• DOLAR 32.503
  • EURO 34.982
  • ALTIN 2435.512
  • ...
Ağrısız ve tasasız dava olur mu?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Yaşadığımız çağ tam bir atalet çağı olmuş adeta. Az bir gayretle elde edilen kazanımları bile neredeyse hiçbir şey yapmadan kazanmak istiyoruz. Aslında maddi anlamda çaba ve gayret gösterdiğimiz yadsınmaz bir gerçek, benim kastım manevi kazanımlarla yani aziz İslam davası ile ilgili biraz. Davamızın kadru kıymetini yeterince biliyor muyuz acaba.

Bu elmas ve mücevheri miras aldığımızdan dolayı açıkçası bedelsiz, zahmetsiz ve külfetsiz bu sermayeye konduğumuzdan dolayı yeterli ilgiyi göstermiyor ve bedel ödemeye de yanaşmıyoruz. Bütün bunları düşünürken Mevlana’nın Mesnevisi’nden enfes bir hikaye ile karşılaştım sizinle paylaşmak istedim.

“Rivayetçiden şu hikâyeyi de dinle: Kazvinlilerin adetleridir; Vücutlarına, kol ve omuzlarına, kendilerine zarar vermeksizin iğne ile mavi dövmeler dövdürürler. Bir Kavzinli, tellağın yanına gidip “Bana bir dövme yap; fakat canımı acıtma” dedi.

Tellak “ Söyle yiğidim; ne resmi döveyim?” diye sorunca “ bir kükremiş aslan resmi döv” dedi; Talihim aslandır, onun için aslan resmi olsun. Gayret et, dövmeyi adamakıllı yap!” Tellak “Vücudunun neresine döveyim?” dedi. Kavzinli “ İki omzumun arasına”” dedi.

Tellak, iğneyi saplamaya başlayınca yiğidin sırtı acımaya başlayıp, “ Aman usta, beni öldürdün gitti. Ne yapıyorsun?”diye bağırdı. Usta “ Aslan yap dedin ya” dedi. Kazvinli sordu:” Neresinden başladın? Usta “ Kuyruğundan” dedi. Kazvinli dedi ki:” Aman iki gözüm, bırak kuyruğunu. Aslanın kuyruğu ile kuyruk sokumum sızladı, nefesim kesildi, boğazım tıkandı.

Aslan varsın kuyruksuz olsun. İğne yarasından yüreğime fenalık geldi, bayılacağım.”

Usta, “Kavzinli’yi kayırmadan, merhametsizce aslanın bir başka tarafını dövmeye başladı. Yiğit yine bağırdı “Burası neresi?” Usta: “Kulağı” dedi. Kazvinli “ Bırak, kulaksız olsun. Orasını da yapma” dedi. Usta bu sefer başka bir yerine başlayınca Kazvinli yine feryat etti: “Bu üçüncü iğne de neresini dövüyor?” Usta:”Azizim, karnı” dedi.

Kazvinli “Fena acıyor, iğneyi bu kadar çok batırma, bırak, karınsız olsun” deyince Tellak şaşırdı, hayli müddet parmağı ağzında kaldı. İğneyi yere atıp “ Âlemde kimse böyle bir hale düştüm mü ki? Kuyruksuz, başsız, karınsız aslanı kim gördü? Allah bile böyle bir aslan yaratmamıştır” dedi.

Bizim durumumuza ne kadar da benziyor değilmi kardeşler. Bizler de yarasız ve beresiz bir cennet talep etmiyor muyuz? Bizde yiğit kardeşlerimizi Şehid kardeş ve ağabeylerimizi yâd eder dururuz. Fotolarını evimizin en güzel köşelerine asarız. Şehidlerimizin marş ve kliplerini defalarca izler gıpta ederiz. Peki, onlar gibi Kur-ani ve İmani bir yaşam sürdürebiliyor muyuz? 

Başımıza bu tür bela ve musibetler gelse bizler bu acılara dayanabilecek dağ gibi bir imana sahip miyiz? Hatta bırakalım böyle acılara göğüs germeyi, birbirimizi affedebiliyor muyuz.? Bir kardeşimizden kalp kıran bir söz işittiğimizde bunu bir gurur-onur meselesi yaparak günlerce hatta aylarca küs’mü duruyoruz?

Yoksa onurumuz ve gururumuz olan davamızın selameti için bu iğnelemeleri halis bir niyetle af’ mı ediyoruz? Eğer ikincisi ise inşallah davamızda samimi olanlardanız. Allaha emanet olun. Mea sellameh.

Ammar YASİROĞLU

Bu haberler de ilginizi çekebilir