• DOLAR 32.32
  • EURO 35.13
  • ALTIN 2294.916
  • ...
Başörtüsü Haberlerinde; `Dinsel Ayırımcılık` Yapılıyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Ancak daha ilginç olanı, patlak veren skandal ilk dakikalardan itibaren muhafazakar medyanın en gözde haberi haline gelmesi idi.

Başörtüsü yasaklayıcılığının hortladığı hadise kısaca şöyle gelişmişti.


Törendeki konuşmalardan sonra okulu derece ile bitiren öğrencilere ödül verilmesine geçilirken okul birincisi Tuğba Demir (18) ödülünü almak için bekledi, ancak okul müdürü Ayla Avşar, başörtülü olduğu gerekçesiyle öğrenciye ödülünü verdirmedi.


Demir ne olduğunu anlamaya çalışırken diğer dereceye giren başörtülü öğrenciler Munise Keçeli, Müge Albayrak, Arife Saban da çağrılmadı.


Tuğba Demir ve arkadaşları da müdürün yanına giderek neden törende ödül verilmediğini sorunca "Kıyafetleriniz okul yönetmeliğine uygun olmadığı için size törende ödül verilmedi" cevabıyla karşılaştılar.


Bunun üzerine Demir gözyaşlarını tutamazken diğer başörtülü öğrenciler, yakınları ve müdür arasında tartışma çıktı. Tartışma kavgaya dönüşünce olay polise intikal etti ve taraflar birbirini suçladı.

Haber özetle bu şekilde. Başörtüsüne karşı takınılan insanlık dışı tavır tüm kavuruculuğuyla sürerken belki de tek olumlu yanı, ortaöğretimde olmasına rağmen bugüne kadar bu tür meselelere kulak tıkayan muhafazakar medyanın buna haber değeri vermiş olmasıydı.


Malumunuz, ilköğretimde başörtüsü nedeniyle özellikle Antep ve Bursa gibi bazı merkezlerde kız çocuklarının eğitim hakkı gaspedilmekle kalmamış, aynı zamanda öğrencilerin anne-babalarına hapis cezaları verilmişti. En adi diktatörlük sistemlerinde bile eşine rastlanmayacak bu uygulamaya pek azı müstesna muhafazakar medya haber değeri bile biçmeyerek saffını belli etmişti.


Antep ve Bursa’da yaşanan mağduriyetlerin kurbanları belli bir camiaya yakın insanlardı, dolayısıyla derin politikalar paralelinde bunu es geçmek, hatta daha önce yapıldığı gibi “provokasyon” zeminine çekerek insanlar resmi kurumlardan önce muhafazakar medya-siyasetçi marifetiyle siyasi lince tabi tutulmuştu.


Öyle anlaşılıyor ki Adana’daki bu son olayın mağdurları, “Cüzamlı camiaya” mensup olmamaları, mağduriyetlerinin gündeme taşınmasında önemli bir rol oynadı. Belki de şanslıydılar. Öyle bir şans ki, Zaman-samanyolu grubu bile bu mağduriyete haber değeri atfetti.


Peki ama mağduriyetler aynı olmasına karşın yaklaşım sergileyenlerin ikircikli tavır takınmalarına ne demeli, nasıl bir tanımlama getirilmeli? Mesela Erdoğan’ın adeta parti manifestosuna dönüştürdüğü öğelerden biri olan “Dinsel milliyetçilik” kavramı, bu ikircikli tavrı karşılayabilir mi?


Hem de nasıl!


Bugüne kadar hep “Etnik ayırımcılıktan” şikayet eder, ulusalcı zihniyet erbabını topun ağzına koyardık. Devir değişti, devlete hakim zihniyet de bu paralelde renk değiştirdi. Ulusalcı akımdan kaptıkları “Etnik ayırımcılık” izlerine ek olarak “Dinsel ayırımcılık” ekolüne yönelmeleri, bu kavramla ifadesini bulan ekolün bundan sonraki tüm süreçlerde daha bir dikkatle mercek altına alınmasını gerektirecek gibi görünüyor.

Doğruhaber

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir