• DOLAR 32.437
  • EURO 34.48
  • ALTIN 2487.508
  • ...
Üniversite öğrencisi Mısır zindanlarında yaşadıklarını anlattı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Mısır’da barışçıl gösterilere katılmak ve üniversitede gösterileri organize etmek suçuyla henüz üniversite birinci sınıf öğrencisiyken tutuklanan Ömer Cemal, 3 yıl boyunca farklı şehirlerdeki zindanlarda akla gelebilecek tüm fiziki ve psikolojik şiddete maruz kaldığını belirtti.

19 yaşında tutuklanıp işkenceye maruz kalan ve yapılan işkencelerin izlerini hâlâ bedeninde taşıyan Ömer Cemal, yaşadıklarını İLKHA muhabirine şöyle anlattı:

Ben Ömer Cemal. 1994 yılında Mısır’ın Suveyş şehrinde doğdum. El-Ezher Üniversitesi öğrencisiyim. Eğitim alanına girdiğim günden beri El-Ezher okullarında eğitim gördüm. El-Ezher Üniversitesi de bu eğitimimin son halkasıydı. Artık başka bir hikâye başlıyordu. İşkence ve imtihan dönemi başlamıştı. 14 aydır Türkiye’deyim. Şu anda Medipol Üniversitesinde İdari Bilimler Fakültesinde İngilizce eğitim görüyorum.

Darbe sürecinin başından sonuna kadar Rabia el Adeviyye Meydanı'nda olduğunu belirten Cemal, "Darbe günü 3-4 kişi ellerimin arasında vefat etti. 25'ten fazla insanın gözlerimin önünde tavuk gibi basitçe öldürüldüğünü gördüm. Ellerinde bir silah olmadan ve kendilerini savunmalarına fırsat verilmeden öldürüldüler. Rabia'da çok şey yaşandı. Hain Sisi'nin darbe açıklamasını duydum. Biz zaten önceden sokaklarda bulunan taraflara 48 saat mühlet verilmesine yönelik açıklamadan darbe olacağını anlamıştık. Dr. Muhammed Mursi'ye karşı bir hazırlık içerisinde olduklarını biliyorduk. Askeri darbe için bazı hazırlıkların yapıldığını görüyorduk. Biz, meydanları terketmeyeceğimizi söyledik ve 14 Ağustos’ta meydana baskın yapıldı." dedi.

Cemal, "2013 yılında protestoların dağıtıldığı günden sonra Süveyş’e geri döndüm. Burada yapılan protestolara katıldım. Gençlerle, kız kardeşlerimle beraber bu protestoları yönettim. Sonra üniversite başladı. Üniversiteye gitmeye başladığımda oralarda da protestolara devam ettik. Rabbim bana yüksek bir ses ve konuşabilme yeteneği vermişti. Bu yetenekle El-Ezher Üniversitesindeki gösterileri yönettim. Burada gerçekleştirdiğimiz gösteriler Süveyş kentinde yaptıklarımızdan daha çok ses getirdi." diye konuştu.

"Her türlü işkence ve eziyeti yaptılar"

Yaptıkları gösterilerin ses getirmesinin ardından emniyet güçleri tarafından merkez ilçelerden olan Medinet’un Nasr'da takip edilmeye başlandığını söyleyen Cemal, takip süreci ve tutuklanma hikayesini şu şekilde anlattı:

"Beni 2 kez tutuklamaya çalıştılar ama başaramadılar. Üçüncü seferde beni tutukladılar. 2014 yılının 24 Mart’ında tutuklandım. Her zaman olduğu gibi doğal bir şekilde evime doğru giriyordum. Bir baktım ki etrafımda çok sayıda polis aracı ve motosikletli polisler var. Başta teslim olmadım ve yürümeye devam ettim. Peşimden geldiler ve durmam için uyarıda bulundular. Aksi takdirde vurulacaktım. Ben kaçarken onlardan biri hırsızı yakalayın! hırsızı yakalayın! diye bağırıyordu. Durdum. Çünkü caddede saklanabileceğim bir yer yoktu ve yol çok uzundu. İkincisiyse tutuklanacaksam sağlam bir şekilde tutuklanmam yaralı bir şekilde tutuklanmamdan daha iyi olduğunu düşündüm. Sonra beni İşkence merkezine götürdüler. Bana, başta El-Ezher gösterileri olmak üzere diğer tüm olanlar sebebiyle her türlü işkence ve eziyeti yaptılar. Cinsel tacizde dahi bulundular. Bununla alakalı başımdan geçen meşhur bir hikâyeyi yazarak yayınladım. Annem bunu zamanında epey dillendirmişti.

"Zindanlarda işkenceden ölenler de oldu"

Bana elektrikle işkencede bulundular ve hâlâ işkence izleri duruyor. Görmek isterseniz bakın burası (göğsündeki izi gösteriyor) yaptıkları elektrikli işkencenin izidir. Bedenimin her yerinde işkence izleri var. Bazı hassas yerler daha var ama şu an size bunları gösteremiyorum. 46 gün boyunca gözaltında kaldım. Psikolojik ve fiili işkenceler yaptılar. İşkenceye dair tahayyül edilen ne varsa bende uyguladılar. Filistin askısı ve sonrasında elektrik veriyorlardı. Nefes kesme ve boğmakla alakalı uygulanan işkenceler yaptılar. Hukuk dosyalarında geçtiği üzere kafamı suya batırarak veya bir iple boğmak suretiyle bana işkence yaptılar. Elbiselerimi çıkarıp ellerimi arkadan kelepçelediler. Tabi gözlerimi bağlamışlardı. Hiçbir şey göremiyordum. Bunların hepsi hâlâ cezaevlerinde yaşanıyor. Hatta işkenceler daha da ağırlaşmaya başladı. Zindanlarda işkenceden ölenler de oldu."

"Mahkemeye çıkarılırken bile işkenceye maruz kalıyordum"

46 gün boyunca işkence gördükten sonra savcılığa götürüldüğünü ve çok komik suçlarla suçlandığını söyleyen Cemal, "Savcılığa götürülünce çok komik suçlarla suçlandığımı gördüm. Bunlardan bir tanesi de izin almadan protesto gösterisi düzenlemekti. Yani ben şimdi sana karşıt bir protesto gösterisi düzenliyorum ve kalkıp bana izin ver sana karşı protesto düzenleyeceğim mi diyeyim?! Bunlar aklın kabul edemeyeceği şeyler. Bana izinsiz protesto düzenleme, tabanca çalma suçu yüklediler. Yani benim işim gücüm yok gidip birisinin silahını çalacağım. O da eli kolu bağlı bekleyecek. Yine beni terörist bir grubun üyesi olmakla suçladılar. Bunlar alışıldık suçlamalar ve herkse aynı şeyi yapıyorladı. Ben bir üniversite öğrencisiydim ve bana sen üniversite duvarlarını kırmışsın dediler. Bilmiyorum, eğer şu an Herakles bu çağda olsaydı ve benim tek başıma üniversitenin surlarını yıktığımı duysaydı herhâlde inanamazdı. Evet, suçlamalar biraz ilginçti. Bundan da daha ilginç olanı ise savcılığa çıkartılırken bile işkence yapmalarıydı. Bu da normalde kanunen kesinlikle yasak." şeklinde konuştu.

"7 cezaevi 5 polis merkezinde tutuldum"

Savcılığa intikal ettirildikten sonra hukuki olarak güvenlik güçlerinin etki alanının dışına çıkmış olduğunu ancak buna rağmen kural tanımadan kendisine işkence yapıldığına devam edildiğini belirten Cemal daha sonra şöyle konuştu:

Olması gereken artık savcılığın kontrolünde zindanda tutulmamdı. Hayır, benim durumum böyle değildi. Hâlâ işkence görmeye devam ediyordum. Savcılığa her çıkarılışımda, ‘Ey Savcı! buradan zindana döndükten sonra işkence görüyorum’ diyordum. Onlar da cezaevine geçişin daha sağlanmadı’ diye cevap veriyorlardı. 46 gün sonra Ebu Zabel Cezaevi'ne nakledildim. Ben Mısır'ın zindanlarını en çok dolaşan kişiyim diyebilirim. Yaklaşık 7 cezaevi dolaştım. 4-5 polis merkezine götürüldüm. Öncelikle Kalyubiye'de bulunan Ebu Zabel zindanına gittim. Cezaevine gelir gelmez beni kapıda karşıladılar. Bana, ‘hoş geldin Ömer Süveyh, ne haber Ezher'in aslanı? dediler. Kendimi onların arasında bir çemberin içinde hissettim. Beni beraber geldiğim arkadaşlarımdan ayırarak tek başıma bir yere aldılar. Saçımı tıraş ettiler. Tabi bunu da hakaret ederek yaptılar. İç çamaşırlarım hariç tüm elbiselerimi çıkarttılar. Ardından hırsızların, katillerin bulunduğu koğuşa bıraktılar. Diğer arkadaşlarımı da siyasi tutukluların arasına aldılar. Buradan bana kasıtlarının olduğunu anladım. Birkaç gün bu koğuşta kaldıktan sonra siyasi tutukluların koğuşuna aldılar. Sonra mahkemem oturumları başladı. Sonunda bana 5 yıl hapis cezası ve 100 bin Cüneyh (Mısır para birimi) para cezası verdiler.

"Onlar bize eziyet ettikçe inadımız, imanımız daha da artıyordu"

Cemal, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Bir süre sonra 2 numaralı ‘Vadi Ennatrûn’ zindanına nakledildim. Allah sizi aziz kılsın. Bizi bir yere götürüp hakaret olsun diye üstümüzü çıkartarak tuvaletteymişiz gibi dışkımızı yapmamızı istediler. Ben ve beraberimdeki diğer siyasi esirler bunu yapmayı reddettik. Sonra bizi güvenlik bölümü dedikleri bir odaya götürdüler. Güvenlik bölümü odaları terbiye etme odalarından daha da berbattı. Odalar o kadar karanlıktı ki, ellerimizi dahi göremiyorduk. Kaldığımız odada ihtiyaçlarımızı gidersek bile hiçbir şekilde temizlenmiyordu. Bazen ne olduğunu, nereden geldiğini bilmediğimiz bir su odayı basıyordu. Suyun kaynağını bilmediğimiz için hemen ayağa kalkıyor ve su çekilmeden oturmuyorduk. Bu odada 11 gün tutulduk. Onlar kendilerince bizim artık dersimizi alıp pişman olduğumuzu sanıyorlardı. Yani onların dediklerini yapıp yapmayacağımızı öğrenmek istiyorlardı. Oysa onlar bize eziyet ettikçe inadımız, imanımız daha da artıyordu. İstediklerini yapmayınca tekrar bizi aynı odaya attılar. 2 gün sonra Vadi Ennatrun'a bağlı başka bir şubeye götürdüler. Buraya getirilişimizden sonra, muhaberat birimleri ve zindan görevlileri bizi sopayla dövmeye başladılar. Bizi ikişer kişi olarak kelepçelediler. Kendimizi onlara karşı korumaya başladık. Gücümüz yettiğince onları uzaklaştırmaya çalışıyorduk. Fakat kelepçeli olduğumuz için elimizden bir şey de gelmiyordu."

"Cezaevi diye kaldığımız yerler yavaş yavaş idama götüren yerlerdi"

Yapılan bu işkencelerin ardından başka bir odaya alındığını ancak bu odanın da diğerinden farklı olmadığını söyleyen Cemal, "Zindanda kaldığımız süre içerisinde insanın ruh sağlığını olumsuz etkileyen her türlü işkenceyi gördük. Saçlarımız traş edildi, elbiselerimiz çıkarılıp çıplak bırakıldık. Hiç kimseyle görüştürülmedik. Sağlık imkânlarından mahrum bırakıldık. Vadi Ennutrun’da bulunan  cezaevi ve diğer birçok cezaevinde gerçek manada bir havalandırma yok, insani bir şekilde havalandırma yok. İnsanları kendilerince düzelmesi için zindana atıyorlar. Ancak ölüme terkediliyorlar. Eğer zindana attığınız mahkumu öldürme niyetiniz varsa idam verin. Cezaevi diye kaldığımız yerler yavaş yavaş idama götüren yerlerdi." dedi.

"Vücudumun tamamı battaniyesiz betonda yatmaktan dolayı hâlâ sızlıyor"

Cezaevi şartlarının kötü olmasına rağmen medyada sanki 5 yıldızlı otelmiş gibi lanse edildiğini söyleyen Cemal, cezaevi koşulları ve orada yaşadıklarıyla ilgili şunları söyledi:

Ben 3 yıl boyunca zindanda kaldım. 3 yıl boyunca sadece 2 defa revire götürüldüm. Gittiğimde de sadece ağrı kesici alabildim. Ben genç olmama rağmen bu sıkıntıları yaşarken yaşı 60-70'e dayanmış olanları artık siz düşünün. Hastalıklarla boğuşanları, karaciğer, şeker ve kanser olanları siz düşünün. Bunlar çok önemli hususlar. Örneğin 2 saatliğine volta atma için izin istiyorduk. Bu hak cezaevi yönetimi tarafından mahkumlara verilen bir hak olmasına rağmen talepte bulunduğumuzda bize dayak atıyorlardı. Verilen yiyeceklerin pişmediğini veya iyi olmadığını söylediğinizde de yine dayak atıyorlardı. Onlar medyada 5 yıldızlı cezaevlerinde insanların rahatlık içinde ve güzel yataklar üzerinde olduğu gösteriyorlar. Bunlar tamamıyla yalan. Benim hala kemiklerim sızlıyor. Vücudumun tamamı, sırtım, ayaklarım, boynum ve tüm bedenim hala sızlıyor. Tüm sızılarımın nedeni battaniyesiz bir şekilde çıplak zeminde yatmamdan kaynaklanıyor. Zindanlardaki rutubetten dolayı hala bedenim acı çekiyor. Nasıl olurda hala kalkıp iyi koşullarda rahat yataklarda cezaevlerinde kaldığımızı söyleyebiliyorlar? Söylenen sözlere inananlar var. Çünkü bu onların işine geliyor. Bunu doğrulayan kişiler öylesine doğrulamıyorlar. Bilakis bunu bizzat görüyor ve biliyorlar. Gerçeği öğrenmek isterlerse nereye gideceğini iyi biliyorlar. Sadece, ‘biz sorduk sizin iddia ettiklerinize dair bir şey görmedik’ diyorlar. Onların neler yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Fakat şahsi çıkarları ve tamamen insanlıktan uzak çıkarları için bu iddiaları doğruluyorlar. Yâ da doğru sözü görmezden geliyorlar.

"Hayatımdan 3 yılımı ve eğitimimi heba ettiler"

Bir süre sonra Vadi Ennatrun'da bulunan zindandan da çıkarılıp Tura Tahkik zindanına gönderildiğini ve burada da tutuklu kaldığını söyleyen Cemal, "Burası girdiğim zindanlar arasında en iyisiydi. Yine burada da sağlık hizmeti yoktu. Burası biraz daha geniş, havalandırma yönünden ve gardiyanların muameleleri yönünden biraz daha iyiydi. Fakat aynı hakaretler ve aynı ahlaksızlık burada da vardı. 5 yıl hapis cezası ve 100 bin Cuneyh para cezası aldığım suçlar dışında beni başka suçları isnat edip yargılamaya devam diyorlardı. Başka davalarla da yargılandım. 5 davadan toplamda 20 yıla kadar ceza istendi. Bu davalardan bazılarından beraat ettim. 3 yıllık bir hapis sürecinden sonra bir insanın hayatının zayi edilmesi, geleceğiyle oynanması ve sınavlarına girmesine izin verilmemesi çok kötü. Benim eğitimimi ve ömrümden 3 yılımı heba ettiler." diye konuştu.

"Beraat alıyordum ama sonra yeni bir dava açılıyordu"

Cemal, "Cezaevine 19 yaşında girdim, 22 yaşında çıktım. Bu dönem hareketliliğin olduğu bir dönemdir. İnsanın ufkunun ve idrak gücünün geniş olduğu dönemlerdeydim. Ben esir edildim ve ders çalışabileceğim, düşüneceğim, ilmimi arttırabileceğim ve ülkeme bir fayda vereceğim bir imkân bulamadım. Biz küçükken ‘büyüyünce ne olmak istersin’ diye sorarlardı. Ben ‘vatanıma faydası olacak ne varsa’ diye cevap verirdim. Ben ülkeme faydası olanları meslek edineceğim. Ümmetime faydası olacak her şeyden mahrum bırakıldım. Fakat o açığı inşallah kapatacağım. Her şey bittikten sonra bir anda Suveyş'te bir güvenlik merkezine alındım. Artık zindandan çıkarılmıştık. 7 ya da 8 gün burada tutulduk. Kimsenin benden haberi yoktu. Resmi evraklara göre böyleydi. 8 gün sonrası bir anda muhaberattan biri gelip beni Süveyş'te bulunan polis karakoluna götürdü. Sanki beni daha yeni evimden alıp tutuklamışlar gibi muamele yaptılar. ‘Biz sana yeni bir tutuklama kararı çıkardık. Yeni bir dava açtık ve yarın savcılığa çıkarılacaksın’ dediler. Gerçekten çok acayip şeylerle karşılaşıyorduk. Böylelikle Süveyş, Şarkıyye ve diğer Mısır kentlerinden oluşan bir çemberin içinde dönüp dolaşıyor, kaset yeniden başa sarıyordu. Tam yolu kat ediyordum ki, tekrar başa sarıyordu. Beraat alıyordum ama sonra yeni bir dava açılıyordu. Yani sen zindandan ancak ölü çıkarsın diyorlardı." şeklinde konuştu.

"Mahkumları bir yerde öldürüyorlar ardından da çatışmada ölmüş gibi gösteriyorlar"

Yaşadıkları sıkıntıların aynısının hala Mısır zindanlarında yaşanmaya devam ettiğine dikkat çeken Cemal, "Gelen haberlere göre bir anda 2-3 kişinin idam edildiğini duyuyordum. Aradan bir ay geçince tekrar 5 kişinin idam edildiğini duyuyorduk. Cezaevlerinde tıbbi ihmalkârlıktan ölenler de vardı. Herhangi bir kentte polisle çatıştığı iddiasıyla tasfiye edilmek suretiyle öldürülenler de oluyordu. Kardeşlerimizi bazen bir yıldan fazla gizliyorlar. Ardından da onları bir yere götürüp öldürüyorlar. Sonra da çatışmada ölmüş gibi gösteriyorlar." ifadelerini kullandı.

"3 gün 3 gece çöl yollarında kaldım"

Cemal, son olarak "Zindandan çok ilginç bir şekilde çıktım. Ben bile nasıl çıktığımı anlayamadım. Zindandan çıktığımda hakkımda hüküm verilmişti. Hakkımda hüküm verilmişti ama bu hüküm gıyabiydi. Evrakımın üzerinde kaçmış diye yazıyordu. Ancak ben zindandaydım. Kim olduğumu ailemi biliyorlardı. Kardeşim bu süreçte benimle beraber zindandaydı. Şimdi hâlâ zindanda. Benden küçük kardeşimi de ben çıktıktan sonra esir ettiler. Ben zindandan çok ilginç bir şekilde çıkarıldım. Nasıl oldu bilmiyorum ama serbest kaldım. Mısır'da 2 yıl boyunca ne yapacağımı nereye gideceğimi düşündüm. Sudan yolu üzerinden gitmeye karar verdim. 3 gün 3 gece çöl yollarında kaldım. Mısır ile Sudan arasındaki çölde. Elhamdülillah bir yıldan fazladır Türkiye'deyim." şeklinde başından geçenleri anlattı.  (Nizamettin Aşkın, Zeyd Varol- İLKHA)

Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir