• DOLAR 32.6
  • EURO 34.778
  • ALTIN 2497.098
  • ...
Dünya ticaretinin stratejik su yolu: Süveyş Kanalı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlama düşüncesi İlk Çağ'da Firavunlar dönemine kadar gitmektedir. Milattan önce XIV. yüzyılda Firavun II. Ramses, Kızıldeniz'den Timsah Gölü'ne kadar olan alanda diğer küçük göllerden yararlanarak bir kanal açtırmış ve sonradan kumların istilasına uğrayarak kullanılamaz hale gelen kanal, milattan önce VI. yüzyılda yine firavunlar tarafından tekrar kazdırılmışsa da ardından terkedilmiştir. Aynı kanal önce Roma İmparatoru Hadrianus'un (117-138), daha sonra Hazreti Ömer'in (634-644) emriyle Amr b. As'ın valiliği döneminde yeniden onarılarak VIII. yüzyıla kadar kullanılmıştır.

Süveyş Kanalı adını Mısır'ın önemli liman şehri Süveyş'ten alır

1869 yılında tekrar açılan Süveyş Kanalı, adını Kızıldeniz'in kuzey kıyısında, Mısır'ın önemli bir liman şehri olan ve tarihte Kulzüm adıyla bilinen eski şehrin güneyindeki Süveyş'ten (Suveys/Suez) alır. Süveyş daha çok, o civarda bulunan su kuyuları sebebiyle, hacıların deniz yolculuğuna başlamadan önce konakladıkları bir yerdi. Eskiden Kahire'den gelen hac yolu üzerinde bir konak olan Süveyş, zamanla ticari ve askeri bakımdan da önem kazandı. Asya ve Afrika'dan gemilerle gelen mallar Süveyş Limanı'na iniyor, oradan kara yoluyla Akdeniz'deki Dimyat, Reşid ve İskenderiye limanlarına aktarılıyor, buradan Avrupa'ya veya Suriye'ye gönderiliyordu. Gerek ticari önemi dolayısıyla gerekse Portekizlilere ve korsanlara karşı bölgenin deniz güvenliğini sağlamak amacıyla Osmanlılar da Süveyş tersanesini genişletti. Bölgedeki Cidde, İskenderiye, Reşid ve Dimyat gibi limanlara Osmanlı Devleti'ne bağlı Mısır eyaletinin idari yapısı içinde sancak statüsü verilirken 1560'ta müstakil kaptanlık ihdas edilen Süveyş de sancak haline getirildi.

Osmanlı Devleti 1568'de Akdeniz'den Kızıldeniz'e geçmenin planlarına başladı

Osmanlılar, Memlukler döneminden beri mevcut olan Süveyş tersanelerinde inşa ettikleri gemilerle Kızıldeniz'e ve açık denizlere çıkma imkânı buldular. Mısır Beylerbeyi Hadım Süleyman Paşa 1538'de Hindistan seferine çıkarken donanmasına ait gemileri Süveyş Tersanesi'nde inşa ettirdi. Ancak Osmanlılar, Süveyş'le Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'na bir çıkış yolu bulmakla birlikte Süveyş'te hazırlanan donanmanın -arada bir kanal bulunmadığı için- Akdeniz donanmasından yardım alamaması ve deniz aşırı seferlere yeterli gelmemesi yüzünden istenilen başarıyı sağlayamadılar. Bu sebeple II. Selim dönemi başlarında Mısır beylerbeyine 13 Ocak 1568 tarihli bir fermanla Akdeniz'den Kızıldeniz'e bir çıkış temin etmesi emri gönderildi.

Yanlış hesap projenin terk edilmesine neden oldu

Lakin bu konuda uzun bir süre herhangi bir adım atılmadı. I. Napolyon'un Mısır'ı işgali (1798) sırasında başlatmış olduğu kanal açma çalışmalarına kadar, Akdeniz'le Kızıldeniz'i birbirine bağlama hususunda kayda değer bir faaliyette bulunulmadı. Napolyon, Mısır'da bulunduğu sıralarda Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayan bir kanal yaptırmak istedi. Ama Fransa ilim adamlarından kurulan bir heyet, Kızıldeniz'in sularının Akdeniz'in sularından 10 metre yüksek olduğu şeklinde yanlış bir hesap yapınca proje terk edildi. Ancak iki denizi birbirine bağlayan, kayık benzeri deniz vasıtalarının geçebileceği küçük suyolları daima ulaşıma uygun durumda tutuldu.

Fransızlar 1832 yılında Süveyş Kanalı'nın açılması için çalışmalara başladı

1832 yılında Kahire'de Fransız Konsolosu olan Ferdinand de Leseps, bu kanalın açılmasının mümkün olduğuna dair üstlerini ikna etti. İlk olarak Mısır'ın hali hazırda su işleri müşaviri olan Fransız bürokratla birlikte yeniden tetkiklere başlayan Leseps, iki deniz arasında böyle bir yüksekliğin olmadığını tespit etti. Bu haber üzerine kanalın açılması adına çeşitli kampanyalar başlatıldı. Ancak bu projenin önünde birçok engel çıkacağı belliydi. Zira ilk önce Mısır Hıdivinden (Hıdiv: Mısır’ın Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı olduğu dönemde Mısır valilerine verilen san) hem müsaade hem de imtiyaz almak gerekmekteydi. Hıdiv Abbas Paşa'nın İngiliz yanlısı olduğu çok iyi biliniyordu. İngiltere ise bu kadar önemli bir projenin imtiyazını kesinlikle Fransızlara kaptırmak istemiyor, Hindistan'a kadar etkisi olacak bu kanal için yapılan çalışmaları yakından takip ediyordu. Lakin Hıdiv Abbas Paşa'nın ölüp yerine Mehmet Said Paşa'nın gelmesi İngilizler adına tüm dengeleri altüst etti.

İngiliz ve Fransızlar arasında "kanal" rekabeti

Mısır Valisi Said Paşa'nın 1854 yılında göreve başlamasının hemen ardından İskenderiye'den öğrencilik dönemi arkadaşı olan mühendis aynı zamanda Fransız Konsolosu olan Ferdinand de Lesseps onu tebrik için Mısır'a geldi. Lesseps, görüşmede Said Paşa'ya projesini de anlattı. O sırada İngiltere ve Fransa ile birlikte Rusya'ya karşı savaş hazırlığı içinde olan Osmanlı (1856 Kırım Savaşı) müttefiklerinin nüfuzu altında idi. Kanal meselesi tekrar gündeme geldiyse de Osmanlı Devleti'nin tutumu belli olmadığından çalışmalara birkaç yıl sonra izin verilebildi.

Süveyş Kanalı'nın açılmasının Anadolu'daki limanları ve muhtelif ticaret güzergâhlarını menfi yönde etkileyeceği aşikârdı. İngilizler bu imtiyazın Fransızlara verilmemesi için Osmanlı hariciyesine sürekli tacizde bulunurken Büyükelçi Lord Strafford bu projenin kabulü halinde Kırım Antlaşması'ndan vazgeçileceğini Osmanlı'ya bildirmişti (Kırım Antlaşması ile Osmanlı toprak bütünlüğü garanti altına alınmış, Osmanlı bir Avrupa devleti sayılmıştı). Diğer yandan Osmanlı bürokratları Süveyş Kanalı'nın açılmasının Mısır'da bağımsızlık fikirlerini körükleyeceğinden endişe ediyorlardı.

Süveyş Kanal Şirketi'nin kurulması

İngilizler Mısır Hıdivi'nin verdiği karardan dönmesi için donanmalarını İskenderiye Limanı'na göndermişti. Ancak tüm bu olumsuz havaya rağmen Fransız Konsolosu Ferdinand de Leseps çalışmalarına devam etti. Zaman geçtikçe projeye ilk etapta gösterilen şiddetli muhalefet dinmiş, ardından herkesin mutabık kalacağı bir anlaşma formülü ileri sürülmüştü.

30 Ekim 1854 ve 5 Ocak 1856 tarihli iki anlaşma neticesinde, bütün milletlerin geçişine müsaade edilecek olan bir kanal yaptırılacak, ayrıca 99 seneliğine kanalı işletecek bir şirket kurulacaktı. 15 Aralık 1858'de "The Compagnie Universelle du Canal Maritime de Suez", yani "Süveyş Kanal Şirketi" kuruldu.

Süveyş Kanalı inşaatına 1859'da başlandı

Süveyş Kanalı inşaatına 25 Nisan 1859 tarihinde başlandı. Kazma işinin yapılacağı bölge çöl olduğundan birçok güçlükler çıktı. Kazma işi 11 sene devam etti. Önce 6 metre derinliğinde bir servis kanalı kazıldı. Böylece mavnalarla (yakın kıyılara ya da limanın uzaklarında demirlemiş gemilere yük götürüp getiren, güvertesiz, büyük tekne) lüzumlu malzemenin taşınması kolaylaştı. Kahire yakınlarındaki Bulak bölgesinden başlayıp, batı-doğu istikametinde İsmailiye'ye kadar süren ve buradan da ikiye ayrılarak, kuzey-güney istikametinde devam ederek, birisi Port Said'e, diğeri Süveyş'e ulaşan bu yardımcı kanaldan halk da istifade etti. Böylece Süveyş Kanalı inşaatını ikmal bakımından destekleyen bir tatlı su kanalı açılmakla kalınmıyor, aynı zamanda Nil ile İsmailiye arasında suyolu irtibatı temin ediliyordu.

Süveyş Kanalı 17 Kasım 1869'da trafiğe açıldı

Süveyş Kanalı inşaatında, teknik problemler ortaya çıktı. İngiltere kanal inşaatının herhangi bir masrafına karışmayarak tavrını en başta ortaya koydu. Onlar mali sebeplerden dolayı projenin yarım kalmasını istiyorlardı. Bu yüzden kanal tamamen Fransız-Mısır sermayesiyle yapıldı.

Üstelik bir arada çalışan İngilizler ve Fransızlar birbirlerinin niyetinden şüpheli olduğundan politik güçlükler zuhur etti. En büyük meseleyse finansman problemiydi. 130 milyon Fransız altını tahmin edilen harcamalar 287 milyon Fransız altınına ulaştı. 11 sene devam eden çalışmalarda 60 bin işçi çalıştırıldı. Bütün manilere rağmen, kanal 17 Kasım 1869'da trafiğe açıldı.

Kanal inşaatının sonunda her biri 500 franklık dört yüz bin hisse senedi çıktığında İngilizler masraflara karışmadığı için doğal olarak hiçbir pay alamadı. Hisselerin 207 binini Fransızlar, 170 binini Mısır Hıdivi alırken geri kalan yirmi üç binlik hisseyi ise Rus ve Avusturyalılar aldı. Mısır Hıdivi'nin elinde bulunan hisselerden seksen beş bini de satın almak isteyen diğer devletler için ayrılmıştı.

İngilizler kanala tek başına hâkim olma peşindeydi

İngilizler sessiz bekleyişlerine nihayet altı yılın ardından son vermiş, Hıdiv İsmail Paşa'nın (amcası Said Paşa'nın ölümü üzerine 1863'te Mısır valisi oldu) yanlış mali politikaları yüzünden sıkıntıya giren Mısır'ın elindeki Süveyş Kanalı hisselerini almak için harekete geçmişlerdi. Hıdiv'in israf dolu yaşamı da bunda etkili olmuştu. Mısır, elindeki tüm hisseleri yüz milyon frank karşılığında İngiltere'ye sattı. Buna rağmen İngiliz bürokratlar kanala idari ve mali anlamda bir müdahalede bulunamıyorlardı. Bu arada alınan paranın ve mali tedbirlerin Mısır ekonomisini düzeltmeye yetmemesi de halk arasında büyük kargaşalara neden olmuştu. Bu ortam tam da İngilizlerin istediği bir şeydi zira onlar kanala tek başına hâkim olma peşindeydiler.

İngilizler hem Mısır'ı hem de Süveyş'i ele geçirdi

Hıdiv İsmail Paşa Mısır halkında meydan gelen hoşnutsuzluklar karşısında istifa etmiş yerine oğlu Tevfik Paşa geçmişti (Amcası Said Paşa'nın ölümü üzerine 1863'te Mısır valisi olan Hıdiv İsmail Paşa,  1865'te Osmanlı padişahı Abdülaziz'den aldığı fermanla valiliğin babadan oğula geçmesini sağladı.) Ancak eyalette sükûnet bir türlü sağlanamıyordu. Bu arada İngiltere Süveyş'in muhafazası için önemli bir yere sahip olan Kıbrıs'ı 1878 yılında geçici olmak kaydıyla işgal etti. Her şey önceden planlanmıştı. Ardından Mısır'da 1882 yılında nasıl meydana geldiği tam olarak aydınlatılamayan bir vaka sonucu elliye yakın Avrupalı öldürülünce İngiltere, Mısır'ı da işgal etti. (İngiltere'nin 1882'de Mısır'ı işgal etmesinde, İsmail Paşa döneminde alınan dış borçların olağanüstü bir düzeye ulaşması da önemli rol oynamıştır.) Bu işgale karşı gelen subaylar tutuklanarak Seylan'a sürüldü. Böylece İngilizler hem Mısır'ı hem de Süveyş'i ele geçirmiş oldu. Bununla da yetinmeyerek Somali, Sudan ve Uganda'yı da işgal edip Süveyş Yolu'nun tam anlamıyla güvenliğini sağladı. Osmanlı Devleti'ne bu işgalin geçici olduğu bildirildiyse de İngilizler bölgeden bir daha çekilmedi ta ki Mısır'ın bağımsızlığı tanınana dek.

Kanalın Mısır tarafından millileştirilmesi

1950'lere gelindiğinde Mısır'da egemen bir devlet kurulmuş olmasına rağmen Süveyş Kanalı'nın denetimi Batılı devletlerin kontrol ettiği Kanal Şirketi'ndeydi. Şüveyş Kanalı yoluyla başta İngiltere ve Fransa olmak üzere pek çok Batı Avrupa devleti, Körfez ülkelerinden petrol alıyordu.

Mısır'da 1952 yılında iktidara gelen Cemal Abdunnasır, ülkesini askeri yönden güçlendirmeye ve siyonist işgal rejimi karşısında üstün duruma geçmeye önem verdi. Bu amaçla, Sovyetler Birliği'ne yaklaşmaya ve Çekoslavakya (Orta Avrupa'da 1918 ile 1992 yılları arasında varlığını sürdürmüş ülke. 1 Ocak 1993'te Slovakya ve Çekya adlı iki bağımsız devlete bölündü) üstünden silah almaya başladı. Ayrıca, Asuan Barajı'nı bitirip, ülkenin ekonomik kalkınmasını sağlamak istiyordu. Fakat bunlar için büyük miktarda mali yardıma ihtiyacı vardı. ABD ve İngiltere'den kredi almayı denediyse de bu iki ülke Mısır'ın Doğu Bloğu'ndan silah alması ve siyonist işgal rejimi karşıtı İslami grupları desteklemesi sebebiyle kredi vermediler.

Bunun üzerine Nasır, ihtiyacı olan mali gücü sağlamak için Süveyş Kanalı'nı işleten Kanal Şirketi'ni millileştirdiğini açıkladı. Kanal Şirketi'nin hisselerinin değerini sahip devletlere ödeyeceğini açıkladıysa da bu karar İngiltere ve Fransa'dan çok büyük tepki aldı. Çünkü bu iki devlet için Süveyş Kanalı, Basra devletlerinden aldıkları petrolün taşınması için çok önemliydi. Bu nedenle burada, Sovyetlere yanaşmaya başlayan Mısır'ın denetim kurması tehlikeliydi. Ayrıca çok karlı olan Kanal Şirketi hisselerini Mısır'a devretmek istemiyorlardı.

İngiltere, Fransa ve siyonist işgal rejimi Mısır'a saldırdı

Anlaşmazlığı çözmek için toplanan Londra Konferansı'ndan sonuç çıkmadı. Bunun üzerine İngiltere başbakanı Antony Eden Paris'e gitti. Paris dışındaki Sevr'de toplanan İngiltere, Fransa ve siyonist işgal rejimi, Mısır'a saldırı kararı aldı. Buna göre siyonist işgal rejimi Mısır'a saldıracak, İngiltere ve Fransa ise savaşanları ayırmak bahanesiyle bölgeye asker çıkartıp kanalı işgal edeceklerdi. Çatışmalar durdurulduktan sonra ise, "daha başka çatışmaları önlemek ve dünya ticaretinin bölge savaşlarından etkilenmemesini sağlamak" amacıyla bölgede kalıcı bir İngiliz-Fransız birliği konuşlandırılacaktı.

Anlaşmaya göre siyonist işgal rejimi 29 Ekim 1956'da Sina yarımadasını işgale başladı. Derhal harekete geçen İngiltere ve Fransa, Mısır'a bölgeye asker yollayarak "savaşı durdurmayı" önerdi. Nasır'ın bunu reddetmesinin ardından ise iki devlet askeri saldırıya başladı. İngiltere'den ve Fransa'dan birçok uçak gemisinin katıldığı saldırı, 5 Kasım'a kadar hava saldırısı; sonrasında ise paraşütçü birliklerin indirilmesi şeklinde gerçekleşti. Saldırı taktik açıdan başarılı oldu. İngiliz ve Fransız birlikleri, Mısır birliklerini yenip kanalı ele geçirdi ve bölgeye hâkim oldu.

Savaşın bitişi ve barış

Hem Sovyetler Birliği, hem de ABD bu saldırıya karşı cephe aldı. ABD ve Sovyetlerin savaşa karşı ortak tavır koymaları, Soğuk Savaş'ın ender olaylarından biridir. Sovyetlerin, Mısır'dan çekilmemeleri durumunda Paris ve Londra'ya nükleer saldırı yapma tehdidi sonrasında İngiltere ve Fransa ateşkes ilan edip çekilmek zorunda kaldı. Kasım ayında başlayan geri çekilme aralık ayında tamamlandı.

Savaşın sonlanmasıyla, Kanada Dışişleri Bakanı Lester Pearson, Birleşmiş Milletler Barış Gücü kurularak Gazze Şeridi'ne ve Sina Yarımadası'na yerleştirilmesini önerdi. Birçok ülkenin katılımıyla oluşturulan bu gücün "barış sağlanıncaya kadar Mısır ve siyonist işgal rejiminin savaşmasını engellemek" sorumluluğunu üstlenmesi gerekiyordu. 1967'ye kadar bölgede kalan Barış Gücü, bu tarihte çekildi ve hemen ardından Altı Gün Savaşı çıktı.

Süveyş Krizi Avrupa devletlerinin zayıflığını gösterdi

Süveyş Krizi'nin en önemli sonucu, Avrupa devletlerinin zayıflığını göstermesi oldu. Yarım yüzyıl öncesinde dünyaya mutlak egemen olan İngiltere ve Fransa'nın artık ABD'nin askeri desteği olmadan hareket edemeyeceği ortaya çıkmıştı. Bu, dünya hâkimiyetinin Avrupa'dan ABD ve Sovyetlere geçtiğinin ilanı oldu.

Süveyş Krizi'nden Nasır, Arap dünyasının en güçlü lideri olarak çıktı. Mısır, savaşı kaybetmiş ve 3 bin askerini kaybetmesine rağmen Süveyş Kanalı üzerinde denetimini kurmuştu. 10 Ekim 1954'te varılan Anglo-Egyptian Antlaşması'nı takiben İngiltere bölgeyi yirmi ay içinde silahtan arındırdı. Mısır'da 1881 yılından beri var olan İngiliz etkisi ortadan kaldırılmıştı.

Amerika Birleşik Devletleri, Nil üzerindeki Asvan Barajı'na kredi vermeyeceğini açıklayınca 26 Temmuz 1956'da Mısır hükümeti kanalı millileştirdi. Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır'ın idaresindeki hükümet kanalı millileştirerek şirketi tasfiye etti. Kanal Şirketi ilk önceleri Nasır'ın millileştirmesini tanımayarak kanalı bildiği gibi idare etmeye devam etti. Nasır kuvvet kullanmak istemediğinden bu durum bir müddet sürdü. Ancak Dünya Bankası'nın 13 Temmuz 1958'de Mısır hükumeti ile kanalın idaresi ve mali durumu üzerinde imzaladığı antlaşma, Kanal Şirketi'ni mali yönden yıktığından, kuruluş kendiliğinden ortadan kalktı. Hükümetin, şirketin yurtdışı varlıklarından olan devlet hissesini hibe etmesi ve 28,3 milyon Mısır lirası tazminat ödemesiyle de mesele kapanmış oldu.

Siyonist işgal rejimi 1979'da kanaldan geçiş hakkına sahip oldu

24 Nisan 1957'de Mısır, İstanbul sözleşmesine uyarak kanalı savaş gemilerinin geçişine açık tutacağını bildirdi. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1951 ve 1956 tarihli kararlarıyla kanalın bütün devletler için açık olacağı kesinleşti. Siyonist işgal rejimi de hem bu kararla hem de Mart 1979'da Washington'da imzalanan antlaşma ile kanaldan geçiş hakkına sahip oldu.

Süveyş Kanalı bölgede gelişen askeri hareketlerden çok etkilendi ve özellikle siyonist işgal rejimi-Mısır savaşlarında (1967, 1973) büyük hasar gördü. Süveyş şehri de 1967-1975 yılları arasında kanal kapandığında (siyonist işgal rejimi birlikleri 5 Haziran 1967de kanalın doğu kıyısını işgal etmişti) adeta ölü bir şehre dönüştü ancak kanal tekrar açıldığında ve 2000'li yılların başında çevresindeki inşaatlar tamamlandığında nüfusu artarak 2018'de 745 bine ulaştı. Bölgede petrol rafinerilerinin kurulup boru hatlarıyla Kahire'ye bağlanması buraya demir ve alüminyum ağır sanayi tesislerinin girmesine yol açtı; bu ise beraberinde çarpık yapılaşma getirdi.

Kanalın ekonomik yönü

Süveyş kanalının dünyanın ekonomisine önemli tesirleri olmuştur. Kanal bir pencere misali kıtaları birbirine bağlamış ve karşı karşıya getirmiştir. Avrupa'dan Doğu Afrika'ya, Doğu Asya'ya ve okyanuslara yeni bir güzergâh temin etmiştir. Kanal, önceleri Ümit Burnu'nu ve Afrika sahillerini baştanbaşa dolaşan gemilerin yolunu kısaltmıştır. Mesela, Londra'dan Karaçi'ye gitmek için kanal yolunu tercih eden 9 bin 880 kilometre, Ümit Burnu'ndan giden 17 bin 400 kilometre yol kat eder. Yolun kısalması demek gemilerin çabuk geri dönebilmesi ve bu da gemilerin performansının üç katına çıkması demektir. Bu sebeple nakliyat ücretleri fazla tutmamış ve eşyalar daha ucuza nakledilmiş olur.

1870 ile 1966 seneleri arasında yılda ortalama 500 gemi kanaldan geçerken 1970'lerden itibaren yılda 20 bine çıkmıştır. Bu artışın başlıca sebebini Ortadoğu petrolleri teşkil eder.

Kanalın siyasi durumu

Kanalın bir kamu kuruluşu olması ona özel bir siyasi statü kazandırmıştır. 1888'de İstanbul Antlaşması ile getirilen bu statü aynı zamanda kanaldan hangi ülkeye ait ve mahiyeti ne olursa olsun bütün gemilerin faydalanmasına imkân tanımıştır. Antlaşmayı imzalayan devletlerden olan Avusturya, Macaristan, Fransa, Almanya, Türkiye, İtalya, Hollanda ve Rusya'nın günümüz politikaları da anlaşmayla ters düşmediğinden yeni bir karara ihtiyaç duyulmamaktadır.

Mısır'ın siyonist işgal rejimi gemilerine ve siyonist işgal rejimi malı taşıyanlara koyduğu geçiş ambargosu 1951'de Birleşmiş Milletler kararıyla sona ermiştir. Arap- siyonist işgal rejimi savaşı sırasında, siyonist işgal rejimi birliklerinin 5 Haziran 1967de kanalın doğu kıyısını işgal etmesi üzerine, Mısır bu tarihten başlayarak sekiz sene müddetle kanalı kapadı. 5 Haziran 1975'te kanal tekrar ulaşıma açıldı. Mısır'ın bu müddet içinde yaşadığı maddi kayıp çok fazla olsa da diğer devletlere ait gemilerin yollarının uzaması dolayısıyla yaptıkları zarar bu miktarın çok üstündedir.

Mısır'ın yeni Süveyş Kanalı

Dünyanın en önemli deniz geçitlerinden Akdeniz ve Kızıldeniz'i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı'nın uluslararası önemi göz önünde bulundurularak 2014'te, mevcut kanala paralel yeni bir yapay suyolu inşa etme fikri ortaya çıktı.

Kamuoyuna Yeni Süveyş Kanalı olarak tanıtılan 72 kilometre uzunluğundaki suyolunun 35 kilometresi paralel bir hat olarak kazılırken, 37 kilometresi ise eski kanalın derinleştirilmesi ve genişletilmesiyle oluşturuldu. Ana kanaldan geçildikten sonra ulaşılan yeni kanalda kazı çalışmaları 2014 yılında başladı, 2015 yılında tamamlandı.

Mısır'ın darbeci hükümeti projeyi finanse edebilmek için çıkardığı hisse senetlerini satarak 8 milyar dolar kazandı. Süveyş Kanalı İdaresi tarafından hazırlanan bir raporda, yeni projeyle 2023 yılına kadar elde edilecek gelirin 13 milyar dolara ulaşmasının beklendiği kaydedildi.

Süveyş kanalına paralel olarak açılan kanal, uzmanlar ve hükümet yetkilileri tarafından "büyük ve tarihi" bir yatırım olarak nitelendirildi. Büyük ümitlerle inşa edilen ve "ülkenin yeniden doğuşu" olarak adlandırılan Yeni Süveyş Kanalı, darbeci Sisi hükümetine pek fayda sağlamamış gözüküyor. Mısır halkı darbeciler iktidara geldiği günden bu yana yoksullukla boğuşuyor.

Mısır'ın en büyük üçüncü döviz girdisi

Süveyş kanalı, Mısır topraklarında yer alan yapay yollarla işlenmiş bir su geçidi olarak bilinmektedir. Kanalın ilk inşa sürecinde uzunluk ölçüsü 164 kilometre olarak belirlenmiştir. Daha sonra yaşanan gelişmeler ışığında ve gemilerin geçiş rotalarının kanal sayesinde kısalması üzerine zamanla kanal uzunluğunu genişletecek yollar aranmıştır.

1980 yılından itibaren kanalda çift yönlü geçiş sağlanabilmesi için bazı çalışmalar başlatıldı. Halihazırda Kanal'ın sadece bazı bölgelerinde çift yönlü geçişler yapılabiliyor. İlk inşa edildiğinde 164 kilometre uzunluğunda ve 8 metre derinliğinde olan Kanal, şu anda 193 kilometre uzunluğa, 24 metre derinliğe ve 205 metre genişliğe ulaştı.

Kanal'ın kenarında yer alan şehirlerde karşıdan karşıya feribotlarla geçişler sağlanıyor. Ayrıca, Ferdan ve Süveyş Kanalı köprüleri ile Ahmed Hamdi Tüneli de Kanal güzergâhındaki yapılardan bazıları.

Büyük Murra, Küçük Murra ve Timsal göllerinden geçen Kanal'ın, kuzey tarafından girişi Said Limanı, güneyinden girişi ise Süveyş şehrindeki Tavfik Limanı. Günde ortalama 70 geminin geçtiği Kanal'da geçiş süresi 12-16 saat civarında.

Deniz suyundan yararlanılan kanalın belirli bir set düzeneği bulunmamakta. Bu yüzden deniz suyu, Süveyş kanalına serbestçe bir akış göstermektedir. Süveyş kanalı, dar inşası sebebiyle tek şeritli bir şekilde yol almaktadır. Kanalın kuzey bölgesindeki girişi 22 kilometre iken, güney tarafında bulunan girişi ise 9 kilometredir.

Mısır hükümet yönetimi altında, Süveyş Kanal Otoritesi tarafından korunan ve yönetilen kanal, ülke ekonomisinin gelişmesinde de önemli bir yere sahiptir. Süveyş kanalı, Mısır'ın en büyük üçüncü döviz girdisidir. Bugün Süveyş Kanalı Mısır'a her yıl 5 milyar dolar kazandırırken, bu rakamın 2023 yılında 15 milyar dolara çıkması bekleniyor.

Ahmed Hamdi Tüneli

Ahmed Hamdi Tüneli, Süveyş Kanalı'nın altından geçen bir otomobil tünelidir. Her iki yöne doğru birer şeride sahiptir. Asya kıtasında bulunan Sina yarımadasını ve Afrika kıtasında bulunan Süveyş şehirlerini birbirine bağlar.

1983 yılında İngiltere tarafından yapılmıştır. Uzunluğu 1630 metre olan tünelin dış çapı ise 11,6 metredir. (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir