• DOLAR 32.558
  • EURO 34.984
  • ALTIN 2422.833
  • ...
`Şanlıurfa`daki Olay Cezaevi Sorunlarının Acı Bir Yansımasıdır`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
VAN - Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi`nde çıkan yangın sonucu 13 mahkûmun hayatını kaybetmesi üzerine cezaevi sorunları yeniden gündeme geldi. Meydana gelen olayın Türkiye`deki cezaevi sorunlarının bir neticesi olduğunu dile getiren Avukat Mehdi Oğuz, Şanlıurfa` da yaşananların acı bir tablo olduğunu ifade ederek, olayda kusur ve ihmali olanların mutlaka cezalandırılması gerektiğini ifade etti.
 
Cezaevine girmenin başlı başına bir zorluk olduğunu belirten Oğuz, "Üstelik cezaevi idaresinin mahkûma yaklaşım tarzı, mahkumların; gardiyanların ya da güçlü olan insanların insafına terk edilmesi ceza içerisinde başka bir cezadır. Cezaevine girmek zaten başlı başına bir ceza, bir de cezaevinde oluşturulan baskı, imkânsızlıklar, fiziki koşulların yetersizliği, mahkûmların birbirlerine karşı muameleleri, cezaevi idaresinin buna göz yumması bu gibi üzücü olaylara ortam hazırlıyor" ifadelerini kullandı.
 
"İhmali Olanlar Cezalandırılmalı"
Devletin, ailelerin kendilerine teslim ettiği mahkumları korumaktan aciz olduğunu söyleyen Oğuz, "Neticede siz bir aile bireyini suç işlemiş veya suç işleme şüphesi var diye cezaevine alıyorsunuz ve onları bu muamele ile cesetlerini yanmış bir şekilde geri yolluyorsunuz. Burada birinci derecede sorumluluk devlete aittir, sisteme aittir. Olayda ihmal ve kusuru olanlar cezalandırılıp ailelere yüklü miktarda tazminat verilmeli" diyerek bu konuda yetkilileri gerekenleri yapma hususunda bir an önce göreve davet etti.
 
Şanlıurfa olayından sonra birçok yerde benzer olayların çıkmasına da değinen Oğuz, cezaevi sorunları giderilmediği takdirde bu gibi olayların tekrar yaşanacağına dikkat çekerek, cezaevindeki uygulanan politikaların artık değişmesi gerektiğine kaydetti.
 
"Adli Kontroller Yöntemiyle Dışarıdan Yargılamalar Yapılmalı"
Şanlıurfa`da olduğu gibi Bitlis, Muş ve birçok cezaevinde mevcut kapasitenin üstünde bir doluluk oranı olduğunu belirten Oğuz, "Tutuklamalarla ilgili yargısal düzenlemelerin süratle gözden geçirilmesi lazım. Hükümetin bu alanda bazı çalışmaları oluyor ama bir türlü faaliyete geçemiyor. Bu konuda, tutuklama kararlarının hemen verilmemesi gerekir. Bunun yerine adli kontrol yöntemleriyle dışarıdan yargılanmaların yapılması ile cezaevindeki bu doluluk belli oranda düşürülebilir" dedi.
 
Türkiye`deki temel sorunlardan birinin de insanların çok basit gerekçelerle tutuklandıklarını dile getiren oğuz, "Uzun süre tutuklu kalıp da beraat eden birçok insan var. Bunlar telafisi imkansız zararlara maruz kalıyorlar. Suçsuz yere yatan bir insanın telafisini siz nasıl yapabilirsininiz? Her ne kadar tazminat da verseniz, uğramış olduğu manevi ve psikolojik çöküntüyü, maddi şeyleri telafi edemezsiniz. Baktığımız zaman Türkiye`nin bu konuda sicili çok temiz değil. Mahkumların büyük bir çoğunluğunu hüküm yememiş tutuklular oluşturuyor" ifadelerine yer vererek uygulanan bu tutuklama anlayışının cezaevlerinde bir çok sorunu tetiklediğini belirtti.
 
"Cezaevleri Sistemin Gerçek Yüzünün Çıkarıldığı Yerlerdir"
Cezaevlerinin ve gözaltı sürelerinin bir sistemin gerçek yüzünü ortaya çıkardığının altını çizen Oğuz, suçluları sistemin ürettiğini belirterek, "Meydana gelen olayların ve suçların büyük bir oranını mevcut sistem kendi üretiyor. Cezaevlerini bir aile yuvası olarak düşünürsek; nasıl ki çocuklar başıboş bırakıldığında, terbiye edilmediğinde, onlara manevi bir eğitim verilmediğinde hepsi hem psikolojik açıdan hem de diğer açılardan yetersiz kalır ve her birisi birer suçlu olarak topluma karışır. Sistem birçok münkeratı serbest bırakıyor. İçkiyi ve zinayı serbest bırakarak İslam dininin teminat altına aldığı aklı ifsat edecek bütün yol ve yöntemleri serbest bırakıyor daha sonra da insanlara suç işlemeyin deniliyor. Sistem böyle yaparak kendi ürettiği sorunlardan dolayı insanları suçluyor ve onları cezaevlerine dolduruyor." ifadelerine yer verdi.
 
İnfaz kanunlarında mahkûmların ıslah edilmesi gerektiğini dile getiren Oğuz, cezaevindeki teşkilatlanmanın, fiziki koşulların ve idarenin yaklaşım tarzının ıslah amaçlı olmadığını belirterek adaletin tesis edilmesi için, manevi değerlerin yeniden inşa edilmesi gerektiğini kaydetti.
 
"Cani İken Bir Sineği İncitemeyecek Dereceye Geldiler"
Bedizzaman Said Nursi`nin Denizli hapishanesinde olduğu dönemden bir kesit sunan Oğuz, "Bediüzzaman, Denizli`de cani bir şekilde insanların canına kıyan insanlarla beraber olmuş, onlara Risale-i Nur`u okutmuş ve nasihat etmiştir. Üstadın nasihatlerinden etkilenen o caniler, daha önce insanlara bir sinek kadar değer vermezken sonradan bir sineği bile incitemeyecek dereceye geliyorlar. İşte cezaevlerindeki terbiye ve ıslah da bu şekilde olursa bütün ortamlara rağmen suç işleyen insanların yeniden ıslahı da mümkün olur" diyerek bazı ülkelerde mahkumların, Kuran-ı Kerim`i hıfz ettikleri takdirde serbest bırakıldıklarının örneğini verdi.
 
Müvekkillerinin yaşadığı sorunlarına da değinen Oğuz, 13 yıldır cezaevinde olup da kendi ilindeki cezaevinde kalma hakkı verilmeyen insanların olduğuna dikkat çekti.
 
Müvekkillerim 12 Eylül`ü Aratmayan Uygulamalardan Geçirildi"
Müvekkillerinde üç kardeşin ayrı ayrı cezaevlerinde bulunduğuna da değinen Oğuz, "müvekkillerimin yaşlı bir anneleri var. Bu kardeşlerden biri Samsun Bafra`da, biri Balıkesir Kepsut`ta, diğeri de Silifke cezaevinde. Şimdi 70 yaşında yaşlı bir kadın ve eşi vefat etmiş biri olarak bu kadının 3 oğlunun ziyaretini nasıl temin edeceksiniz. Bu yetkililer acaba bu kadar şikayete rağmen bunu nasıl görmüyorlar. Devletin bir sürü imkânı var. 3 kardeşi aynı cezaevinde barındırma imkânları yok mu?" ifadelerine yer vererek mahkumlarla beraber ailelerin de cezalandırıldığını dile getirdi.
 
Muş`a sevk edilen iki müvekkilinin 12 Eylül`ü aratmayan uygulamalardan geçirildiğini hatırlatan Oğuz, müvekkillerinin Muş Cezaevi girişinde çırılçıplak soyunduğunu belirterek, "Müvekkillerimiz önce askeri bir komutla hazırola geçiriliyor, müvekkillerimizin soyunmayacaklarını söylemeleri üzerine cezaevi gardiyanları başlarına üşüşüp her türlü hakareti ve işkenceyi yaptıktan sonra onları zorla soyup cezaevine o şekilde alıyorlar. Yaptığımız tüm şikâyetlere rağmen yetkililer bunu adeta duymazlıktan geldiler" ifadelerini kullandı. (Fırat Arslan - İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir