Aile Bakanlığı 'İşsiz Anne'leri istihdam edecekmiş! ANNE İŞSİZ OLUR MU?
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’na bağlı İŞKUR tarafından ‘işsiz anne’leri istihdama kazandırmak için çalışma başlatıldığı açıklaması çocuk yetiştirecek ‘Anneler işsiz olur mu?’ yorumlarına sebep oldu. Yazar Sema Maraşlı ve TESSEP Genel Koordinatörü Aynur Sülün, annelerin işsiz olarak nitelendirilmesine tepki göstererek sağlam bir nesil için anneliğin başlı başına büyük bir iş olduğunu ifade etti.
M. Erkan Yavuz- Muhsin Şenol-DOĞRUHABER
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’na bağlı İŞKUR tarafından ‘işsiz anne’leri istihdama kazandırmak için çalışma başlatıldığı açıklandı. Yazar Sema Maraşlı, “Çocuk yetiştirerek toplumu mimarı olmak zaten en kutsal görevlerden biridir. Karşılığında para almadığı için anneleri işsiz görmek değer yargılarımızın değiştiğini gösterir” şeklinde konuşurken, TESSEP Genel Koordinatörü Aynur Sülün ise “Kim dışarıda çalışmayan bir kadına işsiz diyebilir ki?” diyerek projeye tepki gösterdi.
İŞKUR EV HANIMLARINA ‘İŞSİZ ANNE’ DEDİ
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığına bağlı İŞKUR tarafından kadın istihdamını arttırmak açıklanan projede ev hanımı annelere ‘işsiz anne’ tabirinde bulundu. İşbaşı Eğitim Programları kapsamında annelere ‘meslek’ kazandırılması ve istihdam edilmesi amaçlandığı ifade edildi. Çocuklarından ayrılan annelere ayrıca çocuk bakım parası da verileceği belirtildi. Bir anne çocuğundan ayrılıp çalışmaya giderken başka bir kadın ise yine para karşılığında çocuklara bakacak ve böylelikle işsiz olarak gürülken anneler ise istihdama kazandırılırmış olacak.
“PARA ALMADIĞI İÇİN ANNELERİ İŞSİZ GÖRMEK DEĞER YARGILARIMIZIN DEĞİŞTİĞİNİ GÖSTERİR”
Anneliğin başlı başına bir iş olduğunu belirten Eğitimci- Yazar Sema Maraşlı, “Çocuk yetiştirerek toplumu mimarı olmak zaten en kutsal görevlerden biridir. Karşılığında para almadığı için anneleri işsiz görmek değer yargılarımızın değiştiğini gösterir. Bu bakış açısı sanki anneler hiç üretime katkı sağlamıyorlar ve sadece tüketiyorlar gibi düşünüyorlar. Bu bir kere anneliği aşağılamaktır. Sanki annelerin hiç iş yapmadığını ima etmektir. Halbuki anneler tüm günlerini çocuklarının gelişimi içi harcıyorlar. Zaten anne dışarda çalıştığı zaman da bu sefer kendi işlerini para karşılığında başka bir kadına devretmek zorunda kalıyor. Çünkü o evin bir yemeği bir temizliği ve çocukların bakıma ihtiyacı var. Bu seferde çocuklar anne sevgisinden uzak büyüyorlar. Çünkü çalışan annelerin en büyük problemi eve yorgun gelmeleri ve yeterince çocuklarıyla ilgilenememeleri” ifadelerini kullandı.
“BU PROJE SEVGİSİZ BİR NESİL YETİŞTİRMEYE HİZMET EDER”
Çalışan annelerin çocuklarının da durumdan rahatsız olduğunu belirten Maraşlı, “Dışarıda çalışan annelerin çocukları ‘keşke daha paramız olsaydı da annemiz bizimle daha çok vakit geçirseydi’ diyor. Çünkü onlar da annelerinin şefkatini ve sevgisini istiyor. Bu proje ancak sevgisiz bir nesil yetiştirmeye hizmet eder. İhtiyacı olan kadınlar zaten çalışır. Ama ihtiyacı olmayan kadınları bu tip projelerle çalışmaya teşvik etmek ve çocukları da kreşlerde büyütmeye mecbur bırakmak sevgisiz bir nesil yetiştirir. Sevgisizlik şiddeti doğurur. Bir taraftan şiddeti bitirmek istiyorlar bir taraftan ise sevgisiz bir nesil yetişmesine vesile oluyorlar. Anne sevgisi görmeyen bir çocuk kendi sevgisini ne kadar gösterebilir ki? Şiddetin artmasının sebepleriyle hiç ilgilenilmiyor. Sadece sonuçlarına bakıp çözüm üretmeye çalışıyorlar. Şiddetin bu kadar çok artmasında çocukların annesiz ve sevgisiz büyümesinin büyük payı var. Günümüzde artık çocukları televizyon ve internet büyütüyor. Bunların içinde de her türlü şiddet olayı var. Bu da şiddete meyilli bir gençlik yetişmesine neden oluyor. Çocuklardan anneyi alırsak başkası çocuklara annelik yapar ve sonucu çok ağır olur” şeklinde konuştu.
“EĞER KADININ GÜCÜ TÜKENİRSE AİLENİN DE GÜCÜ TÜKENİR”
Tesettür Seferberliği Platformu Genel Koordinatörü Aynur Sülün ise “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yerini Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığına dönüştüğünden beri kadın istihdamı konusunda çalışmalarını arttırdı. Bu çalışmalar “Kadını güçlendirme” adı altında yürütülüyor. Peki kadın evinde güçsüz mü ki güçlendirilmek isteniyor? Çalışma hayatı gerçekten kadını güçlendiriyor mu, tüketiyor mu? Bu soruları kadınlara sorduğumuzda gerek psikolojik, gerekse de fiziksel olarak iş hayatının daha fazla yorduğunu, bütün bir gücünü tükettiğini ifade edeceklerdir. Eğer kadının gücü tükenirse ailenin de gücü tükenir. Çünkü ailenin merkezinde kadın vardır. Manevi ve fiziksel gücü tükenmemiş olan kadının varlığı ancak aile için mutluluk ve huzurun kaynağıdır. Rum suresi 21. Ayette “Huzur bulamanız için size eşler yaratması, aranızda sevgi ve muhabbet var etmesi O’nun varlığının delillerindendir” buyuruyor. Kadın huzurun kaynağı, sevgi ve şefkatin bitmez tükenmez hazinesi olarak evin merkezindedir. Aile Bakanlığının izlediği kadını iş hayatına kazandırmaya yönelik politikalar tamamen ailenin gücünü tüketici, huzuru dinamitleyici bir rol oynamaktadır. Bu yanlıştan bir an önce dönülmeli, Aile Bakanımız kadını birey olarak ele almaktan vazgeçmeli, bir eş ve anne olma rolünü hesaba katmalıdır” dedi.
“KİM DIŞARIDA ÇALIŞMAYAN BİR KADINA İŞSİZ DİYEBİLİR?”
Sülün, sözlerine şöyle son verdi: “Üstelik her kadın evli olmakla birlikte sorumluluk almış olur. Evinin bakım ve temizliği, çocuklarının eğitimi gibi bir iş edinmiş oluyor. Kim dışarıda çalışmayan bir kadına işsiz diyebilir ki? Üstelik evlilikle birlikte kazandığı sorumluluklar bir kadın için onun tabiatına uyan, yaradılış gayesi ile uyumlu sorumluluklardır. Hem ruhsal, hem fiziksel, hem de biyolojik yapısına uygun sorumluluklar bir kadın için eşine ve çocuklarına karşı olan sorumluluklardır. Yüce Allah kadınları korumak, maddi ve manevi anlamda güçlü kılmak gayesi ile onu evinden sorumlu kılmış, dışarı hayatının yükünü yüklememiştir. Yüce İslam, kadına ve erkeğe sorumluluk yüklerken onun tüm tabiat özelliklerini göz önünde bulundurur, zulmetmez, insafı ve adaleti gözetir. Onun için kadına insaf ve adaletle konumlandırmayı, görevlendirmeyi ve yönlendirmeyi istiyorsak İslam’a bakmamız gerekiyor. Kadın konusunda insan ürünü olan yasalar, girişimler birçok psikoloğun, hukukçunun, bilim adamının bir araya gelmesiyle şekillenmesine rağmen ve hatta yüzlerce defa değişime uğramasına rağmen yine de adaleti ve dengeyi yakalayamamışlardır. Geldiğimiz çağda yaşanan sorunlar, boşanmalar, kadına yönelik şiddetin ve istismarın artması bunun delilidir.”