• DOLAR 32.596
  • EURO 34.825
  • ALTIN 2510.073
  • ...
Mustazaflar Hareketi`nden Suriye Açıklaması
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
VAN - Mustazaf Der`in kapatılmasının ardından 27 Mayıs 2012 tarihinde Diyarbakır İstasyon Meydanı`nda düzenlenen Ahde Vefa Mitingi`nde kuruluşu ilan edilen Mustazaflar Hareketi, ilk istişare toplantısını Batman`da, ikincisini Diyarbakır`da düzenlemişti. Mustazaflar Hareketi, Eylül ayı içerisinde yazar ve akademisyenlerle de 3`üncü toplantısını gerçekleştirilecek.

Mustazaflar Hareketi, Van`da olağan bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı sonrası Mustazaflar Hareketi sözcüsü Av. Hüseyin Yılmaz adına yazılı basın bildirisi yayımlanarak Suriye politikalarına açıklık getirildi.

Haklı Mücadeleyi Destekliyoruz
Son günlerde Suriye üzerinden oynanan oyunlara karşı dikkatli olunması gerektiğine vurgu yapan Yılmaz, Suriye`de yaşanan son gelişmelerde gelinen nokta itibarı ile kaygı verici bir boyuta ulaştığını söyledi. Mustazaflar Hareketi olarak gelişmeleri yakından takip ettiklerini ifade eden Yılmaz, Suriye`den gelen haberlerin de objektif olmadığına değinerek "ancak kesin olan gerçek şudur ki, Baas rejiminin zulüm yaptığı ve Esed`in de zalim bir diktatör olduğudur. Bu nedenle Esed ve rejimi yıkılmalıdır. Zulüm gören her halk gibi Suriye halkının da zulme karşı direnmeye hakkı vardır. Bu mücadele meşrudur. Mustazaflar Hareketi olarak bu haklı mücadeleyi destekliyoruz" diye konuştu.

Suriye Kürtleri Çok Daha Fazla Mahrumiyet Yaşadı
"Kürd halkı, İslam`ı kabul etmesiyle birlikte diğer Müslüman kavimlerle ümmet bilinci içerisinde hep kardeşçe yaşamayı tercih etmiş, kavga ve ayrılık yerine hep barış ve birlik yolunu tutmuştur" diyen Yılmaz, Kürd halkının üzerinde yaşadığı bu toprakların kadim sakinleri olduğunu ve İslam diniyle şereflendikten sonra, İslam ümmetinin bir parçası olarak, hep ümmetin bütünlüğü ve maslahatı yönünde hareket ettiğini ifade etti.

Yılmaz, "Osmanlı Devleti yıkılınca çok sayıda devletlere bölünmüş ve bu arada Kürdistan coğrafyası da bir bütün olmaktan çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti onları tümden inkâr edip dinlerinden ve öz değerlerinden koparmaya, asimile edip Türkleştirmeye çalışırken, Irak, onları sindirmeye ve hatta soykırım yapıp yok etmeye çalışmıştır. İran`daki Kürtlerin de huzursuzlukları hep devam ede gelmiş sorunları için köklü çözüm olabilecek politikalar geliştirilememiştir. Suriye`deki Kürtler ise diğer devletlerde yaşayan Kürtlerden daha fazla mahrumiyetler yaşamıştır. Suriye onları vatandaş bile kabul etmeyip hiçbir insani haktan yararlanmaya fırsat vermeyerek birer göçmen gibi kabul etmiş ve sürekli baskı altında tutmuştur. Tabii olarak bu durum, Kürd halkı arasında rahatsızlıklara, arayışlara, bu halden kurtulmak için başkaldırılara dönüşmüştür" diyerek Kürtlerin tarih içerisinde yaşadıklarına dikkat çekti.

Emperyalist Güçler Kürtleri Koz Olarak Kullanmak İstiyor
Kürt halkının bu duruma düşmesinin baş müsebbibinin emperyalistler olduğuna değinen Yılmaz, geçmişte olduğu gibi bugün de Kürt halkı üzerinde siyasi ve ekonomik çıkarları için hesaplar yapmaktan geri durmadıklarını ifade etti. Yılmaz, "Kürt halkının sözde kurtuluşu için bir yandan ilhadi ideolojiler reçete olarak sunulurken, bir yandan da ABD ve Batılı güçlerin kontrolünde bağımlı bir Kürdistan Devleti vaat etmektedirler. Emperyalist güçlerin şu anda en büyük amaçları; şuurlu Müslümanları kendi çizgilerine, kendilerinin zarar görmeyeceği bir noktaya çekmek ve Kürtleri de bir takım hedeflerini gerçekleştirmek için koz olarak kullanmaktır. Tüm Müslümanlar özellikle Müslüman Kürtler, bu tehlikeli hesapların farkında olmalı ve bunların oyunlarını bertaraf etmek için ellerinden gelen gayreti göstermelidirler" çağrısında bulundu.

Çatışmalar Hiçbir Halkın Faydasına Değildir
Suriye Kürtlerinin içinde bulundukları şartlardan dolayı bugün kendileri için en olumlu seçeneğin federatif veya özerk yapıda Suriye`nin diğer halklarıyla kardeş olarak yaşamalarında olduğunu dile getiren Yılmaz, "çıkacak etnik çatışmalar hiçbir halkın faydasına değildir. Ancak bu kararı başta Suriye`de yaşayan Kürt halkı olmak üzere oradaki halklar verecektir. Bizce doğru olan etnik ve mezhebi bir çatışma yaşanmadan Kürtler dahil tüm Suriye halkının bir konsensüs çerçevesinde anlaşarak İslami bir yönetimin bayrağı altında ortak bir noktada buluşmasıdır. Kürt halkı İslam ile aziz olmuş, İslam ile yücelmiştir. Hem dünya, hem de ahiret kurtuluşları yine İslam ile ve İslami mücadele iledir. Bu bakımdan her nerede olursa olsun hiç kimsenin oyununa gelmemeleri ve İslam üzere kendi aralarında birlik oluşturma yoluna gitmeleri ve İslami mücadele ile hak ve kurtuluşu aramaları gerekir" dedi.

Türkiye`nin Suriye Politika Yaklaşımı Hakkaniyetten Uzaktır
Son günlerde gündeme gelen Suriye Kürtlerinin özerklik ve bağımsızlık tartışmalarına karşı Türkiye hükümetinin yaklaşımının hakkaniyetten uzak olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Türkiye devleti ve hükümetinin Suriye Kürdistan`ında yaşanan gelişmeleri bahane ederek, oraya müdahale etmesinin kimseye bir faydası olmaz. Kendi ülkesinde Müslüman Kürtlerin haklarını bir bütün olarak vermemekte ısrar eden devletin, diğer parçalardaki Müslüman Kürtlerin kazanımlarına karşı durması doğru değildir. İslam ümmetini oluşturan halkların birleşiminden oluşan bir birliğin teşekkülünden yanayız. Ancak akide bağı sağlanmaz ve İslam ortak payda olmazsa, o zaman diğer halkların sahip olduğu tüm haklara Kürt halkının da sahip olması gerekir. Kimsenin bu hakkı inkâr etmeye, buna karşı çıkmaya ve engel olmaya da hakkı yoktur" diyerek Türkiye`nin Kürt Politikasını eleştirdi. (Fikret Özkan - İLKHA)


İşte Basın Bildirisinin Tam Metni

BASINA VE KAMUOYUNA
Suriye`de yaşanan son gelişmeler, gelinen nokta itibarı ile kaygı verici bir boyuta ulaşmıştır. Mustazaflar Hareketi olarak gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Suriye`den gelen haberler objektif değil, ancak kesin olan gerçek şudur ki, Baas rejiminin zulüm yaptığı ve Esed`in de zalim bir diktatör olduğudur. Bu nedenle Esed ve rejimi yıkılmalıdır.

Zulüm gören her halk gibi Suriye halkının da zulme karşı direnmeye hakkı vardır. Bu mücadele meşrudur. Mustazaflar Hareketi olarak bu haklı mücadeleyi destekliyoruz.

Emperyalist ve siyonist güçler bu haklı mücadeleyi kendi çıkarları için kullanabilmek ve yönlendirmek için yoğun bir çaba içerisindedirler. Bu mesele özelde Suriye halkının meselesi olmakla birlikte aynı zamanda İslam ümmetinin bir meselesidir. Haçlı zihniyetlilerin müdahaleye hakkı yoktur. Türkiye de, ABD`nin ve siyonist israil`in Ortadoğu politikalarının taşeronu ve uygulayıcısı olmamalıdır. Muhtemel bir dış müdahalenin sonucu aynen Irak`ta olduğu gibi felaket olur.

Çatışmaların uzaması bütün kesimleri ile Suriye`deki halkların perişan olmasına ve kaynaklarının heder olmasına neden olmaktadır. Suriye`deki muhalefet çok parçalıdır ve bu günkü haliyle kökleşmiş Baas rejimini kısa vadede devirmesi ve kendi aralarında uzlaşarak istikrarlı bir yönetim oluşturması mümkün görünmemektedir. Tek çıkar yol; muhalif grupların Suriye`de İslami esaslara dayalı bir yönetim oluşturmak üzere birleşmeleridir. Zira orada yaşayan her inanç ve düşünceden insanın hakkını tastamam verecek olan ancak İslam`dır.

Kürd halkı, İslam`ı kabul etmesiyle birlikte diğer Müslüman kavimlerle ümmet bilinci içerisinde hep kardeşçe yaşamayı tercih etmiş, kavga ve ayrılık yerine hep barış ve birlik yolunu tutmuştur. Kürd halkı, bu toprakların kadim sakinlerindendir. İslam diniyle şereflendikten sonra, İslam ümmetinin bir parçası olarak, hep ümmetin bütünlüğü ve maslahatı yönünde hareket etmiş ve bu bağlılıkta da İslami şiarları mihver edinmişlerdir.

Osmanlı Devleti yıkılınca çok sayıda devletlere bölünmüş ve bu arada Kürdistan coğrafyası da bir bütün olmaktan çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti onları tümden inkâr edip dinlerinden ve öz değerlerinden koparmaya, asimile edip Türkleştirmeye çalışırken, Irak, onları sindirmeye ve hatta soykırım yapıp yok etmeye çalışmıştır. İran`daki Kürtlerin de huzursuzlukları hep devam edegelmiş sorunları için köklü çözüm olabilecek politikalar geliştirilememiştir. Suriye`deki Kürtler ise diğer devletlerde yaşayan Kürtlerden daha fazla mahrumiyetler yaşamıştır. Suriye onları vatandaş bile kabul etmeyip hiçbir insani haktan yararlanmaya fırsat vermerek birer göçmen gibi kabul etmiş ve sürekli baskı altında tutmuştur. Tabii olarak bu durum, Kürd halkı arasında rahatsızlıklara, arayışlara, bu halden kurtulmak için başkaldırılara dönüşmüştür.

Kürt halkının bu duruma düşmesinin baş müsebbibi olan emperyalistler geçmişte olduğu gibi bugün de Kürt halkı üzerinde siyasi ve ekonomik çıkarları için hesaplar yapmakta ve bunu bir kart olarak kullanmaya çalışmaktadırlar. Kürt halkının sözde kurtuluşu için bir yandan ilhadi ideolojiler reçete olarak sunulurken, bir yandan da ABD ve Batılı güçlerin kontrolünde bağımlı bir Kürdistan Devleti vaat etmektedirler.

Emperyalist güçlerin şu anda en büyük amaçları; şuurlu Müslümanları kendi çizgilerine, kendilerinin zarar görmeyeceği bir noktaya çekmek ve Kürtleri de bir takım hedeflerini gerçekleştirmek için koz olarak kullanmaktır. Tüm Müslümanlar özellikle Müslüman Kürtler, bu tehlikeli hesapların farkında olmalı ve bunların oyunlarını bertaraf etmek için ellerinden gelen gayreti göstermelidirler.

Suriye Kürtlerinin içinde bulundukları şartlardan dolayı bugün kendileri için en olumlu seçenek federatif veya özerk yapıda Suriye`nin diğer halklarıyla kardeş olarak yaşamalarıdır. Çıkacak etnik çatışmalar hiçbir halkın faydasına değildir. Ancak bu kararı başta Suriye`de yaşayan Kürt halkı olmak üzere oradaki halklar verecektir. Bizce doğru olan etnik ve mezhebi bir çatışma yaşanmadan Kürtler dahil tüm Suriye halkının bir konsensüs çerçevesinde anlaşarak İslami bir yönetimin bayrağı altında ortak bir noktada buluşmasıdır.

Kürt halkı İslam ile aziz olmuş, İslam ile yücelmiştir. Hem dünya, hem de ahiret kurtuluşlarıda yine İslam ile ve İslami mücadele iledir. Bu bakımdan her nerede olursa olsun hiç kimsenin oyununa gelmemeleri ve İslam üzere kendi aralarında birlik oluşturma yoluna gitmeleri ve İslami mücadele ile hak ve kurtuluşu aramaları gerekir.

Son günlerde gündeme gelen Suriye Kürtlerinin özerklik ve bağımsızlık tartışmalarına Türkiye hükümetinin yaklaşımı hakkaniyetten uzaktır. Türkiye devleti ve hükümetinin Suriye Kürdistan`ında yaşanan gelişmeleri bahane ederek, oraya müdahale etmesinin kimseye bir faydası olmaz. Kendi ülkesinde Müslüman Kürtlerin haklarını bir bütün olarak vermemekte ısrar eden devletin, diğer parçalardaki Müslüman Kürtlerin kazanımlarına karşı durması doğru değildir.

İslam ümmetini oluşturan halkların birleşiminden oluşan bir birliğin teşekkülünden yanayız. Ancak akide bağı sağlanmaz ve İslam ortak payda olmazsa, o zaman diğer halkların sahip olduğu tüm haklara Kürt halkının da sahip olması gerekir. Kimsenin bu hakkı inkâr etmeye, buna karşı çıkmaya ve engel olmaya da hakkı yoktur.

Bu haberler de ilginizi çekebilir