin iradesini hiçe sayan, demokrasimize tankla, topla, silahla balans ayarı yapmaya çalışanlar, 28 Şubat`ın bin yıl süreceği gibi hamasi sloganlar atanlar Allah`a çok şükür bugün yüce Türk adaletinin önünde, bu aziz millete hesap vermektedirler. İşte bu bedbaht günün 16. yılında AK Parti İzmir Gençlik Kolları olarak bizler bulunduğumuz meydanın isminin hala Çevik Bir Meydanı olarak kalmasının üzüntüsünü yaşıyoruz. 28 Şubat başta olmak üzere tüm darbe yanlısı olan şahısların isimlerinin meydanlardan, sokaklardan, caddelerden kaldırılmasını talep etmekteyiz. Bildiğiniz gibi 28 Şubat post-modern darbesi toplumda sadece belli bir zümreye karşı yapılmamıştı, sonuçta o darbe demokrasiye vurulmuştu. Onun faturasını toplumdaki tüm kesimler, muhafazakar, sosyal demokrat, liberal, alevi, sağcısı, solcusu tüm toplum kesimleri ödedi. Dolayışıyla o gün darbe vurulan Türkiye`deki demokrasi idi. Bildiğiniz gibi İzmir, 27 Mayıs darbesinde dar ağacında sallandırılan rahmetli Başbakan Adnan Menderes olmak üzere İzmir demokrasinin beşiği olmuştur. Dolayısıyla biz bu meydanın, demokrasi meydanı olarak düzenlenmesini, değiştirilmesini talep etmekteyiz. Bununla ilgili de gerekli mercilere verilmek üzerede dilekçelerimizi de hazırladık. Bu hafta içinde Gençlik Kollarımızın bu anlamdaki dilekçelerini de gerekli mercilere ulaştıracağız."