• DOLAR 32.513
  • EURO 34.62
  • ALTIN 2500.28
  • ...
Kürtlerin Nikahını Filozoflar mı Kıyacak?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Açıkçası mahiyeti itibariyle pek anlaşılmayan kadın-erkek ilişkisi bağlamındaki sözlerinin aile kurumuna sıkı bağlılığıyla bilinen Kürt kadınları üzerinde nasıl bir etki bırakacağı bilinmiyor. Çünkü o sözleri anlamak için her Kürt kadınının sol katkılı felsefe kitaplarını cilt cilt devirmiş olması gerekiyor. Ya da Xaltiya Faté işini gücünü bırakıp bundan sonra “Felsefi evlilik”in mahiyetini anlamaya mı kendini adayacak?

Sözü fazla uzatmadan Öcalan’ın kadın ve evlilikle ilgili sözlerine kulak verelim:

“(…)Kadın-erkek ilişkisi güdüsel temelde gelişiyorsa bu çok tehlikelidir, felsefi olarak hiçbir yere götürmez insanı. Ben böyle bir ilişkiden hep korktum. Biliniyor benim de bir evlilik olayım oldu. (…)Ben güdülerime teslim olmadım. Ben güdülerime yenilmediğim için, güdüsel evlilik yapmadığım için Apoyum. Güdülerine yenilen, güdüsel evlilik yapan bir süre sonra ölür. En aşık olanlar bile bakıyorsun, evliliğin ertesinde birbirlerini boğazlıyorlar. Kadınla yaşamayı öğrenmek lazım, kadınla nasıl yaşanılır iyi bilince çıkarmak lazım. Biliniyor, kadın Kürtçe’de jın diye ifade ediliyor. Jın, jin kelimesinden geliyor, anlamı hayattır. Kadınla rezonansa girmek lazım. Bu evlilik olayında öyle şeklin, biçimin bir önemi yok. Bir rezonans -fizik ve kimya bilim dallarına ait bir kavram. Daha çok iki kuvvet arasında bir dengeyi ifade eder- vardır, eşler arasında asıl olan onun yakalanmasıdır. Bu öyle çok fiziksel güzellikle ilgili bir şey değildir. Ruhta bir rezonansın yakalanmasıdır. Fiziki olarak en güzel kadının bile anlamlı, özgürlükçü bir birliktelik yaşamadığı zaman güzelliği bir kerede kaybolup gider. Burada önemli olan kadının ruh güzelliğini de ortaya çıkarabilecek, kadına yönelik bütünsel bir yaklaşımın ortaya çıkarılmasıdır. Kadına dönük böyle bütünlüklü, anlamlı, ruh güzelliğini de ortaya çıkarabilecek bir yaklaşım olursa o zaman kadın erkek ilişkisi asıl anlamına kavuşur ve jin yani hayat anlam kazanır. Bilinç düzeyleri henüz bunları yeterince anlamaya yetmeyebilir. Bu konuda Kadın hareketi de bunlara öncülük yapmalıdır. Cezaevlerindeki kadınlar da bunları iyi anlamalıdır. Filozofik derecede önemli yaklaşımlar gösterilmeli, bilince çıkarılmalıdır?”

Tabi bu tarife uyan bir evlilik deneyimi var mıdır? Doğrusu bilmiyoruz. Öcalan’a göre güdüsel evlilik insanı hiçbir yere götürmez. Nitekim en aşık olanların bile bir süre sonra anlaşmazlığa düşerek birbirlerini boğazladıklarından hareketle Öcalan, kendi evliliğini örnek veriyor ve kendi deyimiyle kadınla “rezonans”a girerek bu evliliğe felsefik yaklaştığını belirtiyor. İyi de Öcalan’ın evliliği, hem felsefik hem de rezonansa dayalı bir bilinç evliliği olduğu halde çok kısa süren mutsuz bir evlilik olduğu bilindiği halde neden bu evlilik model olarak zikrediliyor?

Ben şahsen anlamadım. Xaltiya Faté ne kadar anlayacak? Orasını da hiç bilemem!

Bu haberler de ilginizi çekebilir