• DOLAR 32.558
  • EURO 34.91
  • ALTIN 2427.196
  • ...
Akdağ Sağlıkla İlgili Önemli Açıklamalarda Bulundu
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İSTANBUL - Kürtaj konusunda bir rapor hazırladıklarını kaydeden Akdağ, dünyada seçim hakkını öne çıkararak kürtajı serbest bırakan ülkeler olduğu gibi yaşam hakkını önceleyerek kürtajı yasaklayanların da olduğunu ifade etti. Bakan Akdağ, yeni verilere göre sezaryen ile doğum oranında Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında birinci çıkabileceğini kaydetti. Akdağ, sağlık sisteminde en büyük riskin ise reformların kurumsal hale getirilmesi ve obezite olduğunu belirtti.

İstanbul’da bir araya geldiği medya kurumlarının yöneticilerine kapsamlı bir sunum yapan Bakan Recep Akdağ, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirdiği kürtaj ve sezaryen konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’de kürtajın adeta doğum kontrol yöntemi haline geldiğini ifade eden Akdağ, “Bu son derece yanlış bir uygulama. Hele günümüzde doğum kontrolü konusunda son derece modern yöntemler mevcut iken kabul edilecek bir durum değil.” dedi.

Türkiye’deki kürtaj oranının yüzde 10 civarında olduğunu söyleyen Akdağ, “Bu oran 1998’de yüzde 14.5 idi. Kürtaj konusunda rapor çalışması yapıyorum. Yaşam hakkını ön plana çıkaran ülkeler kürtajı yasaklıyor, seçim hakkını ön planda tutanlar ise serbest bırakıyor. Kürtajla ilgili yasa 12 Eylül döneminde çıkmış. Hazırlayacağımız yasa taslağı demokratik bir ortamda Meclis’te görüşülecek. Bu konu, bilimin ışığında verilecek siyasi bir karardır.” şeklinde konuştu.

‘SEZARYEN’DE OECD ÜLKELERİ ARASINDA İLK SIRAYA ÇIKABİLİRİZ’

Türkiye’de son 3 yılda sezaryen ile doğum oranında azalma olduğunu belirten Akdağ, "Ancak Türkiye ortalaması dünya ortalamasının üzerinde. Dünyada sezaryen oranı yüzde 16, bizde yüzde 37. Belki de OECD ülkeleri arasında birinci sıraya çıkmış olabiliriz. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bilimsel olarak yüzde 5 – 15 arasında sezaryeni normal kabul ediyor.” dedi. İstanbul’da 5 özel hastanedeki doğumların tamamen sezaryen ile yapıldığını belirten Akdağ, sezaryenle doğumun, anne bebek uyumunu bozduğunu, 2-3 çocuktan sonra çocuk sahibi olmayı zorlaştırdığını kaydetti.

‘TÜRKİYE’DE SAĞLIK SİSTEMİ ‘HASTA’ MERKEZLİ HALE GELDİ’

Sağlık çalışanlarının iş yükünün ağırlığı ve çalışma şartları konusundaki soruları da cevaplayan Bakan Akdağ, şu bilgileri verdi: “Sağlık çalışanlarının iş yükü, reformlarla birlikte epey arttı. Sorunlarının farkındayım. Biraz da bu reformları sağlık çalışanlarının azlığına rağmen yapmış olduk. Kamu çalışanları arasında iş yükü en ağır olanlar sağlık çalışanlarıdır. 100 bin kişiye düşen uzman hekim sayısı Avrupa’da 329, Türkiye ortalaması 86, Ankara’da 153, Şırnak’ta ise 35. Bu konuda iyileştirme yapmak için çabalıyoruz. Bir de sağlık konusunda paradigma değişti. Artık hastayı merkeze alan, hasta memnuniyetini ön planda tutan bir yaklaşım söz konusu. Tabi bu da sağlık çalışanlarını yükünü epey artırmış durumda. Çalışanların yükünü hafifletmek için ise çalışan sayısını artırmayı düşünüyoruz. Tıp fakülteleri kontenjanı 2002’de 4 bin 500 iken 2011’de bu rakam 8 bin 800’e çıktı. Hasta başı muayene süresi 2002’den 2011’e iki kat artmıştır.”

‘SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDET EVRENSEL BİR SORUN’

“Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet evrensel bir sorun.” diyen Bakan Akdağ, “Son bir yılda sağlık çalışanlarının şiddete maruz kalma oranı Bulgaristan’da yüzde 67, Güney Afrika’da 61 ve Portekiz’de yüzde 60. Şiddeti önlemek için bakanlık olarak ‘beyaz kod’ uygulamasını başlattık. Hastanelerde ‘çalışan güvenliği komiteleri’ kurduk. Şiddet olaylarının bildirimini zorunlu hale getirdik. Kamera ile mahremiyet alanları hariç gerçek zamanlı ve önleyici sıkı bir takip yapıyoruz. Şiddet uygulayan kişiye kamu davası açılmasını sağlıyoruz. Mağdur çalışanlara hukuki destek uygulamasını getirdik. Ancak bunun eğitime, yargıya, emniyete, sosyal yapıya bakan yanları da var.” şeklinde konuştu.

‘EN BÜYÜK TEHLİKE: OBEZİTE’

Sağlık sisteminde en büyük risklerden birinin obezite olduğunu vurgulayan Akdağ, “Sigaraya karşı kampanya yürütebiliyorsunuz ancak obezite konusunda karşınıza reklam ve gıda sektörü çıkıyor.” dedi. Dünyanın Türkiye’de sağlık alanında yapılan reformları örnek gösterdiğini dile getiren Akdağ, Türkiye’deki sağlık harcamalarının genel kamu giderleriyle paralellik gösterdiğini sözlerine ekledi.

Sağlık harcamalarında alınan katkı paylarına da değinen Akdağ, “Katkı paylarını daha çok israfı önlemek için alıyoruz. 40-50 milyar liralık sağlık harcamasının yanında 1-2 milyar liraya denk geliyor. Bu da çok ciddi bir oran değil.” diye konuştu.

‘İLACA YILDA 12 MİLYAR DOLAR ÖDÜYORUZ’

Türkiye’deki ilaç kullanımı ve sektörde yaşanan sıkıntılara da değinen Akdağ, şu bilgileri verdi: “İlaca yılda 12 milyar dolar ödüyoruz. Bu ilaçların yarısı Türkiye’de üretiliyor. Türkiye’de üretilenler, ya patenti bitmiş ya da yabancıların Türkiye’de ürettiği patentli ilaçlar. Türkiye’nin dünyaya sattığı herhangi bir ilaç formülü maalesef yok. Tıpkı başka ülkelerin ürettiği cep telefonunu, araba motorlarını kullandığı gibi ilaçta da durum aynı. Kedi ilaç modelimizi üretmek için AR-GE yatırımlarına önem veriyoruz. Bizim dönemimizde Türkiye’de ilaç kullanımı yüzde 140 artmasına rağmen ilaca ödenen para yüzde 20 artmıştır. Yine de Türkiye’de ilaç kullanımı korkulacak bir noktada değil. Avrupa’da kişi başına 400 euro, Türkiye’de ise 150 euro ilaç harcaması yapılmaktadır.”

‘SİGARA YASAĞI POPÜLİST UYGULAMALARA KURBAN GİDİYOR’

Kapalı alanlardaki sigara yasağının popülist uygulamalar nedeniyle tam olarak uygulanmadığının altını çizen Akdağ, “Kapalı alanlarda sigara yasağı konusu daha öne belediyelere verilmişti. Şimdi ise kaymakamlıklar bu konuda görevlendirildi. Bu da yeterli olmuyor. 20 kere yakalanmış bir iş yerine en asgariden ceza uygulanıyor.” dedi.

Toplumun farklı kesimlerinden kendisine yönelik eleştiriler olduğunu hatırlatan Akdağ, “Kimileri bana özel sektörü yok etmeye çalıştığım iddiasıyla ‘komünist’ diyor, kimileri de özel sektöre çok iş verdiğim iddiasıyla ‘neo-liberal’ diyor. Bir karar versinler” ifadesini kullandı.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir