• DOLAR 32.545
  • EURO 34.95
  • ALTIN 2429.026
  • ...
Dünya Basınında Bugün
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HABER MERKEZİ - 17 Haziran Cuma Dünya basınında yer alan bazı haber özetleri:

İran Basını
Keyhan gazetesi Lübnan`da yeni hükümetin kurulmasını, direnişin başarısı ve Amerika`nın yenilgisi olarak manşetten veriyor. Gazete Yemen`de muhaliflere iktidarın devredilmesi için müzakerelerin başlaması, Amerika`nın Rusya` sınırları yakınında patriot füze konuşlandırması, İtalya`da yapılan referandum`da halkın %95`inin başbakan Berliskoni`nin nükleer ve özelleştirme siyasetlerine hayır demesi, Mısır`ın başkenti Kahire`de Hamas ve Fetih`in milli birlik hükümetini masaya yatırması gibi haberler geniş şekilde yer alıyor. Gazetede ayrıca bölgedeki gelişmeler karşısında Washington, Londra ve Tel Aviv`in kabus yaşadığını konu eden bir yazı dikkatimizi çekiyor. Yazıda kısaca şu ifadeleri okuyoruz:

Tunus ve Mısır ile başlayıp bütün bölgeye yayılan halk hareketlerinin adı "Arap baharı" diye adlandırılmıştı. Biz ise bunu "bölgesel İslami uyanış" ve "Müslüman halkların emperyalizmin kuklası diktatörlere karşı onurla başkaldırısı" olarak adlandırıyoruz. Dolayısıyla, bu süreç İslam ümmeti açısından, Ortadoğu ve özelde Filistin açısından tarihi bir dönüm noktası. Emperyalizmin Mısır ve Tunus`taki iki kuklası devrildi, Yemen`deki kuklası ise ölüm döşeğinde. Bahreyn ve Ürdün halkının diktatörlere karşı mücadelesi ise sürüyor. kuşkusuz ki diğer bütün diktatörlükleri de aynı akibet bekliyor.Bu tablonun, tüm hayati çıkarlarını Ortadoğu üzerinde şekillendirmiş olan Batı emperyalizmi açısından, özelde de Lübnan ve Filistin İslami direnişi karşısında aldığı ağır yenilgilerle 63 yıllık tarihinin en zorlu dönemlerini yaşayan, Büyük Siyonist rejim projesinden vazgeçip işgal altında bulundurduğu Filistin topraklarında tutunmaya çalışan, diğer bir deyişle ölüm-kalım savaşı veren Siyonist İsrail rejimi açısından tam bir felaket. Washington, Londra ve Tel Aviv tam bir kabus yaşıyor. Bu dönüşüm başta Suudi Arabistan olmak üzere, Amerikancı Fars körfezi ülkeleri ve diğer kukla rejimler açısından da aynı şeyi ifade ediyor.

Risalet gazetesinde İslami Şura meclisi başkanı ali Laricani`nin Lübnan meclisi başkanına bu ülkede yeni hükümetin kurulmasından dolayı tebrik mesajında bulunması, Siyonist rejimin Filistinlilere saldırı tatbikatı yapacağının duyurulması, Suriye`nin Kuzey batısında olayların yatışması, Suriyeli kadınların Türkiye`yi protesto etmesi gibi haberlere dikkat çekiliyor. Gazete de ayrıca işgalci Siyonist rejimin ablukası altında olan Gazze`de, yaşanan zor koşulları konu eden bir yazı dikkatimizi çekiyor. Yazıda kısaca şu ifadelere yer verilmektedir:

Mısır`ın Refah sınır kapısını insani geçişlere açmasına rağmen, giren yardımlar Gazze halkının ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediği ve Gazze`de büyük bir insanlık dramı yaşandığı artık herkes tarafından bilinmektedir. Bu durumun, insan haklarına saygılı olduğunu ve bunu korumaya yönelik her türlü tedbiri alacaklarını Libya için BM nezdinde ilan eden ABD ve Batı için büyük bir utanç kaynağı olduğu bir gerçektir. 2008`deki Irkçı İsrail saldırılarında hasar gören yaklaşık 20 bin bina halen onarılamamıştır. Bu binalar içerisinde okullar, evler, işyerleri, hastaneler ve hatta bakanlık binaları bile bulunduğu ifade edilmektedir. Ayrıca halkın açlık sınırının altında ki yaşam koşullarında hayatını sürdürdüğü bilinmektedir. ABD Başkanı Obama`nın 2009 Haziran ayında Mısır`da vermiş olduğu sözlerden birisi Bağımsız bir Filistin Devletinin kurulması olmasına rağmen, ırkçı rejimin Kudüs ve Batı Şeria`da yerleşimlere kendi bildiği gibi devam etmesi ve Kudüs dahil hiçbir konuda taviz vermeye yanaşmaması nedeniyle, bu güne kadar bir anlaşma sağlanamamıştır. Üstelik işgalci rejim Amerika`nın desteğiyle işgal ettiği Filistin topraklarında her geçen gün yayılmacı politikalarını küstahlıkla sürdürmeye devam ediyor.

İngiliz Basını
Bu sabah yayımlanan İngiliz gazetelerinde öne çıkan haberlerin başında, Yunanistan ekonomisinde yaşanan kriz ve bunun doğurduğu farklı yansımalar var.

"IMF, Berlin`i ikinci kez Yunanistan ı kurtarma planı için sıkıştırıyor" başlığıyla Guardian`ın ilk sayfadan verilen haber, kurumun eski başkanı Dominique Strauss Kahn`ın görevden ayrılmasından bu yana IMF`nin, Yunanistan`a yardım konusunda ayak direyen Almanya üzerindeki baskısını gittikçe artırmakta olduğu yönünde.

Yunanistan`a verilmesi planlanan 100 milyar eurodan yüksek olacağı tahmin edilen ikinci yardım paketinin detayları konusunda çekinceleri olan Almanya`nın, IMF`den gelen üstü kapalı tehdit sonrasında kararını gözden geçirdiğinin söylendiği haber, anlaşma masasının diğer tarafı, yani Yunanistan cephesinde yaşananlar konusunda ise büyük kaygı duyulduğu görüşüne yer vermiş.

"Gaz bombaları havadayken..."
Papandreu hükümetinin yeni tasaruf önlemlerini Yunan halkına ve parlementosuna anlatabilmesinin artık çok zor olduğunun ifade edildiği Guardian`ın başyazısının başlığı "Gaz bombaları havadayken...".

 

Ülkeye verilen ilk yardım karşılığına acı ilaçı zorla da olsa kabullenen Yunan halkının, bu ilacın işe yaramadığını görmüşken, ilacın bir doz daha artırılmasına haklı olarak tepki verdiğinin belirtildiği başyazıda Başbakan Papandreu`nun içinde bulunduğu zor duruma dikkat çekmiş.

 

Esasen sosyalist bir kökenden gelen, İsveç modeli sosyal demokrasi fikrini benimseyen Papandreu`nun halkına dayatmaya çalıştığı neoliberal uygulamalara kendisinin de güvenmediğinin tahmin edilebileceğinin söylendiği başyazı, başbakanın durumunu şöyle anlatmış:"Eğer gerçek bir demokratik süreç olsaydı Papandreu gündemdeki tasaruf önlemlerinin karşısında olurdu".

Yazı şöyle sona eriyor:
"Ülkede yaşananlardan tüm politikacıların korkması lazım. Sadece şiddetin yükselmesi sebebiyle değil.
Ülkedeki kitlesel gösterilerin, politik sınıfı ve onlara meşruiyetlerini sağlayan patron sınıfını artık meşru kabul etmedikleri için.
Parlementonun dışında onbinlerce insanın toplanması çok sert bir mesajdır."

 "Sığınmacıların gözlerindeki korkuyu gördüm"
Financial Times`ın dünya haberleri sayfasındaki Türkiye ile ilgili haberin başlığı "Türk Bakan Suriye`yi şiddete son vermeye çağırdı".
Türkiye-Suriye sınırındaki sığınmacıları ziyaret eden dışişleri bakanı Davutoğlu`nun burada yaptığı basın açıklamasında kullandığı "sığınmacıların gözlerindeki korkuyu gördüm" ifadesine yer verilen haberde, dışişleri bakanının aynı zamanda Suriye`yi Türkiye`nin en yakın dostu olarak tanımlamasına dikkat çekilmiş.

Davutoğlu`nun Suriye devlet başkanı Beşar Esad`dan kapsamlı bir reform süreci başlatması çağrısında bulunduğunun söylendiği haberde bugünün Şam için bir sınav olarak geçebileceği iddia edilmiş.
Suriye`deki muhalif grupların Şam`ın kenar mahalleleri, Hama ve Humus şehirlerinde cuma namazı sonrasında toplu gösteriler örgütlediği belirtilen haberde bu gösterilerde ortaya çıkabilecek büyük katılımın üçüncü ayını doldurmakta olan Suriye`deki muhalefetin, rejimin uyguladığı bastırma yöntemlerine rağmen ayakta olduğunu kanıtlaması anlamına geleceğine dikkat çekilmiş.

"Geri dönenleri alıp götürüyorlar"
Independent gazetesinin, Hatay`daki Güveççi köyünden gönderilen haberinde kamplara ulaşan Suriyeliler`in ifadelerine yer verilmiş.
Cizr el Şuhur`dan kaçarak Hatay`a sığınan Abdül Yusuf Muhammed`in "geri dönenleri alıp götürüyorlar.
Ellerinde listeler var ve tek tek kontrol ediyorlar, sonra da alıp götürüyorlar" sözlerinin, önceki gün Ankara`ya gelen Beşar Esad`ın özel temsilcisi Hassan Türkmani`nin "vatandaşlarımız kısa zaman sonra geri dönecekler" demeciyle çeliştiğine dikkat çekilmiş.

Güvenlik bölgesi
Dail Telegraph`ın konuyla ilgili haberinin başlığı "Sığınmacı krizi derinleşirken Türkiye, Suriye sınırına bir güvenlik bölgesi planlıyor".
Gazetenin haberine göre, Türkiye, sınırın Suriye tarafına askerlerini göndererek, krizin kontrolden çıkması durumunda artacak sığınmacıları yerleştirmek üzere, bir sınır bölgesi kuracak.

 Haberde Türkiye`nin, bu kararı, yaşanmakta olan krize müdahale etmesi yönünde üzerindeki baskının artması sonucu aldığı ifade ediliyor.
Haberde yer alan bir diğer iddia ise Uluslararası Af Örgütü`nden Neil Sammonds`a ait. Hatay`da bulunan Sammonds, Türk hükümetini sığınmacıların ağızlarını kapamakla suçlamış.

Sammonds yardım gönüllüleri ve gazetecilerin sığınmacılara büyük güçlüklerle ulaşabildiğini, bunun olası sebebinin ise, Türkiye`nin sığınmacıların anlattıkları korkunç olayların Suriyeliler tarafından öğrenilmesi ve daha büyük bir göçün yaşanmasını engellemek istemesi olabileceğini kaydetmiş.

"Avrupalı liderleri öceliklerini gözden geçirmeli"
Gazetenin yorum sayfasında yer alan "Avrupa Birliği`nin Türkiye`ye soğuk yaklaşımı, bir NATO müttefikini küstürmek reskini taşıyor" başlıklı yazı Con Coughlin imzasını taşıyor.

Yazıda, Tükiye`nim son dönemde artan bölgesel gücüyle İran ve Suriye ile kurduğu sıkı ilişkilerin Suriye krizi sebebiyle sarsılması ihtimalinin, batılı hükümetlerin memnun olacağı bir gelişme olarak tanımlanmış.
Arap Baharının bölgede yarattığı yeniden güç dağılımı sonrasında Türkiye`nin İran ve Suriye`ye değil Avrupa Birliği`ne yakın bir pozisyonda kalmasının hayati önemde olduğu vurgulanmış.
Ve bu konuda Avrupalı liderleri öceliklerini gözden geçirmeye çağırmış

Washington Post, 12 Haziran seçimlerinde alınan sonucun Türk demokrasisi için bir zafer olduğunu yazıyor. Son birkaç yıldır Başbakan Erdoğan gücüne güç kattıkça ve bu gücü medya, ordu ve mahkemelerdeki muhaliflere karşı kullandıkça Türkiye`de demokrasinin çalkantılı bir döneme girdiğini belirten gazete, AKP`nin üçüncü kez galibiyetle çıktığı seçimlerin olumlu olduğu tanımlamasını yapmak için birkaç neden bulunduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor:

`Seçimler hür ve adildi. Bu, nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan ve siyasete uzun süre ordunun hakim olduğu bir ülke için gözardı edilemeyecek derecede önemlidir. Ekonomik büyümeye liderlik eden AKP oyların neredeyse yüzde 50`sini almasına rağmen mecliste laik liberal ve ulusalcı muhaliflere sandalye kaptırdı. Bu durum, Türkiye`de anayasayı yeniden şekillendirme emellerine sahip olan Başbakan Erdoğan için büyük önem taşıyor. Türklerin çoğu 1982`de yapılan ve başta Kürt azınlığınkiler olmak üzere bazı özgürlükleri kısıtlayan anayasanın değişmesi taraftarı. Ancak Başbakan Erdoğan`ın amacı anayasadaki sadece birkaç eksikliği gidermek değil, gücü meclisten başkanlık sistemine kaydırmak. AKP`nin `Hedef 2023` sloganı da bu amacı yansıtıyor. Erdoğan, cumhuriyetin kuruluşunun 100`üncü yıldönümüne kadar iktidarda kalma planları yapıyor. Erdoğan yanlıları Türkiye`deki başkanlık sisteminin Fransa ya da Amerika`dakiyle benzerlik taşıyabileceği görüşünde. Ancak bir başka model de Rusya`daki sistem. Başbakan Erdoğan da tıpkı Vladimir Putin gibi bazı şirketlere yapılan şüpheli vergi incelemeleri ve kimi suçlamalarla muhalif gazetecileri susturmaya çalışıyor. 60 kadar gazeteci şu anda tutuklu bulunuyor. Erdoğan ayrıca mahkemeleri yandaşlarıyla dolduruyor. Dış politikadaysa Türkiye`nin Batı`ya dönük yüzünü Doğu`ya çeviriyor, İran`a yönelik yaptırımlara karşı çıkıyor, İsrail`e meydan okuyor. Bu nedenle Erdoğan`un anayasayı tek başına yazması için gereken mecliste üçte ikilik çoğunluğu elde edememesi olumludur. Ana muhalefet partisi CHP oylarını yüzde 5 oranında arttırdı. Eğer Erdoğan zafer konuşmasında belirttiği gibi yeni anayasayı muhalefetin, sivil toplum örgütlerinin ve akademisyenlerin görüşlerine başvurarak şekillendirirse Türkiye, modern bir Müslüman demokrasi olarak yerini sağlamlaştırır.`

Boston Globe`da ise Amerika ve Pakistan ilişkilerinin ele alındığı yazıda `bu evlilik kurtarılabilir mi?` sorusu yöneltiliyor. Pakistan ve Amerika ilişkilerine bir süredir hakim olan ve gölge düşüren güvensizlik havasının Pakistan ordusunun Usame Bin Ladin`in öldürüldüğü karargahın yakınlarında yaşayan birkaç kişiyi tutuklamasıyla daha da arttığını belirten gazete şöyle diyor:

`Pakistan İstihbarat örgütü ISI, aralarında CIA için muhbirlik yapan bir binbaşının da olduğu Bin Ladin`in komşularını cezalandırmayı kafasına koymuş gibi görünüyor. ISI`nin Bin Ladin`in nerede saklandığını bildiği ancak harekete geçmediği yönünde uzun süredir şüpheler var. Peki ISI liderleri El Kaide`yle işbirliği mi yapıyordu? Büyük ihtimalle hayır. Bu tutuklamaların CIA`e yardım edenlere, esas sadık kalmaları gereken kurumun Pakistan İstihbarat Örgütü olduğu yolunda bir ders verme niteliği taşıdığı söylenebilir. Yine de tutuklamalar rahatsız edici. Ancak Amerikan Hükümeti ISI`yi dışlamak yerine örgütü kazanmaya çalışmalı. Pakistan`ın stratejik önemi yadsınamaz. Amerika ve Pakistan`ın birbirine çok ihtiyacı var.`

Washington Times ise El Kaide`nin yeni patronu Ayman El Zevahiri`yi tanıtıyor. El Zevahiri`nin Bin Ladin`in kanlı ayak izlerinin peşinden yürümeye çalışacağını yazan gazete şöyle devam ediyor:

`El Zevahiri haftalar süren beklemeden sonra El Kaide`nin liderlik koltuğuna resmen oturdu. El Zevahiri`nin örgütü yeniden canlandırıp canlandıramayacağını zaman gösterecek. 1980`li yılların ortasından beri El Kaide`ya bağlı olan El Zevahiri Afganistan`da Sovyetler Birliği`ne karşı savaştı. Uzun süredir örgütün ideolojik liderliğini yürütüyor. 11 Eylül 2001 terör saldırılarının kilit planlayıcılarından biriydi. El Zevahiri`nin eşi ve altı çocuğunun ikisinin 2001`de Amerika`nın düzenlediği hava saldırısında ölmüş olması da liderin öç peşinde olabileceğinin bir işareti. El Kaide ve genel olarak radikal İslam ciddi bir fırsatla karşı karşıta. Ortadoğu`yu etkisi altına alan ayaklanmalar Amerika yanlısı Hüsnü Mübarek ve Ali Abdullah Salih`i yerinden etti. Güç boşlukları oluştu. Bu durum El Kaide`nin yıllardır görmediği fırsatlar doğurabilir.`

Bugünkü Avrupa gazetelerinden seçtiğimiz yorumlar Yunanistan`daki mali kriz ve yansımalarına odaklanıyor.

Sol liberal Fransız gazetesi Liberation, yorumuna, "Atina`nın içinde bulunduğu durum, savaş senaryolarını çağrıştırıyor" başlığını atmış. "Yunan trajedisi devam ediyor" diye başlayan yorumda şu satırları okuyoruz:
"Ekonomik himaye altındaki Yunanistan, sonu gelmeyen krizler sürecinde egemenliğinin büyük bir parçasını yitirdi. Ülkeyi şu anda fiilen idare eden Uluslararası Para Fonu IMF ile AB. Atina`daki sosyalist rejimin Washington ve Brüksel`de hazırlanan ekonomik yol haritasını uygulamaktan başka çaresi yok. Bu senaryo ise, tahrip olmuş, iş yapamayacak hale gelmiş, temelden yeniden imarı gereken, yönetimini uluslararası topluluğun üstlendiği bir devleti anımsatıyor ve savaş ve felaket ortamını çağrıştırıyor."

Sağ liberal İspanyol gazetesi El Mundo, Yunanistan`da insanların isyanın eşiğine geldiğine, devletin fiilen iflas bayrağını çekmiş olduğuna, 110 milyar euro hacmindeki kurtarma paketinin de bir işe yaramadığına işaret ediyor ve bunun siyasi ve ekonomik açıdan olağanüstü bir durum olduğu saptamasında bulunuyor:

"Başbakan Yorgo Papandreu, Yunanları daha da yoksullaştıracak olan yeni tasarruf paketi için destek görmüyor. Daha sonra bir ulusal birlik hükümeti önerisini ortaya atıyor, ama diğer siyasi partilerin şartlarını kabule yanaşmıyor. Ekonomik sistemin tam da çatırdadığı bir sırada politikacıların iktidar koltuğuna yapışmalarını izlemek çok dokunaklı."

Liberal İtalyan gazetesi La Stampa, Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu`nun mali kriz sırasında her ne pahasına olursa olsun ilerlemek istediğini belirtiyor:

"İlk aşamada gözden çıkarılabilecek satranç piyonu, Yunanistan Maliye Bakanı Yorgo Papakonstantinu. Kabinede böyle bir değişiklik, sokaktaki vatandaşın öfkesini azlatmak adına bir seçenek olabilir. Böyle bir hamle Pasok`un sol kanadını da yumuşatabilir. Papandreu`nun önündeki en zorlu iş ise, öncelikle önümüzdeki güven oylamasını kazasız belasız atlatmak. Bunun için de 154 ya da muhtemelen 155 oy sınırına erişmesi gerekiyor."

Avusturya gazetesi Kurier, Yunanistan`ın içinde bulunduğu krize ilişkin önemli ekonomik dersler çıkartıyor ve önerilerde bulunuyor:
"Yumuşak borç ertelemesi, yani kredi vadelerinin uzatılması çok bir şey ifade etmiyor. Ödemelerin ertelenmesinden sonra alacaklılar bir kısım kredileri de vermek istemeyecektir. Yunanistan`ın devasa borçlarını son kuruşuna kadar ödeyeceğine inanmak saçma bir şey. Düzenli bir borç erteleme süreci, ülkeyi temelden sarsacak bir iflastan ve Yunanistan`ın euro bölgesinden uzaklaştırılması seçeneğinden çok daha ucuza çıkacaktır. Ülkenin euro bölgesinden çıkarılması durumunda, alacaklılar ve tabii alacaklılar arasında olan Avrupalı vergi mükellefleri Yunanistan`a sağladıkları kredilerden zırnık bile koklayamazlar.

İLKHA

Bu haberler de ilginizi çekebilir