• DOLAR 32.564
  • EURO 34.897
  • ALTIN 2433.33
  • ...
Tıbb-ı Nebevi, Koruyucu Hekimliktir
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İSTANBUL - İnsan vücudunun mükemmel yaradılışı ve kişinin kendisine emanet edilen bedene karşı sorumluluklarını Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Ali Akben ile konuştuk. İnsan vücudundaki sırlar, tıbb-ı nebevi ile bilimsel tıp arasındaki farktan Türkiye`deki tıp politikalarına kadar insanı yakından ilgilendiren birçok konuda sorularımızı yanıtlayan Ali Akben, hastalık öncesi ve sonrası ile ilgili önemli uyarılarda bulundu.
 

Ali Hoca`nın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle;
Hocam, Öncelikle İnsan Vücudunun Yaradılışı ve Özelliklerinden Söz Edebilir misiniz?
İnsan, eşrefi mahlûkat olarak yaratılmıştır. "İnsanı topraktan yarattık" diyen Rabbimizin karşısına, "Hayır! İnsan hayvandan yaratılmıştır", diyenler her zaman çıkmıştır. Topraktan yaratıldığımız için toprakta ne kadar element varsa vücudumuzda da o kadar element mevcuttur. İlahi bir sanatla insanlık denen o eşrefi mahlûkatla mükemmelliğin zirvesine götürüldüğünü müşahede ediyoruz. Hücreyi incelediğimizde insan hayretini gizleyemeyip bu ilahi sanatın mükemmelliğini görüyor. Bugünkü ileri ve güçlü teknoloji ile de bu hücrelerin gücüne küçük oranda dahi yetişilemediğine şahitlik ediyoruz. İnsan vücudunda her şey var. En ileri tıbbın bile erişemediği sayısız güzellikler ve yapım mevcut. Her şeyi mükemmel olan bu yaratılış insan tarafından bozulmadığı müddetçe bozulmayacak bir yaratılış şeklidir. İnsana yaratılışta şeref verilmiştir.
 

İnsan Vücudu Bir İlahi Makinadır
İnsan Neden Eşrefi Mahlûkattır?
Ebu Cehil torunları, ondan önceki hak dinlerin düşmanları o gün de, bugün de, yarın da bunun karşı duruşunu çeşitli yollar vasıtasıyla ispat etmeye ya da bu gibi konuları çağdışı lanse etmeye devam edecekler. Fakat biz yolumuza devam etmeliyiz. İnanç sistemimizin bu mükemmel yaratılışla da güçlendirildiğini düşünürsek hekimler olarak bizim daha fazla insan üzerinde kafa yormamız gerekir. İnsan, zerreden küreye mükemmel ve yaşamın sağlıklı ve düzenli gitmesi için de her şey düşünülmüş ve bizim büyük hatalarımıza rağmen de kolay kolay bozulmayan bir ilahi makinedir. Kalp atışımızdan aldığımız nefese kadar, aldığımız oksijenin oranından, vücudumuzdaki karbondioksit dengesine kadar, vücudumuzun içerisindeki birtakım elementlerin dağılımına kadar, nereye bakarsak bakalım bizim dışımızda bizim üstümüzde ve bizim aklımızın zorlandığı bir mükemmeliyet söz konusu.
 

Kişinin Kendisine Emanet Edilen Bu Mükemmel Bedene Karşı Hassasiyetleri Nasıl Olmalı?
İnsan duygulu yaratılmıştır. Duygularının zenginliğiyle kalite kazanmıştır. Duygu, insanın artı olan özelliklerindendir. İnsanın ahlaki, vicdani özelliklerini aldığınız zaman geriye bir canavar çıktığını görmekteyiz. Canavar, insan portresinin toplumlarda olması, dinin insanlara nakşettiği duygusal zenginliklerin zayıflamasıyla meydana gelmektedir. Bir insan Eşrefi Mahlûkat olurken, Esfeli safilin de olabiliyor. İkisi birbirine taban olarak zıttır. Bakın biz beynin ancak yüzde 10`unu biliyoruz. İnsan beyni öyle bir nizamda yaratılmış ki, insan dış etkenlerden veya almış olduğu gıdalardan pozitif ve negatif etkilenebiliyor. Mesela besmele ile kesilen bir hayvanın etini yediği zaman aldığı enerjiyle, İslami hassasiyeti olmayan birisinin kestiği hayvanla aldığı enerji farklı. İçtiği suda da aynı şey geçerli. Bunların bilimsel açıklamaları yok. Ama bizim kültürümüzde var olan birtakım su ile tedaviler mevcut. Her şey bir sırdır. Bize yakışan, bu sırrı ilahiyi devam ettirmektir. Çünkü böyle bir ölçü yok. Herkesin kendi gücüyle buna katkıda bulunması lazım. Bu mükemmel yapı olan insana herkes bir tuz olmalı. Çorbada tuz olmakta güzel bir şeydir.
 

Allah Bizim İçin Bize Müdahale Ediyor
Peki, Hocam Dinimizin Tıbba Yaklaşımından Söz Edebilir misiniz?
Allah`û Teâlâ bize, "Akşam saati uyuyacaksınız, günlük işlerinizde aktif olacaksınız. Ama ibadetle ilgili bir zaman diliminde de başka bir işgalle meşgul olmayacaksınız" buyuruyor. Bunun gibi sayısız örnekler var. Bitkiler, toprağın kullanımı, kişinin insanlar ve kendisiyle barışık olmasına yönelik bu benzeri birçok durumlar söz konusu. Rabbimizin bize vermiş olduğu ilim, akıl ve mantıkla haddimizi aşma gibi bir hadsizliğe de düşmeden bu işleri O`nun isteği doğrultusunda yapmaya çalışmalıyız. İnsan bazen Allah`ın insan için lütuflarını göremeyebiliyor. Sağlıkta da olduğu gibi. Mesela içki içmeyin, zinaya yaklaşmayın diyor, haddi aşmayın diyor. Yani Allah bizim için bize müdahale ediyor. Bize yapılan bu iyilik müdahalelerini biz gözardı ediyoruz. Ve bu gözardıların bedelini de sağlığımızla ödeyebiliriz. Peygamberimize (sav) gelince O zaten bir ümmi idi. Onun bütün ilmi Allahû Teâlâ`dan gelmişti. Bu ilim olduğu toplumda bir takım sorunları da içten içe çözmüştür. Bakın temizlik de bir ilimdir. Peygamber Efendimiz "Temizlik imanın yarısıdır" diyor. Yani toplumu dizayn etmeye yönelik ve öyle birtakım tavsiyeleri var ki, bunlarla alakalı hayrete düşmemek mümkün değil. Tıbb-ı Nebevi diye tabir edilen peygamber tıbbında, Ona uygun hareket edebilsek yani; ölçülü olmamız, yememizi-içmemizi, muhabbetimizi ölçülü yapmamız, gıdalarımızı ölçülü almamız, doymadan sofradan kalkmamız, ellerimizi yemekten önce yıkamamız, abdestle günlük temizliğimiz ve vücudumuzun kirlerini atmamız, gusül gerektiğinde gusülle vücudumuzu bir takım negatif olaylardan korumamıza kadar çok sayıda faydalı olabilecek bilgiler vardır.
 

Tıbb-ı Nebeviyi Bilimsel Tıp Dediğimiz Tıptan Ayıran Özellik Nedir?
Tıbb-ı Nebevide tedavi yoktur. Tıbb-ı Nebevi aslında koruyucu hekimliktir. Hatta bununla ilgili bir hadis-i şerif şöyle geçiyor: Peygamberimize hediye edilen bir doktorun o bölgede hastalıkla ile ilgili bir tecrübesi olmayınca Peygamber Efendimize müracaat ettiğinde O da diyor ki; "Benim ümmetim acıkmadan sofraya oturmaz, doymadan kalkar, yılda bir kez de hacamat yaptırır" diyor. Gördüğünüz gibi ölçü bu. Şimdi bu ölçüyü biz, onbinlerce hekim ordusu oturup tartışsa ne kadar aykırı tartışırsa tartışsın, burada dururuz. Bu çözümün üstünde bir şey ortaya koyamayız. Çünkü doymamak vücudun bir temel ihtiyacı. Acıkmadan oturmamak vücudu boşaltmaya, temizlemeye yönelik bir eylemdir. Yılda bir kez hacamat da vücudun kanlanıp canlanması için. Vücudun kendini yeniden enerji ile donatması için yıllık bir aşı ya da yıllık bir "check up" gibi algılanabilir. Bu doğru ve eğriler çok karıştığı için herkes tıp ve din konusunda âlim olduğu ve bir de işin ehline verilmemesi gibi durumlar söz konusu olduğu için ciddi ilerlemeler kat edilmiyor. Ben yaptım oldu, mantığı güdülüyor. Bu hareketler bizim sorun ve sıkıntılarla yaşamamıza neden olmaktadır.
 

HASTALIKTA BAZEN BİR NİMETTİR
Hocam, Hastalığa Karşı Sabır Kavramını Biraz Açıklayabilir misiniz? Büyüklerimiz, âlimlerimiz hastalığın bazen bir nimet olduğunu söylemişlerdir. Düşünün hastalık sonucu ölen ve hiçbir şey yokken hemen ölen iki insanı. Hastalık günahlara kefaret olabiliyor. Bunda en önemli faktör sabırdır. Sabır genelde insanların kahir ekseriyetinde az olan bir şeydir. Ayeti kerimede sabretmek tavsiye ediliyor. Sabır dayanma ve direnme ile alakalı bir şeydir. İnsanların sabır ve direnme güçleri eşit değildir. Sabırla aşılan sıkıntı ve hastalıklar insanın hanesine olumlu birtakım yansımalar gerçekleştirmektedir. Sabırda en büyük sorun acıya karşı olan sorundur. Hastalığın birtakım devreleriyle ilgili sorunlarda aciz kalabiliyoruz. Bu acziyetlerin sonucunda tek teselli Allah`ın kapısına müracaat etmektir. İşte hastalıkta sabır burada ortaya çıkıyor. İşte bu sabır nimete dönüşebiliyor. İnsanda yapılacak bir iş karşısında çabuk sonuç istemek gibi bir özellik var. Burada genelde sorun yaşıyoruz. Anne rahmine düşmüş bir çocuk dokuz ayda dünyaya gelir. Bu sekiz ay olur, yedi ay olur ama altı ay olmaz. On ay da olmaz. Bazı hastalıklarda teşhis bile ayları buluyor. Tedavi daha uzun sürebiliyor. Etkin olacak bir tedavi bu uzun süreden dolayı sorun yaşayabiliyoruz. Bu sefer ne yapıyoruz, hızlı kolay yollar aramaya çalışıyoruz. Bu yollarda bazen insanın başına bela olabiliyor. Yani sabır burada da bazen gerekebilir. Ortak buluştuğumuz noktaları göz önüne koymamız gerekir. En çok yaptığımız nefes almak, su içmek. Yaşamak için gıdalar alıyoruz, sosyal faaliyetlerde bulunup aş için iş yapıyoruz. Bunların hepsini düzenli ve olması gerektiği gibi yaparsak bir sıkıntı yaşamayız. Düzenli yaşam birçok hastalığın önüne geçer.
 

Hasta Ol, Ben Seni Tedavi Edeyim
Gelişen Teknolojiye Rağmen Hastalık Oranlarında Her Geçen Gün Artış Olduğunu Görüyoruz Bunun Sebebini Nasıl Açıklarsınız?
Ülkemizde uygulanan sağlık politikası maalesef hastalıkların çözümü ve insanın daha sağlıklı yaşaması yönünde değildir. Politika şu "Hasta ol, ben seni tedavi edeyim." Şu an hasta olmamız için her şey mevcut. Uykumuz iğfal edildi. Muhabbetimize dinamit konuldu. Gıdalarımızın hepsi suni, yaşadığımız ortamlar tamamen mekanik ortamlar, işlerimiz ve aşlarımız neredeyse dinimiz oldu. Böyle bir karmaşa içerisinde hastalanmamak gibi bir durum zaten söz konusu olmaz. Sistem bu ortamda "Hasta ol diyor", biz de zaten hasta oluyoruz. Hekimlerimize gidiyoruz. Hekimlerimiz tamamen teknolojik. Eskiden hekimler hastanın başını okşar, sırtını sıvazlardı. Şu an ise hastaların yüzüne bakmayan doktorlar bile var. Teknolojik olarak hastaya bir şeyler yapmaktan dolayı onunla ilgilenecek zaman bulamıyor. Bir şeyler olacak diye her türlü ilaç istiyor, filmler çekiyor. Hasta da çözümü bunlar zannettiği için, bir süre sonra hasta çaresiz kalıyor. Daha sonra birçok organının iflas ettiğine şahit oluyoruz. Böyle bir sistemi parayla düzeltmek mümkün değil. On sene öncesine göre sağlık harcamaları yaklaşık yirmi katına çıkmış. Ama biz yirmi kat iyileşmedik. Tam tersi yirmi kat kötüleştik. Sistem halkı yönlendirmeye yönelik olarak çözüm yerine, olaylara rey gözüyle bakıyor. Sonuçta da olan yine halka oluyor.
 

Peki, Bu Durumda Hastalara Yönelik Tavsiyeleriniz Nelerdir?
O nedenle tavsiyem şudur ki; Çok sık doktora gitmeyin, kendi doktorunuz olun. Çözümü çözümsüzlük yerlerinde değil, kendinizde arayın. Yedikleriniz ve içtiklerinize dikkat edin. Gıdalarınız sağlıklı, doğal ve helal olsun. Çünkü helal ve haram da karışmış durumda. Buna dikkat edilmeli. Birçok uydurma hastalık üretilmiş durumda. Sen hasta ol ben üretirim düşüncesiyle her şeyi madde merkezli hale getirmiş. Sisteme fazla güvenmekten öte, herkes kendi sağlığını ve çevresindekileri düşünerek yaşamalı. Uykusuzluk problemi düzenli uykuyla, gün boyu uykusuz kaldığınızda kaylule uykusuyla, yenen yanlış bir yemek sonucu mide bulantısı oluştuğunda, onu oruç tutmakla, stres ve siniri alınan ihlâslı bir abdest ve kılınan namazla atabiliriz. İnsan içindeki eczaneyi kullanarak kendi kendinin doktoru olabiliyor. Aile merkezli sağlıkta koruyuculuğa gitmeyi tercih etmeli. (Mehmet Laçin - Emrah Tel - İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir