• DOLAR 32.586
  • EURO 34.813
  • ALTIN 2412.453
  • ...
Dünya Basınında Bugün
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HABER MERKEZİ - 07 Haziran Salı Dünya basınında yer alan bazı haber özetleri:
İRAN BASINI
Keyhan gazetesi İslam inkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei`nin İslam Cumhuriyeti kurucusu Rahmetli İmam Humeyni`nin vafatının yıldönümünde milyonluk kitleye hitaben yaptığı konuşmasını manşetten veriyor. Gazetede İran`a bütün ambargolara rağmen Avrupa`nın İran`dan ithalatının 2 kata yükselmesi, Golan tepelerinde Siyonist rejim askerlerinin Filistinlilere karşı açtığı ateşler sonucu 22 Filistinlinin şehit düşmesi,….. Yunanistan`da ekonomideki sorunlar ve ağırlaşan geçim şartlarına karşı halkın protesto gösterisi düzenlemesi, Bangladeş`te yönetim karşıtı grevler ve protesto gösterilerinin geniş boyut kazanması,…. Pakistan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari`ye düzenlenen suikast saldırısının sonuçsuz kalması, Afganistan`ın doğusunda yaşanan çatışmalarda işgalci NATO güçlerinin ağır zayiat vermesi gibi haberler geniş şekilde yer alıyor. Gazete ayrıca Hüsnü Mübarek`in devrilmesiyle mevcut durumu konu edinen bir değerlendirme yazısıyla dikkatimizi çekiyor. yazıda kısaca şu ifadeleri okuyoruz:

Mübarek`in devrilmesinden sonra yönetimi ele alan askeri konseyin yaptığı ilk işlerden biri, Kahire`nin Hamas`a karşı tavrını değiştirmek ve onu Mahmut Abbas liderliğindeki El Fetih ile uzlaştırmaya çalışmak oldu. Mısır diplomasisi bu inisiyatifinde başarılı oldu. Böylece bölgede artık daha bağımsız ve etkin bir rol üstlenecek duruma geldiği mesajını verdi. Mısır`ın Gazze kapısını açmasının taşıdığı sembolik önemi, şimdiki yönetimin Mübarek dönemi politikalarından ayrılması ve içte olduğu gibi dışta da yeni bir yöneliş arayışı ve çabaları çerçevesinde değerlendirmek gerek. Devrim sürecini, hızla ve kansız olarak geçirmeyi başaran Mısır`ın esas önceliği, yine de iç sorunlardır kuşkusuz.

 

Risalet gazetesinde İslami Şura meclisi başkanı Ali Laricani`nin, düşmanların İran`a karşı komplolarının İslam inkılabı rehberi tedbirleriyle suyu düştüğünü dile getirmesi…., Rusya`nın batının Suriye`nin içişlerine müdahalesine sert tepki göstermesi, BM genel sekreteri Ban Kii Moon`un 4 ay sessizlikten sonra nihayet Al- Halife hanedanı`nın Bahreyn`de halka karşı cinayet işlediğini itiraf etmesi gibi haberler ön plana çıkarılmakta. Gazete de ayrıca İspanya`da yönetim karşıtı protesto gösterilerini konu eden bir yazı dikkatimizi çekiyor. Yazıda kısaca şu ifadeleri okuyoruz:
İspanya devrime gebe. Yunanistan, Portekiz, İtalya, İzlanda ve İrlanda gibi ülkeler de sırada. İrlanda, İzlanda, Portekiz, Yunanistan, İtalya ve İspanya`da bildik bir soygun vardı. Küresel kapitalizm bu ülkeleri sömürdü.İspanya`da işsizlik %21`lerde dolaşıyor. Sadece İspanya`nın 3.9 trilyon Euro borcu var.Bu Gayri Safi Milli Hasıla`nın üç katı. İrlanda`nın borcu 2,13 trilyon dolar, Yunanistan`ın 532 milyar ,Portekiz`in borcu ise 497 milyar dolar seviyesinde seyrediyor. İspanya`da yaşanan ekonomik sorunlardan dolayı halk yönetim karşıtı protesto gösterilerini aralıksız olarak sürdürüyor. böyle giderse İspanya`da devrim hareketi uzak bir ihtimal olmayacak.

Hemşeri gazetesinde Ortadoğu`da despot rejimlere karşı başlayan halk ayaklanmasının domino etkisinin giderek Fas`ta geniş boyut kazandığını konu eden bir yazı dikkatimizi çekiyor. Yazıda kısaca şu ifadeleri okuyoruz:
Değişim için 20 Şubat Hareketi Fas siyasi hayatına büyük ölçüde dinamizm getirmiş ve monarşiyi değişim yanlısı politikalar üretmeye zorlamıştır. Ancak Kral VI. Muhammed`in 9 Mart açıklaması ve anayasal reform sürecini kendi kontrolünde başlatmasının kabul edilmemesi, eylemleri durduramaması ve hatta 20 Nisan`da düzenlenen eylemin ülkenin pek çok kentine ve varoşlarına sıçramasının ardından Fas yönetimi, sivil göstericilere karşı daha sert politikalar izlemeye başlamıştır. Son üç haftada gerçekleştirilen protesto gösterilerinde polisin şiddet kullanımını yaygınlaştırdığı gözlemlenmekte. Öte yandan kullanılan şiddetin artması ile protesto gösterilerinin daha sık aralıklarla organize edilmesi arasında doğrudan bir bağ bulunmakta. Monarşinin eylemciler üzerinde daha fazla şiddet kullanması, eylemcilerin daha çok eylem yapmasını sağlamakta. Bu durum beraberinde eylemcilerin ve eyleme katılmayanların radikalleşme ihtimalini de beraberinde getirmekte. Siyasi partilerden ve monarşiden umudunu yitiren gençler, işsizler ve reform yanlıları sokak eylemlerine kanalize olmakta. Öfkenin ve hayal kırıklığının giderek arttığı, atılan ekonomik ve sosyal eşitsizlik vurgulu sloganlarda da kendini göstermiştir. Libya ve Yemen`de şiddet kullanımı kitleleri radikalleştirdi. Bu durum Fas için de olası görünmekte
İngiliz Basını
Bugünkü İngiliz gazetelerinin çoğunun ilk sayfalarından duyurdukları gelişme, Uluslararası Para Fonu (IMF)`nin İngiltere hükümetinin ekonomi politikalarına büyük oranda destek vermesi.
Gelişmeyi manşetine çeken tek gazete ise Daily Telegraph. Gazetenin manşeti, "IMF Osbourne`a ekonomiyi canlandırmak için vergileri azaltmasını söylüyor".

Uluslararası Para Fonu, İngiltere Maliye Bakanı George Osbourne`nun, ülke ekonomisinin zorlanmayı sürdürmesi halinde, kamu harcamalarını azaltmaya yönelik kemer sıkma programını gevşetmekten çok vergileri azaltması gerektiğini bildirmişti. Daily Telegraph`a göre, IMF`nin İngiltere ekonomisine yönelik hükmü, George Osbourne için siyasi bir destek aynı zamanda.
İngiltere`de ana muhalefetteki İşçi Partisi, Muhafazakar-Liberal koalisyona, bütçe açığını azaltmaya yönelik planlarında değişiklik yapma çağrısında bulunuyor. İşçi Partisi kamu harcamalarının daha yavaş azaltılmasını istiyor.
Uluslararası Para Fonu ise İngiltere`de bu dönemde makroekonomik politikalarda değişikliğe gidilmesine karşı.

FT: AKP`nin zaferinin boyutu çok önemli olacak
Financial Times gazetesinde ise bugün Türkiye`de Pazar günü yapılacak genel seçimlerle ilgili bir değerlendirme yer alıyor. Gazetenin Türkiye muhabiri Delphine Strauss`a göre, partilerin seçim kampanyasında izledikleri sert taktikler, rahatsız edici.
Yazısına "Bölge için model olarak sunulan bir demokrasinin geleceğini şekillendirecek oylama öncesi, Türkiye`nin seçim kampanyası çamur atmaya ve şiddetli çatışmalara indirgendi, gerginlik de artıyor" diyerek başlamış Delphine Strauss...

Financial Times muhabirine göre gerginliği artıran gelişmeler de Milliyetçi Hareket Partisi`nden bazı üst düzey yetkililerin istifasına yol açan seks skandalı, Kürt militanların işi olduğuna inanılan saldırılar ve parti liderlerinin birbirlerine ağır hakaretler etmeleri oldu.
Yazıda bazı kamuoyu araştırma şirketlerine göre iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi`nin yüzde 50 oy alacağı, Cumhuriyet Halk Partisi`ne desteğin de yüzde 28 civarında görüldüğü belirtiliyor.
Financial Times`ın deyimiyle, "Seçimin nasıl sonuçlanacağına dair fazla şüphe yok ancak zaferin boyutu çok önemli olacak". Bu duruma gerekçe olarak ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın anayasayı revize etmek istemesi gösteriliyor, yanıtı aranan sorunun Erdoğan`ın ne kadar ve kime taviz vermek zorunda kalacağı olduğu vurgulanıyor.
Yazıdan bazı satırlar şöyle:
"Yeni bir anayasa; dini ve etnik azınlıkların yeri, Kürtlerin daha fazla bölgesel özerklik talebi ve laikliğin anlamı gibi Türkiye toplumunu bölen en hassas sorunlardan bazılarını çözmek zorunda. Ancak Erdoğan Türkiye`nin yönetim şeklini de Amerika`daki başkanlık sistemine paralel şekilde değiştirecek yeni bir anayasa istiyor. Başbakan üçüncü döneminin aynı zamanda son dönemi olacağı sözü verdi. Ancak belki beşer yıllık iki dönem görev yapacak güçlendirilmiş yeni bir cumhurbaşkanı olmak istediğini de pek saklamıyor. Bu ise onun giderek otoriterleşen davranışlarından ve kontrolsüz gücünden endişe duyan liberaller için panik yaratan bir olasılık. Liberaller telefon dinlemelere, gazeteciler üzerindeki baskının artmasına, internetin sansürlenmesine ve göstericilere müsamaha gösterilmemesine dikkat çekiyor. Kürtler artık özerklik taleplerinin yerine getirileceği konusunda AKP`ye güvenmiyor. Erdoğan`ın muhafazakar sosyal politikalarını yaşam tarzları için bir tehdit olarak gören laikler de seçimlerin, yeni anayasanın hazırlanması sürecinde AKP`nin desteklerine bağımlı olmasını sağlayacak bir sonuçla noktalanmasını umuyor."

 

`Davutoğlu da Hamas-El Fetih anlaşmasında rol oynadı`
Independent gazetesinin tecrübeli Orta Doğu muhabiri Robert Fisk ise kendi ifadesi ile "Orta Doğu`yu şok eden anlaşmanın bugüne dek anlatılmamış öyküsünü" aktarmış okurlarına. Atıf yapılan anlaşma geçen ay rakip Filistinli gruplar Hamas ve El Fetih arasında imzalanmıştı.
Robert Fisk, görme şansı bulduğu ve varlığını iki tarafın da doğruladığı ayrıntılı mektupların, anlaşma öncesi görüşmelerin ne kadar karışık ve kapsamlı olduğunu gösterdiğini belirtiyor. Fisk`e göre anlaşmaya varılmasını sağlayan; Filistinli arabulucular, Mısır İstihbarat Servisi yetkilileri, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Filistin Özerk Yönetimi lideri Mahmud Abbas ve Hamas lideri Halid Meşal arasındaki gizli görüşmeler oldu. Hatta Meşal gizli bir görüşme için Suriye`nin başkenti Şam`a, isyanın sürdüğü Dera kentinin çevresinden dolambaçlı yollardan gitti. Robert Fisk Hamas`ın görüşmeler sırasında Suriye`den destek istediğini ve bu desteği de aldığını belirtiyor.
Hamas ve El Fetih arasında arabuluculuk yapan Filistinlilerin önde gelenlerinden iş adamı Münib El Masri, Mısır`daki temasları sırasında, Dışişleri Bakanı Nebil El Arabi`nin, o sırada ülkesini ziyaret eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu`nun da görüşmelere katılmasını istediğini anlatmış Fisk`e...

Independent`ın Orta Doğu muhabiri ise Filistinliler arasında varılan anlaşmadaki iki noktaya dikkat çekiyor. Bunların ilki Hamas`ın Gazze`den İsrail`e roket saldırılarına son vermeyi kabul etmesi. Diğeri de gelecekte kurulacak bir Filistin devletinin İsrail`in 1967 sınırlarına dayanması. Robert Fisk yazısının sonunda bunun Hamas`ın İsrail`i kabul ettiği anlamına geldiğini belirtiyor.


AMERİKAN BASINI
Washington Post gazetesi, Yemen devlet başkanı Ali Abdullah Salih`in görevini bırakmasının ardından ülkenin geleceğinin ABD`yi endişelendirdiğini yazıyor.
`Yemen lideri Ali Abdullah Salih`in Suudi Arabistan`a gitmesi, Amerika`nın Ortadoğu`da El Kaide ile mücadelede önemli bir ortağını kaybetmesi anlamına geliyor. Yemenli güvenlik uzmanlarına göre bu durum ülkedeki terör karşıtı mücadelenin daha da belirsizliğe sürüklenmesine yol açıyor. Suudi Arabistan Salih`in yeniden Yemen`e dönmesine engel olacak ancak ülkede yeni devlet başkanının kim olacağı belli değil`


Washington Times gazetesi Almanya`daki kolibasili salgınının fasulye filizinden yayıldığını yazıyor.
`Almanya`nın tamamında sebzeler marketlerde ellenmeden bekliyor. Hastaneler kolibasili hastalarıyla dolup taşıyor ve uzmanlar salgının kaynağını araştırıyor. Hanover`daki bir tarım uzmanı, ilk yapılan testlere göre fasulye filizinin bakterinin kaynağı olduğunun saptandığını belirtti. Salgın bugüne kadar 22 kişinin ölümüne, 2 bin kişinin hastalanmasına yol açtı`

New York Times Amerikan askerlerinin Afganistan`dan planlanandan daha büyük sayılarda çekilebileceği ihtimaline yer veriyor.
`Başkan Obama`nın ulusal güvenlik ekibi Afganistan`daki birliklerin azaltılmasının daha önce tartışılandan daha hızlı yapılması konusunu ele alıyor. Bazı yetkililer savaşın maliyetinin ve Usame Bin Ladin`in öldürülmesinin bu plan değişikliğini haklı çıkaracağını savunuyor. Savunma Bakanı Robert Gates ve Afganistan`daki komutanlar ise birliklerin kademeli olarak çekilmesini ve Amerikan askerlerinin gelecek yılın ortasına kadar savaşma kabiliyetlerini koruyabilmelerini savunuyor`

Los Angeles Times gazetesi ilk kez 30 yıl önce ortaya çıkarılan AIDS hastalığı ile mücadelenin hala devam ettiğine dikkat çekiyor. Hastalığın 30 yılda yaklaşık 30 milyon kişiyi öldürdüğü belirtiliyor.
`AIDS, öldürücü, gizemli bir hastalık olarak aniden ortaya çıktı. uyuşturucu kullananları etkiledi ve milyonlarca çocuk yetim kaldı. 30 yıl önce ilk kez ortaya çıkarılmasından beri yaklaşık 30 milyon kişi öldü. Bunların 615 bini Amerika`da gerçekleşti. Bugün 34 milyon kişi AIDS virüsü ile yaşıyor. Amerika`daki AIDS hastalarının sayısı yaklaşık 1,2 milyon. Bu yıl dünyada 1.8 milyon kişinin AIDS`ten öleceği tahmin ediliyor`

 

AVRUPA BASINI
Avrupa basının ağırlıklı konuları, Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih`in tedavi için Suudi Arabistan`a nakledilmesi ile Uluslararası Para Fonu eski Başkanı Dominique Strauss-Kahn hakkındaki hukuki sürecin başlaması.

Sol liberal İtalyan gazetesi La Repubblica Yemen`deki gelişmeleri masaya yatırıyor. Gazete Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih`in Başkanlık Sarayı`na düzenlenen saldırıda yaralanarak Suudi Arabistan`a nakledilmesini şöyle yorumluyor:
"Salih on yıllarca `yılanların başının üstünde dans eden adam` olarak övündü, çünkü yoksulluk, birbirine düşman aşiretlerin rekabeti ve yetersiz doğal kaynaklar yüzünden parçalanmış bir ülkenin başında kalmayı başarabiliyordu. Şimdi ise aynı Salih doktorlara itaat etmek, onların sözünü dinlemek zorunda. Eğer gelişmeler planlandığı gibi ilerlerse, o zaman yeni anayasayı hazırlayacak ve ülkeyi büyük olasılıkla en erken bir yıl içinde seçimlere götürecek bir ulusal birlik hükümeti kurulacak. Ancak bu, Arap yarımadasında istikrarsızlık ortamında giderek güçlenen El Kaide savaşçıları yüzünden baskının eksik olmayacağı zor bir süreç olacak."
İsviçre`nin Neue Zürcher Zeitung gazetesi aynı konuyla ilgili yorumunda şu görüşleri dile getiriyor:
"Yemen`de demokrasi için mücadele eden aktivistlerin 33 yıldır iktidarda olan devlet başkanının gidişini kutlamaları, anlaşılır bir durum. Heterojen bir yapıya sahip olan hareket, son dört ayda temelde şu talep üzerinde uzlaşma sağlamıştı: Salih gitmeli, hem de kayıtsız şartsız. Yemen hükümdarı çok sık istifa etme sözü verdi, ama bu sözünü tutmadı. Şimdi devlet başkanı kendi izlediği taktiğin kurbanı oldu. En yakın siyasi rakibi ülkenin en güçlü aşireti olan Haşidilerin lideri Sadık El Ahmar. Geçen cuma Salih`in Başkanlık Sarayı`na asi askerlerin düzenlediği saldırı, bir dönüm noktasının işaretiydi. Barışcıl protestolar nihai olarak bozularak, acımasız bir iktidar mücadelesine dönüştü."


Rzecpospolita adlı muhafazakâr Polonya gazetesi ise Yemen`i, Tunus ve Mısır`la kıyaslıyor:
"Salih, Zeynel Abidin Bin Ali`nin Tunus`ta, Hüsnü Mübarek`in ise Mısır`da iktidarda kaldığından daha uzun süre iktidarda kalarak Yemen`i yönetti. Siyasi rakiplerine karşı mücadelede ve isyancıların bastırılmasında büyük tecrübeye sahip. Salih ülkeyi yönetmeyi, `yılanların başları üstünde dans etmekle` kıyaslıyordu. Ve Salih tam 33 yıl dans etti. Şimdi iktidarı bırakmak zorunda. Suudi Arabistan`da tedavi görecek ve büyük olasılıkla da bu devrilmenin ardından bir daha toparlanamayacak. Bu iddianın doğru olup olmadığı bugüne kadar denenmedi. Yemen El Kaide`si Salih`in uydurması değildi. Yemen`de El Kaide var, hem de güçlü. Ancak bütün bunlar Batı`nın Yemenlilerin iradesine karşı Salih`i desteklemesini gerektirmez."

 

Fransız L`Alsace gazetesi, Uluslararası Para Fonu (IMF) eski Başkanı Dominique Strauss-Kahn`ın yargılanmaya başlayacak olmasını ele alıyor. Gazeteye göre Strauss-Kahn davaya çok iyi hazırlandı:
"Dosyanın çok basit olduğunu ve Dominique Strauss-Kahn`ın beraat edeceğini iddia eden savunmanın yürüttüğü psikolojik savaşa rağmen bütün işaretler davanın haftalarca, hatta aylarca sürebileceğini gösteriyor. Yoksa Strauss-Kahn 600 metrekarelik, aylık kirası 35 bin euro olan eve Washington`daki mobilyalarını getirtir miydi? ABD`de bir zanlının ceza alabilmesi için, jüri üyelerinin oybirliğiyle karar vermesi gerekiyor. New York`un en iyi avukatlarını tutan ve bir dedektif ordusunu görevlendiren Strauss-Kahn bütün bunlarla en azından 12 jüri üyesinden birini bocalatabilmeyi umuyor

İLKHA 

Bu haberler de ilginizi çekebilir