• DOLAR 32.572
  • EURO 34.898
  • ALTIN 2426.718
  • ...
Çin, Pakistan`ın İmdadına Yetişir mi?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Usame bin Ladin`in öldürüldüğü baskından yaklaşık iki hafta sonra, İngiltere`de yayınlanan The Statesman gazetesinde Hindistan kaynaklarına dayanan göz açıcı bir haber vardı: "Çin, Amerika`yı uyararak Pakistan`a karşı düzenlenecek her hangi bir saldırının Çin`e yapılmış sayılacağını açık bir dille ifade etti." İddia edildiğine göre bu sözler Çin Dışişleri Bakanı Wen Jiabao tarafından Çin-ABD Ekonomik ve Stratejik Diyaloglar Toplantısında söylendi.

Aynı toplantı hakkında Türk basınında ABD`den "Pakistan`ın egemenlik haklarına ve birliğine saygı göstermesi" istendiği haberi vardı.

Amerika`nın Çin`i kuşatmasını isteyen Amerikalılarla ve İsrailcilerle fazla sarmaş dolaş olduklarından dolayı Hindistan kaynaklarından Çin hakkında bilgi alırken ihtiyatlı olmak gerekir şüphesiz ancak Çin bu iddiayı ne yalanladı ne de itibar edilmemesi gereken bir haber olduğunu ima edecek başka açıklamalar yaptı. İyi de Çin zaten Pakistan`ın imdadına yetişmeli değil mi?

Amerika 11 Eylül saldırılarından hemen sonra Çin ve Rusya dâhil neredeyse tüm dünyanın desteğini alıp başka türlü asla yapamayacağı bir işi başararak dünyanın jeopolitik kalpgâhına saplandı. Amacı Doğu Yarımküresindeki kaynakların hiçbir gücün tekeline girmemesini sağlama almak ve böylelikle bir Doğu Yarımküresi hegemonunun – rakip bir gücün - yükselişini önlemekti.

Bu amaç için hareket ederken aynı zamanda da "güvenlik için özgürlükten fedâkarlık gerekir" diyerek ülke içinde ulus devleti güçlendiren yasal düzenlemeler yaptı; savaş sanatında devrim denilecek teknolojik yenilikler bu süreçte hızla artan askerileşme sayesinde ivme kazandı; ve mal-para-insan dolaşımı demek olan küreselleşmeyi sekteye uğratacak gelişmeler yine terörle savaş sırasında ortaya çıktı.

Tüm bu yaşananlar – ve burada anılmayan niceleri – Çin açısından yeterince sorunluydu ama besleyeceği dev bir nüfusu olan Çin`in ihracata ve yabancı sermaye yatırımına dayalı bir büyüme modeli takip etmesi, Amerika`nın onun çevresinde daireler çizmesine rağmen aleyhindeki bu jeopolitik düzenlemeye karşı hamle yapmasını engelleyerek "barışçıl yükselişle" meşgul olmasını sağladı.

Ancak Amerika kurbanını sırıtkan bir yüz ifadesiyle parçalayan bir manyağın anlayış bekleyen ruh haliyle Pakistan`da her gün onlarca insanı öldürürken şimdi de Pakistan`ı büsbütün hedefe koyarak Çin`in etrafındaki çemberi daraltıyor. Çin`in Hindistan`a karşı muteber bir dost olarak gördüğü Pakistan hem bölünme tehdidiyle hem de nükleer silahların elinden alınması teşebbüsüyle karşı karşıya.

Mahallenin delisi Ralph Peter`a söylettikleri Pakistan`ın üçe bölünmesi meselesi Amerikalı politikacıların kalbî arzularıdır. Çin şu anda Gwadar`a rahatça ulaşabiliyor ancak Pakistan`ın kargaşaya düşmesi ve sonrasında bölünmesi halinde sağlam bir müttefikini kaybedecek ve Umman Denizine açılan bu güzergâhtan onlarca yıl mahrum kalacak.

Güney Batısında Afganistan`daki karmaşa ve kargaşaya eklemlenen parçalanmış bir Pakistan`ın bakiyesi söz dinlemeyen kabile devletleriyle/özerk yönetim birimleriyle çevrelenecek. Amerika dünyanın ücra köşelerinde mağaralarda yaşayan en fazla birkaç yüz kişilik silahlı grubun varlığına dayanamıyor da Çin`in günlük iktisâdi hayatı özellikle de İktisâdi kalkınması, Amerika`nın terörle savaş numarasından kaynaklanan askeri ve jeopolitik tehditlere dayanabilir mi? Hayır.

Strauss-Kahn`ın Başkanlığındaki IMF, Çin ekonomisinin gelecek beş yıl içerisinde ABD ekonomisini geçeceği tahminine yer veren bir rapor hazırlamıştı. 2000`li yılların başlarında hazırlanan raporlar bu beklentiyle ilgili olarak genelde 2020-2025 yıllarına işaret ederken (daha cimri olanlar 2050`ye işaret ediyorlardı) bu tarih şimdi 2015`e kadar geriledi. Çin, dünyanın bir numaralı ekonomisi olma yolunda hızla ilerlerlerken Amerika da askerileşme ve Çin`in çevresini istikrarsızlaştırma çalışmalarını hızlandırdı.

Şu durumda, Çin`in dünyanın bir numaralı ekonomisi ünvânını almasına çok az bir zaman kalmışken Ortadoğu`daki Arap Devrimleri, Usame bin Ladin`in öldürülmesi, Pakistan`ın hedefe yerleştirilmesi ve - dolayısıyla da – Çin`in etrafındaki çemberin daraltılması arasında sebep-sonuç ilişkisi var gibi. Dolayısıyla Çin`den beklenen makul tepki, Pakistan`ın imdadına yetişmesi, Güney Batısının büsbütün kargaşaya düşmesini engellemek adına Pakistan`a karşı askeri saldırganlığı caydırmasıdır. Velev ki Hindistan kaynaklarına dayanan haber doğru olmasın.

KÜÇÜK BİR AYRINTI

Amerika`da Çin`le tarihi karşılaşmanın kaçınılmaz olduğuna inananlar arasında "erken karşılaşma, geç karşılaşmadan yeğdir" anlayışı hâkim. Arap Devrimleri sonrasında – Amerikan yönetiminin iddia ettiği üzere - Usame bin Ladin`in öldürülüşünün Amerika`nın Güney Asya`ya odaklanmasını teşvik etmesi, "karşılaşmacıların" arzularına uygun bir sonuçtur. Usame bin Ladin`in Pakistan`da öldürüldüğü haberiyle birlikte Pakistan üzerinde baskı arttıkça Çin de (tam onların istendiği gibi) müsabaka alanında boy gösteriyor veya alana gelmesi için bu yazının konusu olan haberlerle kışkırtılıyor.

Yahudi asıllı Strauss-Kahn başkanlığındaki IMF raporu, bu küçük ama önemli ayrıntıya koşut bir gelişmedir çünkü "telaşa mahal yok" diyen Amerika`daki uzlaşmacılar karşısında "Çin`le erken karşılaşma, geç karşılaşmadan yeğdir" diyenlerin elini güçlendirmektedir. Strauss-Kahn komplosunda elleri olmasa bile özellikle Çin’le uzlaşma arayanlar ve küreselciler arasında Strauss-Kahn’a sırf bu yüzden öfke duyanlar vardır muhakkak.

Dünya Bülteni


 

Bu haberler de ilginizi çekebilir