• DOLAR 32.574
  • EURO 34.82
  • ALTIN 2500.453
  • ...
Ne Yapmalı?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bir gerçek; Hayatımızı kendimize veya birilerine bir şekilde kurban ediyoruz.

Hepimizin sonsuzluk içinde, en iyi ihtimalle sadece elli altmış bilemedin yüz yıllık bir hayatlık yaşamımız var. Bu yaşadığımız hayat/yaşamda bizden öncekilerinin adeta kopyasını yaşarız; olmaması gereken korkularımız, endişelerimiz, sevinçlerimiz, heyecanlarımız ve çeşitli duygu taşkınlıkları ve bunların hayata yansımasını yaşarız, etkileriz, etkileniriz. Bu yaşadığımız duygular ve etkileri esasında daha önce yoğunluk bakımından bizimkinden de daha yoğun bir şekilde hissedildi, yaşandı ve yaşayanlar ister istemez o duygularını ve yaşamlarını bıraktılar. O duygu ve etkilerinin büyüklüğünü kavramak üzere beklemedeler. Sonsuzluk içeren ve yaşayanlarca değiştirilemez bir alemde muhtemelen sürekli dehşet bir pişmanlık duyulacak.

Çok ciddi bir imtihan yurdunda yaşıyoruz; Hayat/Yaşam dediğimiz olgu kelimelere dökülemeyecek kadar değerliyse de, (“Biz göğü, yeri ve aralarında olan varlıkları oyuncak olsun diye yaratmadık.”Enbiya, 21/16) o değerliyi yaşamak için bizlere verilen araçlarsa (duygular) yerinde kullanılmadığında o derece kıymetsiz, boş bir caba. (“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden  başka bir şey değildir.” En’am, 32) kıymetsizliğini bilmediğimizde ise müthiş değerli olan hayatı pisliklere batıran ve yaşamak istemediğimiz ebedi mutlak pişmanlığına neden olacak kadar tehlikeli araçlar.

Ah! Sadece bir kez verilmiş olan bu hayatı; kendi gereksiz korkularımıza, endişelerimize, heyecanlarımıza, benliklerimize, gönül hoşluklarımıza ve başkalarının benliklerine çeşitli kimselere, ve duygulara kurban etmek ne kadarda acı. Ah! Ne büyük bir kayıp.

Korkularımız bizleri yapmamız gerekeni, atmamız gereken adımı engelliyorsa, endişelerimiz heyecanımız, sevincimiz, özlemimiz, yakınlarımıza duyduğumuz sevgimiz yapılması gerekeni,(yapılması gerekenler ALLAH tarafından bizlere kitapta sunulduğu gibi müdahale etmediğimiz zaman  vicdanlarımızda her adımda ne yapmamız gerektiğini bizlere öğütler) engelliyorsa bu büyük bir kayıp.(insan için daha büyük değerin olmadığı hayat/her şey……)

Şimdi ey ben ve ben gibi olan, hayatımızı; korkularımıza, endişelerimize, anlık gönül hoşluklarımıza, ben ve biz gibi olan başkalarının duygularına ve de kendimizin çeşitli duygularına kurban etmek istemediğimizi hep beraber haykıralım.

Bütün eksikliklerden beri, aklımızın hiçbir şekilde kavrayamayacak olan her ne düşünüyorsak o olmayan ALLAH(Kur’anı kerimde bizlere tarif edilen, Adem, Nuh, İbrahim ve Muhammed-s.a.v.-’in rabbi)’a kurban etmeli. Değerli olan hayatı kurban etmeye  tekdeğer ALLAH diyerek. 

ALLAH istediği için sevineceğiz, korkacağız, sevgi duyacağız, endişeleneceğiz, ümit besleyeceğiz, çalışacağız, ter dökeceğiz, hesap yapacağız, kafa yoracağız.

Bütün bunlardan sonra ALLAH istediği için yeri zamanı ve şekli ne olursa olsun hiç düşünmeden ölüm geldiyse ALLAH’tan razı şekilde ölümü kabullenmek. İşte yaşadığımız değerli olan hayat sadece bu şekilde değerine değer, asaletine asalet katar. Bundan başka hayat her şekilde bir kayıp.

De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir." (En`âm - 162)

Kardeşimiz Ubeydullah her şeyini ALLAH’a hasretti ki en değerli olan ALLAH onun bu büyük değerini kabul etti. ALLAH(c.c.) kardeşimizi cennetlerde Peygamber(s.a.v.)’e komşu yapsın. Bizlere de asıl olanını ALLAH için(ihlas) olanın değerli olduğunu iliklerimize kadar fehm ettirsin.

Şefik Mert

Bu haberler de ilginizi çekebilir