• DOLAR 32.384
  • EURO 35
  • ALTIN 2326.163
  • ...
Kürtaj Bir Vicdan Azabıdır
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Kürtaj mevzusuyla daha ne kadar çalkalanacağız bilmiyorum. Bakalım ne olacak?

Aslında siyasîlerin ortaya attığı güncel konulara çok bulaşmamayı daha hayırlı buluyorum. Ama kürtaj direk annelikle ilgili ve annelerin hayatında çok acı izler bırakan bu konuda söyleyecek şeylerim var. Annelerin psikolojisini, enerjisini ümidini mahv eden bir şey.

Kürtajı ilkesel olarak savunanlardan bile, yaptırdıktan sonra vicdan azabı çeken, yıllarca kendini toparlamakta güçlük çeken çok olduğuna göre, inançlı olup, Allah’ın razı olmadığı kötü bir şey olduğuna inanarak kürtaj olan insanlar daha da büyük manevi yük çekiyorlar. Peki neden yaptırıyorlar diye sorsak, kararlar genelde aceleyle veriliyor. Tevbe ederiz diye düşünülüyor. Bir de itikadî olarak, Allah’ın kimseye taşıyamayacağı yük yüklemeyeceği gibi konular düşünülmüyor. Bebek iyice büyümeden olsun isteniyor, yaptırınca rahatlayacağım sanılıyor. Ama çoğunlukla öyle olmuyor.

Böyle bir kaç kişiyle konuşmuşluğum var, hem bir canı katletmiş gibi bir vicdan azabı hem de Allah katında çok büyük vebal altında olmanın ağırlığını yaşıyorlar. Kanayan bir yaraları varmış gibi ömür boyu azap yaşıyorlar. Ama zaman geri döndürülemiyor.

Bence kürtaj düşünen insanlar ister inançlı olsun ister olmasın, sonrasında yaşayacakları psikoloji ile ilgili danışmanlık almalı. Daha önce kürtaj yaptırmış olan pişman olan insanların izinleri ile duyguları anıları filan okutulabilir. Tabi bu işin biraz da hızlıca yapılması gerekiyor. Annenin kürtaj kararı yine de değişmeyecekse, zaman boşuna geçiyor çünkü.

Gerçekten bir annenin, ne kadar zor şartlar altında olursa olsun, doğurduktan sonra; keşke doğurmasaymışım değil de iyi ki doğurmuşum diyeceğine inanıyorum. Bu cümleyi kürtaj düşünüp yaptırmayan insanlardan bebeklerini severken içtenlikle duyarsınız. Ne kadar sıkıntıda olursa olsun, anne yüreği bunu söyler.

Diğer yandan, annesinin kayınvalidesinin aldır bunu demesine rağmen, o günahı boynumda taşıyamam deyip 2 küçük çocuklu haliyle 3.yü dünyaya getirenler biliyorum. Evet bir kaç yıllık sıkıntı çekiyorlar ama o manevi yükü ruhlarında taşımıyorlar. Hatta sonra kayınvalideleri anneleri, biz bu sonuncuyu istememiştik aldır demiştik ama en çok bunu seviyoruz, iyi ki doğurmuş diyorlar :)

Bir de bu anneleri kayınvalideleri anlayamıyorum. Kızlarına gelinlerine çok rahat aldır diye tavsiye verebiliyorlar, ya da aldırmasından hiç rahatsızlık duymuyorlar. Nasıl olsa günahı benim boynuma değil diye düşünüyorlar galiba. Hayır, teşvikçi olursanız ya da yanı başınızdaki bu durumu hiç engellemeye çalışmazsanız sizin de gayet boynunuza olur o günah.

Bir de biz bu zamanın anneleri olarak anneanne babannelere çok mu fazla yük yüklüyoruz ne? Çocuklarımızın olmasını desteklemek istemiyorlar. Acaba diyorum biz ne sıkıntılarla büyüttük, bezleri ellerimizde yıkadık. Bunlar her şeyi makinada hallediyorlar, bir elleri yağda bir elleri balda daha da sürekli oflayıp pufluyorlar diye içten içe bir duygu geçiriyorlar mı bizlere yardım ederken :) Ne kadar sevseler de olabilir böyle bir his, yaşlılar yorgunlar çünkü. Bilemiyorum.

.................................................

Kur`an’a inanan bir insanın kürtaj düşünmesi, Allah’ın sevmediği haram ettiği bir şey olduğunu bilmesine rağmen bazı itikad esaslarını gözden kaçırdığı hissedemediği anlamına gelir. Biraz üstünde durmak istiyorum bunların.

1.İmanın en önemli esaslarından biri: “teklif-i ma la yutak” yoktur. Yani altından kalkamayacağı bir yükü Allah insana yüklemez. Çünkü bizi bizden iyi bilen O’dur. Taşıyamayacak olsak vermezdi. Haşa Allah(cc) zalim değildir, insana zulmetmez. O Hakim’dir abes iş yapmaz, Rahimdir ihsanı merhameti çoktur. İstemediğimiz bir bebeği nasip ettiyse, muhakkak başa çıkacak gücü kuvveti de verir.

2. Hayatın ne göstereceği bilinmez, işler sandığımız gibi gitmeyebilir. Belki o bebek vesilesiyle Rabbimiz çok güzel şeyler yaşatır bilinmez. Tevekküllü olmak lazım. İnsanların yaşlılıklarında, çok ümit besledikleri evlatlarından umduklarını bulamadıkları, en bana yardımı dokunmaz diye düşünüp sönük gördükleri evlatlarından çok güzel muameleler gördüklerine o kadar çok şahit oldum ki burada yazsam bitmez. Belki istenmeyen bir bebek, hayatımızın çok ihtiyacı olan bir şeydir de şu an baktığımız yerden göremiyoruzdur. Bunların hepsini düşünüp hesaba katmak lazım.

3. Benim bedenimdeki bir bebeğin canına son vermeye hakkım var mı? Bedenim gerçekten bana mı ait? Hasta olduğumda kendimi iyileştirebiliyor muyum, yaşlılığımı engelleyebiliyor muyum? Benim bedenim benim olsa, önce yüzümdeki ve vücudumdaki kusurları yok ederdim. Yemekleri yiyorum, sindirimi ben mi yapıyorum. Bedenimin her yerinde gerçekleşen yüzlerce küçük ve hassas işleri ben mi yapıyorum. Bırakın yapmayı haberim oluyor mu? O bedenim içindeki hayatımı devam ettirmeye muktedir miyim? Bedendeki tüm bu işleri kim yapıyorsa bedende en çok O’nun hakkı olmalı değil mi? Ve bir gün bedeni öldürüp elimden almaya O muktedirse, bu beden gerçekten bana ait değil. Geçici bir süre emanet olarak verilmiş bu vücuda, Sahibinin rızası dışında canımın istediği gibi davranma hakkım var mı? Üstelik O’nun yarattığı başka bir cana kast etmek şeklinde büyük bir cürüm işleyerek dilediğimi yapma hakkım var mı? Gerçekten buna hakkım var mı? Diye düşünmek irdelemek lazım.

Lütfen etrafınızda düşünen insanlar olursa, onlara bu tür şeyler söyleyelim, hem dünyada hem ahirette acı çekmelerini engelleyelim. 3. çocuk istemediği için aldıran sonra 4. ve 5. hamileliklerinde doğuran, yine de hep aldırdığı çocukla yaşayan, yaşasaydı şu kadar olacaktı diye öteki çocuklarına bakıp dalıp giden üzgün ve ümitsiz bir insan olmamaları için elimizden geleni yapalım. Belki herkes bu kadar ağır yaşamıyor olabilir duygusal olarak, boş vermişliğe vurup unutmaya çalışanlar hayatın meşgalesi içinde fazla düşünmeyenler de oluyor. Biz hissetsek de hissetmesek de, bu işin ciddi bir bedelinin olacağını unutmamalı. Kur`an’daki ayetleri hatırlamalı.

"Yoksulluk korkusuyla evlâdınızı öldürmeyin; onları da, sizi de rızıklandıran Biziz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır." (17/31)

"Bilgisizce ve beyinsizce evlâtlarını öldürenler ve Allah`ın kendilerine verdiği rızıkları Allah`a iftira ederek haram sayanlar hüsrana düşmüşlerdir. Onlar şaşırıp sapmış, doğru yolu da bir türlü bulamamışlardır." 6/140

Peygamber efendimiz(SAV), kadınlardan biat alırken çocuklarını öldürmeyeceklerine dair biat almış. Bir annenin çocuğu doğduktan sonra öldürmesi çok zor olduğuna göre, gebe iken öldürmemek hakkında biat alınmış olduğu anlaşılıyor.

Kız çocukları diri diri öldürmenin cahiliye işi olduğunu anlıyoruz da, aynı şekilde diri kollu bacaklı bir bebeği sağ iken, canlı iken kolunu bacağını çekerek keserek öldürmenin bilgelik olduğunu mu düşünüyoruz gerçekten anlayamıyorum.

……………………

Tabi 4 haftalık, 6 haftalık gibi kavramları netleştirmek de mühim. Annenin hayatî tehlikesi dışında, ruh üflendikten sonra kürtaja cevaz veren ulema pek yoktur diye biliyorum. Bazı ulema ruhun birleşmeden 120 gün sonra üflendiğini söylemiş, buna göre hüküm vermişler. Faruk Beşer şu makalesinde, birleşmeden 40 gün sonra ruh üflendiğini Buhari ve Müslim`de geçen sahih hadis-i şeriflere göre inceden inceye süzerek ortaya koymuş.

Modern tıp hamilelikte yumurtanın hayatını, yani kadının son adet tarihinin ilk gününü başlangıç saydığı için, tıbbın 4 hafta dediği hamilelik, hadislerin ve Kur`an`ın 4 hafta dediği ile aynı değil. Çünkü Kur`an yaratılış safhalarını sayarken sperm (nutfe) ile başlıyor. Yani ruh üflenmesine kadar olan 40 gün, spermin babadan çıkmasından sonraki 40 gün oluyor. Allah korusun, kürtaj ihtimalini zaruret durumunda düşünmek zorunda olan bir kadın, adeti bittikten sonraki ilk birleşmeden hesap yapabilir.

Çocuğa ruh üflenmeden öncesi için, kürtajla ilgili cevazlar annenin hayatî tehlikesi dışındaki özel sebeplere binaen de verilebiliyor diye biliyorum. Ama kesinlikle, 3. 4. çocuk istemiyorum bakamam büyütemem yıpranırım, bu zamanda çok masraflı gibi kaygılar yüzünden kürtaja bu ilk dönemde bile cevaz yok bir çok alime göre.

Toplumda öyle bir cahillik var ki, tecavüze uğrayan mağdur bir kadın ya da gayr-i meşru ilişki yaşayan bir genç ertesi gün alacağı bir ilaçla gebeliği önleyebileceğini bilmiyor çoğu kez. Gebelik pıt diye 1 günde olan birşey değil ki, implantasyon dönemine kadar bile günler geçiyor. Zaten herşey eğitimsizlik, bilgisizlik yüzünden oluyor.

İnsanlar bilgilenmeli. Hem hamileliğin nasıl gerçekleştiği, hem nasıl önleneceği, hem kürtajın ne gibi psikolojik zararları olduğuyla ilgili.

...................................................

Hayat güzel, çocuklar büyük nimet. Böyle bir deneyimi kimse yaşamasın diye dua edelim burada. Yaşayanlar için de, ne kadar büyük olursa olsun, Allah’ın affedemeyeceği günah yoktur diyelim. İçtenlikle ömür boyu tevbe etmek, ümitsizliğe düşmemek lazım. Affeder diye ummak lazım. Ama nasıl olsa affeder diye düşünüp hafife alarak bu cürme kast etmek, gadab-ı İlahi`yi celb eder de dünya ahiret hüsran olabilir diye çok korkmak lazım.

İnsana yazması bile ne kadar acı veren bir konu, ne kadar mesuliyetli, ne kadar dehşetli, ne kadar dokunaklı bir iş bu iş. Çok rahatsız oldum ve sarsıldım şu an. Allah`ım sen kusurlarımızı affet. Amin.

annenotlari.com

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir