• DOLAR 32.583
  • EURO 34.779
  • ALTIN 2489.824
  • ...
 Hür Davamız
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Hakkın temsilciliğini yapanlar; başta Peygamberler, bu uğurda canını veren şehidler ve salih insanlar olmuşlardır… Batılın yani şer ve kötülüğün temsilciliğini yapanlar ise; başta şeytan, sonra da zalimler ve inkârcılar olmuşlardır. Maruf toplum; Allah`ın hükümlerine göre yaşanılan; kanun ve hükümlerin, Allah`ın koymuş olduğu sınırlara göre belirlendiği toplumlardır. 


Münker toplum ise; Allah`ın değil, insanların kıt akıllarıyla belirlediği, heva ve nefsin ön planda olduğu, çıkar ve makam uğruna konulan, beşeri kanunlar olup, Allah`ın yasaklarına uyulmadığı bir hayat ve yönetimin esas olduğu toplumlardır…

Davasının İslam olduğunu söyleyenin, İslam`a tümüyle aykırı bir rejime muhalefet etmesi, o rejimi kökten ve hiçbir unsurunu bırakmamacasına değiştirerek Allah`ın yasalarına uygun bir rejimi tesis etmeye çalışması sahih imanın bir parçasıdır. "Tağutu red", "küfrü inkâr", "Allah`ın dinini bütün yeryüzünde hâkim kılıncaya kadar mücadele" Müslüman`ın şiarıdır. O halde yaşadığımız ülkede dayatılan hâl nasıl kabul edilsin? Bir Müslüman`ın, Laik rejim"i dil ile inkâr ettiği halde değiştirmek için çalışmaması, önüne atılan "inkâr et ama varlığına karşı sakın müdahalede bulunma" avuntusuyla yetinmesi İslam davasına uygun düşebilir mi?


İman esası, Allah`ın yasaları varken, onların yerine geçecek yasalar yapan tağutları reddetmeyi, muhalefet etmeyi, onların hükümlerini ayaklar altına alıp, Allah`ın yasalarını hayata hâkim kılmayı gerektirir…


Rejim ve sistem Allah`ın yasalarına, Kur`an`a aykırı ise, Rejimin ve sistemin başındaki görevlilerin kimi inanç, yaşayış ve sözlerinin "Müslümanlar gibi" olması, hatta onların Müslümanlar arasından çıkması, laik rejimi meşru hale getirmez. Çünkü bu‘`Müslüman`ım`` diyenler, bir zamanlar bizim canımıza dinimize okuyan kimselerdir…

Zannedilmesin ki, unuttuk derneklerimizi ateşe verip, çatılarda bizler kurşunlanırken, bu durumdan zevk aldıklarını ve derneklerimize kilit vurduklarını!


Ürkek siyasetlerin gölgesine sığınanlardan başka bir beklentimizde yoktu zaten. Çünkü Laik sistemli ülkelerin zihniyeti Müslüman halkı tecrid etme çabalarıyla bilinir. Bunlar bir taraftan Müslüman olduklarını iddia ederler ve ‘` herkes dinini yaşamada özgür olmalıdır, demokratik haklarda, tüm fırsatlar eşittir.``gibi söylemleri dillendirirken, öte yandan İslam`ın sembollerini ortadan kaldırmak için baskı dayatmalara başvururlar…

Bunlar; İslam`a hayat hakkı tanımayan bir rejime uygun olarak yaşamayı, böyle bir rejime karşı çıkmamayı, muhalefet bile etmemekle halkımızı uyuşturma çabaları içerisindedirler. Rejime muhalif olmadan İslam davası sürdürülemez. Muhalefet ise sadece "kalbi red"den ibaret değildir; aynı zamanda fiili reddi de gerektirir.


Hal böyleyken; ülkemizde Müslümanların dinlerini özgürce yaşamalarına asla müsaade etmeyen bir rejime muhalefet etmek farzdır… Bu rejimin tek gayesi; dinsiz ve imansız bir toplum, bir nesil yetiştirmektir. Başörtüsü gibi ilahi bir emri ortadan kaldırarak, okul ve eğitim alanlarında bile sorun çıkaran bu rejimin, İslami ahlak ve hassasiyetlere tahammülü asla olamaz!
Aksine ahlaksızlık ve dinsizliğin her çeşidini sergileyerek bunu çağdaşlık, ilericilik ve ideal insanın yaşantısına model diye sunarlar…


Böyle bir toplumda, bu yasaklara karşı ayaklanan Müslümanların resmi bir kuruma oldukça ihtiyaçları vardır! Evet, bizler halkı Müslüman olan, fakat sistemi laik olan bir toplumda yaşıyoruz. Böyle bir süreçte, böyle bir toplumda hakkı hak olarak ortaya koymak kolay değildir… Ama bizler Allah`ın yardımına güvenerek, İnsan hak ve haysiyetini, haysiyetsizlere emanet etmeyeceğiz! Ne ABD`nin insafına, ne BM`ye, ne uluslar arası Af Örgütüne nede Barış Gücüne güvenmeyeceğiz! Müslümanlara, Islama göre yaşama hakkı vermeyen bu laik zihniyetin karşısında; Islama, Kur`an ve sünnete sarılarak resmileşen, yaşadığı toplumda, ailesini, komşusunu, ıslah etmek için zulme, haksızlığa karşı ayaklanan bir millet olacağız Allah`ın izniyle!
Şuandaki ümmetin yaşadığı din kültürel bir din. Okullarda da bile Din Kültürü dersi okutulur. Oysa Din kültür değildir, din vahiyden alınması gereken bir yaşam tarzıdır, bir duruştur, bir bakış açısıdır…

‘`Başörtü sorunu var, yasa ve yönetmelikler var. Allah`ın bu emrini yerine getirmesem de olur`` gibi bir anlayışın, uyuşukluğun oluşmaması için, İslami bütünlüğün korunması lazım. Yasak ve dayatmalar var diye, biz Müslümanlar İslami yaşantımızdan taviz veremeyiz…


Kaybolan değerleri hayata geçirerek, sarsılan umutları onararak, Rabbimizin görmek istediği istikamette, Hür bir davanın izzetli fertleri olarak, gevşemeden, üzülmeden, inanç ve sabırla, basiret ve cesaretle donanmış erleri olarak yolumuza devam edeceğiz inşallah! Korku panik, şantaj, komplo ve propaganda ağında… Karamsarlık giydirilmiş korku çemberinde gevşeyip, üzülmeyeceğiz, çünkü Allah Mustazaf yüreklerin yardımcısıdır…

Ve ‘`…Şahit olunuz ki, biz Müslüman`ız!``(Ali İmran;64) İns-u cin, arz-u sema şahid olsun ki, bize baş olmak isteyen; Laik, demokrat, komünist herkesçe bilinsin ki, Allah`ın bizim için seçtiği isme razıyız; biz Hür davanın erleriyiz!
Hukuk, yargı ve anayasalarıyla şahid olsunlar ki, biz bu davaya gönül vermişiz! Mazlumun ahı…

Mustazaf gönüllerin kahrı… Şehidlerimizin kanı şahid olsun ki; biz, bize bırakılan emanete ihanet etmeyeceğiz! Başörtülünün gözlerinden akan katre, iffet ve izzetin sembolü, yağmurun altında sırılsıklam, ıslak gözlerle boynu bükük, başörtüsünü gözyaşlarına mendil yapan bacım da şahid olsun ve Diyarbakır`da çocuğuna bir parça ekmek kapmak için izdiham içinde ayakaltında çamura bulanmış anne şahid olsun ki, biz dimdik tevhidi bir duruşla onların yanında olacağız! Mazlumların yüz akı, zalimlerin baş ağrısı olup,‘`Allah`ım! Katından bize bir yardımcı gönder`` diyen mustazaf`ın boşlukta kalan elinden tutacağız! Eğik başımızı dik tutup, zalimlerin suratına tükürmenin şartları oluştu artık. ‘`Eti senin, kemiği benim`` mantığıyla terk ettiğimiz nesillere tekrar kavuşmanın zamanı geldi…

Çünkü bizler, ağır darbelere, açık haksızlıklara, hak hukuk kayıplarına, uzun yıllardır maruz kalan bir camiayız. Hepimizin yüreği yanık, lime lime kesik olarak, önemli bir işin arifesine giriyoruz... Kanla, zulümle, silahlı baskıyla yazılmış ve uzun yıllar içimizde uyuttuğumuz, sakladığımız, kimselere bahsetmediğimiz, dudaklarımızı ısırarak ancak Allah`a havale ettiğimiz nice hüzünleri açığa çıkarmanın zamanı geldi… Geç kalınmış da olsa, azar azar da gelse, biz ‘`davamıza canı gönülden sahip çıktık`` ve çıkacağız inşallah…

Hayırlı olsun ‘`Hür Davamız!``

Meryem KOCA

Bu haberler de ilginizi çekebilir