• DOLAR 32.569
  • EURO 34.879
  • ALTIN 2434.866
  • ...
Medeniyetler İttifakı Değil, Yeniden İnşa İçin: `Endülüsleşme Vizyonu`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
İbrahim Toprak / İstanbul- DOĞRUHABER

Türkiye ile İspanya arasında 2005`de Medeniyetler İttifakı Projesi kapsamında bir protokol imzalandı. Birleşmiş Milletler bünyesinde yürütülen projenin eş başkanlığını da Türkiye ile İspanya yürüttü. Medeniyetler çatışmasının tersi bir etki olarak düşünülen projenin hedefi; kültür ve medeniyetler arası diyalog, ihtilafların giderilmesi, gerginliklerin ortadan kaldırılması ve kültürlerin birbirilerini tanımalarına fırsat sağlayıp aradaki husumetlerin giderilmesiydi. Bu projede dikkat çeken husus ise onlarca Avrupa ülkesi içinde Türkiye`nin bu projeyi özellikle İspanya ile birlikte yürütüyor olmasıydı. Türkiye`nin AB`ye girme girişimleri de göz önüne alındığında ve İspanya`nın da tarihi süreci irdelendiğinde sanki bununla Anadolu`nun Endülüs akıbetine uğrayarak ispanyalaşması hedefleniyor gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Yapılan ittifak çalışmalarını yürüten yetkililer bunu düşündüler mi bilinmez ama Avrupa`ya nispetle İspanya`ya benzer bir konumda olması, Anadolu`da bir Endülüs medeniyetinin inşası sürecini başlatabilir.

Biz de Türkiye ile İspanya arasındaki medeniyet yakınlaşmasını, Endülüs birikiminin tarihi önemini ve bu birikimi yeniden canlandırma adına Türkiye Müslümanlarının oynayabileceği rolü, gazetemiz yazarlarından Abdulhakim Sonkaya ile konuştuk. Türkiye ve İspanya`nın ittifak girişimine ilginç yorumlar getiren Sonkaya, Türkiye`de Müslümanların her alanda yeniden bir kalkınma hamlesi yapması gerektiğini ve bu kalkınmanın adının da “Endülüsleşme hareketi” olabileceğini söyledi.

ENDÜLÜS DÜŞERKEN İSTANBUL FETHEDİLDİ

2005 yılında Türkiye ile İspanya arasında medeniyetler ittifakı işbirliği protokolü imzalandı. BM bünyesinde hazırlanan medeniyetler ittifakı projesinin kendi içinde farklı amaçları var. Siz bu amaçları göz önüne almadan Türkiye`nin özellikle İspanya ile bu işbirliğine gitmesini nasıl değerlendiriyorsunuz. Neden başka bir ülkeyle değil de İspanya?

Bu tür ilişkiler, rastgele ilişkiler değildir. Allah`u Teâlâ`nın takdiriyle bir hikmete binaendir. Allah`u Teâlâ`nın hükmünde hiçbir zaman rastlantı söz konusu değildir. Bundan dolayı biz bu ilişkiye özel bir gözle bakıyoruz.

Tarihi süreç içerisinde baktığımızda Türkiye ve İspanya`nın coğrafi konumları özel bir önem arz ediyor. Şöyle ki; İspanya, Avrupa`nın en batı ucu, Anadolu ise en doğu ucunu teşkil ediyor. Bu bağlamda bakıldığında Müslümanlar öncelikle Avrupa`yı Batı`dan fethetmeye çalışmış ve İspanya üzerinde bir Endülüs medeniyeti tesis etmişlerdir. Fakat maalesef Endülüs medeniyeti batılıların gaddarca saldırılarıyla tarih sahnesinden silinmiştir. Ama ilginçtir aynı dönemde İstanbul fethedilmiştir. Yani adeta Allah(c.c) Endülüs`ün rövanşını Ümmete Avrupa`nın en doğusunda vermiştir. Bu manada Anadolu`nun çağdaş Endülüs olduğu fikri ortaya çıkıyor. Türkiye ile İspanya arasında adına “medeniyetler ittifakı” denilen bu alandaki ittifaka işte bu vecihten de bakmak gerekir.

TÜRKİYE`NİN İSPANYALILAŞMA RİSKİ VAR

Bugün Türkiye`nin bir Avrupalılaşma sorunu var. Bu çerçeveden bakarsak Avrupa`nın Türkiye üzerindeki emelleri nelerdir. Ayrıca, Avrupalılaşmaya karşı tutumunuzu bir sloganla ifade etmenizi istersek ne söylersiniz?

Aslında bunu daha özel bir şekilde sorabiliriz, “Türkiye İspanyalılaşacak mı, Endülüsleşecek mi?” Çünkü Avrupa, daha genel bir kültürü ve tarihi ifade ediyor. Türkiye`deki Müslümanlar isimlendirme noktasında iyi ve etkili seçimler yapmalıdır. Biz de bu konuda bir hamle başlatarak “Türkiye Endülüsleşmelidir” diyoruz. Bunun sloganı mahiyetinde “ispanyalaşmaya hayır, Endülüsleşmeye, Evet” diyoruz.

Türkiye`nin İspanyalılaşması dolayısıyla Avrupalılaşması, İslam medeniyetinden uzaklaşarak onların yaşam biçimini benimsemesini ifade etmektedir. Yani geçmişte Endülüs`ü kılıçla yıkanlar bugün Anadolu`yu kültürle, laik sistemle yıkmaya çalışıyor. Hesaplar geçmişten bugüne aynıdır. Bugün Türkiye`nin İspanyalılaşma riski var. Hiçbir zaman da bu risk ortadan kalkmaz. Neden? Çünkü İspanya`da İslam medeniyeti 800 yıl hüküm sürmüş ve 800 yıl sonra Avrupalılar İslam medeniyetini İspanya`dan çıkarmışlardı. Oysa İstanbul`un fethedilmesinin üzerinden 550 yıl geçmiştir.

Endülüs`ü geri almak için 800 yıl bekleyen Avrupalıların hala Anadolu`yu kendi kültür ve yaşam biçimine mahkum ederek geri alma düşüncesine sahip olmaları bunun sonucudur. Onlar ilhamlarını elim Endülüs olayından almaktadır. Kim ne derse desin Anadolu toprakları Avrupalılar için “kaybedilmiş toprak” vasfını korumaya devam etmektedir. Eğer onlar için Suriye dahi bu vasıfta ise Anadolu haydi haydi bu vasıftadır. Bu ülkede Müslümanları meşgul eden sorunlara bugün bu noktadan bakmamız gerekiyor. İslam topraklarında meydana gelen fitneleri, dünyevileşmeyi, ahlaki çöküntüyü hatta başörtüsü sorununu bile bu bağlamda değerlendirmek lazım. Bunlar bir projenin parçası olabilir. İspanya`da da aynı şeyler oldu. Müslümanlar birbirlerine düşüp zayıfladılar. Güçlerini ve ruhlarını kaybettiler. Bu zayıflama neticesinde de Avrupalılar tarafından yok edildiler.

İSPANYALILAŞMA MANEVİ RUHU ÖLDÜRÜR

Hocam, “İspanyalılaşma” ve “Endülüsleşme” şeklinde iki kavram kullanıyorsunuz. Öncelikle İspanyalılaşmayı biraz daha açabilir misiniz? İspanyalılaşma neyi ifade ediyor?

İspanyalılaşma; İslam`dan uzak bir Avrupa medeniyeti oluşturmayı temsil ediyor. Bugün İspanya`da İslam`a dair sadece taş yapılar var. İspanya`da İslam medeniyetine ait her şey yok edildi ama taş yapılar yıkılmadı. Yani kimse Türkiye`nin İspanyalılaşmasından camilerin yıkılmasını falan anlamasın. Buradaki temel mesele manevi ruhun, ilahi nizamın tesis edildiği medeniyetin yok edilmesidir. Bir taraftan Çamlıca`ya cami yapılırken öte taraftan okullarda başörtüsü yasaklanıyorsa bu İspanyalılaşmaya doğrudan bir hizmettir. Camilerin yapılması doğrudan Türkiye`nin İspanyalılaşmasını engellemeye yetmez. Bunun için ruh lazım. Gayret lazım. İslamî yaşam tarzı lazım.

ENDÜLÜSLEŞME VAHYİ VE AKLI BİR ARAYA GETİRİR

Peki, hocam Endülüsleşme kavramı neyi ifade ediyor?

Endülüsleşmeden kastımız; İslam dünyasındaki bütün unsurların taassuptan uzaklaşarak vahyin ve aklın öncülüğünde elbirliğiyle yeniden bir medeniyet tesis etmesidir. Burada en önemli ayrıntı, Endülüsleşmenin, içinde Ümmet olma hayrını barındırmasıdır. İspanya`daki Endülüs devletini Emeviler kurmuştur ancak ispanya Emeviler`i Şam Emeviler`inden farklıdır. Çünkü Endülüs Emeviler`i Şam Emeviler`i gibi Arapçılık ve kabilecilik yapamamıştır. Kabile ve ırk taassubundan uzak bir anlayış, tabiatıyla vahyi çok daha doğru anlar. Nurani aklı daha iyi kullanır. İmtiyazı değil, ehliyeti ve liyakati ön plana çıkarır. İdeal olana ulaşmak esas olur. Demek ki ümmet ruhuna ulaşıldığı zaman medeniyet oluşuyor. Ümmet ruhuna ulaşmadan medeniyet oluşturmak mümkün değildir. Mesela, Emeviler döneminde Şam`da bir medeniyetin oluştuğunu görmüyoruz. Neden? Çünkü Emevi döneminde Şam`da çok ciddi Arap ve kabile taassupçuluğu vardır, zulüm vardır.

Türkiye, “Endülüsleşmelidir” diyorsunuz. Türkiye neden Endülüsleşmelidir? Endülüs`ün en büyük özelliği nedir?

Bir kere Endülüs, bir ilim merkezidir. Mesela kendi döneminde İslam Felsefesinin merkezi Endülüstür. Aynı şekilde tasavvufun kurucusu olarak kabul edilen İbn-i Arabi de Endülüslüdür. Buradan baktığımızda orda serbest bir düşünce ortamının oluştuğunu görüyoruz. Bir yerde Vahyin bereketini burada müşahede ediyoruz.

Örneğin, İbni Tufayl`in “Hay bin yakzan” isminde bir klasik eseri vardır. Bu eser, benzer temaya sahip Robinson Crouse`den yıllar önce yazılmıştır ve muhteşem bir eserdir. İşte bu, Endülüs medeniyetinde ortaya çıkan bir ufuktur. Bu ufku da Endülüs medeniyeti vermiştir. Zaten bir medeniyet sana ufuk veriyorsa medeniyettir. Yoksa neden bu ufuk başka bir yerden çıkmamıştır. Mesela sevgiye ve aşka dair ilk eser olan İbn-i Hazmın güvercin gerdanlığı(Tavkulhamam) da Endülüs medeniyetinin bir eseridir. Biz de bu ufkun, bu medeniyetin, bu birikimin üzerinde durmaya çalışıyoruz.

ENDÜLÜSLEŞME HİÇ KİMSEYİ RENCİDE ETMEZ

Türkiye`de Endülüsleşme yeni bir kavram. En çok konuşulan Osmanlıcılık akımıdır. Neden Osmanlıcılık değil de Endülüsleşme? Ya da Endülüs fikri Türkiye`deki farklı kesimler tarafından olumsuz karşılanmaz mı?

Türkiye`de “Neo-Osmanlıcılık-yeni Osmanlıcılık” tabirleri kullanılmaktadır. Biz açıkçası buna karşı siyasi reflekslerin olduğuna inanıyoruz. Yani, Osmanlıcılığın siyasi boyutu ağırlıklıdır. Endülüs`ün ise İslam medeniyeti boyutu ön plandadır. Bu isimlendirmede daha latif ve daha güzel çağrışımlar vardır. Bir medeniyetin inşası boyutu vardır. Bundan dolayı biz “Osmanlıcılık” yerine “Endülüsleşme” ismi ve projesini tercih etmeliyiz. Üstelik Anadolu İspanya`nın mirasçısıdır. Bakın Endülüs düşerken İstanbul fethedilmiştir. Endülüs işgaliyle beraber birçok âlim Anadolu`ya getirilmiştir. Coğrafi olarak da Avrupa`yla bu kadar yakın teması olan başka bir İslam coğrafyası yoktur. Bu manada Anadolu, Endülüs`ün rolünü oynayabilecek bir konumdadır. Bu nedenle biz, “Endülüs medeniyetine ihtiyaç vardır ve bu medeniyetin inşası için en uygun yer Anadolu`dur” diyoruz. Anadolu`da yaşayan Müslümanlar olarak bizim, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla bu fikri sahiplenmemiz lazım. Bu fikrin hiç kimseyi rencide edecek bir boyutu yok. Aksine bunun herkesi kucaklayan bir yapısı, burada ortak bir hedef ve ideal üzerinde Ümmetin birliği söz konusudur.

Bir hareketin ilerleyebilmesi ve farklı kesimlere yayılabilmesi için toplumsal dinamiklerin bu fikri sahiplenmesi lazım. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bizler bir İslam Medeniyeti denemesi olan Endülüs`ü örnek alabiliriz. Bu bağlamda batının akılcılığı ile vahyi bir araya getirerek bir medeniyet inşası olmalıdır. Tabi ki bunun ekonomik yansımaları vardır, sanayi boyutu vardır, hatta Merhum Erbakan hocanın sanayi hamlesini de bu çerçevede değerlendirebiliriz. Bu medeniyet hamlesinin sadece bir boyutu yoktur. Birçok boyutu vardır. Bu isimlendirme dahi Müslümanlara özel roller veriyor.

Hocam, bir Endülüsleşme hareketi neden başka bir ülkede değil de Türkiye`de başlamalıdır?

Eğer biz Endülüsleşme hareketini örneğin Pakistan`da başlatacak olursak bu çok doğru olmaz. Çünkü Pakistan`ın akılcılığın ağırlıklı olduğu Avrupa`yla bir teması yok. Yani Anadolu açısından Endülüsleşmenin tarihi, coğrafi ve kültürel bir realitesi söz konusudur. Anadolu, aklın ve vahyin birleşebildiği bir noktada olması hasebiyle önemlidir. Ayrıca baktığımızda İslam ümmetinin bütün unsurlarının bu topraklarda temsil edildiğini görüyoruz. Diğer İslam coğrafyasından farklı olarak bu topraklarda Ashap ve Ehli beyt sevgisinin aynı anda ve çok güçlü olduğunu görüyoruz. Şimdi yeri değil, bunun gibi daha birçok misal verebiliriz. Eğer biz aklı ve hikmeti bir arada kullanırsak Allah`ın izniyle ilerleriz, gelişiriz.

Son olarak, bir inşa projesinden bahsediyorsunuz ve buna bir de isim koyuyorsunuz. Sizce bir projede doğru isimlendirmenin sonuca etkisi nedir?

Bir şeye ad koymak çok önemlidir. Peygamberimiz(sav);“çocuklarınıza güzel isim verin” buyuruyor. Neden? Çünkü çocuk doğmuştur ve onun ismi onun projesidir. Bu bağlamda Müslümanlar projelerine isim koyma noktasında da sıkıntı yaşamışlar. Bu manada “Endülüsleşme” tabiri, inşallah Anadolu Müslümanları için isimlendirme sorununu bir ölçüde çözer. Çünkü Endülüsleşmeye Müslümanlardan hiçbir kavmin alerjisi yok, olmamalıdır. Bu tabirin sindirilme sorunu da yok. Öte yandan ihtiva ettiği mana açısından hoş bir çağrışım yapmakta, kendisini sahiplenenlere pratik ve güçlü bir rol vermektedir. Tabi bu bir süreçtir. Bu fikrin ismi böyle konuldu. Süreç içinde bu fikrin nasıl olgunlaştığını İnşallah hep beraber göreceğiz.

Bu haberler de ilginizi çekebilir