• DOLAR 32.602
  • EURO 34.777
  • ALTIN 2496.495
  • ...
Resulullah`ın Cennetteki Komşusu - IV
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Cennet Gülü Sahabeler Şahadete Koşuyor

Azatlı cariye anlatmaya devam ediyor; "Hubeyb bin Adiy, bana büyük bir ders veren unutulmaz sözü söyledikten sonra, çocuğu dizlerinin üzerinden bıraktı. Çocuğun gözlerinden öptü ve çocuğa Müslüman olması için dua etti. Çocuğum yanında kalmak istiyor, gelmek istemiyordu. Sonunda çocuk yanıma geldiğinde, ben davranışlarımdan dolayı büyük bir pişmanlık duydum. Onun bu davranışları karşısında, bir kez daha ona gıpta ettim."

Artık, Hz. Hubeyb ve Hz. Zeyd`in öldürüleceği gün gelmişti. Kana susamış kin ve intikam hırsı güden müşrikler daha önceden bu günü kararlaştırmışlardı. O gün sabah erkenden tutuldukları hücreden çıkardılar cennet gülü sahabeleri... Günlerdir zincirlerle bağlı el ve ayaklarını çözdüler. Mekke dışında Temim denilen yerde kurdukları darağaçlarının olduğu yere götürdüler. Mekke halkı ve müşriklerin ileri gelenlerinden bazıları sahabelerin idam edilişlerini izlemek için toplanmışlar, büyük bir kalabalık oluşturmuşlardı.

Kalabalığı gören Hubeyb bin Adiy, içlerinden tanıdık bir sima aradı. Belki birini bulabilirim düşüncesiyle orada bulunanların yüzlerine tek tek baktı. Baktıkça umutları tükendi. Çünkü içlerinde tanıdık bir sima yoktu. Ama Hübeyb bin Adiy kendini yalnız hissetmedi. Âlemlerin yaratıcısı olan Allah-u Teala`nın kendisiyle beraber olduğunu biliyordu. Elbette Allah (c.c) müşriklerin yaptığı bu zulmü görüyor ve yaptıkları karşısında da onları hesaba çekecekti.

Allah`ın kendisiyle beraber olması içini ferahlatmıştı. Şükrediyordu Allah`a, şanı yüce İlah`a... Ellerini açıyor ve şu duayı ediyordu, elleri boş çevirmeyen şanlı dergâha; "Zalimin zulmü varsa bizlere yapılan... Eziliyor ve öldürülüyorsak darağaçlarında... Ölümümüz bir misal olacaksa mustazaf İslam ümmetine... Uyandıracaksa uyuyan mahrum edilmişleri... Güç verecekse mağdur edilenlere... Haykırabilecekseler zalimin kirli ve çirkin yüzüne... Ve yapılanlardan sen hoşnut oluyorsan... Sen razıysan bizden, yaptıklarımızdan... Bize Allah (c.c) yeter, ne güzel vekildir O..."

Kurulan darağaçlarının yanında Hz. Hubeyb ve Hz. Zeyd karşılaştılar. Günlerdir birbirlerini görmeyen iki dost, hüzünlü gözlerle bakıştılar. Öldürülecekleri için üzülmüyorlardı. Onların üzüntüleri birbirleri içindi. Büyük bir hasret ve özlemle kucaklaştılar. Dakikalarca öyle kaldılar. Birbirlerini bırakmak istemiyor, ayrılmak istemiyorlardı. Çünkü o kadar insanın içinde nurlu bir yüz ile karşılaşmak; günlerce sıcak çölde yapılan yolculuk sonrasında bulunan bir su gibiydi. Durumlarını öğrendikten sonra, birbirlerine uğradıkları musibete karşı sabretmelerini tavsiye ettiler.

Müşriklerin ileri gelenleri, sahabeleri darağaçlarına bağlamanın zamanının geldiğini söylediler. İlk olarak Hubeyb bin Adiy`i bağlamak istediler. Darağacına bağlamadan önce `bir isteğin var mı, yok mu?` diye sordular. Hz. Hubeyb gayet sakin ve vakarlı bir şekilde; "Yaşatan ve öldüren ve öldükten sonra diriltecek olan Allah`a binlerce hamd olsun" dedikten sonra "Beni bırakınız iki rekât namaz kılayım" dedi. Hz. Hubeyb`i namaz kılması için bıraktılar. Hz. Hubeyb, namaza durup büyük bir sükûnet içinde huşu ile iki rekât namaz kıldı. Namazdan sonra dua etti. Namaz ve dua`dan sonra müşriklere ve orada toplananlara dönüp; "Vallahi eğer ölümden korkarak namazı uzattığımı zannetmeyecek olsaydınız, namazı uzatırdım ve daha çok kılardım" dedi. Böylece idam edilirken iki rekât namazı ilk kılan ve sünnet olmasına sebep olan Hubeyb bin Adiy`dir. Daha sonra Peygamber Efendimiz onun idam edilirken iki rekât namaz kıldığını işitince, bu hareketini uygun bulmuştur.

Hz. Hubeyb namazı bitirdikten sonra onu darağacına bağladılar. Ona hakaretler ediyorlar, birazdan öleceğini söyleyip psikolojik taktikler uyguluyorlardı. Sonra ona `İslam`dan dönersen eğer serbest kalırsın` teklifine bulundular. Bu teklif karşısında Hz. Hubeyb tarihe geçen muhteşem bir cevap vererek şunu dedi. "Vallahi dönmem! Bana bütün dünyayı ve içindekileri de verseniz İslam`dan vazgeçmem." Bu cevabı alan müşrikler yine durmadılar. Bu sefer `Senin yerine Muhammed`in öldürülmesini ister misin` dediler. İslam ümmetinin rehberi Resulullah`a âşık Hz. Hubeyb müşriklere, "O`nun (s.a.v) ayağına bir diken bile batmasına razı olmam" cevabını verdi. Müşrikler bu cevaplar karşısında alay etmeyi sürdürdüler.

Müşriklerin alayları gülüşmeleri karşısında, Hz. Hubeyb; "Allah`ım düşman yüzünden başka bir yüz yok karşımda... Allah`ım benden Resulullah`a selam ulaştır ve bize yapılanları O`na bildir" duasını edip "Esselamu aleyke ya Resulullah" diyerek, Resulullah`a selam göndermiştir. (O anda Hz. Hubeyb`in selamını, Allah`ın izniyle Cebrail (a.s) Resululullah`a ulaştırmıştır.)

Hz. Hubeyb`in etrafında toplanan müşriklerin ileri gelenleri, `İşte babalarınızı öldüren bu adamdır diyerek` gözü dönmüş gençleri mızraklarıyla saldırttılar, savunmasız sahabenin üzerine... Mızraklarıyla vücudunu yaralamaya başladılar. Her biri bir taraftan saldırıyordu, aç kurtlar gibi... Müşrikler ellerindeki mızraklarla Hz. Hubeyb`in nazenin vücuduna işkence yapmaya başlayınca şunu demeye başladı. "Vallahi ben Müslüman olarak öldürülecek olduktan sonra vurulup hangi yanıma düşsem gam yemem. Çünkü yaşadıklarımın ve çektiklerimin hepsi Allah (c.c) yolundadır." Bu sözü duyan kan sevdalı müşrikler daha da hiddetlendiler. Mızrakları peş peşe saplamaya başladılar, içlerinden bir tanesi göğsüne mızrağı sapladı, mızrak Hz. Hubeyb`in sırtından çıktı. Vücudundan kanlar fışkırırken ve darağacında sallanırken son nefesini vererek şehit oldu.
Diğer tarafta da, Zeyd bin Denisse`de aynı tekliflere ve kötü muamelelere maruz kaldı. O da düşüncesinden hiç bir şekilde taviz vermeden, ruhunu Allah`a teslim etti.

Mazlumane bir biçimde şehit edilen Hubeyb bin Adiy`in cenazesi kırk gün darağacında asılı kaldı. Bedeni çürüyüp kokmadı ve devamlı taze kan aktı.
 

Peygamber efendimiz, Hz. Hubeyb`in cenazesini getirmek üzere Zübeyr bin Avvam ve Mikdad bin Esved`i gönderdi. Geceleyin gizlice Mekke`ye girip cenazeyi deveye yüklediler. Durumu öğrenen müşrikler üzerlerine hücum ettiler. Kendilerini savunmak için cenazeyi yere koydular. Cenazeyi yere koydukları gibi, yer yarılıp ceset toprağın altına girdi. Sonra yarılan yer tekrar kapandı.
 

Âlemlerin Efendisi Resulullah`ın "O benim Cennetteki komşumdur" sözüne mazhar olan Hubeyb bin Adiy, hayatının her döneminde gösterdiği kahramanlık, fedakârlık ve cesaretle İslam davasının yükünü yüklenen davetçilere bir örnek olmuştur. Rabbim bizleri de Resulullah`ın (s.a.v) Cennetteki komşularından biri eylesin. Tıpkı esaret altındayken bile tavizsiz olan Hubeyb bin Adiy gibi...


Muhammet Şerif / Doğruhaber


 

Bu haberler de ilginizi çekebilir