• DOLAR 32.571
  • EURO 35.039
  • ALTIN 2428.002
  • ...
Suriye`deki Son Saldırılar Üzerine
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Muhammed Demir/ Analiz / doğruhaber

Şam’daki son ulusal güvenlik toplantısına yapılan ve büyük ihtimalle müdahil ülkelerin istihbarat birimlerinin organizasyonunun ürünü olan son saldırıdan sonra Esad yönetiminin daha fazla saldırgan bir tavır alacağı muhakkaktır. Nitekim saldırıdan sonraki gün yapılan operasyonlarda ölü sayısının beş yüzü geçtiği bilgisi haberlere yansıdı bile.
Ama en önemli gelişme, Suriye Enformasyon Bakanı’nın açıklamaları oldu. Açıklamada ilk defa aralarında Türkiye’nin de bulunduğu malum müdahil ülkelerin isimlerini sayarak intikam açıklamasının yapılması, saldırı ve çatışma potansiyelinin artık Suriye sınırlarını aşması ihtimalini beliriyor.

Yapılan son saldırı, Türkiye ile beraber tüm “Dostlar” tayfasının memnuniyet verici tavırlarıyla karşılanıp rejim için kritik eşik sayıldıysa da, aslında eşiğin kritik olarak kabul görmesi, saldırı ve çatışma alanlarının civar ülkelere sıçratılması olarak değerlendirmek daha gerçekçi olur.

Kaldı ki bugüne kadar üçer beşer aylık ömür biçme açıklamalarına rağmen Suriye rejimi, çatışmaları sınır dışına taşıyacak hiçbir adım atmadı. Oysa gerçekten de kapana kısıldığı duygusuna kapıldığında Suriye’nin çatışma alanını genişletmesi, civar ülkelere taşıması potansiyeli vardır ve bugüne kadar böyle bir yönteme başvurmaması, henüz kıstırıldığı duygusuna kapılmadığının sonucu olsa gerek.

Diğer bir nokta da Türkiye’nin hem Esad’ın gidişine yönelik agresif tutumu, hem de Esad sonrası öngördüğü yeni Suriye vizyonu üzerinde etkili olma arayışlarıdır.

Esad’ın gidiş meselesi, “Ben dememiş miydim bölgesel aktör olduğumu!” öngörüsü için Türkiye’nin prestij meselesi olmuştur. Aynı zamanda Irak’a müdahale arefesinde takındığı tarafsızlık rolünün kendisine “Irak Kürdistanı”na mal olduğundan ders çıkarırcasına yeni bir “Suriye Kürdistanı”nın önüne geçme çabaları gözlerden kaçmamaktadır.
Türkiye’nin yeni Suriye vizyonu, “Vatanın bölünmez bütünlüğü” prensibinin Suriye’ye uygulanması vizyonudur. Ancak bu durumdaki Suriye’de Esad’ın kovuluşu “bölgesel aktör” egosuna deva teşkil etse de, Türk usulü üniter bir Suriye hayalinin gerçekleşmesinin mümkün olamayacağı aşikardır.

Kaldı ki Türkiye açısından bu “tehlike” mülahazası, Suriye’ye daha fazla müdahale şeklinde belirse de, Kürt bölgesi üzerine uygulayacağı politika, aynı zamanda Irak Kürdistanı ile de ipleri koparma noktasına getirebilecektir. Şu anda merkezi Bağdat yönetimini zorlama adına Barzani üzerinden sıkıştırma politikaları yürütse de, maslahatlarına binaen Kürdistan yönetimi Türkiye ile ilişkilerini sıklaştırsa da Esad sonrası Kürtlerin durumu, Barzani ile Erdoğan yönetimlerini farklı kulvarlara savuracaktır. Bu durum, Sam amcanın öngördüğü “Türk-Kürt konfederasyonu” veya imparatorluğu planlarını da suya düşürecektir.

Gerçekleşirse Esad sonrası dönemin en karlı aktörünün bölgesel bazda siyonist rejim olacağını belirtmeye bile gerek yoktur. İçerde hangi siyasi/dini/mezhebi/etnik grubun ne derecede karlı çıkacağı Suriye bağlamında tartışılabilir. Ama büyük fotoğrafta yani bölgesel bazda en ciddi kazanım siyonist rejimin olacaktır. Çünkü yanı başındaki Suriye, artık kendilerince hesaba katılacak kadar ciddi bir engel teşkil etmeyecektir.

Bu haberler de ilginizi çekebilir