• DOLAR 32.57
  • EURO 35.023
  • ALTIN 2429.62
  • ...
Mustazaf Der`in Kapatılması Cizre`de Protesto Edildi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
ŞIRNAK - Cizre`de vatandaşların yoğun katılımıyla kitlesel basın açıklaması düzenlendi. Kitlesel basın açıklamasına destek vermek amacıyla Batman`dan Cizre`ye gelen Hür Der Başkanı Av. Zekeriya Yapıcıoğlu ve beraberindeki heyet, kent girişinde büyük bir kalabalık tarafından karşılandı.
 
Cizre Lisesi önünde yapılan basın açıklamasına Batman Hür-Der, Gercüş Enfa-Der,Midyat Azim Der,Şırnak Nuh Eğitim-Der,Nusaybin Düşünce-Der,Cizre Camii-Der destek verdi.
 
Basın açıklamasına geçilmeden önce okunan Kur`anı Kerim`in ardından Av. Zekeriya Yapıcıoğlu, kısa bir değerlendirme konuşması yaptı.
"Yoksulların umudu mustazaflar kapatıldı,adaletin bu mu yargı,başörtü Allah`ın emri,zalimler için yaşasın cehennem,sabrımızı zorlasanız yine karşınızda sabır,üzülmeyin,gevşemeyin,inanmışsanız en üstün olanlar sizlersiniz,Rabbimiz Allah`tır dedik diye mi?,Derneğimize uzanan eller kırılsın,derinler iş başında,peygamberi sevmek suç mu?Herkese açılım,Mustazaflara ceza,komplo,tehdit,Cezalar,kapatmalar Muhammedi sevdadan vazgeçiremez.silah yok,şiddet yok bu ne ceza,bu ne tahammülsüzlük " dövizlerinin taşındığı basın açıklaması sırasında vatandaşlar sık sık tekbirler getirdi, sloganlar attılar.
 
Basın açıklamasını Cami Der Yönetim Kurulu Üyesi Şakir İşlek okudu.
 
Mustazaf Der Neden Kapatıldı?
Basın açıklamasına "Biz ise, o ülkede temel hak ve hürriyetleri yok sayılan güçsüzlere, baskıcı, zalim idareler altında ezilenlere lütufta bulunmak, onları önderler olarak yetiştirmek, o topraklara varis kılarak, ötekilerin yerine geçirmek, oraya hakim hale getirmek istiyorduk." Ayetiyle başlayan İşlek, Mustazaf Der`in yargı kararıyla kapatıldığını hatırlatarak "Hâlbuki derneğimiz tüzüğünde belirttiği ilkelerden taviz vermeden her koşulda mazlum ve mustazaf halkımızın yanında yer almış, hakkın emrinde halka hizmette hiçbir zaman geri durmamıştır. Gerek mağdur, muhtaç ve kimsesizlere yardım yapmak, toplumsal barışın temini için küskünlerin ve kan davalıların arasındaki husumet ve ihtilafları çözmeye çalışmak, eğitim ve bilgilendirme seminerleri düzenlemek, islamın ana derslerini konu alan ilmi seminerler vermek, yozlaşan gençliğin önüne geçmek için çalışmalar yapmak, üniversiteye hazırlık kursları açarak öğrencilere yardım etmek, özelikle çocuklara Kur`an-ı Kerim`i öğretmek ve Namaz kılmaya teşvik etmek için seminerler vermek, Başörtülü öğrencilere sahip çıkmak, başörtüsü yasağına karşı protesto gösterileri düzenlemek, sağlık alanında hizmetlerde bulunmak, Peygambere ve Kur`an`a yapılan hakaret ve çirkin saldırıları tel`in mitingleri düzenlemek, Şeyh Sait ve arkadaşlarına iade-i itibar kampanyası düzenlemek, Alim ve mutasavvıf İslam büyüklerinin yaşamını konu alan paneller düzenlemek, Halepçe katliamını anmak, Filistin`e destek mitingleri düzenlemek ve en önemlisi de milyonları kutlu doğum yani Mevlit etkinliklerinde buluşturmak.
 
Peki, soruyoruz camiamızın bu hayırlı hizmetlerinin neresinde suç teşkil edecek bir fiil veya suç sayılacak bir unsur vardır." İfadelerini kullandı.
Mustazaf Der`in Kapatılması Yaptığı Hayırlı Hizmetleri Cezalandırmaktır
Derneklerinin yaptığı çalışmalarla, hayırlı hizmetlerle mazlum ve mustazaf halkın teveccühüne mazhar olduğunu ifade eden İşlek "İnancımız gereği hakkın rızası için halkımızın maslahati doğrultusunda çalıştık. Müslüman halkımızda bunu çok iyi bilmektedir. Bütün kin ve nefretiniz bizim şahsımıza değil, derneğimizin İslami ve insani hizmeti esas alan ve halkımıza götürdüğü çalışmalara yöneliktir. Fakirlikle, cehaletle, ahlaksızlıkla, ihtilaf ve toplumdaki dengesizliklere karşı mücadele veren, bütün bunları yaparken de bir karşılık beklemeden yola çıkan bir sivil toplum kuruluşuyuz. Elerimizde Kur`an-ı Kerim ve gıda yardım paketleri dışında bir şey olmadığını gördükleri halde, derneğimizi kapatma zulmünü bize reva gördüler. Derneğimizin İslami çalışmaları ile halk arasında duvar örmek istediler. Aslında bu Türkiye`de eski bir gelenektir. Devletin eliyle her zaman karanlık yapılar kanunu tahakküm aleti olarak kullanmıştır. Geçmişteki örnekleri de az değildir." ifadelerini kullandı.
 
Cumhuriyet dönemindeki zulümleri hatırlatan İşlek "Bediûzzaman 35 yıl sürgün ve hapis hayatı yaşadı 20 kez zehirlendi, Yazdığı kitap nedeniyle yine aynı zihniyet İskilipli Atıf hoca`yı idama götürdü, Şeyh Sait ve 47 arkadaşı idam edildi, camileri, ahır, samanlık ve askeri kışlaya çevirdiler. Ezanın Arapça okunmasını yasakladılar. Laiklik adına din, inanç alanında dine aykırı reform yaptılar .İstiklal mahkemelerinin verdiği hükümlerle Müslüman halka karşı yaptığı soykırımlar, cinayetler,ayaklar altında çiğnenen mukaddesat ve hürmetler, bütün bu cürümü zamanın egemenleri devletin eliyle yaptılar. Maalesef hala birileri devlet eliyle bu geleneği farklı bir şekilde devam ettirmek istiyor.. Onun için resmi ideoloji yerine İslami referans alan hiçbir yapılanmaya tahamülleri yoktur. Bunun açık örneği İslami referans alan ve hayırlı hizmetlerde bulunan Mustazaf-Der`in kapatılmasıdır." Şeklinde konuştu
 
"İslami ve İnsani İlkelerimizden Vazgeçmeyeceğiz"
"Tamamen yasal ve izne tabi olarak yapılan dernek çalışmalarımız, fırsat buldukça gerek yargı gerekse kulluk tarafından, hep ötekileştirmeye, başkalaştırmaya çalışıldı."diyen İşlek "Hâlbuki yasal anlamda, yetki verilmiş, resmen tanınmış, kabul edilmiş sivil toplum kuruluşuyuz. Niye akredite olamıyoruz? Hele hele yeni bir Anayasa yapımının gündemde olduğu bu aşamada, İslami referans alan bir derneğin hakkını elinden almak neyle izah edilebilir. Aslında bu resmi ideolojiyi restore etmekten başka bir şey değildir.Herkes şunu iyi bilsin ki Mustazaf camiası İslami ve insani ilkelerinden vazgeçmeyeceği gibi tavizde vermeyecektir.
Halkımıza, üye ve gönüllülerimize şunu diyoruz, hakkın emrini ihya etmeye devam edeceğiz. İnandığımız değerler doğrultusunda, hakkın yolunda peygamber sevdalısı halkımız için Hizmetlerimizi aksatmadan, ihlâsla çalışmaya devam ediyoruz. Edeceğiz." İfadelerini kullandı.
 
"Türkiye`de Laiklik İlkesi Adına Yıllardır Allah`ın Emri Olan Başörtüyle Mücadele Ediliyor"
Yüzde doksan dokuzu Müslüman bir ülkede başörtü yasağının olmasının izah edilemez bir çelişki olduğunu belirten işlek açıklamalarına şöyle devam etti: " Kadın kıyafet özgürlüğü yasal ve anayasal bir hak olmasına rağmen bu ülkede hala bu sorun devam ediyor. Yasakçı ve ayrımcı uygulamalar bir yana, çözüm için siyasilerce ele alınmıyor. Bu ülkede Başörtü konusunda her zaman Kanun namına kanunsuzluk yapıldı, bunun ne ilk nede son olacak adresi, bu sefer Antep oldu. İlköğretimde okuyan başörtülü kızının kimliğini savunduğu için Güllü Çevik bacımız önce gözaltına alındı sonrada bir takım saçma gerekçelerle yargı süreci işletilerek cezaya çarptırıldı. Yeter artık hukuksuzluğun bile bir sınırı olmalı, hür ve demokrasi ortam anlayışından bahsedenler artık kime inandıracaklar. Böyle bir hukuk sisteminin ve yargı anlayışının, demokratik bir sistem ve anlayış olabileceği düşünülebilir mi? Bu zihniyette belirleyici olan normların, evrensel hukuk normları değil de ideolojik kaygılar olmadığını kime inandırabilirsiniz? Bu hukuksuz uygulamayla yargının siyasallaştığı yönündeki iddialara büyük ölçüde haklılık kazanıp şüphe bırakmamaktadır.
 
Allah`ın Emirlerine Sınır Belirlemek Kimsenin Haddi Değildir
Diğer yandan, Müslüman halkın yüzde 49 undan oy almış ve yaklaşık on yıldır iktidarda olan bir hükümetin bu hukuksuzluğa seyirci kalması, tanımlayacağımız tek bir kavram kalmıştır. zulümdür , Allah`ın emrine sınır belirlemek kimsenin haddi değildir. Başörtüsü Allah`ın kesin bir emridir. Bunu şurada takılsın, şurada çıkarılsın demek, alan belirlemek de kimsenin haddi değildir. Başörtüsü konusunda tamamen özgürlükçü olmalıyız. Bir öğretmende, bir ilköğretim öğrencisi de, bir Anne de istediği takdirde başörtüsü takabilmelidir. Buna kimsenin de engel olmaya hakkı yoktur. Bu hukuksuz kararları alanları ne toplum nede tarih af etmeyecektir."
(Abit Dündar -İLKHA)

 

 

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir