• DOLAR 32.366
  • EURO 35.053
  • ALTIN 2325.172
  • ...
Bu Zulümlerin Hesabı Ne Zaman Verilecek?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
İSTANBUL - Mazlum - Der Cezaevleri Çalışma Grubu tarafından organize edilen Cezaevi Söyleşileri devam ediyor. Cezaevi Söyleşileri`nin 5.`sine örgüt üyeliği iddiasıyla eşi 11 yıl, kendisi de 8 ay hapis yatmış olan İpek Fırat konuk oldu.
 
Devlet Kendi İnsanına Zarar Gördüğü Suçları Af Ediyor Ama….
Mazlum - Der İstanbul Şube Başkan Yardımcısı ve Cezaevleri Çalışma Grubu Başkanı Av. Kaya Kartal`ın açılış konuşması ile başlayan programda Kartal, Türkiye`de cezaevleri kapasitesi 120.000 iken 128.000 mahpus bulunduğunu, aradaki açığın mahkumların vardiya sistemiyle yatırılması ile kapatıldığını, yine bunu giderebilmek adına devletin kendi insanlarına karşı işlenen suçları çeşitli yasal düzenlemeler ya da af kanunlarıyla affettiğini ama aynı devletin kendine karşı işlenen suçlar konusunda çok şiddetli davrandığını ifade etti. Kartal sözlerinin devamında, devletin mahpuslara yaklaşımının direnç kırmak, uysallaştırmak üzerine kurulu olduğunu, cezaevlerinin özgürlüğü kısıtlayarak cezalandırmadan öte başka amaçları da bulunduğunu vurguladı.
 
Yalnız Bırakıldım
Kaya Kartal`ın ardından, eşine yardım ve yataklık etmek suçlamasıyla! 8 ay hapis yatmış olan İpek Fırat, eşinin ve kendisinin tutuklanma, sorgulanma ve mahkumiyet dönemlerinde yaşadıkları ile eşini ziyaretleri sırasında yaşadığı sıkıntıları anlattı.
 
İpek Fırat eşiyle henüz evli değilken eşinin gözaltına alındığını, 4 ay işkenceye maruz kaldığını, bu işkencelerden eşinin mektubu ile haberdar olduğunu ve yaşanan haksızlığa karşı mücadeleye karar verdiğini belirtti. Fırat, "Bir akşam eşimin ailesi evimize misafir olmuştu. O gece saat 02.00`da kara kıyafetli polisler kalaşnikof silahlarıyla birlikte kapımızı zorladılar. Daha sonra eşimin bize misafir olduklarını bildiklerini, onu ele geçirmek üzere baskın yaptıklarını söylediler. Ailemin eşim konusundaki kanaatleri olumsuz olmuştu. Biz buna rağmen evlendik. Evlendikten 3 ay sonra eşim gözaltına alındı. Gözaltına alındıktan 3 gün sonra eşimi polislerin yanında görebildim ve halinden neler yaşadığı belliydi. O süreçte ev sahibimizin talebi ile evimizden de ayrılmak zorunda kaldım ve anladım ki ben bu davaya devam edeceksem yalnız kalacağım, nitekim de öyle oldu. 7 ay tek başıma hayat mücadelesi verdim. Eşim 7 ay sonra cezaevinden çıktı.
 
Polisler işkencede Başörtümü Zorla Çıkardı!
Yeni bir düzen kurma mücadelesine girdik, 3 ayda bir ev değiştirdik. 1 yıl sonra eşim yaralı olarak hastanedeyken yine gözaltına alındı. Eşim o süreçte hastanede gözaltındaydı, ayağından yaralıydı ve polisler ayağına baskı yapmak suretiyle orada bile işkence ettiler kendisine. Beni de gözaltına aldılar, kendisini benimle de tehdit etmişlerdi. Daha sonra eşim tam iyileşmeden hastaneden çıkarılıp hapishaneye koyuldu. Benim hakkımda da dava açıldı. 2 yıl sonra da -ki bu dönem 28 Şubat dönemiydi- benim hakkımda da mahkumiyet kararı verildi. 1 yıl kaçtıktan sonra tutuklandım, sorgulamalar başladı. Beni gözlerim bağlı bir şekilde sorguya alıyorlardı. Bunu hem karşısındaki kişiyi küçültmek hem de yaptıkları baskı ve işkencelerin ileriki zamanlarda karşılarına gelmelerine engel olmak için yapıyorlardı. Bana birçok soru sordular, bildiklerime cevap veriyordum, bilmediklerime cevap vermiyordum ama bu onların işine gelmiyordu. Başka şeyler bekliyorlardı. Bunları duymak için de bana `Biz burada işkence yapıyoruz, kadın erkek ayrımı da yapmıyoruz, bize ona göre cevap verin` diyorlardı. Nezarette iken örtümü çıkartmak istediler ve aldılar, ben de yeleğimle başımı örttüm. Mahkûmiyetim esnasında da içerideki mahkûmlardan çeşitli işkence olayları dinledim" şeklindeki beyanlarıyla yaşadığı soruşturma sürecini aktardı.
 
Cezalandırmaya Devam Ediyorlar
Söyleşide İpek Fırat`ın eşi Mehmet Fırat da söz alarak: "Biz inandığımız gibi yaşamanın mücadelesini vermiş insanlarız. Bu yolda gençliğimiz cezaevinde geçti, işkenceler gördük. Biz bunları unutmayacağız. Ben 6 sene oldu cezaevinden çıkalı. Normal şartlarda cezam 2013 yılında bitecekti. Bu sebeple ben hala vatandaşlık haklarımdan mahrum bir şekilde yaşıyorum; ehliyet alamam, pasaport alamam, seçme-seçilme hakkım yoktur, hiçbir derneğe üye olamam, banka hesabı açamam. Bu şekilde yaşamamı bekliyorlar" dedi.   (Remzi Kalkan - İLKHA)

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir