• DOLAR 32.584
  • EURO 34.918
  • ALTIN 2429.668
  • ...
Filistin`deki Luhad Güçleri
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Makalem iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm Filistin Özerk Yönetimiyle ilgili. Yazdıklarımın birçok kişi tarafından bilindiğini biliyorum. Ama ben bunları unutanlara hatırlatmak, bu konuda bilgisi olmayanları da bilgilendirmek istiyorum. İkinci kısım ise bu yönetime bağlı güçlerle ilgilidir ve onlara bir mesajım var. Zaman geçmeden, Lübnan’daki Luhad güçlerinin başına gelenlerin bunların da başına gelmeden onları uyarmak istiyorum.

Filistin Özerk Yönetimi, 1948 yılından beri bu halkın kanını, devrimini ve kazanımlarını çalanlarla Siyonist işgal yönetimi arasında meydana gelen gayri meşru ilişkiden doğan gayri meşru çocuktur. Böyle kirli ve gayri meşru bir ilişkiden doğan bir çocuğun bu kadar acaip, bu kadar aşağılık olması doğaldır.

Burada, bu gayri meşru çocuğun yaptığı gayri insani, ahlaki ve hukuki tutumlardan ve bu tutumların doğurduğu sonuçlardan bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz gibi gayri meşru varlıkların tutum ve davranışları felaket getiriyor.

Bir: Filistin Özerk Yönetimi, Oslo İlkeler Anlaşmasında üzerinde mutabakata varılan toprakların sadece %28’ine hakim oldu. Dolayısıyla anlaşmayla kazandığımız (!) toprakların sadece %28’ine sahip olduk.

İki: Gayri meşru çocuk işgal rejimiyle yaptığı koordinasyon sayesinde yeni bir güce dönüştü. İşgal rejimi işgalin faturasını, Filistin’deki Luhad güçlerine kesti. Bu tutumla tarihinde işgalde en uzun süreci yaşayan Filistin halkı işgal altında ezilirken işgalcinin faturasını cebinden ödeyen bir halk haline geldi. Siyonist kasap Ariel Şaron’un yardımcısı DovWeisglass’ın “Oslo Anlaşması İsrail tarihinin en dâhiyane düşüncesidir” sözleri manidardır. Çünkü bu anlaşma işgali kalıcı hale getirip, faturasını da Filistin halkına ve bu halka yardım eden devletlerin omzuna yükledi. Bu hususta en kârlı taraf kuşkusuz Siyonist işgal devleti oldu. 2,4 milyar doları bulan Filistin Özerk Yönetiminin bütçesinin %37’si, düne kadar Abbas’ın savunduğu düşmanla koordinasyonu sağlayan güçlere harcanıyor. Filistin Özerk Yönetimine yardım eden devletler yıllık 700 milyon doları bulan yardımları işgal yönetiminin güvenliği için neden ödediklerini de bir türlü anlamıyorlar. Yine bu devletler, verilen yardımların büyük bir kısmının gezilere, köşklere, tabelalara ve müzelere gittiğini bildikleri gibi, verilen paradan 240 milyon dolarlık kısmının gizli hesaplara aktarıldığını da gayet iyi biliyorlar.

Üç: Filistin Özerk Yönetiminin durumu çok enteresandır. Buradaki yolsuzlukların haddi hesabı yok. Bu yönetime gelen bütün yardımlar, ulaşan projeler sonunda çıkmaz sokağa giriyor. Buradaki delikten akan yardımlar yolsuzluk çetesi Filistin Luhad güçlerine ulaşıyor.

Dört: Filistin Luhad güçlerinin bu şeytani görev sonucu aldıkları maaştan başka dertleri yok. Burada şunu hatırlatmakta fayda var. Fetih hareketi bu Luhad güçleri tarafından gasp edildi ve Filistin halkına karşı yaptıkları cinayetlere kılıf yapıldı. Fakat bu durum onu tarihi sorumluluktan kurtarmıyor. Fetih içindeki şerefli insanların FKÖ’nün devrim yargı düzenlemesinin 140. maddesinden hareketle işe yaramaz ve düşmanın hizmetkârı haline gelmiş bu güruhu tasfiye etmesi gerekirdi. İlgili madde şunu söylüyor: “Düşmanın önünde aşağılanmış bir şekilde silahını, azığını veya mühimmatını bırakan, düşman adına ajanlık yapan, ona haber ulaştıran, yardım eden; düşmanı koruyup kollayan, ihanetten veya korkudan düşmana teslimiyet bayrağı kaldıran; düşmanı silah ve mühimmatla destekleyenler, esir olmayan düşmanı barındıranlar; devrim güçleriyle onunla müttefik olan güçlerin yapacağı operasyonu başarısız kılacak bir durum içinde olanlar idamla cezalandırılırlar.”

Beş: Filistin Luhad Güçlerinin bu aşağılık durumu bölgedeki Arap rejimlerinden pek farklı değildir. Sadece bir farkı var. Bu güçler işgalciye gönüllü hizmet etmesiyle Arap rejimlerini geride bırakmıştır. Tüm bunları da uluslararası sözleşme ve anlaşmaları bahane ederek yapıyor. Duruma dikkatlice göz attığımızda siyasi olarak Siyonistleri yenebileceklerine kimlerin onları ikna ettiğini bilemiyorum. Siyasetle uğraşan herkes, savunma pozisyonunda olanın değil, siyasetini kabul ettiren tarafın güçlü olduğunu bilir.

Bütün bunlar, gayri meşru bu çocuğun gerçek ebeveynine verilmesini, onun hayattaki masraflarının Filistin halkının sırtından kaldırılmasını, ya da 1993 yılından beri hukuki ömrünü bitirdiğinden dolayı ortadan kaldırılmasını zorunlu kılıyor.

Filistin halkı olarak davamızın haklı olduğunu bütün dünyaya duyurduktan, halklara devrimi öğrettikten ve devrimlerin sembolü haline geldikten sonra bizim geri giden sürücüler olmamamız gerekir diye düşünüyorum. Ve bu güçlere diyorum ki; tarihte sizin dışınızda işgalcinin toprağı üzerinde kalmasını isteyen bir kesim olmamıştır. Bu cinayeti sizden önce kimse işlememiştir. Bu kötülük sizin şeytani mizanınızda büyük bir yer tutmaktadır. Bu hem dinimizde hem de beşeri kanunlarda büyük bir ihanettir ve sahiplerinin idamını gerektirir.

Size şunu öğütlüyorum: Vakit geçmeden bu cinayetten tevbe edin. Sizler, halkları tarafından kökleri sökülen Arap rejimleri kadar güçlü değilsiniz. İşgal yönetimi sizi halkın öfkeli yanardağından koruyamayacaktır. Allah’a yemin olsun ki zamanı geldiğinde sizi yok etmek, Siyonistleri öldürmekten daha sevimli gelecektir bu halka. Şerefini, vatanını ve halkını dünyalık meta için satanların bir sözü, anlaşması olmayacaktır. Evlerimizin hürmetinin çiğnenmesine, mücahit yavrularımızın tutuklanmasına, Siyonist rejimin hatırı için Filistin halkının dokusunun bozulmasına müsaade etmeyeceğiz.

“Allah işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmez.”

İsmail Ali

Filistinhaber

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir