• DOLAR 32.37
  • EURO 34.963
  • ALTIN 2325.441
  • ...
Kutlu Bir Yolculuk
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Heyecanlı ve uzunca bir bekleyişten sonra varmıştık, özlemle ulaşmak istediğimiz topraklara... Kimimiz gece boyunca uyuyamamanın yorgunluğuyla odalarında dinlenmeye giderken, kimimizde içimize sığmayan heyecanla yola koyuluyoruz... Ve adım adım yaklaşıyoruz menzile... Tarifi mümkün olmayan duygularla ilerliyoruz... Ve karşımızda... Aman Allah’ım her zaman tv’den, resimlerden gördüğümüz, hasretle “İnşaallah birgün bende gideceğim...” dediğimiz yerdeyiz şuan... Kâbe karşımızda... O an gözlerimiz doluyor... Nutkumuz tutuluyor... Bize düşen oracıkta Şükür secdesine kapanmak olmuştu! Ve ben... İlk duam dökülüyordu dudaklarımdan; ümmetin azadeliği, Mustaz’afların kurtuluşu için...


Namazdan sonra ilk tavafımızı ve say’ımızı topluca yapıyoruz... İhramdan çıktıktan sonra da otele gitmek istemiyoruz.. Ama sabah namazında dinç olmak için dinlenmeye ihtiyacımız olduğundan istemeye istemeye ayrılıyoruz... Sonraki günlerimizde aynı heyecan ve şevkle geçiyor... Saniyesini bile boş geçirmek istemiyoruz... Çünkü öğle namazı sonrası sohbetinde hocamız “Belki kimimiz ‘Beklediğim hazzı alamadım..’ diye düşünüyor.. Ama burdan ayrıldığınız an içinize öyle bir ateş düşecek ki... Geçen her boş bir saniye için vicdan azabı çekecek ve tekrar gelmenin hesaplarını yapacaksınız...” demişti...
Çok organizeli olmasa da hocalarımız; manevi iz bırakılan hemen her yeri gezdirdiler… Gezdiğimiz yerlere de öyle turist gözüyle bakmıyorduk.. Özkan hocanın dediği gibi “Bizler turist olarak gelmedik buralara.. Allah Rasulünün yaşadığı, ilk İslam tohumunun atıldığı mekanlardayız.. Bizler turist gözüyle tarihsel kalıntılara bakmak yerine; ben buralardan ne dersler çıkarabilirim..? Maneviyatımı geliştirmek, İslama faydalı olmak için ne alabilirim? diye ve sahabelerin çektiği sıkıntıları tefekkür etmek için bu gözle bakmalıyız...”


En çok merak ettiklerimin başında; Hira ve Sevr mağaraları geliyordu... Orjinallikleri bozulmayan bu dağlara çıkmak için epey yorulunca, daha bir anlıyorduk; İslamın kolay bir şekilde günümüze kadar gelmediğini.. Nice sıkıntı ve meşakkatlere katlanmak gerektiğini.. Tefekkür edince sahabelerin çektiği eziyetleri; utanıyorduk halimizden... Acziyetimiz geliyordu gözlerimizin önüne...


Ve son gün... Ayrılıyoruz Kâbe’den, Mekke’den, emin beldeden... Ve daha ordayken ateş düşüyor içimize... Daha ordayken hasret ateşi kavuruyor içimizi... Haremi Şerif’e veda ediyoruz... Ey Kâbe... Seni ne kadar özledim bir bilsen... Nasıl bir duygudur, cümlelere sığdıramıyorum... Ancak seni yaşayan, ancak seni canlı canlı gören anlar haleti ruhiyemi... Rabbim; tekrar nasib etsin sana dokunmayı... Heybetine dalıp; Asr-ı Saadet’e yolculuk yapmayı...
 


HAFTANIN YAZISI
FATIMA ZEHRA KOCA SİVEREK – YAŞ: 20

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir