• DOLAR 32.561
  • EURO 34.848
  • ALTIN 2430.055
  • ...
SON DAKİKA
Dünya Basınında Bugün
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HABER MERKEZİ - 14 Haziran Salı Dünya basınında yer alan bazı haber özetleri:

İran Basını
Keyhan gazetesinde NATO uçakları ve Kaddafi rejiminin Libya halkını katliam etmeyi sürdürmesi, Bahreyn`de Al-ı Halife aleyhtarı yapılan halk ayaklanmasının devam etmesi, Afganistan`da koalisyon güçlerinin ağır zayiat vermesi gibi haberlere dikkat çekiliyor. Gazete ayrıca Amerika savunma bakanı Robert Gates`in, görevinin son günlerinde, NATO ile ilgili yaptığı açıklamasını konu eden bir yazıyı okuyucularla paylaşıyor. Yazıda kısaca şu ifadeleri okuyoruz:

Amerikan savunma bakanı Robert Gates, eğer Avrupa üyeleri, askeri harcamalarını artırmazsa, NATO`nun askeri olarak etkisiz kalma riskiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı. Bu ayın sonunda emekliye ayrılacak olan Gates, konuşmasında Libya ve Afganistan`da NATO önderliğinde gerçekleştirilen işgalin, direniş karşısında çaresiz kalması sonucu bazı müttefiklerin askeri kapasite ve siyasi iradesine ilişkin ciddi eksikliklerinin ortaya çıktığını söyledi. Gates, Amerikan vatandaşlarının, ödedikleri vergilerle sınırsız bir süre boyunca Avrupalı ülkelerin savunma bütçesindeki kesintilerin yarattığı güvenlik yükünü taşıyamayacağını da ekledi. Haber ajansları Gates`in NATO bürokrasisi ve Avrupalı müttefiklerin Afganistan savaşına katılımları konusunda getirdikleri sınırlara ilişkin kızgınlığını uzun süredir ifade ettiğini aktarıyor.Haberlerde Avrupa`da konuşlanmış on binlerce Amerikan askerinin hedefi, olası bir işgale karşı Avrupa topraklarını korumak değil, Avrupalı birliklerle ortak eğitimlere katılmak ve Avrupa birliklerinin savaşa katılma kapasitesini artırmak olduğu kaydediliyor.Gates`in karamsar konuşması, aynı zamanda Pentagon başkanı olarak yaptığı son konuşmayı teşkil ediyor.
…***
Risalet gazetesinde Japonya`da nükleer enerji protestolarını konu eden bir yazı dikkatimizi çekiyor. Yazıda kısaca şu ifadeleri okuyoruz:
Deprem ve tsunami felaketlerinin vurduğu Japonya`da nükleer enerjiyi protesto gösterisi düzenlendi. Felaketlerin üçüncü ayında başkent Tokyo`nun merkezinde yüzlerce kişi nükleer enerji karşıtı sloganlar atarak, nükleer karşıtı pankartlar açtı. Protestocular nükleer enerjinin kullanılmasının tamamen durdurulması ve ülkedeki nükleer santrallerin kapatılmasını istedi. Kentin başka kesimlerinde de gösteriler yapıldığı kaydedildi. Japonya`nın kuzeydoğusunda 11 Mart`ta meydana gelen 9 büyüklüğündeki deprem ve ardından meydana gelen tsunami, Fukuşima nükleer santralinin soğutma sistemlerini vurmuş, nükleer santralde yangın çıkmış, patlamalar olmuştu.Nükleer santraldeki patlamalar yüzünden çevreye yayılan yüksek oranda ki radyoaktif madde çevre felaketine yol açmıştı.Yaklaşık 23 bin kişinin hayatını kaybettiği felaketler yüzünden 90 bin kişi hala geçici barınaklarda yaşıyor.
…***
Hemşeri gazetesinde Yunanistan`da ekonomik krizden dolayı ciddi sorunlar yaşandığını konu eden bir yazı dikkatimizi çekiyor. Yazıda kısaca şu ifadeleri okuyoruz:
Krizin tam ortasında işinden edilen birçok Yunanlı öfke içerisinde. Ekonomik krizin sorumlusu olarak yolsuzluğa bulaşmış siyasetçileri ve aşırı karlar elde eden bankaları gören halkın büyük bir kısmı, faturanın yanlış kesime mal edildiğine inanıyor. Bu kapsamda, siyasetçilere ve sermaye sahiplerine duydukları öfke katlanarak büyüyor. Yunanistan`da siyaset kurumu iflas etmiş bir görüntü sergiliyor, zira halkın siyasilere en ufak bir güveni kalmamış .Hükümet tam bir çaresizlik içinde. Önceki hükümetin bıraktığı yıkım, Papandreou`nun belki de en büyük siyasi sınavına dönüşmüş durumda. Zira bir sosyalist partinin başkanı olarak, Mali disiplin, kemer sıkma politikaları, devlet kurumlarının özelleştirilmesi ve her şeyden kötüsü Avrupa`da borç aramak gibi en acı piyasa yanlısı reformları yapmak zorunda bırakıldı. Emek karşıtı ve piyasa yanlısı her reform, halkın gözündeki itibarını daha da aşındırıyor.

 

İngiliz Basını
Pazar günü Türkiye`de gerçekleşen Genel Seçim ve sonuçlarına dair haber ve yorumlar bu günkü İngiliz gazetelerinde bir hayli geniş yer buldu.

Financial Times`ta David Gardner imzasıyla yayımlanan yorum yazısının başlığı "Ankara gerçek demokrasi için tahammüllü olabilmeli".
Yazıda Erdoğan`ın sıra dışı siyasi başarısına rağmen, Türk seçmenlerin, kendisine, tek başına anayasa yapma ya da başkanlık sistemini getirebilme yetkisini vermediği söylenmiş.
Yeni meclisin yapacağı anayasa için, partiler arası bir uzlaşmanın gerektiği, ancak bunun karşısındaki engelin, Türk siyasetine hâkim aşırı tahammülsüzlük olabileceği belirtilmiş.
Yazı, Erdoğan`ın Cumhuriyet`in yüzüncü yılına, İslami kimliğiyle barışık yeni Türkiye`nin kurucusu olarak girme isteğiyle, merkezi gücün bölgelere dağıtılması yönündeki talepler arasındaki mücadelenin diğer tüm konuları gölgede bırakacağı öngörüsüyle bitmiş.


Financial Times`taki diğer iki yazı ise seçimler ardından aşırı ısınmış Türkiye ekonomisinin bir an önce soğutulması gerektiğine dair.
Gazetenin başyazısında Erdoğan`ın acil gündemindeki siyasi meseleler sıralandıktan sonra, en çetin sorun olarak ifade edilen ekonomi alanındaki dengesizliklere değinilmiş.
Hükümetin büyüyen bütçe açığı, kredi kontrolü ve enflasyon konularında daha sıkı bir yönetim sergilemesinin gerektiğinin belirtildiği başyazı, AKP`nin 2002`den bu yana sergilediği olumlu ekonomi yönteminin ancak yapısal önlemlerle devamlılık arz edebileceği yorumuyla sona ermiş.


Genel seçimlerle ilgili bir başka başyazı ise Independent`ten.
"Müslüman bir ülke için demokrasi şablonu" başlıklı yazıda seçim sonuçlarının demokrasi açısından olumlu anlamlar barındırdığı söylenmiş.
AKP`nin zafer elde etmesine rağmen tek başına anayasa yapacak rakama ulaşmamasının ve, muhalefetteki CHP ile BDP`nin milletvekili sayıları artarken, aşırı milliyetçi MHP`nin oy kaybetmesinin, Türkiye seçmeninin demokratik olgunluğunun arttığına işaret ettiğinin söylendiği başyazı, Türkiye`nin ilerlediği, Avrupa Birliği üyeliğini de içeren yolun, tüm bölge ülkelerine örnek olması temennisiyle sona ermiş.

Daily Telegraph`ın başyazılarından biri de benzer bir şekilde Türkiye ile bir başka Müslüman ülke olan Suriye karşılaştırmasına ayrılmış.
Türkiye`deki demokratik seçimlerle, Suriye`de yaşanmakta olan çatışmalar arasındaki büyük mesafeye dikkat çekilen başyazıda, Erdoğan`ın seçim ardından Suriye meselesine müdahil olması gerektiği söylenmiş.
Yazıda, Suriye`deki krizin sonlanması için bölge ülkelerinden İran ve Türkiye`nin etkili olabileceği, ancak bu iki ülkeden Türkiye modelinin daha cazip olduğunun şüphe götürmediği belirtilmiş.

Times`ta yayımlanan, eski İngiltere dışişleri bakanı Jack Straw imzalı yorum yazısının başlığı "Avrupa, kendine güvenen bu Türkiye`yi kucaklamalı".
Altbaşlık ise "Erdoğan`ın seçim zaferi demokrasiyle İslam bir arada olmaz diyenleri yalancı çıkardı".
Eski dışişleri bakanı,yazısında seçimlere katılım oranından, AKP`nin gösterdiği oy oranındaki artışa, Erdoğan`ın seçim sonrasında anayasa için uzlaşma arayacağı sözünü vermesinden, Suriye`yede yaşananlara sessiz kalmamasına dek, Türkiye`nin demokratik düzeyinin yükselmekte olduğunun birçok kanıtı bulunduğunu savunup şöyle demiş:
"Türkiye AB üyeliğinden vazgeçmemiş olsa da Brüksel`de Türkiye`nin artan bölgesel gücünden rahatsız olanlar var.
Seçimlerden mağlup çıkan AB olmuştur. Çünkü Avrupalı liderler Arap Baharı`nın sonuçlarının istedikleri yönde şekillenmesini umdukları bir dönemde, geniş orta doğudaki en güçlü, en zengin ve en demokratik ülkeye sırt çevirmiş durumdalar."

Guardian ise bir Türk bakana, Bülent Arınç`a yorum sayfalarında yer vermiş.
Yazısında "darbeler döneminin kapandığını işaret eden bu tarihi seçimler gelişmiş demokrasiler kulübüne girmeye hazır olduğumuzu gösteriyor" diyen Arınç yeni anayasa hazırlanma sürecinde uzlaşma aranacağının altını çizmiş.
Yeni anayasanın tüm vatandaşların sahiplendiği bir metin olacağını savunan Bülent Arınç AKP hükümetine yöneltilen muhalif basını susturma suçlamalarına da şöyle cevap vermiş:

"Bugün Türkiye`de, cumhurbaşkanımıza başbakanımıza hakaretler içerenlerde dâhil olmak üzere, muhalif yayınlar bulmak hiç zor değil.
Bunların bazıları onların aslında Yahudi ya da Ermeni olduğunu iddia ediyor ve bu yayınların hiçbiri yasaklı değil."

Guardian`ın başyazılarından biri de Türkiye genel seçimlerine ayrılmış, yazının başlığı "Takdir ve Endişe".
Başbakan Erdoğan`ın ekonomik büyümeyle sağladığı siyasi devamlılığı sıra dışı bir başarı hikayesi olarak değerlendiren Guardian, söz konusu endişenin AKP yönetimi ve Erdoğan`ın gönlünde yatanın, meclis ve ordunun güçsüzleştiği genişletilmiş başkanlık sistemi konusunda olduğunu söylemiş.

Avrupa Basını
Türkiye`de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi`nin zaferiyle sonuçlanan genel seçimler, bugünün Avrupa basınında geniş yankı buldu.


İspanya`dan El Periodico gazetesi Türkiye`de otoriter eğilimlerin baş gösterdiği değerlendirmesinde bulunuyor:
"Ilımlı İslamcı parti AKP`nin seçim zaferi, Türkler`in büyük çoğunluğunun, ülkeyi modernleştiren ve ordunun siyasete müdahalelerine son veren Başbakan Erdoğan`ı desteklediğini gösteriyor. Ancak Erdoğan istediği şekilde kazanamadı. Anayasayı tek başına kendi partisinin oylarıyla değiştiremeyecek. Erdoğan`ın Türk toplumunu İslamcılaştırmasından ziyade otoriter bir rejim kurmasından korkuluyor. Arap protesto hareketlerine ilham veren bir Türkiye`nin sözde bir demokrasiye dönüştürülmesi yazık olur."

Fransa`dan Liberation gazetesi ise `Türkiye niye AB`ye girmesin?` başlıklı yorumunda şu satırlara yer veriyor:
"Erdoğan yönetimindeki Türkiye`nin demokrasi konusunda hâlâ büyük noksanları var. Seçim kampanyaları sert geçti, polis müdahaleden geri durmadı. Çok sayıda gazeteci hapiste. Bunlar, hükümetin kendinden emin olmadığının işaretleri. Türk ekonomisi ise işsizliği yavaşlatmayı başardı, AKP`nin dış politikası, generallerinden ve NATO`dan özgürleşmiş özerk bir ülkenin dış politikası. Nicolas Sarkozy`nin yaptığı gibi Türkiye`yi Şarklı bir hayalet gibi görmenin, Avrupalı olmak için çok fazla Müslüman olduğunu söylemenin ne anlamı var? Akdeniz`in dört bir yanındaki ülkelerin kendi kaderlerini ellerine alıp Avrupanınkilerle örtüşen değerleri savunduğu bir dönemde Türkiye`yi AB`ye almak için elden gelen her şeyin yapılması gerekmez mi? Türkiye, Arap ve Müslüman ülkelerle Avrupa arasında bir köprü işlevi görebilir."


Avusturya`dan Kurier gazetesi ise Türkiye`nin AB üyeliğine alternatifler bulunduğunu belirtiyor ve ekliyor:
"Erdoğan Türkiye`yi nereye götürüyor? Bu seçim zaferi, iç politikada Erdoğan`ın liderliğini heybetli bir şekilde tasdik etmiş oldu. Ama kendisi demokratik hukuk devleti düzeni için, insan hakları için, azınlıklara saygı ve onların korunması konusunda bir garantör mü? Ve diğer yanda AB, Türkiye`yi bünyesine alabilecek durumda mı? AB siyasi ve malî açıdan Türkiye`yi kaldırabilir mi, yoksa Türkiye`nin üyeliği Birlik fikrine zarar mı verir? Bunlar haklı sorular. Şüpheler artıyor. Erdoğan da buna katkıda bulunuyor. AB ile verimli bir ilişkinin ille de resmî üyelikten geçtiği gibi bir kural yok. Askeri konular zaten, Türkiye`nin 1949`dan beri üyesi bulunduğu NATO`nun işi. Ekonomik olarak ilişkiler mükemmel ve her iki tarafın da yararına olmak üzere giderek daha da iyileşiyor. Siyasi olarak da üyeliğe alternatifler var. Ortaklığın şeklinden çok içeriği önemli."
İLKHA 

Bu haberler de ilginizi çekebilir