• DOLAR 32.503
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2488.15
  • ...
Deyiniz Ki: Her Birimiz Birer Meryem Olacağız
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Azize Bacım!

Bu etti ikinci mektup… Bunu öncekinin devamı olarak da görebilirsiniz. Neticede mektubum bir dergi sayfaları içinde size ulaşıyordur. Daha fazla uzatmak mümkün olmuyor o yüzden… Önceki mektubumun başlığı “Bir Bitki Gibi Yetiştirilen Meryemlere, Fatımalara…” idi ve hatırlayanınız olacaktır. Başlığın hemen altında “Haydi, Çabuk olun!” ibaresi vardı. Evet, gerçekten çabuk olmak ve zamanı iyi kuşanmak lazımdır.

Sözü uzatmadan, Hz. Meryem`in kıssası ile başlamak istiyorum mektubuma. Oradan siz azize bacıların bulunduğu tarih noktasına, zamana, bugüne ve hatta ‘an`a gelmek istiyorum. İyi biliyorum ki, mektubumun muhatabı olan bacılarım Hz. Meryem`in kıssasını okumuşlardır. Belki de ezberleyenleriniz bile vardır. Bu bir. İkincisi, bu kıssayı konu edinen İran yapımı bir film var, öyle tahmin ediyorum ki çoğunuz bu filmi de izlemişsinizdir. Bilgi ve tahminim isabetli değilse şayet, o zaman bunları öneriyorum. Yok, tahmin ve bilgimde isabet varsa, o zaman da bacılarıma o filmi yeni baştan bir kez daha izlemelerini öneriyorum.

Gördüğünüz, göreceğiniz şu olacak: olayın kahramanı Meryem… Merkezde o var. Hemen olayın akışına konsantre olmalı ve Meryem`e odaklanmalısınız. Kendiniz o an birer Meryem olun ve onun içinden, onunla beraber yol almalısınız. Hayır, filmi izleyemeyiniz! Meryem`i, filmin ondan dolayı meydana geldiği kahramanı izleyiniz. Tamamen Meryem olmalısınız. İmtihandan imtihana geçişine odaklanmalısınız. Her imtihanın geçiş sürecinde çektiği acı ve sancılara odaklanmalısınız. Rabbani haline, lahuti iklimine odaklanmalısınız. İlahi teklif karşısında bir beşer olarak nasıl da eriyip gittiğine bakın, o muhteşem hale odaklanmalısınız. Kurumuş bir kenger çalısının rüzgâr önündeki hükmü ne ise, Meryem`in Rabbinden gelen direktifler önündeki durumu da o. Vahiy karşısında sergilediği o muazzam teslimiyetini ve bu teslimle taati ibadet haline getirmek suretiyle ortaya çıkardığı o muhteşem ubudiyet halini görmemek, görüp de hayran kalmamak ve onun gibi duyguları özlememek, hasret çekmemek, eriyip yanmamak mümkün değildir, buna odaklanmalısınız. Dava yükünü omuzlaması muhteşem, ona odaklanmalısınız. İnsanlarla, halkla ilişkisi mükemmel, onu görmelisiniz, görmelisiniz ve “kendiniz olarak” tüm bunlardan sonuçlar çıkarmalısınız.

Yani hâsılı, tamamen Meryem`e kilitlenmelisiniz. Onun sözlerine, bakışlarına, davranışlarına, değerlendirmelerine ve üstün ahlakına odaklanmalı ve kilitlenmelisiniz. Filmi izlerken bir eğlence formatında değil, zaman`ın Meryemleri olarak, İslam`ın davetçileri olarak hayati dersler kıymetinde ve sonuçlar çıkararak izlemelisiniz. İcabında, izlerken aklınıza gelen notları tutun. Kaç kez bakmış olsanız bile filmden evvel bir kez daha Kur`an`dan, kıssa ve araştırmalardan Meryem`in hayat hikâyesini, ilahi teklif karşısında tutumunu, iftiralara karşı duruşu ve kavmiyle mücadelesini okuyunuz. Bu araştırma ve bu filmden sonra arkadaşlarınızla oturup bunun detaylı bir müzakeresini yapınız.

Meryem`in omuzlarına yüklenilmiş mesajın özünü elinizde tutarak… Ardından arkadaşlarınızla sözleşiniz ve deyiniz ki: Her birimiz birer Meryem olacağız. Onun gibi dava hizmetinin saflarındaki yerimizi ve vazifemizi daima canlı tutacak ve onun gibi her tür fedakârlığı sergilemekten geri durmayacağız. Kavmimize onun mesajını, İslam`ın mesajını hakkıyla tebliğ etmek için seferber olacağız ve hiçbir kınayıcının kınamasından da sakınmayacağız.” Böyle deyiniz.

Azize Bacım!

Bu ve buna benzer birçok yapıt var, birçok yazılı eser var. Bugün tüm bunlara ulaşmak daha da kolaylaşmıştır. Mısır`a bakınız. Bir asırdır İslami bir dava büyüyerek gelişiyor. Filistin`i görüyoruz. İran`daki inkılâbın özüne inildiğinde bacılarımızı görmemek mümkün değildir. Cezayir`i, Tunus`u, Sudan`ı, Irak`ı, Çeçenistan`ı, oradaki bacılarımızın kahramanlık destanlarını görmezden gelemeyiz. Bütün bu yerler ve daha birçok yerde bacılarımız dava hizmetinin en merkezi noktasında olmuşlardır hep. Siz de öylesinizdir, geri durmuyorsunuzdur muhakkak.

Müslümanlar olarak bugün biz bundan geri durmadık, duramayız. Meryem`in ilahi teklif karşısındaki hassasiyeti bizden her birinin hassasiyetidir aynı zamanda. O hassasiyet ve sorumluluk duygularıyla dolu olmak zorundayız. Bugün Müslümanlar olarak yaşadığımız budur işte. Onların kendi zamanlarında yaşadıkları süreçlerin aynısını bugün biz yaşıyoruz. Lillahilhamd. Gıpta ile bakacağımız o muhteşem destanların aynısını yazmaya aday bir yapının duvar taşları, tuğlaları, çakıl taşlarıyız. Varsın çakıl taşı olalım, yeter ki bu yapının saflarında olsun. Yaşadığımız şu coğrafya üzerinde binlere varan şehidi ile risalet tarihinin ahir zaman defterine mübarek bir haşiye düşülmüştür bir kere. Bir kere kervan yolunu ve istikametini bulmuştur. Binlerce muhacir ve bunları takviye eden mahpusuyla o defterden sahifelere notlar alınmış, yazılmıştır. Bir de ey azize Bacım! Bütün bunların ailelerini, çoluk çocuklarını, sevdiklerini ve sevenlerini gözlerinizin önüne getiriniz… Meryem`e gidiniz, dönünüz ve göreceksiniz siz. Böyle tarihi bir ana tanıklık ediyorsunuzdur. Böyle tarihi bir mesuliyetin çilekeş tanıkları, şehitleriyiz. Hayır, yalnız uzaktan bakan tanıklardan değil, işin ortasında, hizmetkâr ve bendeleriyiz. Dolayısıyla bu Rabbani süreci doğru okumak lazımdır.

Böylece bir mektubumun daha sonuna gelmiş bulunuyorum. Sonlarken şu hatırlatmayı yapmadan geçmeyeceğim; çok iyi biliyorsunuz ki örgütlü bir hayatın ortasındayız. Örgütlü bir toplumun içindeyiz. Gevşek ya da sıkı ama illa ki bir örgütlülük söz konusu. Özellikle İslam aleyhinde çalışan muarızlarımız çok örgütlü çalışmaktalar. Yararlandıkları geniş imkânları da var. Bu imkânlarını da kullanmak suretiyle insanları İslam`dan, İslami mesuliyet ve duyarlılıklardan soğutma, uzaklaştırma çabasındalar. Meryem`in kendisi de böyle bir şebeke ile mücadele halindeydi, daha doğrusu bu şebeke, Meryem`e yönelen, teveccüh gösteren ve ona güvenen halkla bir mücadele halindeydi. Halkı ne yapıp edip ondan, onun davasından uzaklaştırmak hesabındaydılar. Ama bu gafillerin unuttuğu Allah (cc)`ın da bir hesabı vardı ve Onun hesabı bütün hesapları kuşatıp etkisiz hale getiren bir hesaptır.

Evet, Allah (cc)`ın hesabı vardır, bununla beraber bu hesapla birlikte bizim ameli sorumluluklarımız vardır. Hiç birimizin mucize bekleme gibi bir düşüncesi yoktur, olamaz. Çaba ve neticesindeki başarı, eylemlerimize bağlı kılınmış, zabturabt edilmiştir. Bir zafer, bir başarı olacaksa bu, bugün Allah (cc)`ın yardımı ve Müslümanların düzenli, istikrarlı ve organizeli çalışmalarına bağlıdır. Allah (cc)`ın peygamberleri de dâhil bütün salih ve saliha kulları çalışarak, çaba göstererek, kan ve gözyaşı dökerek ubudiyet vazifelerini yerine getirmeye çalışmışlardır.

Öyle ise, şu örgütlü zamanda, Mümin erkekler gibi Mümine hanımlar da düzenli bir teşkilatlanma ve örgütlenmeye girmelidirler. Dernek vb. çatıların oluşturduğu ortamda yasal haklarımızı kullanmak suretiyle müstakbel oluşumlara girişebilmeliyiz ve tabii ki, hiç kuşku yok ki, bu girişimler, yürümekte olan kervanın onayı ile ve o kervanın programlarını takviye etme kayduşartıyla…

Allah (cc) yar ve yardımcınız olsun.

Kardeşiniz…

M. Mehdi Gül / İnzar Dergis Mayıs

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir