• DOLAR 32.578
  • EURO 35.03
  • ALTIN 2426.01
  • ...
İslam Dünyasının Ömer Muhtarlara İhtiyacı Var
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bir zamanlar, İttihatçılar İslam dünyasının baştanbaşa işgal edilmesine yol açtıkları gibi Kaddafi de Saddam misali, Libya’ya müdahale kapısını açmayı başardı. Onun fikirdaşları olan ulusal sosyalistlerin rolü budur. Bu rolü hakkıyla oynuyor.

Önce kendisi Batı adına nice Müslümanı katletti, hatta iftar saatinde bile idamlar gerçekleştirdi. Nihayet Libya’yı kontrol etmekte aciz kaldı. Göz göre göre Batı’nın müdahalesini dünyaya izah etmesine yol açacak ortamı olgunlaştırdı.

Adam gibi çekilmedi, gösterilere aldırış etmedi. “Bizsiz bu işler olmaz” diyen Batı’nın tezlerine malzeme yetiştirdi.

 Şu anda aynen I. Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi Batı, belki elinde cetvel, önünde harita İslam dünyasını paylaştırma ve kontrol altında tutma projeleri yapıyor.

Peki Kaddafi gibiler, sadece bugün mü Batı’yla işbirliği içindeler? Değil, elbette. Onlar, daha ilk günden Batı’nın adamıydılar. Onların en büyük işbirliği, bugün Batı’nın müdahalesinin yolunu açmaları değil, dün Batı projeleri doğrultusunda sosyalizm propagandası yapmaları ve İslamî eğitime engel olmalarıdır.

En büyük işbirlikçilik budur. Savaş işbirlikçiliği, belki bir miktar katl ve bir sürelik işgalle neticelenir. Ama eninde sonunda düşman kovulur. Savaş işbirlikçiliği, bedenleri öldür, kültür işbirlikçiliği ruhları öldürür.

Kim Kur’an-ı Kerim eğitimini engellerse, kim Peygamber Sevdasının kalplerde yeşermesine mani olursa o dolaylı değil, doğrudan emperyalist uşağıdır. Onun fiili olarak aynen Kaddafi gibi emperyalizmin aleyhinde sanılması, kendi halkını kurtarıyor görünmesi hiçbir anlam ifade etmez.

Kur’an-ı Kerim’i yasaklamak, Peygamber sevgisini kalplerden çıkarmaya çalışmak emperyalizmin işini kolaylaştırır, İslam dünyasını manevi olarak kısırlaştırır.

Libya’da bugün bir “kaht-i rical” yani “lider yokluğu” yaşanıyor. Neden çünkü sosyalizm yalanı ve Batı kültürü efsanesiyle Libya’da maneviyat katledilmiş.

Kaddafi’nin yaptığının I. Dünya Savaşı sonrasında Batı’nın yaptıklarıyla ne kadar özdeşleştiğini anlamak istiyorsak İtalya’nın Libya işgalini anlatan şu paragrafı okuyalım:

“1931 Ocak ayında çöl aşıldı ve Kufra düştü. İtalyanların burada yaptığı katliam, işkence ve tecavüzler dillere destandır. (İtalyan Komutanı) Graziani teslim olan halkın gözleri önünde Kur’an-ı Kerim’i paramparça edip, ayaklarının altında çiğneyerek “Haydi, çağırın da (hâşâ) bedevi Peygamberiniz yardımınıza gelsin” demiş, ertesi gün şehrin ileri gelen uleması uçaklardan atılarak öldürülmüş, vahadaki bütün hurma ağaçları kesilmiş, kuyular yıkılmış, Mehdi Senusi’ye ait tarihi kütüphane alevlere teslim edilmiş ve insanların namusları kirletilmişti. İşte size insanseverlik maskesi altında Avrupa’nın zalimlerinin tipik bir etkinliği.”

İtalyan zaliminin düşmanlığı Kur’an-ı Kerim’edir, Peygamber Efendimizedir, ilme ve namusadır. Acaba Kaddafi ve benzerleri bundan farklı bir şey mi yapıyorlar?

-Kur’an eğitimine düşmanlıkta,

-Resulullah’ın aleyhinde konuşmakta

-Alimlere hakaret etmekte

-Namus da nedir demekte

İtalya’dan geride mi kalıyorlar. Bugün bu fikirde olanların ve bu uygulamaları sürdürenlerin “Kaddafi halk düşmanıdır” diye meydanlarda bağırmaları gülünç oluyor. Hem Kaddafi gibi olacaksın, hem de şeyhine hakaret eden sofi misali Kaddafi’ye hakaret edeceksin… Burada ağır bir çelişki var. Kaddafi dün halkını satmışsa, başka ülkelerin ulusal sosyalistleri de yarın halkını satacaktır. Hatta şu anda satıyorlar da.

Neyle mi? Kur’an düşmanlığıyla, Avrupa’nın namustan yoksun, açık saçıklık kültürüne hizmetle… Yarın kendisi olmaktan uzaklaşacak, köklerine küfredecek nesiller yetiştiriyorlar. Kaddafi, işbirlikçiliğine oradan başlamıştı, kendileri de şu anda oradalar.

Burayı görmeyenlerin, hatta bu noktayı hatırlatmanın fitne olduğunu düşünenlerin, canlandırılmaya çalışılan ateşperizmi bizim kültürümüz diye sahiplenen namazlı, niyazlıların yarından şikayet etmeye hakkı olmaz.

“Benim Kaddaf’im kim?” diye sormalıyız ve onu bulduğumuzda tutarsızlığa düşmememiz gerekiyor. Aksi hâlde “Başkasının Kaddafi’si kötü, benimki iyi” deme durumuna düşeriz.

I. Dünya Savaşı sonrası hesapları yeniden masadayken Irak, Afganistan denemelerinden sonra Libya, Yemen ve kahve falından çıkacak kim bilir hangi ülkeyi işgal için hazırlıklar yapılırken yöneleceklerimiz Kaddafiler değil, Ömer Muhtarlar olmalı.  

Bizim Kaddafilere değil, Ömer Muhtarlara ihtiyacımız vardır.

“Kimdi Ömer Muhtar, kime benziyordu, kime benzemiyordu?” diye sormamız ve onu inancıyla, hayatıyla, cihadıyla çocuklarımıza öğretmemiz gerekir.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra İslam dünyasında nice direniş hareketi yaşandı. Biz, bugün Ömer Muhtarları tanımazsak, tanıtmazsak yarın I. Dünya Savaşı sonrası koşullarına döndüğümüzde direnecek kimse bulmayız. Ki Kaddafi türlerinin işbaşına getirilmesinin nedeni budur.

Batı, Kur’an-ı Kerim elimizde oldukça bizi yenemeyeceğini bilmiş, bu gerçeği İngiltere Sömürgeler Bakanı Gladstone’nin dilinden “Bu Kur’ân Müslümanların elinde oldukça biz onlara hâkim olamayız. Ya Kur’ân’ı kaldıracağız veya Müslümanları Kur’ân’dan uzaklaştıracağız” diye yüz yıl önce seslendirmiş. Bir Fransız adam da, İslam dünyasının yutulma yolu olarak “Kur’an’ı kapa, kadınları aç” formülünü ifade etmiştir.

Aradan yüz yıl geçti. Elhamdülillah, bütün çabalara rağmen Batı, Kur’an-ı Kerim’i elimizden alamadı.

Bugün kim Kur’an-ı Kerim’i öğretiyorsa, kim Hz. Peygamber (S.A.V.)’i anlatıyorsa o Ömer Muhtar’ın yolundadır ve kim onlara karşı mücadele ediyorsa o, en çok Kaddafi kadar halkının yanındadır.

Ömer Muhtarların yanında ve yolunda olmak dileğiyle Allah (cc)’a emanet olunuz…

Abdulkadir Turan / Doğruhaber

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir