• DOLAR 32.331
  • EURO 35.052
  • ALTIN 2282.233
  • ...
Erkeklerin Ailelerine Karşı Sorumlulukları
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Allah (cc)’ın adıyla…

Allah (cc)’a hamd, Resulü Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, âline, ashabına ve hizbine salat ve selam olsun.

“Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) korunması sayesinde onlar da “gaybı” korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür.” (Nisa: 34)

Bu yazımızda Kur’ani sistemde erkeğin ailesine karşı ne tür sorumluluğu vardır. Ve aile düzeninde baş sorumlu kimdir? Konumuza Nisa Suresi: 34. Ayet güzel kaynaklık ettiği için onunla konumuza başladık. Ayetin kısa bir açıklaması şöyledir.

“Erkekler kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar.” Yani Kur’an sisteminde ailenin baş sorumlusu ve aile reisi kadın değil erkektir. Erkeğin vazifesi başta eşini ve diğer aile fertlerini maddi-manevi koruyup kollamasıdır. Allahu Teâlâ bu ayette erkeğin konumu yerine vazifesini zikretmekle vazifesinin önemine işaret etmiştir. Zira konum vazifeyle değer kazanmaktadır.

“Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır.”
Yani fıtri sistemde Allahu Teâlâ bazı insanlara örneğin erkeklere bazı insanlardan örneğin kadınlardan bazı hususlarda daha fazla yetenek vermiştir. Buna mukabil de teklifi olan Kur’an sisteminde erkeğe daha fazla sorumluluk yüklemiştir. Allahu Teâlâ İslam dinini ki teklifi sistemidir, fıtri sisteminin üzerine kurmuştur. Onun içindir ki birbirini tamamlamaktadırlar. Allahu Teâlâ vazifeye göre kabiliyet veya kabiliyete göre vazife vermiştir. Vazifeler hakkıyla yerine getirenleri Allahu Teâlâ dünya ve ahirette daha üstün makamlarla şereflendirmektedir. Fıtri olarak bazı vazifeler bazılarından daha ağırdırlar. Örneğin savaş ve yöneticilik ağır vazifelerdir. Onları yapabilme yeteneklerini Allahu Teâlâ erkeklere verdiği için onlara farz kılmıştır.

“Bir de erkekler kendi mallarından harcamaktadırlar.”

Yani ailenin geçimini sağlamaktadırlar. Savaş, yöneticilik, aile geçimini sağlamak ve benzeri işler fıtri olarak erkeğin yetenekleri onlara daha müsait olduğu tartışmasızdır. Akıllarını şeytanın cebine koyan birkaç Frenk meşreplilerden başka herkes bu hakikati kabul etmektedir.

Geçmişte olsun ve hal-i hazırda olsun bütün dünya devletlerinin orduları ve yöneticileri çoğunlukla erkeklerden müteşekkildir. Aile ve devletlerin ekonomi direği de erkeklerin omuzlarındadır. Bu da fıtratta Allahu Teâlâ bu hususlarda erkeklere daha üstün kabiliyetler verdiğindendir. Tabii istisnalar kaideyi bozmamaktadır.

“Saliha (iyi) kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gaybı” korurlar.” İyi kadınlar Allah (cc)’a ve eşlerine meşru dairede itaat ederler. Eşleri hazır olmadığı zamanlarda da hem kendi iffetlerini hem de eşlerinin ev ve malını korurlar. İzni olmadan malını kimseye yedirmezler. Rızası olmadan kimseyi evine almazlar. Malını hırsızlardan ve çocuklarını da huysuzlardan korurlar. Bazı rivayet ve kıraatlerde geçtiği gibi; “Ey erkekler siz onlara (o kadınlara) iyi davranın”(Onlara zulmetmeyin).

“(Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın (bir müddet onlardan küsün, yüz çevirin) bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. (Yani barışıp geçmişi unutun): şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür.” Eğer barışmayıp eski hatalarını sürekli bir zulüm bahanesini yaparsanız bilin ki Allah (cc) onların intikamını size bırakmaz, ezilen kadınların hakkını sizden alacaktır. Onların sahibi çok yüce ve büyüktür.

Hâsılı bir devlet başkanı nasıl devletin bütün işlerinden sorumluysa erkek de aynen ailenin bütün işlerinden sorumludur.

“Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır.” (Nisa: 35)

Yani karı-koca arasındaki problem daha da büyüyüp evinin dışına taşmışsa el âlem duyma seviyesine varmışsa o zaman yönetici ya da hayırsever Müslümanlar ailelerinden birer hakem tayin edip sorunu çözmek için meseleyle ilgilenmelidirler. Çünkü hata erkek tarafından da olma ihtimali vardır. Ve hakemler meseleyi bir sonuca bağlamalıdırlar. Ancak hakemler ıslahı yani karı-kocanın arasını düzeltmeyi hedef edinmelidirler. Bu yönden tüm gayretlerini sarf etmelidirler.

Buna rağmen ıslah yoluyla sorun çözülemezse aralarını ayırma yetkileri de vardır.

Ey Allahu Teâlâ’nın yegâne hak dini olan İslam’a inanan ve Kur’an’ın yegâne saadet yolunda yürümekle şereflenmek isteyen Mümin erkek kardeşlerim! Zikrettiğimiz ayet-i celiledeki yaratıcınızın emirlerine uymakla dünya ve ahiret saadetlerini elde etmeye çalışın. Onlardan gaflet etmekle her iki hayatınızı mahvetmeyiniz.

Ey erkek kardeşlerim! Siz başta eşlerinizin maddi-manevi korumasından ayetin açık deliliyle sorumlusunuz. Maddi-manevi ihtiyaçlarını temin etmekle canlarını, dinlerini ve ırzlarını korumaya almalısınız. Çağa uygun ve kendi mali durumunuza göre nafaka (yiyecek, giyecek ve sair zaruri ihtiyaçlarını) karşılamaya mükellefsiniz. Hatta israfa kaçmamak ve diğer hukukları da unutmamak şartıyla imkân dâhilinde onları bollukta yaşatın ki kendilerini kalben rahat hissetsinler.

Onların ırz ve namuslarının korunmasından sorumlusunuz. Onları yabancı (nikâhlayabilen) erkeklerden ve fasika kadınların ilişkilerinden korumalısınız. Kendinizi temiz tutmakla, giyim kuşamınıza dikkat etmekle, onlara nazik davranıp güzel sohbet etmekle, şehveti tahrik eden, ahlaksızlığı aşılayan televizyon, internet, film, görüntü ve programlardan imkân dâhilinde uzak tutmakla iffetli ve namuslu kalmalarına yardımcı olun. Hatta sizin iffetli davranmanız onların da iffetli davranmalarına vesile olur. “Men dekka duka” hadis-i şerifini unutmayın. Yani kötü niyetle başkasının kapısını çalan, başkası da onun kapısını çalar. İffetli davranan erkeklere acil bir mükâfat olarak Allahu Teâlâ namuslarını koruma altına almaktadır.

Eşinizin dinini de korumaktan sorumlusunuz. İslami ahkâm ve adabını onlara öğretmelisiniz. Allah (cc)’ın helal ve haramlarını, farz, sünnet ve mekruhlarını onlara öğretin. İnsan üzerindeki Allahu Teâlâ’nın nimet ve rahmetini, kâfir ve günahkârlara olan azap ve şiddetini, ölümü, Mümin ve kâfirlerin can çekişmenin farkını, kabirde, haşirde, hesapta ve sıratta farklı muamele gördüklerini ve son olarak da cennet, cehennem ve nedenlerini onlara bol bol anlatın. İffetli davranmanın dünya ve ahiretteki mükâfatını, iffetsizliğin dünyada neden olduğu sıkıntı ve felaketleri ve ahiretteki mahcubiyet ve azabı onlarla detaylıca ders yapın. Örtünmenin farz olduğu ve faydalarını, açık-saçıklığın haram olduğu ve sebebiyet verdiği felaketleri, Allah ve peygamberin salallahu aleyhi ve sellem’in sevgisini, İslami mücadele ve tebliğin gerekliliğini, ibadetlerin önemini, yapılış şekillerini, akideyi, siyeri, fıkhı ve Kur’an’ı onlara öğretin. Eğer yapamıyorsanız, siz de o kabiliyet ve imkân yoksa araştırıp bunları öğretecek müsait kurs, cami veya bu konuları işleyen etkinlik ve konferanslara gönderin. Bu hususta ne kadar emek sarf etseniz değerdir. Çünkü Allah(cc)’tan korkan ve dinini en güzel ve mükemmel şekliyle bilen ve Müslüman eş daima eşine mutluluk ve huzur verir. Allah(cc)’ı tanımayan takvasız bir kadın da daima kocasına dert üstüne dert getirir.

Hanımlarınızı camilerden, İslami çalışma ve etkinliklerden alıkoymayın. Bilakis teşvik edin ve yardımcı olun.

Şiddet yerine onları bilgiyle, ikna ile sevgi ve şefkatle onları günah ve
menfiliklerden alıkoymaya çalışın. Şiddet en son başvuracağınız şey olsun. Çünkü caydırmada en zayıf ve yan etkisi en çok olan araçtır. Ancak en kolay araç olduğu için maalesef insanlar en fazla ve ilk etapta başvurdukları yoldur.

Hanımlarınıza müspet ve faydalı ortam hazırlayın. İyi aile ve müspet kadınlarla arkadaş olmalarına yardımcı olun. Eşinize yeterince İslami bilinç ve takva oturmamışsa sosyete, İslami ahlak ve adaba dikkat etmeyen veya dünyayı ve lüksü seven ailelerden uzak tutunuz. Onlarla sıkı fıkı ilişkiler kurmayın ve kurmalarına da engel olun. İster akrabalar olsun, ister komşular olsun.

Menfi gazete, dergi, kitap, CD ve sair ahlak bozucu malzemeleri eve sokmayın. Onlara, alternatif olan İslami olanları eve getirin. Zengin ve faydalı bir kütüphaneniz olsun. Ve sürekli yeni kitaplar getirin.

Televizyon ve internetiniz varsa menfi kanal ve siteleri şifreleyin, faydalı kanal ve siteleri kaydedin. Bol bol faydalı cdleri eve getirin.

Evde mutlaka bir İslami dersiniz olsun. Bir gün tefsir, bir gün hadis, bir gün Risale-i Nur, bir gün ilmihal, bir gün ahlak, bir gün siyer vs. konuları işleyebilirsiniz. Ailenizin bütün zamanlarını faydalı şeylerle doldurun ki ömürleri boş, zayi ve heba olmasın.

Bütün zamanlarını ailesinin dünyası ve maddi hayatları için geçirenler veya televizyon, internet başında veya boş eğlence ve konuşmalarla geçirenler ve hiç ailesinin eğitimiyle manevi uhrevi saadetlerini dert etmeyen ve ilgilenmeyenler yarın Allahu Teâlâ’nın huzurunda nasıl bunun hesabını verecekler. Kıyamet gününde ailesi yakasına yapışıp aleyhinde davacı oldukları zaman ne yapacaklar acaba.

Ailesinin birkaç günlük hayatlarını düşünen ebedi olan uhrevi hayatlarını düşünmeyenler nasıl kendilerini Mümin sayabiliyorlar. Bu insanlar kendine ve ailesinin önüne bütün menfilik ve felaketlerin kapısını açarken ve dünyalarını mahvederken kendilerini nasıl akıllı sayabiliyorlar. Aslında bu durumlar ve sonuçları aşikâr ve bilinen şeylerdir. Ancak gaflet, tembellik ve nefsanî hevesler insanın gözlerini kör ediyor, basiretini alıyor ve düşünmesine imkân bırakmıyorlar.

Ey Mümin erkekler! Saliha olan, Allahu Teâlâ’ya ve meşru dairede size itaat eden, namus ve malınıza ihanet etmeyen, izniniz olmadan istemediğiniz insanları evinize girmesine izin vermeyen ve kendisi de izinsiz evlerinin dışına çıkmayan eşlerinizin değerini bilin. Onlar size bir ilahi lütufturlar. Onlara çok iyi davranın. Allahu Teâlâ size böyle eşler ihsan ettiği için ona çok şükredin. Çünkü hadis-i şerifinde belirttiği gibi saliha eş mutluluğun en büyük kaynaklarından biridir.

Yok, eğer yukarda zikrettiğimiz şekilde davranmıyorsa, bilakis hep isyankâr davranıyorsa ve eşine muhalefet ediyorsa bu durumda ayette zikrettiği gibi onlara nasihat edin. Şefkatle onlara izahatta bulunun, doğruyu anlamalarına yardımcı olun. Eğer sizden kaynaklanan bir hata varsa düzeltin. Meşru dairede itaatin farz olduğunu, isyanın haram olduğunu, dünya ve ahirette hüsran getirdiğini güzel bir şekilde kendilerine anlatın.

Buna rağmen isyanına devam ederlerse bir müddet onlardan küsün, sırtınızı onlara çevirip diyalogunuzu azaltın. Bu da fayda vermediyse hafif birkaç darbe vurun. Ancak dikkat edin yüze vurmayın. Çünkü yüze vurmak haramdır. Ve dikkatli olun öldürücü, yaralayıcı veya sakat edici veya tehlikeli yerlere vurmayın. Çünkü gaye intikam ve işkence değildir, ıslah ve terbiye etmektir. Eğer hafif darbeler bir kadını yola getirmiyorsa şiddetli darbeler onu yola getirmez. Tabii bu da fayda vermediyse bütün hayatı huzursuzlukla geçirmeye ve zehir etmeye gerek yoktur. Ayetin dediğine göre iki hakem seçilir. Eşlerin akrabalarından olması gerekir ki can u gönülden mashalat olanı tercih etsinler. Hakemler meseleyi faydalı ve maslahat gördükleri şekilde çözmelidirler. İlahi çözümden daha güzel bir çözüm olabilir mi? Hâşâ… Bin defa hâşâ…

Konumuzu ayet ve birkaç hadisle nihayete erdireceğiz.

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim:6)

“Bir Müslüman karşılığını (sevabını) Allah’tan umarak çoluk çocuğuna bir harcama yaparsa bu, onun için sadaka olur.” (Buhari, Müslim, Tirmizi ve Nesai) (H.No: 2782 Cem’ul Fevaid Rudani)

“Üç kimse vardır ki; cennete asla giremezler: Deyyus, erkek kılıklı kadın ve devamlı içki içen kimse.” “Deyyus kimdir, diye sordular; şöyle buyurdu: Evine kimin girdiğine aldırmayan kimsedir.” (Taberani) (H.No: 4363 Cem’ul Fevaid Rudani)

“Bir kadın Hz. Peygamber aleyhi’s-salatu ve’s-selama, biri kucağında, diğeri önünde iki çocuk ile geldi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “(Kadınlar çocuklarını) karınlarında taşıyıcılardır, doğuruculardır. Çok merhametlidirler, kocalarına ettikleri eziyetler olmazsa namaz kılanları cennete girer.” (İbn-i Mace) (H.No: 4315 Cem’ul Fevaid Rudani)
“Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye edin. Zira kadın eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburganın en eğri yeri de üst kısmıdır; onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın; (hali üzere) bırakırsan eğri kalmakta devam eder. Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye edin.” (Buhari, Müslim, Tirmizi) (H.No: 4316 Cem’ul Fevaid Rudani)

Sizi Allah’a emanet ediyorum.

M. Beşir Varol / İnzar Dergisi Mayıs 2011

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir