• DOLAR 32.507
  • EURO 34.774
  • ALTIN 2423.52
  • ...
Acıyla Bulanan İftar Saatleri!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Kuru bir hurmayla ya da soğuk bir suyla da olsa sıcak bir yaz gününün sonunda iftarı açma, haz verir insana. Zengin bir sofranın başında oturma imkânı olmazsa da, şartlarımıza göre hazırlanan bir sofrada uzun oruç günlerini hoş bir şekilde noktalayacak imkânlara sahibiz çoğumuz. Oysa

her şeyden öte bütün çabalarımız, ömrümüzün bu günlerinde bir kez daha buluştuğumuz Ramazanı en güzel şekliyle edaya yöneliktir.

Ancak izin vermiyorlar arzularımızı gerçekleştirmeye! Ocağımıza ateş düşürüp, beşerin umursamaz bakışları altında öldürmeye başlıyorlar bizi. Ramazana, oruca, iftara, gün boyu aç kalan insanlara ve insanlığa en küçük bir saygı duymadan aç kargalar gibi dadanıyorlar canlarımıza. Her gün yeni katliamlarla paramparça ediyorlar bedenlerimizi. En hassas yerlerimizden vurup acılarla dolduruyorlar Ramazanımızı…

Rahmet, bereket ve emniyet ayıdır Ramazan. Mü’minler, rahmet ve bereketin oluk oluk aktığı bu güzel ayın manevi yağmurlarında ıslanmak için çabalarlar. Huzur ve mutluluk sarar inanan insanların çehrelerini. Ama bu Ramazan’da da rahmet ve bereket günleri, boğazımıza takılan diken gibi sarsmaya başladı bizi. Kara bir kâbusa dönüştü Ramazanımız!

Biz, iftar saatlerini beklerken Myanmar’da Arakanlı Müslümanlar bir taraftan açlık ve sefaletle boğuşurken; diğer taraftan evlerini içindekilerle kül edecek bir yangının yükselmesinden ya da merhametsiz bir kurşunun bilinmeyen bir yönden gelip bedenlerini delik deşik etmesinden endişe ediyorlar. Evleri, köyleri ve camileri yakılıp yıkılanları; sığındığı komşu ülke sınırlarındaki küçücük barakalarda ölüm kalım savaşı verenleri; aç ve sefilce bir hayatın arasında iftar saatini bekleyenleri düşündükçe, iftarı beklemek için harcadığımız dakikalar acı bir lokma gibi boğazımıza takılıyor.

Sorun, sadece Arakanlı Müslümanları kuşatmakla kalmıyor, Ramazanda Filistinli kardeşlerimiz de öldürülüyor. Bombalar yağdırılıyor uzun ve sıcak Ramazan günlerinde dudakları kurumuş, iftar saatini beklemeye çalışan kadın erkek, yaşlı genç bütün halkın üzerine! Evleri yerle bir ediliyor. Siyonist işgalcilerin işkencehaneye çevrilmiş zindanlarında iftar saatini bekliyor on binlerce kardeşimiz!

Yine kan gövdeyi götürüyor Irak’ta. Yazın kızgın sıcaklarında Kerbela’ya dönen bu coğrafyada iftar saatini bekleyen yüzlerce kardeşimiz öldürülüyor. İçimizi yakıyor patlayan her bomba. Sünnisiyle, Şiisiyle kavurucu sıcaklara direnip saatlerce oruç tutmuş, iftar saatini bekleyen insanlarımızın bedenleri parçalanıyor bombalarla. Kana bulanıyor bekleme saatleri. İftar yerine kan tutuyor ufukları.

Kardeşlerimiz öldürülüyor Suriye’de. Her Müslüman gibi Ramazan’ı doya doya yaşamayı arzuluyorlar. Ancak iftar saatini bekleyen kardeşlerimizin yolu kurşunlar ve bombalarla kesiliyor. Kana boyanıyor bekleme saatleri. Camileri, evleri, köyleri ve şehirleri yerle bir ediliyor. Yuvaları başlarına yıkılıyor. Azizlerinin bir kısmını arkada bıraktıklarından yürekleri arkada kalan kimileri, sığındıkları komşu ülkelerde çaresizlikler ve zor şartlarda iftar saatini beklemeye çalışıyorlar.

Afganistan’da, Pakistan’da, Somali’de, Hindistan’da ve başka başka yerlerde acı, gözyaşı ve ölüm dökülüyor ortalığa. İftar saatleri kana bulanıyor. Oluk oluk kanları akıtılıyor iftar saatini bekleyen kardeşlerimizin. Acı, sıkıntı ve gözyaşları sarıyor ortalığı. Acılarla boğuşan Müslümanların iftar saatlerinin rengi de acı oluyor; kanları gibi!

Bu Ramazan’da da acı sarıyor Müslüman coğrafyayı! İftar saatleri kana bulanıyor. Bize de dokunuyor dalgaları… Bizim de iftar saatlerimizden acı kokular geliyor.

İçimizdeki, bir adım ötemizdeki kardeşlerimizin de evlerinden feryatlar yükseliyor. Kimi on yıl, kimi yirmi yıl ya da daha fazla bir zamandır zindanların kalın duvarları arasında anadan ve yardan uzak bilmem kaçıncı Ramazanını hasret duyguları arasında geçiren kardeşlerimizin iftar saatleri de acılara bulanıyor. Ailelerinden yüzlerce kilometre uzakta zindan duvarları arasında hasret duygularıyla iç içe iftar saatini bekliyorlar. Biz de iftar saatini bekliyoruz. Onlar acıyı yaşarken, acının bir dalgası yüzlerimize çarpıyor. Yutkunuyoruz, acı acı etrafa bakıyoruz. Güle benzeyen iftarı bekleme anları solmaya, buruşmaya ve pörsümeye başlıyor.

Bu Ramazan’da da kardeşlerimizi öldürüyorlar! Başlarına yıkıyorlar evlerini. Hayatlarını karartıyorlar. Yokluk, yoksulluk ve mahrumiyetin dört duvarı arasında iftar saatine kavuşabilenlerin çoğu yiyecek ve içecek bulamıyor. Aç, sefil ve perişan halde iftar saatini bekliyor… Kimisinin yolu iftar saatinden hemen önce kurşun ve bombalarla kesiliyor.

Bir parça ekmekle iftar saatini karşılamak istiyor, bir kurşuna ya da bombaya hedef olmamış kardeşlerimiz… Vicdanlarımızın harekete geçme saati başlıyor… İmanla donanan fıtratımız yardıma çağırıyor bizi. Zaten İslam, inanan herkesi buna mecbur etmiyor mu? Zira Resul-i Ekrem (sav)’in “Komşusu aç olduğu halde tok yatan bizden değildir” hadisi sorumluluğu hatırlatmıyor mu Müslümanlara?

İmkânı olanların imtihan saati başlıyor. Kardeşlerine kapılarını açmak, paylaşmak ve fedakârlıklarda bulunmakla; Mü’minin sorumluluk haritası çıkarılıyor. Bununla birlikte dua saati başlıyor. Olanlarla olmayanların paylaştığı bir saat bu! Aç ve susuz bir damakla iftar saatini beklerken ya da seher vakitlerine açılırken ihlâsla ve samimi kalple dua iklimine giriyoruz. Allah Teâlâ’dan kardeşlerimize yardım etmesini, iftarlarını acıya çeviren ve hayatlarını zindan eden zalimlerin önünü almasını ve onları sıkıntılardan kurtarmasını istiyoruz…

Zulmün, kan ve gözyaşının bulunmadığı bir dünyada, bütün kardeşlerimizle acı bulaşmayan Ramazanlarda iftar saatini bekleme dileğiyle…

(Nevvab Yıldız / Hürseda Haber

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir